Gündem Sağlık

‘İlaç krizi sona ermiş değil’

Yazan: Mustafa Emir Karamanlı
(Fotoğraf: Flickr.com/ guanli118 https://flic.kr/p/8uZXrj)

Sağlık Bakanlığı’nın ilaç fiyatlandırmasında kullandığı döviz kurunu yüzde 37,5 arttırması yalnızca geçici bir rahatlama sağladı. HaberVs’nin ulaştığı sektör kaynakları birçok ilacın hâlâ temin edilemediğini ya da eczanelere limitli gönderildiğini belirtiyor.

Sağlık Bakanlığı’nın ilaç fiyatlandırmasında kullandığı döviz kurunu güncellemesi, geçtiğimiz yılın son aylarından itibaren birçok ilacın temin edilememesi sorununa çare olabilmiş görünmüyor. Bakanlık ve medya ilaç şirketleri ve ecza depolarını stokçulukla suçlarken, firmalara göre sektörün en büyük müşterisi konumundaki Sosyal Güvenlik Kurumu‘nun (SGK) kimi ilaçlara ödediği fiyatlar maliyeti bile karşılamıyor.

HaberVs‘nin görüşüne başvurduğu kaynaklar, ilaç firmalarının ruhsatlarını koruyabilmek için zararına ya da kâr etmeden üretime devam etmeyi göze aldığını belirtiyor. Kaynaklara göre Bakanlığın sektörde yaşanan sorunu kabul etmemesi ise başlı başına bir sorun.

Sağlık Bakanlığı ilaç fiyatlarında baz alınan Euro/TL kurunu 19 Şubat 2022’den geçerli olmak üzere 6,29’a çıkarmasıyla ilaç fiyatları yüzde 37,5 yükselmişti. Yılda sadece bir defa kur güncellemesi yapan Sağlık Bakanlığı, 2021 için de Euro/TL kurunu 4,57’ye sabitlemişti.

İbrahim Özfındık

“Hiçbir zaman ilaç saklamadık”

Depoların ve kooperatiflerin, stoktaki ilaçları eczanelere vermemekle suçlandığını belirten Bursa Ecza Kooperatifi 2. Bölge Saha Yöneticisi İbrahim Özfındık, sorunun kendilerinden kaynaklanmadığını, ilaç firmalarının ürün tedarik edemediğini dile getiriyor.

Kooperatifler olarak amaç ve sorumluluklarının, ilacı son kullanıcıya zamanında ulaştırmak olduğunu belirten Özfındık, sorunun artan maliyetler nedeniyle üretimde zorluk yaşayan ilaç firmalarından kaynaklandığını ve bu sorunun fiyat güncellemesiyle de aşılamadığını söylüyor:

“Depolara ilaç sevkiyatı azaldı ve stok sorunu baş gösterdi. Zam sonrasında genel anlamda bir rahatlama olmasına rağmen ilaç firmaları birçok ilacı hâlâ depolara göndermiyor. Bu nedenle hastalar bazı ilaçlara zamanında ulaşamadığı için ülke genelinde problem devam ediyor.”

Özfındık, yaygın ve sosyal medyada aracı depolar ve eczacıların hedef gösterilmesine de “Hiçbir zaman ürünleri saklamadık ve anlık olarak ilaç takip sistemi bilgi verilerini paylaştık” cevabını veriyor.

“Birçok ilaç hâlâ tedarik edilemiyor”

Halil Eğmir

Kütahya Eczacı Odası Genel Sekreteri Halil Eğmir, fiyat artışının ilaç tedarik sorununu çözmediği konusunda hemfikir. Eğmir’e göre zam, daha öncesinde bulunamayan ilaçların yalnızca bir kısmının piyasaya çıkmasını sağladı:

“Birçok ilaç hâlâ yok ya da eczanelere adet limitli olarak gönderiliyor.”

Zam sonrası, zamlardan önce uygulamaya koyulan referans fiyat uygulamasının da etkisiyle hastaların ilaçlarını alabilmek için ödemeleri gereken katılım paylarında ve fiyat farklarında da artış oldu.

İlacın gelişi, SGK’nın ödediğinden fazla

Halil Eğmir, Sağlık Bakanlığı’nın fiyat politikasının eczacıları da mağdur ettiğine dikkat çekiyor. Çünkü anlaşma gereği ilaç firmaları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) hastalarına belli bir iskonto yapmak durumunda. [Bu iskonto ilaç fiyatının yüzde 60’ına kadar çıkıyor.]

Ancak firmalar ilaçlar için yeniden belirlenen döviz kurunu, yani zammı yeterli bulmadığı için iskonto uyguladığı ilaçların sayısını birdenbire düşürdü.

“Çoğu da tüketimi az olmayan, gayet sık kullanılan ilaçlar” diyor Halil Eğmir, “bu ilaçları bulsak bile SGK’nın alış fiyatından daha pahalı olarak eczaneye alabiliyoruz. Farkı hastadan talep edersek de hastalar haklı olarak ‘O zaman bizim niye sosyal güvencemiz var?’, ‘Ben emekliyim, para ödememem gerekiyor’ gibi tepkiler gösteriyorlar. Biz arada kalan kesim oluyoruz.”

İlko İlaç Tıbbi Tanıtım Temsilcisi Hayrullah Kısakol‘a göre Türkiye’deki resmi satış fiyatlarının kimi ilaçların maliyetini bile karşılayamaz hale geldiği ancak zarar bile etse, hiçbir firmanın üretimi durdurmadığını ve durdurmayacağını savunuyor: “Firmaların, piyasada ürünler yok olmayacak kadar az bir oranda üretim yaptığı bir gerçektir.”

“İlaç krizinin çözüldüğünü söyleyemeyiz”

Zam sonrasında ilaç firmaları için kısa soluklu bir rahatlama olduğunu belirten Kısakol, maliyetlerin artmaya devam ettiğini ve güncellenen kur hâlâ güncel döviz kurunun çok altında olduğuna dikkat çekiyor. Her ne kadar sağlık sektöründe çalışıyor olsa da ilaç firmalarının ticari kimlik taşıdığını belirten Kısakol, “Firmalar maliyetleri karşılayamadığı sürece krizin çözümlendiğini söyleyemeyiz” diyor .

İlaç firmalarının varlığının kâr edebilmesine bağlı olduğunun altını çizen bir diğer uzman Halil Eğmir, şirketlerin çalışma mantığını şöyle açıklıyor:

Hayrullah Kısakol

“İlaç firmaları genelde çok uluslu şirketler. Bu şirketler Türkiye’ye verdikleri ilaçları başka ülkelerde de satıyorlar. X ilacını A ülkesinde B ülkesinden daha yüksek fiyata satabiliyorsanız, önce A ülkesini ilaçsız bırakmamaya çalışırsınız. Ucuza sattığınız ülkeye de üretebildiğiniz kadar ya da başka bir deyişle ne çıkarsa onu gönderirsiniz.”

Yerli firmalar için de durum çok farklı değil çünkü ilaç üretiminde kullanılan etken maddeler genellikle yurt dışından geliyor.

Üstelik üretim maliyetlerini yükselmesine tek neden, ilaçta kullanılan etken madde değil.  “Örneğin nakliye masrafları çok arttı” diyor Eğmir, “ayrıca bildiğim kadarıyla ambalaj fiyatlarında da afaki artışlar oldu”. Harullah Kısakol da ambalaj, yakıt, elektrik, doğalgaz ve personel giderlerinin tümünde yaşanan artışa dikkat çekiyor.

“Firmaların zarar ediyor olması mümkün”

İlaç şirketleri, piyasaya sunacakları her bir ürün için Sağlık Bakanlığı’ndan ruhsat alıyor. Halil Eğmir’e göre, “Firmaların ruhsat aldıkları ürünlerin bir kısmında zarar ediyor veya kâr etmiyor olması mümkün”.

Peki ticari kimliğe sahip olmalarına rağmen firmalar neden zararına üretim yapıyor? Eğmir bu soruyu, “Diğer ruhsatlarını tehlikeye atmamak için, ‘yok’ dememek için, zararına da olsa üretiyor olabilir” diye cevaplıyor, “ama kesinlikle böyledir diyemem.”

Uzmanlar, ilaç tedarik sorununun çözümü için önerilerini de sıralıyor.

İbrahim Özfındık, fiyat düzenlemesinin yılda bir kez değil aylara bölünerek yapılmasının bu sorunu bir nebze azaltacağı görüşünde. Özfındık’a göre son 10 yıldır ekim ve mart ayları arasında gerçekleşen ilaç fiyat geçişleri tüm ilaç tedariğini olumsuz yönde etkiliyor. 2009’dan beri güncellenmeyen İlaç Fiyat Kararnamesi‘nin günümüz piyasa koşullarına göre güncellenmesi sorunları büyük oranda çözebilir.

“Depolar ve kooperatifler olarak Türk Eczacılar Birliği’nin bu konudaki ısrarını son derece yerinde buluyoruz” diyor Özfındık.

Hayrullah Kısakol ise krizin, ilaç firmalarındaki araştırma ve geliştirme çalışmalarını da aksattığını dile getiriyor:

“İlaç firmaları sadece üreterek değil kendilerini geliştirerek de geleceğe adımlar atarlar. Bu kriz özellikle arıştırma geliştirme (ARGE) çalışmalarını büyük oranda geriletti. Üretimde sorunlar krizle birlikte devam edecek gibi gözüküyor ama üretimden daha büyük olan sorun bence ARGE çalışmalarının durma noktasına ilerlemesi, bu sorun yeni ürün geliştirmelerinin gecikmesine sebep olabilir.”

“İthal ilaçlarda ve kritik ilaçlarda yerlileşme olmalı”

Halil Eğmir’e göre sorunun çözümü için ilk adım sorunu kabul etmek:

“Biz hastalara bu derdi anlatırken, çocuklara ateş düşürücü şurupları temin edemezken, antibiyotikleri her gün birer birer sipariş verirken yetkililer çıkıp ‘öyle bir sorun yok’ dediği zaman maalesef çözümden uzaklaşıyoruz.”

İlaç sorunun önümüzdeki dönemde artacağını düşünen Eğmir’e göre zamdan başka çözümler üzerinde de durmak gerekiyor:

“Özellikle ithal ilaçlarda ve kritik ilaçlarda daha fazla yerlileşme olmalı. Bu gidişle bulunamayan ilaçların sayısı artacak.”

 

 

Yorum yazın