Gündem

İnsan Hakları Günü'nde medya

Yazan: İpek Gündüz

Dünya İnsan Hakları Günü’nde Türkiye’nin hak ihlalleri karnesi ve medyası durumda?

Bugün Dünya İnsan Hakları Günü. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kabul ettiği 10 Aralık 1948’den bu yana tüm dünyada İnsan Hakları Günü olarak kabul edilen bu önemli günün en çok ilgilendirdiği ülkelerden biri de Türkiye.

Son bir kaç yıldır ağırlıklı olarak basın ve ifade özgürlüğü alanında yoğun eleştirilere maruz kalsa da Türkiye’nin genel insan hakları karnesi her daim kırıklarla dolu. Hem Avrupa Birliği’nin yıllık ilerleme raporları hem de ulusal ve uluslararası hak örgütlerinin raporları Türkiye’nin en az gelişme gösterdiği konunun insan hakları alanında olduğunu da ortaya koyuyor. Son bir kaç yıldır süren siyasi davalar nedeniyle “demokratikleşme”, “sivilleşme” gibi argümanlara sıkı sıkıya sarılan Türkiye medyasının konuya hassasiyetle yaklaşması gerektiğinden hareketle bu önemli gün vesiyesiyle konu gazetelerde nasıl ele alınmış merak ettik. Ortaya çıkan tablo da tıpkı insan hakları karnemiz gibi iç karartıcı oldu.

İnsan haklarında iç karartıcı tablo

Önce bir kaç hatırlatma yapmakta yarar var. Türkiye’nin insan hakları alanında “altın çağını yaşadığı” söylenen bir dönemde, “İşkenceye sıfır tolerans” sloganını ağızlara pelesenk eden AKP hükümetinin de öncekilerden farklı olmadığını istatistikler ortaya koyuyor. Türkiye İnsan Hakları Vakfı ve İnsan Hakları Derneği’nin verilerine göre 2012 yılının ilk 10 ayında 506 kişi işkence ve kötü muamele başvurusu yaptı. Toplantı ve gösteri yürüyüşlerine yönelik polis müdahaleleri sırasında yaşanan resmi şiddeti de “sokak işkencesi” olarak tanımlayan raporlarda, resmi gözaltı merkezleri dışında kalan yerlerde yaşanan bu tür işkence ve kötü muamele uygulamalarında da gözle görülür bir artış yaşandığına dikkat çekildi. Yoğun biber gazı kullanımının etkisi ya da gaz bombası kapsülünün isabet etmesi sonucu 4 kişinin öldüğü bu müdahalelerde 555 kişi de yaralandı. Gösterilerde 6 bin 529 kişi gözaltına alınırken bin 831 kişi de tutuklandı.

Kanayan yara haline dönen Kürt sorunuyla ilgili diyalog ve çözüm süreçlerinde yaşanan tıkanma nedeniyle şiddet ve çatışma ortamının yeniden tırmanmasıyla yaşam hakkı ihlallerinde kaygı verici bir artış gözlendi. Yılın ilk 10 ayında yaşanan çatışmalarda 185 asker, polis ve korucu ile  224 PKK'li ve 16 sivil olmak üzere 425 kişi öldü. 319 asker, polis ve korucu ile 12 militan ve 124 sivil olmak üzere toplam 455 kişi de yaralandı. Şırnak'ın Uludere ilçesindeki Roboski ve Bujeh köylerinde 19'u çocuk yaşta olan 34 kişinin savaş uçaklarından atılan bombalar ile katledilmesi olayı üzerinden bir yıl geçmesine karşın hala sorumluları ortaya çıkarılmadı. Kara mayınlarının patlaması sonucu da 16 kişi ölürken 37 kişi yaralandı. Yerleşim yerlerinde patlatılan bombalar nedeniyle ölenlerin sayısı 14 olurken, 15'i güvenlik görevlisi, 91'i sivil olmak üzere 106 kişi yaralandı. Aynı dönem içinde yargısız infaz, dur ihtarı ve rastgele ateş açma sonucu ölenlerin sayısı ise 35. 13'ü Urfa’da yanarak olmak üzere 69 kişi cezaevlerinde, 9 kişi de gözaltı merkezlerinde şüpheli bir biçimde yaşamını yitirdi.

İfade özgürlüğü bildiğiniz gibi

İktidarın Kürt sorunundaki güvenlik politikası eksenli tutumu nedeniyle derinleyen çözümsüzlük ortamında KCK adıyla anılan operasyonlar ve soruşturmalarda binlerce kişi gözaltına alınıp tutuklandı. Daha çok cezaevlerindeki gazeteciler üzerinden tartışılan basın ve ifade özgürlüğü alanındaki sorunlar da katlanarak devam ediyor. 70'in üzerinde gazetecinin cezaevinde bulunduğu Türkiye'de, basın mensupları hakkında açılmış dava sayısı 4 binin üzerinde. Bu yılın ilk 10 ayında yayını durdurulan gazete ve dergi sayısı 17 olarak tespit edilirken 564 adet yayına (kitap, takvim, afiş, broşür, poster) el kondu.  Erişime engellenen internet sitesi ise 22 bin 536 oldu. 2012'de ifade özgürlüğü kapsamında 301 kişi hakkında toplam 908 yıl 2 ay 8 gün hapis cezası verildi. Bin 88 kişinin yargılanması ise devam ediyor. Beş kişiye toplam 43 bin 780 TL para cezası verilirken 50 kişinin yargılanması ise 3. yargı paketi kapsamında ertelendi. İHD'nin verilerine göre bu dönemde 216 kadın öldürüldü, 96 kadın yaralandı ve 519 kadın şiddet, taciz ve tecavüze maruz kaldı.

Tarihe not düşenler

Bu uzun anımsatmadan sonra, sadece konu başlıklarıyla bile durumun vahametini ortaya koyan bu iç karartıcı tabloya rağmen 10 aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nün Türkiye medyasında nasıl yer bulduğuna mercek tutabiliriz. Meseleye zaten duyarlı olan Birgün, Evrensel, Özgür Gündem, Sol ile Taraf ve Yurt gazetelerinde konunun işlendiğinin altını çizmek gerek. Çünkü Türkiye’de medya öyle bir süreçten geçiyor ki kimin neyi yazmadığından çok kimin yazdığının tarihe not düşülmesi hem daha önemli hem de daha kolay.

Çok değil daha bir hafta önce 3 Aralık Engelliler Günü’nde medya yılda bir kez de olsa konuyu layığıyla ele almaya çalıştı. Gelecek yıl tekrar anımsanıncaya kadar da olsa gazete manşetlerini televizyon kanallarının haber bültenlerini engellilerin yaşadığı sorunlara dair haberler kapladı. Ancak aynı medya organları Dünya İnsan Hakları Günü’nde ise sessizliğe gömüldüler.

Gazetelerde İnsan Hakları Günü

Anaakım medyanın neferleri Hürriyet, Milliyet, Sabah başta olmak üzere Posta, Habertürk, Akşam, Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Bugün, Türkiye, Takvim gibi gazetelerde konuya dair tek bir haber yoktu.

Radikal, Star ve Vatan gazeteleri ise Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “iyi niyetli” ve “umut dolu” mesajlarına yer vermekle yetinmişti.

Hak örgütlerinin raporları ortadayken Başbakan Erdoğan’ın “İnsan haklarının, özgürlüklerin, demokrasinin ve hukuk devleti ilkesinin korunması ve ileri götürülmesi , iktidara geldiğimiz günden bu yana öncelikli hedeflerimiz arasında yer almıştır. Bu alanda bugüne kadar ortaya koymuş olduğumuz çalışmalar, Türkiye’nin uluslararası toplumda çağdaş ve demokratik ülkeler arasındaki yerini günçlendirmiştir” mesajına yer vermek gazetecilik açısından gerçekten ironik.

Kendilerini muhalif olarak tanımlayan gazeteler arasında yer alan Cumhuriyet, Sözcü ve Aydınlık’ta da insan hakları ihlallerinin tavan yaptığı bir dönemde haber bulunmayışı da bir başka ironik durum olsa gerek.

Yorum yazın