Genel

“Medeniyetler değil, dinler buluşması”

Yazan: [email protected]

Esra Elmas Medeniyetler Buluşması burada daha çok Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Madrid’de türban konusundaki açıklamalarıyla yankı buldu. Siz toplantıya davet edildiniz. Neydi bu buluşmanın temel amacı ve içeriği? Evet, ne yazık ki Türk basınında üç gün süren buluşmanın içeriğine dair çok fazla haber göremedik. Medeniyetler Buluşması 2005’te BM çatısı altında başlayan bir girişim esasen. Bir çeşit […]

Esra Elmas

Medeniyetler Buluşması burada daha çok Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Madrid’de türban konusundaki açıklamalarıyla yankı buldu. Siz toplantıya davet edildiniz. Neydi bu buluşmanın temel amacı ve içeriği?

Evet, ne yazık ki Türk basınında üç gün süren buluşmanın içeriğine dair çok fazla haber göremedik. Medeniyetler Buluşması 2005’te BM çatısı altında başlayan bir girişim esasen. Bir çeşit kültürlerarası buluşma, tanışma amacı taşıyan “iyi niyetli” bir girişim olarak nitelendirilebilir. Ama tabii bir yandan şüpheci yaklaşımla ele alınması gereken de bir girişim. Nedenine gelince, büyük bir organizasyon olmasına ve pek çok konunun tartışılmasına rağmen somut anlamda çok fazla getirisi olmayacağının hemen hemen herkes tarafından bilindiği de bir toplantılar bütünü bu. Bir de kültürlerarası gibi bir laf etmesine rağmen bu konuda açıkları olan bir girişim. Medeniyetler Buluşması deniyor ama ‘hangi medeniyetler?’ sorunu sormak lazım. Bakıyorsunuz Latin Amerika medeniyeti yok mesela bunun içinde ya da Asya yok edecek kadar az bir varlık gösteriyor. Bu buluşmanın esas amacının Arap Ülkeleri ve AB arasında, yani Hıristiyanlık ve Müslümanlık arasında bir buluşma olduğunu söylemek gerekiyor. Yani medeniyetler buluşmasından ziyade dinler arası bir buluşmadan bahsediyoruz. İslam etrafında son yıllarda terör ile özdeşleşen algıyı kırmak, ılımlı İslam konusunda Avrupa’yı ikna etmek isteyen bir yaklaşımın ürünüydü bu buluşmanın amacı. Buna kısaca islamı şekerle kaplama operasyonu da denilebilir. Tabii bunda bir sakınca yok. İki din arasındaki önyargıların kırılması ve bu kadar savaş çığırtkanlığı varken barış için hamlelerde bulunulması ne olursa olsun anlamlı. Yine özellikle İspanya basınında hâkim olan eleştiri, buluşmanın iyi niyetli olmanın ötesine geçememesinin yanısıra daha çok ülke liderlerinin iç politikalarına dönük mesajlar vermeleri yönündeydi. Örneğin kendi başbakanları Zapatero’nun dış ilişkilerde zayıf olduğunu, kendine dünya lideri imajı yaratmak için bu buluşmayı bir platform olarak kullandığını ileri sürdüler. Kısaca kültürler arası diyalog iddiasında olan ancak eksik kaldığı noktaları da olan bir buluşmaydı.

Bu noktada Türkiye’nin oradaki varlığını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye’nin varlığı çok önemli tabii ki. Zaten buluşmanın merkezinde hatta başroldeydi Türkiye. Ilımlı İslam modelini Avrupalılar gözünde en iyi temsil eden ülke malum Türkiye. Bu Tayyip Erdoğan için çok iyi bir fırsattı kuşkusuz. Nitekim toplantıdaki konuşması da oldukça başarılıydı. Yunus Emre’den, barış ve hoşgörüden referansla Türkiye’nin AB üyeliğinin gerekliliklerinin altını çizen çok iyi bir konuşma yaptı. Türkiyesiz bir Avrupa Birliğinin hoşgörüsüz bir AB olmaktan ileri gidemeyeceğini ifade etti.

Erdoğan’ın türban konusundaki açıklaması hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu stratejik bir hamle miydi?

Evet, Türkiye’de gündemi bu konu işgal etti. Erdoğan bu açıklamayı toplantıdan önce yaptı. Yani o toplantının çatısı altında yapılan bir konuşma değildi bu. Dediğim gibi öyle olsaydı bile bu tür toplantılar genellikle iç politikaya dönük mesajların verildiği yerler oluyor. Bunda çok da garipsenecek bir şey yok.

Toplantıya katılan tek Türk akademisyensiniz. Türkiye’den başka isimlerin davet edilmemesinin nedeni ne?

Evet tek Türk akademisyen bendim. Fakat bu en iyi ben olduğum için böyle oldu gibi anlaşılmasın. Benim yaptığım araştırmalar BM medya proje koordinatörünün dikkatini çekmiş. Bunun üzerine önce İstanbul’da bir araya geldik, tanıştık ve bu şekilde davet edildim buluşmaya. Esas problem sanıyorum Türkiye’de ingilizce çalışma yapan ve uluslararası düzeyde tanınan çok fazla akademisyenimizin olmaması. Amerika’dan, Avusturya, İngiltere ve İsrail’den pek çok akademisyen vardı.

Peki nasıl bir çalışma ortamı vardı? Bu klasik anlamda sunuşların yapıldığı bir toplantı değildi sanıyorum?

Hayır, değildi. Atölye çalışmaları şeklinde ilerledi toplantı. Benim de içinde olduğum çalışma grubu medya okuryazarlığı üstüne odaklanıyordu mesela. Medya okuryazarlığı deyince işin içine teknoloji, içerik ve analiz giriyor. Tüm bunlar üstüne karşılıklı düşünce paylaşımı yapıldı. Toplantının esas amacı da benzer ilgi alanları olan ve farklı kültürlerden gelen insanların bilgi paylaşımı yapabilmesi zaten. Bundan sonra bu grup sürekli iletişim içinde olmayı sürdürecek ve büyük bir paylaşım havuzu oluşturacak. Amaç bir nevi evrensel referans havuzu yaratabilmek.

“Türkiye’nin medya eylem planı var ama görünür değil”

Sizin için medeniyetler buluşmasının en önemli gündem maddeleri nelerdi?

Öncelikle eleştirilecek tüm yanlarına rağmen medya okuryazarlığı konusunda içinde bulunduğum grubun çalışmasını çok anlamlı buluyorum. Dünyanın dört bir yanından bu konuda yaşanılan sorunlar ve çözümler anlamında faydalanılabilecek bir bilgi akışının sağlanması kendi başına önemli. Ayrıca çok önemli bir nokta var. Türkiye ve İspanya, medya konusunu da kapsayan pek çok tema çerçevesinde beş toplantı yapmış ve bu toplantıların sonunda ortak bir eylem planı ortaya çıkarmışlar. İspanya buluşma sırasında kendi medya eylem planını dağıttı ve görünür hale getirdi. Ama Türkiye’nin eylem planını göremedik. Yani bir medya eylem planı var ama görünür değil. Böyle bir eylem planı yapılmış, yapılırken kimlere danışılmış hiçbirini bilmiyoruz.

‘Türk basını ise içerikten ziyade kraliçe Nur’un zarafetine odaklandı’

Peki medya okuryazarlığı konusunu da orada tartışmışken Medeniyetler Buluşması’nın Türkiye medyası tarafından aktarılış biçimini nasıl değerlendireceksiniz?

İşte bu çok önemli bir soru. Orada bir yandan da Türk medyasını takip etmeye çalıştım. Durum hiç de iç açıcı değildi doğrusu. Ama bu zaten beklenmedik bir sonuç değil. Pek çok önemli oturuma Türk gazeteciler katılmadı. Varsa yoksa Tayip Erdoğan’ın yapıp ettikleri. Ben yaygın medyada kraliçe Nur’un zarafeti, Katar kraliçesinin güzelliği gibi haberler gördüm. Bunun ötesinde bir şey yoktu. Zaten gazetelerin ayırdığı yer çok azdı. İspanya basını Ban-Ki Moon’un konuşma metinini, bununla ilgili bir sürü analizi yayınladı. Hiçbirinde kraliçe fotoğrafı görmedim. Önümüzdeki sene bu buluşma İstanbul’da gerçekleşecek. En azından bu sebeple bile daha çok merak edilebilirdi gelişmeler.

Yorum yazın