Sanat

Mekan Artı perdeleri kapanıyor

Yazan: Merve Mehmet

Beş yıl önce sanatçıların kolektif çabasıyla bir oto yıkamacıdan çağdaş sahne sanatları mekanına dönüştürülen Elmadağ’daki Mekan Artı, bu akşam son kez perde açıyor.

İstanbul Elmadağ’daki “ortakça kullanabilen sahne sanatları merkezi” Mekan Artı, bu akşam 20.30'da sahnelenecek Kök isimli oyunla kapanıyor. Alan sıkıntısı yaşayan 100’e yakın sanatçı ve sanat destekçisinin çabasıyla beş yıl önce oto yıkamacıdan sanat merkezine çevrilen mekanın kapanmasının nedeni bina sahibinin değişmesi. Yeni sahibinin mekanı çamaşırhaneye çevirmesi bekleniyor.

 

Mekan Artı’nın koordinatörü ve sanat yönetmeni Ufuk Tan Altunkaya’yla, Mekan Art’taki son sahnesini yapan “80’lerde Lubunya Olmak” oyunundan önce konuştuk.

 

Altunkaya, “Bugün olmasaydı beş yıl sonra olacaktı. Belki de bina yıkılacak otel yapılacaktı ne yazık ki Türkiye’nin gerçeği bu” diyor. Kapanan tiyatrolara “en güzel örnek” olarak “Yedi yıldır kilitli duran, ışıkları hurdacılara satılan” Atatürk Kültür Merkezi’ni (AKM) veriyor.

 

Altunkaya, kültür kurumlarının kapatılmasına, devlet politikalarındaki sorunları kaynak gösteriyor: “Devlet politikalarının öyle bir hale gelmesi lazım ki, mekan sahipleri mekanlarını tiyatrolara kiralamak istemeli. Öyle bir durum olmadığı için, ben buranın sahibine ‘burayı satma, burası bir kültür kurumu olarak kalmalı’ diyemem.”

 

Fotoğraf: Merve Mehmet

Fotoğraf: Merve Mehmet

Başvurmalarına rağmen Mekan Artı’nın, Kültür Bakanlığı’nın özel tiyatro desteğinden faydalanamadığını belirten Altunkaya, gerçekte bu desteğin de yetersiz olduğu görüşünde: “En ideal şartlarda tiyatro yaptığımızı düşünelim. Tiyatronun bir sürü kalemi var. Bunlar tanıtım, maaşlar, prodüksiyon giderleri, mekanın giderleri gibi örneklendirilebilir. Devletin verdiği ‘iyi’ bir yardım senede 30–40 bin TL. Tiyatronun aylık giderlerinin toplamı zaten bu kadar. Ayrıca devlet bu yardımı proje bazında yapıyor. Yani tiyatroya değil, başvurduğunuz oyunlara yapılıyor.”

 

Altunkaya, devlet ve tiyatrolar hakkında yurt dışından örnekler vererek Türkiye’nin de öyle olması gerektiğini savunuyor. Mekan Artı gibi az koltuklu, “daha sanat odaklı” kurumların, özellikle Avrupa’da, yüzde 90’a kadar devlet ödeneği alarak ayakta durduklarını söylüyor. Altunkaya, Avrupa’daki prodüksiyon tiyatrolarının yani daha gişe odaklı tiyatroların ise yüzde 30 ya da yüzde 40 devlet desteği aldığını, kalanı da gişe ve sponsordan sağladıklarını anlatıyor. Türkiye’deki Mekan Artı gibi alternatif ve küçük sahneler ise sadece gişe ile ayakta kalmaya çalışıyor. Bu sahnelerden İstanbul’da 20’nin üzerinde olduğunu söyleyen Altunkaya, en iyi şartlarda bile gişe gelirin yüzde 40’ını sağladığını söylüyor.

 

Mekan Artı’nın “sanatçının kendi mekanına sahip olmasının özgüvenini” yaşattığını söyleyen Altunkaya, yeni yer arayışında her türlü yardıma ve öneriye açık olduklarını belirtiyor. “Tiyatro yapabilmek için daha elverişli bir yer, örneğin yüksek tavanlı ya da Mekan Artı gibi, her yıl su basmayan bir yer olmasına” özellikle dikkat edeceklerini söylüyor.

 

Ekip yeni yer arayışında sadece fiziksel ortamın uygunluğunu gözetmiyor. Kar amacı gütmeyen bir kuruluş olan tiyatro, yine kar amacı gütmeyen kuruluşlar arıyor. Beş yıldır “ceplerine para koymadıklarını” söyleyen Altunkaya, sadece bir kişiye kira ödeyerek para kazandırmak istemediklerini söylüyor.

 

“80’lerde Lubunya Olmak” oyuncularından Ayşe Gülerman, sadece Mekan Artı’da oyuncu olarak çalışıyor. Kadir Has Üniversitesi Konservatuar mezunu olan Gülerman, Mekan Artı’nın kapanmasına çok üzüldüğünüz ancak bu durumun onu şaşırtmadığını söylüyor. İşini seven idealist insanlar olarak, Türkiye’de özel tiyatroların yaşadığı sorunlara karşı sapasağlam ayakta durmaları gereken zamanda olduklarını vurguluyor. Gülerman, “Bu durum beni yıkmıyor. Biz bir şekilde oynamaya devam ediyoruz, edeceğiz” diyor.

Mal sahibi oyunda “rol alınca”…

Mekan Artı’nın, mal sahibiyle ilgili ilginç de bir hikayesi var:
Ülker Sokak’ta bir dönem yoğun olarak yaşayan translar, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü'nde görevli komser Süleyman Ulusoy (Hortum Süleyman) ve sokağın sakinlerinden Güngör Gider tarafından mahalleden zorla çıkarılmış. Altunkaya’nın “dünya tatlısı bir babaanne” dediği Güngör Hanım ile Mekan Artı arasındaki diğer bir ilişki ise, travestilerin o dönemde yaşadıklarını anlatan “80’lerde Lubunya Olmak” oyunu. İzmir Siyah Pembe LBGTİ Derneği aktivistlerinden Erdem Gür’ün yazdığı kitaptan uyarlama olan oyunda Gider’den de bahsediliyor.
Altunkaya “siz benim yerimde kalıyorsunuz, bir de beni mi eleştiriyorsunuz?” demesin diye bu durum Gider’den uzun süre saklamış. Durumu, Gider iki hafta önce Mekan Artı’ya geldiği zaman ancak anlattığını söyleyen Altunkaya, “Bize kızmadı, olayı bir de kendi açısından anlattı” diyor. Altunkaya: “Ülker sokağın boşaltılmasında yaşananlar üzerinden yazılan kitap yıllar geçtikten sonra ‘80’lerde Lubunya Olmak’ oyunumuzda oynanıyor. Sonra travestilerin zorla çıkarılmasında büyük rol oynayan Güngör Gider, Mekan Artı’yı boşalttırıyor” diyor.

Yorum yazın