Genel

Ölüm Allah’ın emri mi?

Yazan: Mine Savaş

Teknoloji ve tıp alanındaki yenilikler sayesinde hayatımızda çok büyük değişiklikler gerçekleşiyor. Gelişen ilaçlar, solunum cihazları, yaşam üniteleri ve daha niceleri sayesinde ölüm, kimi zaman randevularını erteleyebiliyor. Yaşam süresi belki uzuyor ama yıpratıcı ve iyileşme umudu olmayan uzun bir hastalık süreci kimi zaman hayata karşı tahammülü kalmayan insanların ötanazi talebinde bulunmasına neden olabiliyor. Ancak bu tür […]

Teknoloji ve tıp alanındaki yenilikler sayesinde hayatımızda çok büyük değişiklikler gerçekleşiyor. Gelişen ilaçlar, solunum cihazları, yaşam üniteleri ve daha niceleri sayesinde ölüm, kimi zaman randevularını erteleyebiliyor. Yaşam süresi belki uzuyor ama yıpratıcı ve iyileşme umudu olmayan uzun bir hastalık süreci kimi zaman hayata karşı tahammülü kalmayan insanların ötanazi talebinde bulunmasına neden olabiliyor. Ancak bu tür hastaların ölüm istekleri çoğu ülke tarafından kabul edilmiyor.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Çağdaş Hukukçular Kulübü tarafından gerçekleştirilen “Ötanazi” başlıklı panelde biraraya gelen hukukçular, yaşam hakkından vazgeçmenin hukuka aykırı bir eylem olmadığını, fakat Türkiye ve daha birçok ülkede bu talebin reddedildiği belirtiyorlar.

“Din, çoğu toplumda en büyük dayanak ve bu sebeple de yaşamın Tanrı tarafından sonlandırılması gerektiğine inanılıyor” diyen İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Sibel İnceoğlu, yaşamın dokunulmazlığı ve kutsallığına karşı niteliğinin de çok önemli olduğunu söylüyor. Bireyin yaşamıyla ilgili karar verme hakkına sahip olduğunu vurgulayan İnceoğlu, sadece Hollanda ve Belçika vatandaşlarının ötanazi hakkı bulunduğunu belirtiyor. Tabii bu hakkı kötüye kullanmak isteyen hasta yakınları ve hekimler için de bir takım sınırlayıcı hükümler bulunuyor. Hastanın talebi, ümitsizce acı çekmesi gibi nedenlerin sonucunda hekimin de onayı alınarak ötanazi kararı verilebiliyor. Herhangi bir kuşku durumunda ise savcılığa bildiriliyor ve denetleme başlıyor. İnceoğlu, Türkiye’de ötanazi ile ilgili herhangi bir kararın alınmadığını ve maalesef özel yaşam dendiği zaman akla sadece “gizlilik” kelimesinin geldiğini vurguluyor. Zira özel hayata ait haklardan birini de ötanazi oluşturuyor.

Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Şefik Görkey, bir hastanın beyin ölümü gerçekleştiği zaman hekimin durumu sorgulamaya başladığını, çünkü hasta yapay olarak yaşasa bile artık bilincinin bulunmadığını anlatıyor. Hekimin temel kaygısının hastaları iyileştirmeye çalışmak olduğunu belirten Görkey, Türkiye’de hekimin bu desteği kesmek gibi bir hakkının da olmadığını söylüyor.

Türkiye’de beyin ölümü gerçekleşmiş bir hastanın yaşam destek ünitesinin sadece ailesi tarafından kesilebildiğini belirten İstanbul Bilgi Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Ragıp Barış Erman ise bu durumun aileler açısından çok zor olduğunu anlatıyor. Oysa yaşam destek ünitesinden sadece organ nakli ya da hamile bir hastanın doğumu için destek alınabileceğini söyleyen Erman, aylarca yaşam destek ünitesine bağlı yaşayan insanlar olduğunu ve bu durumun maddi manevi çok acı verdiğini belirtiyor. Erman, “Yaşam hakkından vazgeçmek hukuka aykırı bir eylem değildir” diyor ve intihara yardım suçunun daraltılıp yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor.

Yorum yazın