Genel

Ostalji bir çözüm olabilir mi?

Yazan: HaberVs

Mustafa Kulelimkuleli@medyakronik.com Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR), nam-ı diğer Doğu Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Soğuk Savaş’ın sonunda, Sovyet bloku ülkeleri birer birer çözülürken, DDR de bu kaçınılmaz sonu yaşadı.Marketler, kalitesine bakılmaksızın, Batı’nın mallarıyla doldurulurken; “eski”ye ait her şey bir anda ortadan kayboldu. Bu yeni ürünler ve yaşam tarzı aslında çok çekiciydi. […]

Mustafa Kuleli
mkuleli@medyakronik.com

Demokratik Alman Cumhuriyeti (DDR), nam-ı diğer Doğu Almanya, İkinci Dünya Savaşı’nın bir sonucu olarak ortaya çıkmıştı. Soğuk Savaş’ın sonunda, Sovyet bloku ülkeleri birer birer çözülürken, DDR de bu kaçınılmaz sonu yaşadı.
Marketler, kalitesine bakılmaksızın, Batı’nın mallarıyla doldurulurken; “eski”ye ait her şey bir anda ortadan kayboldu. Bu yeni ürünler ve yaşam tarzı aslında çok çekiciydi. Gelgelelim birleşme sonrası Doğu’daki fabrikaların kapatılması, artan işsizlik, ucuzlayan emek ve tüm bunların kaçınılmaz sonucu yoksullaşma tüm çalışanları vurdu.
Evet, marketler çeşit çeşit yiyecek, içecek ve giyecekle dolmuştu ama emekçiler bunları alacak paraya sahip değildi. Seyahat özgürlüğü gelmişti, ama bu kez de çalışmak zorunda olan insanların kendilerine ayırabileceği vakit yoktu. Gençler istedikleri branşta eğitim alamadı, işsizlik nedir bilmeyen Doğu Almanlar iş bulamadı. İş bulduklarında ise Batı’dakinden daha düşük ücretlerle çalıştırıldılar. Daha da kötüsü, Doğulularla hep alay edildi ve Doğulular kendilerini hep sığıntı gibi hissetti.

Almanca’nın ‘ost’u, nostaljinin ‘talji’si

İşte tüm bu nedenlerle, Almanya bugün “Ostalji” denen bir fenomenle karşı karşıya. Almanca doğu demek olan “Ost” sözcüğü ile, nostalji sözcüğünün birleşmesiyle oluşmuş bu yeni kavram, Doğu Almanya’ya duyulan özlemi ifade etmek için kullanılıyor. Ardı ardına Doğu Almanya temalı filmler çekiliyor, Doğu Alman markaları farklı üreticiler tarafından yeniden piyasaya sürülüyor. DDR tişörtleri giyen gençler, “Doğu Rock”ı ile kendini buluyor. Başkent Berlin’de sosyalizm döneminden kalma eşyaların satıldığı bitpazarlarında geçmiş ve hatıralar el değiştiriyor.
Ama söz konusu olan yalnızca eski, güzel günlere duyulan bir özlemden ibaret değil. Demokratik Almanya Cumhuriyeti’nde “devlet partisi” olan Sosyalist Birlik Partisi’nin (SED) devamı sayılan PDS (Demokratik Sosyalizm Partisi) ile daha ziyade Batı Almanya’da örgütlü, Sosyal Demokrat Parti’den ayrılan sendikacıların kurduğu WASG (Emek ve Toplumsal Adalet Partisi-Seçim Alternatifi) birleşerek 2005’te yapılan erken genel seçimlerde yüzde 8.7 oy aldı. PDS ve WASG’nin birleşmesi sonucu kurulan yeni parti (Die Linke–Sol Parti) şu anda Almanya’nın 16 eyalet meclisinin 10’unda temsil ediliyor.
Üstelik yapılan pek çok kamuoyu araştırmasında, (Report 2006, Schell 2006, Allensbacher 2006, Sachsen-Anhalt-Monitor 2007 gibi) Almanlar eyaletine göre %70’e varan oranlarla “Sosyalizm aslında iyi bir fikirdi ama kötü uygulandı” diyor. Dahası, bu araştırmalara göre sosyalist fikirler sadece doğuda değil batıda da taraftar buluyor.
Acaba yaşanan bu süreç, salt gelip geçici bir duygusallıktan mı ibaret, yoksa sosyalistler “Artık bu oyunda biz de varız” mı diyor?

“Güçsüzün de toplumda yerinin olduğu bir dayanışma sistemi”
Gesine Lötzsch – Sol Parti Federal Parlamento Grup Başkan Yardımcısı

Birçok insan “Ostalji”yi, televizyondaki çizgi film karakteri “Sandman” veya tipik Doğu Alman otomobili Trabi ile bağdaştırır. Halbuki, Doğu için duyulan bu özlem, Doğu Almanya mallarının veya Demokratik Alman Cumhuriyeti’nin eski “Genç Önderler”inin hatıralarının geri dönüşünden daha fazlasını ifade ediyor. Birçok insan için sistemin hızlı değişimi aynı zamanda kimlik ve sosyal yapının kaybı anlamına gelmekteydi. Serbest seyahat etme ve mal edinme (satın alma) hakkı kazanmalarına rağmen, zorunlu fonları arıyorlardı. Bu ani değişim, işsizlik, emniyetsizlik ve umutsuzluk gibi pek çok yeni sorun doğurdu ve durum, bugüne kadar iyiye gitmek bir yana, tam tersine daha da kötüleşti. İşte bu yüzden Yeni Sol (Die Linke) güçsüzün de toplumda yerinin olduğu bir dayanışma sistemi kurmak istiyor. Özetle Ostalji, geri dönüp bakmamızı ve DDR’de avantajlar bulmamızı sağlayarak yeni ufuklar açabilir. Ücretsiz çocuk kreşleri veya 10. sınıfa kadar herkese için eşit, ayrımsız ve ortak bir eğitim sistemi gibi mesela.

Vahşi kapitalizmle tanışınca…
Aydın Engin – Gazeteci

1989 sonbaharında duvar dışarıdan değil, içeriden yıkıldı. Kitlesel bir dalga kabardı ve duvarı yıkıp geçti. Leninci parti SED hegemonyasına eleştirel yaklaşan aydınlar “özgürlük ve demokrasi” umdular; duvarı yıkan yığınsal kitle ise “refah, zenginlik, bolluk” umuduna sarılmıştı. Batı Alman televizyonlarında izledikleri yaşama kavuşacaklardı. Çabuk ayıldılar. Üstelik dünyada ve doğal olarak Batı Almanya’da sosyal devletin köküne kibrit suyu ekilen bir tarihsel dönemece denk gelmişlerdi. Daha ilk aylarda ev kirasının aylık gelirin yüzde 10’unu aşabileceğini ve kiraya çocuk yuvası, elektrik, su, telefon giderlerinin dâhil olmayabileceğini öğrendiler. Üstelik kira ödenmezse evden çıkarılabileceklerini de öğrendiler. Sonra işsizlikle, kaçak çalıştırılmakla, vergilerle, sendikasızlaştırılmakla ve vahşi kapitalizmle tanıştılar. Ostalji Almanlara özgü bir duygu. Bir itiraz çığlığı. Die Linke bu çığlığın sözcüsü. Ama çözüm getiricisi değil. Sosyalizm kuruculuğuna giden yolun dünya çapındaki programatik tıkanıklığı henüz aşılamadı. Bir süre daha böyle gideceği de besbelli. Peki ne kadar bir süre? Bu sorunun bile henüz yanıtı yok.

Yorum yazın