Medya

Radikal Haliç’te boğuldu

Yazan: Gökhan Tan
Radikal, 6 Ekim 2011, sf 6-7

“UNESCO” İstanbul’a gelmiş, endişeyle izlediği Haliç Metro Köprüsü’nü beğenmiş…

Haliç’te inşaatı devam eden metro köprüsünü , kentte yaşayanların büyük çoğunluğu görmemiş olabilir; doğaldır da. Öyle ya, “ucu olmayan şehrin” neresinde ne olduğunu, nelerin eklenip nelerin eksildiğini görme şansımız yok. Bu yer İstanbul’un merkezi bile olsa…

Gazeteci bu anlamda bizim gözümüz, kulağımız. Hele gördüğünü gördüğü gibi, dinlediğini de dinlediği gibi aktarıyorsa. Sağolsunlar. Gitmesek de, görmesek de, örneğin, Haliç’te bir köprünün inşa edilmekte olduğunu ve bu yapıyla ilgili gelişmeleri, tartışmaları onlar sayesinde öğrenebilmemiz lazım. Ama dikkat! Sadece Radikal okuyan biri, gitmediği, görmediği o köprünün bir mimarlık şaheseri olduğunu ve dünyanın da bu eser karşısında saygıyla eğildiğini sanabilir.

25 Haziran: “UNESCO’yu bir haftada ikna ettik”

Gazetede, köprüyle ilgili ilk röportaj 25 Haziran’da Ömer Erbil imzasıyla yayınlandı. Köprünün mimarı Hakan Kıran’la yapılan söyleşinin sadece başlığını ve spotunu aktarıyorum:

UNESCO’yu bir haftada ikna ettik” ve “İstanbul, Dünya Mirası Listesi’nde kalırken Haliç Metro Geçişi Köprüsü’nün mimarı, ‘UNESCO bizi şaşkınlık içinde dinledi’ dedi”.

Röportaj aynı zamanda UNESCO Dünya Miras Komitesi’nin 19-29 Haziran tarihlerinde Paris’te gerçekleşen yıllık toplantısı hakkında Türkiye basınında yer bulan ilk haber niteliğini taşıyordu. Ancak, görüleceği üzere toplantının bitmesine henüz üç gün vardı ve “Hakan Kıran’ı şaşkınlık içinde dinleyen” ve “bir haftada ikna olan UNESCO” henüz kendi ağzından, ne kadar ikna olduğunu söylememişti. Bir Birleşmiş Milletler kurumu olan Dünya Kültür Miras Komitesi, ciddiyeti gereği, zaten toplantı sona ermeden kararını açıklayamazdı. Nitekim karar metnini bir hafta sonra, 7 Temmuz’da yayınladı. Şunu söyledi:

“Komite, taraf devletin Haliç Köprüsü’nün detaylı etki değerlendirme raporlarının hazırlanmasına dair, uluslararası uzmanlar rehberliğinde gerçekleştirdiği çabaları görmektedir ve son oturumda geçerli olan köprü tasarımının, kültür varlığının evrensel değerine ciddi bir olumsuz etkisi olacağına dair varılan sonucu, endişeyle dile getirmektedir.”

Kararda “taraf devlet” olarak adlandırılan muhatab İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve evrensel değerinin zarar göreceğinden endişe edilen eser Süleymaniye Camii’ydi. Özetle “köprüden yana endişeliyim” diyordu.

İstanbul’un Dünya Miras Listesi’nden çıkarılması gündeme geldiğinden beri, henüz açıklanmamış UNESCO kararları hakkında “haber” yayınlamak, örneklerini daha önce de gördüğümüz, hikâyenin tanıdık bölümü.  Açıkçası,Hakan Kıran’la söyleşiyi yapan muhabir Ömer Erbil’in diğer bazı haberlerini de bildiğim için üzerinde çok durmamıştım.

Fakat gazetenin “köprü performansı” bu röportajla sınırlı kalmadı.

6 Ekim: “UNESCO gözüyle yeni Haliç”

Hakan Kıran röportajını Ayça Örer’in Prof. Dr Enzo Siviero’yla gerçekleştirdiği, 6 Ekim’de yayınlanan söyleşi izledi. “UNESCO gözüyle yeni Haliç” başlığının kullanıldığı röportaj, “UNESCO adına yeni Haliç köprüsünü değerlendiren Prof. Dr. Siviero, ‘Kenti müze gibi saklayamazsınız. Kentler yaşamalı’ dedi” spotuyla sunuldu. Haberin girişinde de, Venedik Üniversitesi öğretim görevlisi Siviero’nun “ [Köprü] projesini değerlendirmek için Türkiye geldiği ve “UNESCO adına bir rapor kaleme aldığı” vurgusu yapıldı.
“UNESCO adına” rapor hazırlayan bir uzmanın, bu raporu kendisini görevlendiren kuruma sunmak yerine bir gazeteciye anlatmasını şüpheyle karşıladım. Hem, köprü projesinden endişe duyduğunu söyleyen UNESCO durduk yerde neden karar değiştirmiş ve projeyi olumlama yoluna girmişti?

Dürüstçe söyleyeyim, bunu da “eksik bilgiyle haber yapma” alışkanlığına verdim ve bir editoryal kaza olarak değerlendirdim. Konuyla yakından ilgilenmeyen bir muhabir ya da editör için, UNESCO ile bir şekilde bağlantısı bulunan bir uzmanın İstanbul’a gelmesi, “UNESCO adına çalıştığı” algısı yaratmış olmalıydı. Belki de çarpıcı bir başlık atma çabasıydı. Özellikle haberde Ayça Örer gibi güvenilir bir muhabirin imzası bulunması, bir hata yapıldığına dair inancımı pekiştirdi.

14 Ekim:  “Tarihi Yarımada’ya ‘en az’ etki”

Kendi adıma uyandırıcı  gelişme -sürpriz olmayacağı üzere – Ömer Erbil imzalı, 14 Ekim tarihli söyleşiyle geldi. “Tarihi Yarımada’ya ‘en az’ etki” başlığıyla sunulan haberin ilk paragrafını olduğu gibi aktarıyorum:

“UNESCO Dünya Kültür Mirası Komitesi Ürdün temsilcisi ve Haliç’e yapılacak olan metro geçiş köprüsü projesinin denetçisi Prof. Dr. Moawiyah İbrahim, Haliç köprü projesi için ‘Etkisi en aza indirilmiş proje’ değerlendirmesinde bulundu. İbrahim, ‘’Köprünün yapılmasına karşı çıkanları da saygıyla karşılıyorum. Ancak İstanbul’un trafiği ve yaşam koşulları düşünüldüğünde bu projenin de ihtiyaç olduğunu görüyorum. Tarihi yarımadaya en az etkisi olacak şekilde proje yenilendi. Gerek belediye gerekse projeyi hayata geçirenlerin etkinin azaltılması için verdikleri çaba takdire değer görüyorum’’ dedi.

Erbil’in aktarımına göre, UNESCO adına köprü projesini denetlemekle görevli Prof. İbrahim, tartışma götürmeyecek şekilde köprünün yapılmasını onaylıyor ve proje sahibi İBB’nin çabalarını taktir ediyordu. (Haber basında da “istenen” etkiyi yarattı; örneğin ön sayfasında “kültür mirası ihbar hattı” kuran ntvmsnbc.com bile haberi “Yeni Haliç köprüsü yapılmalı” başlığıyla yayınladı.)

UNESCO ne diyor?

Gazetenin artık düzenli hale gelen “hata” silsilesi şüpheye çok da yer bırakmıyordu. Ama UNESCO adına konuştuğu iddia edilen uzmanların bu kurum tarafından görevlendirilip görevlendirilmediğini yine UNESCO cevaplayabilirdi. Basın müşavirliği yoluyla ilettiğim soruyu Paris’teki Dünya Miras Merkezi Avrupa ve Kuzey Amerika Bölümü’den uzman Junaid Sorosh-Wali cevapladı:

“Radikal gazetesinde demeçleri yayınlanan gerek Prof. Enzo Siviero’ya ve gerek Prof. Muawiayah Ibrahim’e UNESCO tarafından verilmiş bir görev yoktur. Ancak bu isimlerin Türk yetkililer tarafından atanmış olması en yüksek olasılık. Dolayısıyla UNESCO adına konuşma yetkileri de bulunmamaktadır. UNESCO, bu yanlış bilgilendirme nedeniyle Türk yetkilileri de uyarmıştır.”

Kim bu “Türk yetkililer” ?

Peki UNESCO’nun “Türk yetkililer” olarak isimlendirdiği kurum ya da kişiler kimdi? Acaba Dünya Miras Komitesi’nin talep ettiği, köprü için etki değerlendirme raporunu hazırlamakta olan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) mi? Prof. Siviero ve Prof. Ibrahim belediye tarafından mı görevlendirilmişti?

İBB Basın danışmanlığı 15 Kasım’da bu soruma uzun bir metinle cevap verdi. Özetle; Dünya Miras Komitesi’nin talep ettiği, Haliç Metro Köprüsü’nün çevre etki değerlendirme raporunun hazırlanması için, ICOMOS (Uluslararası Anıt ve Çevre Araştırmaları Merkezi) rehberine uygun olarak, belediye tarafından, bağımsız bir uzman heyet oluşturulduğunu ve “Dünya Miras Alanları için Bağımsız Tarihi ve Görsel Etki Değerlendirme Raporu” hazırlanması konusunda uzman bu iki akademisyenin de kendileri tarafından davet edildiği bilgisini verdi.

Tekrar etmeye gerek var mı bilmiyorum:

Radikal‘in “UNESCO adına bir rapor hazırladığını” iddia ettiği Prof. Siviero ve “UNESCO denetçisi” olan Prof. Ibrahim, bağımsız uzmanlardı ve kendilerine UNESCO tarafından verilmiş bir görev yoktu. Köprü hakkında rapor hazırlamak üzere, “işverenleri”, projenin sahibi İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından davet edildiler.

http://twitter.com/gomalak

 

 

17 Yorum

  • İBB yetkililerinin derhal yargılanmaları gerekir.Görevlerini yalan dolanla bezeyip asıl amacın dışına çıktıklarını,ülkenin ve toplumun ve gelecek nesillerin hakkını kötüye kullanmaktan cezalandırılmaları ve verdikleri maddi zararı kendilerinden tazminatla alınması etik ve hukuki değerler açısından gereklidir.

  • Sayın Gökhan Bey;

    Bu konuda yapmış olduğunuz nitelikli takipten dolayı size teşekkür ederim şahsım adına.

    Bu türden kurnazlıkların peşini bırakmamak, rant çılgınlarının ve arsızların biraz olsun önünü almak, hem tarihi hem de toplumsal bir hizmettir.

    Saygılarımla…

  • İstanbula belki bir köprü daha gereke bilir ama bu yapılacak olan köprü İstanbula zarar vermeyecek yerde yapılsın geçeceği yer de ne ormanlara zarar versn ne de rant sağlasın birilerine.

  • Niyet belli,tarihe rağmen,kültürel miras a rağmen bu ısrarın ve böylesi ucube projeye inatla savunmanın mantığını da anlamış değilim.

  • <let us do everything in our hands to not further destroy the beautiful and unique silouhette of İstanbul!!!

  • Metronun eski Istanbul yonunde devam etmesi sart, lakin tarihin derinliklerinden gelen mimari ve kulturel degerlerimiz de hicbir sekilde golgelenmesine goz yummak luksune sahip olmadigimiz servetlerimiz . Istanbul dunyada, iki dunya imparatorluguna bassehir olmus , iki kitada kurulu , en eski tarihi gecmise sahip yegane sehir. Metro koprusunu NE BAHASINA OLURSA OLSUN gerceklestiremeyiz! Bir muhendis olarak soruyorum: Tanri askina , eski Istanbul'un ve Suleymaniye'nin siluetine zarar vermeyecek bir kopru tasarlamak bu kadar mi zor, bu kadar mi sorunlu ve bu kadar mi uzun surer ??? Bu is neden bu kadar polemige acik ve bu kadar entrikalara konu oluyor? Istanbul'a yakisani yapamayacak adam Istanbul'u yonetecegim diye ortaya cikmasin, lutfen !

  • Her şeyi Rant ekonomisine bağlayan bu yönetime ne söylesek yararı olmaz ya. Yurt, Vatan, Çevre, Orman, Ülkenin,İnsanın geleceği kimin umrunda?

  • umarım ımza kampanyası ıse yarar basımızda babalar gıbı satarım dıyen, karlı kuruluslarımızı yabancılara satan, bankalarımıza buyuk ortak olan, ne ekıp ne bıcecegımıze ,ne ıthal edecegımıze kara veren sozde bızı temsıl eden kendılerı zengın ama halkı zor durumda olan ve efsunlu kutuda dıse dokunur programlar olmayıp beyını yıkanan tepkısız bır toplumdan cok sey mı beklıyoruz acaba ama yıne de tarıhı degerlerımızı korumak adına ımza kampanyasına katılmamız gereklı dıye dusunuyorum

  • "Rant" için tarihi mirası ve çevreyi yok edebilen vicdansızlar, Fatih'in ’İstanbul’da edindiğim yerleri ecnebilere satanlar, Allah’ın gazabına uğrasınlar!’ bedduasını haketmek istemiyorlarsa, akıllansınlar ve utansınlar artık..
    Halkımızın, "bir kısım" gazetelere ve gazeteicilere güvensizliği sebepsiz değil..

  • Tarihe bu kadr zarar verecegi ortada olan bu ucubenin yapiminda neye bu kadar israr ediliyor. ?
    Bir bilen den duyabilsek….

  • mühendisliğin yanında biraz vicdan, biraz sağduyu, biraz kültüre, geçmişe saygı lütfen… vebali büyük… binlerce yılın birikimi üstüne hiç olmazsa yüzlerce yılı dikkate alacak bir öngörü ile bakmak lazım böyle projelere. istanbul hepimizin. ''biz istanbulu sevmezsek istanbul, tarihiyle, doğasıyla, yaşam kalitesiyle dünyanın en güzel şehri olabilemez…'' niye olmasın ki?

  • Tarihini ve kültürel mirasını hiçe sayarak bu çirkin projeyi devam ettirenler, tarih önünde hesap vereceklerdir. Sekizbin yıllık bir şehrin dörtyüz yıldır bozulmayan muhteşem siluetini bozmaya yeltenenler, ancak hain ya da ahmak olabilirler…

  • Tarihi İstanbul´'un görünümüne uymayan bir yapı.Tarihi dokuya uymayan yapıları yapmak geçmişi yok etmek demektir.İhtiyaçlar hiçbir zaman geçmişi yok etmeyi mazur göstermez.

Yorum yazın