Söyleşi Spor

Recep Uçar: ‘Lig tarihinin en zorlu sezonunda şampiyon olduk’

Yazan: Mustafa Emir Karamanlı
(Fotoğraf: twitter.com/Umraniyespor)

HaberVs’nin görüştüğü TFF 1. Lig şampiyonu Ümraniyespor’un teknik direktörü Recep Uçar’a göre takımı Süper Lig’de gelecek sezon mücadele eden olasılıkla en düşük bütçeli kulüp olacak.

TFF 1. Lig ekiplerinden Ümraniyespor’la, 2021/2022 sezonu şampiyonluğuna ulaşan Teknik Direktör Recep Uçar HaberVs‘nin sorularını yanıtladı.

Doğup büyüdüğü Ümraniye’nin futbol takımında 2020/2021 sezonunun sekizinci haftasında (27 Ekim 2020) göreve getirilen Uçar, teknik direktörlük kariyerine bu transferle başlamıştı. 47 yaşındaki Uçar daha önce Başakşehir ve Beşiktaş’ta, Abdullah Avcı’nın yardımcılığını yürütüyordu.

Recep Uçar, Ümraniyespor’un ve teknik direktörlük kariyerinin ilk şampiyonluğunun öyküsünü anlatırken, takımının Süper Lig’e nasıl hazırlanacağı ve beklentilerinin ne olduğunu aktardı. Boğaziçi Üniversitesi mezunu Uçar üniversite öğrenimi ve sporculuk arasındaki ilişki, uzun yıllar beraber çalıştığı Abdullah Avcı, eski takımının yeni hocası Emre Belözoğlu ve yeni spor yasasıyla ilgili, muhabirimiz M. Emir Karamanlı’nın sorularını cevapladı.

***

HaberVs: Her şampiyonluk çok değerlidir ama sizin bu seneki şampiyonluğunuzu daha da özel kılan bir tarafı var. Doğup büyüdüğünüz ilçenin takımı olan Ümraniyespor’u Süper Lig’e çıkardınız. Bu şampiyonluk ile ilgili neler düşünüyorsunuz?
Recep Uçar: Aslında bu şampiyonluğun neden bu kadar değerli olduğu sorunun içinde de gizli. Hem benim için hem camiamız için önemi büyük bir şampiyonluk. Bunun en önemli sebeplerinden birisi Ümraniyespor’un tarihinde ilk kez Süper Lig’e çıkması. Bu sezon belki de TFF 1. Lig tarihinin en zorlu senesiydi. Çünkü Süper Lig’den Ankaragücü, Gençlerbirliği, Erzurumspor ve Denizlispor gibi dört tane güçlü takımın düşmüş olması ve alttan çıkan Kocaelispor, Eyüpspor ve Manisaspor gibi büyük bütçeli takımların olmasıyla 19 takımlı bir lig olmuştu.

(Fotoğraf: twitter.com/Umraniyespor)

Samsunspor, Boluspor, İstanbulspor ve Altınordu gibi önceki sezon çok başarılı takımların yer aldığı ve bu sezon inanılmaz bir kadro kuran Bandırmaspor’un da olduğu bir ligde rakiplerin arasından sıyrılarak şampiyon olduk. Bütçe anlamında 12 ila 13. sırada olup, taraftar, medya ve ekonomik anlamda sizden çok daha güçlü camialara karşı başarı kazanıp şampiyon oluyorsanız ve bütün bunları doğup büyüdüğünüz yerde yapıyorsanız belki hikâyeyi hikâye yapan kısım da burası oluyor. Tüm bunları düşündüğüm zaman zorluklarla kazanılmış çok değerli ve anlamlı bir şampiyonluk diyebilirim. Bu şampiyonluk semtimize ve ilçemize hayırlı olsun.

Abdullah Avcı ile uzun yıllar birlikte çalıştınız ve büyük başarılar elde ettiniz. İstanbul Başakşehir Futbol Kulübü’nde şampiyonluğa da çok yaklaştınız ama o şampiyonluk bir türlü gelmemişti. Bu sezon Abdullah Avcı ile farklı takımların teknik direktörleri olarak şampiyonluk yaşadınız. Ne düşünüyorsunuz?
Abdullah hoca ile uzun yıllar beraber çalıştık buradan da kendisine teşekkür ediyorum, ona minnet borçluyum. Bana güvenen ve antrenörlük anlamında yol almamı sağlayan en önemli kişidir. Onunla birçok final kaybettik; iki Türkiye Kupası finali, üç lig şampiyonluğu ve Şampiyonlar Ligi play-off maçında Sevilla’ya karşı dakika 90’da direkten dönen topumuz gibi bir sürü yarım kalan hikâyemiz var. Abdullah hocanın 38 yıl şampiyon olamayan, Trabzon gibi şampiyonluğa hasret bir şehirde şampiyon olması, benim de kendi doğup büyüdüğüm yerde bu şampiyonluğu yakalamam güzel hikâyeler.

Abdullah Avcı, yol almamı sağlayan en önemli kişidir

Aslında Adullah hoca ile burun buruna gittik; onlar kazandı biz de kazandık. Çok ilginç anılarımız oldu, onların kaybettiği haftalarda biz de kaybettik. Gerçekte bunlar bile göstergesiydi bu şampiyonlukların. Hatta şöyle bir yanı var burada paylaşayım: Onlar cumartesi günü Antalyaspor ile oynuyorlardı ve beraberlik halinde şampiyon olacaklardı. Ben cuma günü Abdullah hocayı arayıp “Şimdiden seni tebrik ediyorum çünkü yarın şampiyon olacaksın, hissediyorum” demiştim ve nitekim şampiyon oldular.

(Grafik: twitter.com/Umraniyespor)

Pazar günü de bizim şampiyonluk maçımız vardı. Pazar sabahı ben şampiyon olacağımızı hissedip, Balıkesirspor maçı öncesinde takıma şampiyonluk konuşması yapmıştım. Neticesinde de şampiyon olduk. Abdullah hoca da maçın akşamında beni arayıp tebrik etmişti. Aynı sezonun aynı haftasında şampiyonluk yaşamış olduk. İkimizin de uzun yıllar beraber çalıştıktan sonra böyle bir hikâyeye imza atmamız gerçekten de bu sezonu çok değerli kılan unsurlardan biri.

Daha önce Başakşehir’de, o dönemki adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyespor’da çalışırken bir sezonluk 1. Lig tecrübeniz olmuştu. Ümraniyespor’da bu deneyiminizin faydasını gördünüz mü? Süper Lig ve 1. Lig arasında ne gibi farklar var?
Her tecrübe insana değerler katar diye düşünüyorum. 2013/2014 sezonuydu, İstanbul Büyükşehir Belediyespor, şu anki adıyla Başakşehir ile TFF 1. Lig’de mücadele etmiştik. Bir önceki sezon Bülent Korkmaz döneminde küme düşmüştük, o ekipte de vardım. Sonraki sezon doğru bir yapılanmayla kadroyu devam ettiren transferler yapıp Cihat Arslan’ın teknik direktör olduğu benim de yardımcı antrenörlerden biri olduğum 2013/2014 sezonunda şampiyon olup tekrar Süper Lig’e çıkmıştık. Elbette o dönemdeki deneyimler büyük artılar katıyor ve bu sezonki şampiyonlukta da kesinlikle etkisi vardır diye düşünüyorum.

Süper Lig ile 1. Lig arasındaki farka gelirsek, elbette farklılıklar var. Oynanan stadyumların kalitesi bunlardan biri. En büyük fark ise bireysel oyuncu kalitesindeki fark. Tabii ki Süper Lig, kalitesi yüksek oyuncuların çok daha fazla olduğu bir lig. Ama 1. Lig’in de kendine göre taktiksel zorlukları var. Tüm dünyada futbol sürekli olarak gelişiyor, modern futbol gelişiyor. Bununla birlikte teknik adamlar da gelişiyor maçlar her geçen gün daha da zorlaşıyor. Önümüzdeki sezon zorluk derecesi açısından daha zor bir lig bizi bekliyor.

Gelecek sezon planlamamız şampiyon olduğumuz Balıkesirspor maçının ertesi günü başladı.

Gelecek sezon Ümraniyespor olarak Süper Lig’de mücadele edeceksiniz, belli bir kadro yapılanma planınız var mı?
Evet, gelecek sezon için kadro planlamamız şampiyon olduğumuz Balıkesirspor maçının ertesi günü başladı. Elbette gelecek sezon devam edebileceğimizi ya da devam etmeyeceğimizi düşündüğümüz oyuncular var. Bunları belli oranlarda belirlemiş durumdayız. Elimizdeki bütçeye göre hareket edip gelir gider dengesini de ayarladıktan sonra mücadeleci bir takım kurmak istiyoruz.

HaberVs muhabiri M. Emir Karamanlı, Recep Uçar ile Ümraniyespor tesislerindeki odasında görüştü.

Süper Lig’de bütçemiz belki yarışacağımızı diğer takımların hepsinden daha dar olacak, bunun bilincindeyiz. Ama elimizdeki bütçe doğrultusunda en doğru takımı kurup, birlikte başarılı olmaya çalışacağız. Yani belli bir yapılanma planımız elbette var. Transfer çalışmalarıyla ilgili sürecimiz devam ediyor.

Ortalama 2 yüz 3 yüz seyirci ile başladığımız bir maratonu ortalama 2 bin seyirci ile bitirdik

Başakşehir çok fazla taraftarı olan bir kulüp değildi ve çok güzel bir stadyumu olmasına rağmen stadı genellikle boş kalıyordu. Ümraniyespor’un daha mütevazı bir stadı var ama burada da çok fazla taraftar desteği olmuyor. Bu durumun iç saha maçlarında dezavantaj yarattığını düşünüyor musunuz?
Dolu stadyumların önünde oynamak hem futbolcular açısından hem teknik adamları açısından hem de seyir zevki açısından güzeldir. Biz stadımızdaki maçları oynamaya çok az seyirci ile başladık. Ortalama 2 yüz 3 yüz seyirci ile başladığımız bir maratonu aslında ortalama 2 bin seyirci ile bitirdik. Bu güzel bir gelişme; belki sayı hâlâ çok değil ama artış oranına bakarsanız iyi bir artış var. Bu da şehirdeki ve ilçemizdeki insanların ufak ufak da olsa takıma bir aidiyet hissetmeye başlamasının ve özellikle genç futbolseverlere etkimizi hissettirdiğimizin bir göstergesi diyebiliriz.

Tabii futbol seyirciyle güzel bir spor; onların sayısı arttıkça da bu keyfin ve atmosferin daha iyi olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki sene Süper Lig’de olacağımız için stadımızda yenileme çalışmaları da yapılacak. Yenilenecek stadımızla birlikte eğer başarabilirsek burada artarak devam eden bir seyirci kitlesi görmeyi ümit ediyorum.

Başakşehir Kulübü’nde “scouting” (oyuncu izleme) görevi yapmıştınız. Samuel Holmen, Edin Visca, Doka Madureira ve Pierre Webo gibi oyuncuların transferlerinde büyük rol oynadığınız biliniyor. Ümraniyespor’da oyuncu izleme departmanınız var mı? Var ise bu ekipten ne derecede yararlanıyorsunuz?

Recep Uçar                          M. Emir Karamanlı

Yine o dönemki adıyla İstanbul Büyükşehir Belediyespor’da ilk olarak 2007-2009 arası idari menajerlik yapmıştım. Sonrasında askerlik görevimi tamamladım ve artık idari iş yapmak istemediğimi Abdullah hocaya bildirdim. O da bana kulübün ilk oyuncu izleme departmanını teslim etmişti. Oyuncu izlemeye 2009 senesinde başlamıştım. Daha sonrasında 2010/2011 sezonundan itibaren o saydığınız isimlerin transferleri başladı. Bu kadro değişimiyle beraber İBB’nin çehresi o dönemde değişmeye başlamıştı. O değişen çehre ve başarılarla birlikte onuncu onbirinci hafta Abdullah Avcı milli takım teknik direktörü oldu. Sonrasında ben hem oyuncu izlemeye, hem yardımcı antrenörlüğe devam ettim.

2014’te Başakşehir’e taşındığımız dönemde de Abdullah hoca bana Erol Bulut’la beraber doğrudan yardımcı antrenörlük görevi teslim etmişti. Ama yaklaşık bir sene sonrasında ben  yardımcı antrenörlük yaparken oyuncu izleme departmanının da başındaki kişiydim. Tabii oyuncu izleme departmanları  kulüplerin olmazsa olmazları diye düşünüyorum.

Ümraniyespor’da oyuncu izleme departmanımız yok. Tecrübelerimizi kullanarak transfer sürecini yürüteceğimizi düşünüyorum.

Transfer, bir iki günde 10-15 oyuncuya karar verebileceğiniz bir süreç değil. Transfer edeceğiniz oyuncuya karar verirken yanılma riskinizin az olması için uzun izlemeler gerektiren, ciddi veri analizlerinin yapılması gereken bir bölüm ve ayrı bir departman. Ümraniyespor’da an itibariyle böyle bir departmanımız yok. Transfer süreçlerinde ben kendi geçmiş tecrübelerimi kullanıyorum. Analizcimiz kendi tecrübelerini ve ekipteki diğer arkadaşların da izleme yeteneklerini kullanarak transfer sürecini yürüteceğimizi düşünüyorum. Ama bu kulübümüzün eksik departmanlarından biri, ilerleyen süreçte oraya bir antrenör arkadaşımızı dahil edip bir ekip kurarak bu  konuda da yavaş yavaş profesyonelliğe gitmemiz gerektiğini düşünüyorum.

(İllustrasyon: twitter.com/Umraniyespor)

Önceki röportajlarınızda, futbolcuyken antrenörlerinizle sürekli iletişim halinde olduğunuzu ve oyunu analiz etmeye, taktikler üzerine düşünmeye özen gösterdiğinizi söylüyorsunuz. Yine bir röportajınızda Emre Belözoğlu’nun futbolculuk dönemi için de benzer şeyler söylüyorsunuz. Onun, sahadaki oyunla farkındalık seviyesinin ve sizlerle iletişim seviyesinin yüksek olduğunu belirtiyorsunuz. İyi bir teknik direktör olabileceğini de öngördüğünüzü ekliyorsunuz. Birlikte çalıştığınız oyuncular arasında bu farkındalığı yüksek olan ve oyunculuk kariyeri sonunda iyi antrenör olabileceğini düşündüğünüz başka isimler var mı?

Doğru, Emre Belözoğlu ile ilgili bunları anlatmıştım. Özellikle futbolculuğunun son dönemlerinde birlikte çalıştık. Bizim antrenör odasını sıkça ziyaret eden bir futbolcuydu. Ondan neler beklediğimizi ve oyunla ilgili neler planladığımızı aktardığımızda hem dinleyen hem de aslında sahada onların uygulayıcısı olan bir oyuncuydu. Bu sebeple bir nevi yarı antrenör gibiydi ve nitekim bu durum ona çok şeyler kattı ki Fenerbahçe’deki ilk teknik direktörlük deneyiminde de başarılı oldu. 10 maçın 9’unu kaybetmedi. O dönem kazandığı tecrübelerin çok büyük etken olduğunu düşünüyorum ve şu anda da çok başarılı gidiyor, inşallah daha da başarılı olur.

Emre Belözoğlu hem oyun farkındalığı yüksek hem de teknik ekibin beklentilerini sahada uygulayan bir oyuncuydu. Beşiktaş’ta da ilk aklıma gelen isim Atiba Hutchinson.

Tabii her dönemde farklı takımlarda birçok oyuncuyla çalıştım. Ümraniye’de de var ama güncel takımdan bir isim söylemeyeyim. Beşiktaş’ta ilk aklıma gelen isim Atiba Hutchinson. Bence oyuna iyi bakabilen ve farkındalığı yüksek bir oyuncu. Genel olarak futbola bakışı farklı olan, analiz yeteneği yüksek olan ve liderlik vasfı olan oyuncuların başarılı şekilde teknik adamlık yapabileceğini düşünüyorum. Mesela Başakşehir döneminden Gael Clichy var. Geçmiş tecrübeleri çok yüksekti, oyuna bakışı farklıydı. Onun dışında Arda Turan çok zeki bir insan, arzu eder çalışırsa o da kesinlikle iyi bir teknik direktör olabilecek kapasiteye sahip. İlk aklıma gelen isimler bunlar.

Yeni spor yasasının ülke futbolunun sorunlarını çözebileceğini düşünüyor musunuz?
Teknik direktör yoğunluğumdan dolayı yeni spor yasasını detaylı inceleme şansım olmadı. Ama zaten daha çok kulüplerin idari bölümlerinde çalışanları ilgilendiriyor. Şöyle bir gerçek var ki ülke futbolu uçurumun kenarında bile demeyeceğim çünkü maalesef uçurumdan düşmüş durumda. Kara delik sürekli büyüyor. Dört büyük kulübün borcu bugün 10 milyar TL’yi aştı. Yeni yasayla beraber kulüplerin en azından güncel mali yıllık bilançolarının denetim altında tutulmasını sağlamak amaçlanıyor ve bunu aşarlarsa da mevcut yönetici ve başkan ekibini sorumlu tutuyor; bu anlamda güzel. Kulüpleri böylece daha gerçekçi yaklaşmaya daha rasyonel miktarlardaki teklifler sunmaya itiyor olması önemli, gereken buydu.

Ülke futbolu uçurumun kenarında bile demeyeceğim çünkü maalesef uçurumdan düşmüş durumda

Ama yeni yasa bile geçmiş borçların nasıl çözülebileceği noktasında bir çözüm belirtmiyor çünkü borçlar çok büyük. Büyük kulüplerin yaklaşık yıllık 7yüz 8 yüz milyon TL’ler gibi faiz ödemesi var ki bunlar yıllık bütçelerine denk geliyor. Geçmiş borçları kapatamasa da mevcut yeni yönetimlerin yıllık gelir gider dengesini dengelemesi açısından önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Ülke futbolunda maalesef katı kurallara ihtiyaç var. Bizler katı kurallar olmadığı zaman esneyebilen bir milletiz. Ben kesinlikle sert yasaların burada sert uygulamaların bizim ülke futbolunda olması gerektiğini düşünüyorum.

Boğaziçi Üniversitesi İngilizce Öğretmenliği bölümü mezunusunuz. Üniversite okurken profesyonel futbol oynamaya da devam etmişsiniz. Bunun kariyerinize çok katkısı olduğunu da söylüyorsunuz. Birçok profesyonel futbolcu üniversite okuyamıyor ya da verimli bir eğitim alamıyor. Günümüz şartlarında profesyonel futbol oynarken bir şekilde üniversite öğrenimi görmek mümkün mü?  Ya da futbolcuların öğrenim seviyelerini artırmak için alternatif bir çözüm yolu olabilir mi?
“Mümkün mü” kısmından başlarsak, ben kendi adıma başardıysam başkaları da başarabilir. Bu sizin ne kadar emek harcadığınızla, günü, zamanı nasıl değerlendirdiğinizle ilgili bir konu. Günümüzde birçok üniversitede uzaktan eğitimler var çevrimiçi dersler mevcut. Esnetip kendi programınıza göre ayarlayabiliyorsunuz. Benim için çok zor bir süreçti ama çok emek harcadım. Belki Boğaziçi Üniversitesi’nin profesyonel futbol oynarken mezun olan tek öğrencisi olabilirim. Ama gerçekten arzu edip çabaladıktan sonra zamanınızı da doğru planladığınızda başarılamayacak bir hedef değil.

Boğaziçi Üniversitesi’nin profesyonel futbol oynarken mezun olan tek öğrencisi olabilirim

Günümüzde de futbolcular genelde zamansızlıktan şikâyet ederler. Ek antrenman süreleri vs ile kulüplerde geçirilen süreler de fazla ama yine de bunu başarabilirler. Mesela ben öğrenim gördüğüm dönemde, futbolda “off-day” dediğimiz boş günlerde çok ders alıp, kredilerimin çoğunu o günlerde doldururdum. Bunun gibi çözümler bulunabilir, dediğim gibi uzaktan eğitimleri de kullanabilirler. Farklı kurumların verdiği eğitimler de var. İlla üniversite olarak da bakmamak lazım. Oyuncular lise mezunu olsalar da dil öğrenerek, okuyarak farklı alanlarda kendilerini geliştirebilirler. Eğitimli oyuncular oyuna daha farklı gözle bakabiliyorlar. Dolayısıyla eğitim ve futbolunun birlikte sürdürülebilmesinin oyunculara önemli katkılar sağladığını düşünüyorum.

Yorum yazın