Avatar’ın dünya genelinde 2,4 milyar dolarlık bilet gelirinden sonra üç boyutlu filmler Hollywood için yeni bir çıkış noktası olmaya başladı. En son Clash of the Titans (Titanların Savaşı) filmi de pastadan lokma kapmak için gösterim tarihini ileri atma pahasına 3-D’ye çevirildi. Ancak şimdilik Amerika’da bile bu durumu karşılayacak sinema altyapısı yok.
Amerika ve Kanada’da mart ayı sonunda sayısı 4 bine yaklaşması beklenen üç boyutlu sinema salonları, bu yıl gösterime giren ve girecek olan, aralarında DreamWorks’den Shrek Forever After, Disney’den Alis Harikalar Diyarında ve Toy Story-3‘ün de olduğu 19 adet üç boyutlu filmin hakkını verebilecek kapasiteye sahip değil. Her büyük sinemada en fazla 2 veya 3 adet üç boyutlu salon bulunduğu için sinema sahipleri aynı anda vizyona giren üç boyutlu filmler arasında tercih yapmak zorunda kalacak. Büyük şirketler de eskiden olduğu gibi yine normal versiyonları da üç boyutlularla birlikte vizyona sokmak zorunda kalacak.
Üç boyutlu salonlarının maliyeti yüzlerce sinamadan oluşan zincirler hesaba katıldığında hiç de azımsanacak gibi değil. Bir sinema perdesini üç boyutlu sisteme çevirmek yaklaşık 70 bin dolara mal oluyor. Ancak buna rağmen Amerika’nın ünlü sinema zinciri Regal Entertainment’ın başkanı Amy Miler, seneye bu maliyetin tartışma konusu dahi olmayacağını ve değişimin hızla gerçekleştirileceğini söylüyor.
Geçtiğimiz günlerde çıkan haberlere bakılırsa Türk sineması da üçüncü boyuttan geri kalmaya pek niyetli değil. 2011 sonunda vizyona girmesi planlanan “Çadır” adlı ilk üç boyutlu Türk filminin çekimlerine başlandığı belirtiliyor. Çanakkale Savaşı’nı konu eden filmin 10 milyon dolara mal olması planlanıyor.
İnsan gözü saniyede 24 kareyi akıcı olarak algılıyor. Üç boyut duygusunu yaratabilmek için çok yüksek hızda saniyede gözün görebileceğinden fazla kare geçiyor. Filmler çekilirken çift kamera kullanılıyor biri sağ göz için diğeri sol göz için görüntü kaydediyor. Takılan gözlükler sol göze farklı kareyi sağ göze farklı kareyi gösteriyor bu sayede gözlerimiz iki ayrı açıdan görüntüleri yakaladığında derinlik kazanıyor.
Diğer yandan televizyon üreticileri ve TV yayıncıları da evlerde üç boyutlu film izlenebilmesi için çalışmalarını hızlandırdı. Örneğin Panasonic ilk üç boyutlu yüksek tanımlı (High Definition-HD) görüntü gösterebilen ev sineması sistemini ürettiğini duyurdu. Ardından Sony, Philips gibi diğer televizyon üreticileri de üç boyutlu televizyonlarını tanıttılar.
Elektronik pazarının köklü firmaları bu teknolojiyi televizyonlarına getirmekle uğraşırken Canesta adlı bir şirket üç boyut teknolojisini bilgisayar arayüzlerinde kullanacak bir chip geliytirdiğini duyurdu. Yakın bir geçmişte ise Sony firması Nvidia firmasıyla beraber Playstation-3 için üç boyutlu oyunlar çıkaracağını açıkladı. Son olarak ise üç boyut furyasına 3M firması noktayı koyarak çıplak gözle bir LCD panelde üç boyutlu görüntüler görmemizi sağlayacak bir optik film üretti.
En eski ve en büyük ekran
IMAX
Kanada kökenli olan IMAX, bu üçlü içerisinde en eski olanı, devasa (minimum 22 m × 16.1 m, en büyük perdesi ise Sydney, New South Wales’te ve 35.73 m × 29.42 m ölçüsü ile yaklaşık 8 katlı bir bina boyunda) denebilecek sinema perdesiyle meşhur olmasına rağmen Amerika dışında çok yaygın değil. Birkaç yıl öncesine kadar analog olan sistem artık dijital. IMAX, iki gözü temsilen, iki projektörü farklı açılardan sahneye yansıtıyor. Bu projektörler arasındaki mesafe aynı gözlerimizin arasında olduğu gibi yaklaşık 64 mm. Eş zamanlı olarak saniyede 48 kareyi farklı açılarla perdeye yansıtıyor ve görüntü takılan gözlükle üç boyutlu algılanıyor. Sağ göz ve sol göz, gözlükler sayesinde sadece kendilerine ait projektörden çıkan görüntüyü görüyorlar ve diğer projektörün yansıttığı görüntüyü algılamıyorlar. İzleyici görüşleri ele alındığı zaman bu sistemde derinlik hissi yerine, daha çok perdeden dışarı çıkan görüntülerle karşılaşılıyor. Bu şekilde izleyiciler, görüntüye dokunabilecekmiş gibi hissediyor ancak bu durum beynin daha çok yorulmasına neden oluyor. Özellikle IMAX standartlarına uymayan perdelerde izlenmesi mide bulantısına yol açabiliyor.
Dijital çekim ve gösterim
3D Read D
IMAX’e göre daha yeni olan Real D en başından beri dijital teknolojıyi kullanıyor. Real 3D lineer (çizgisel) gözlükler yerine dairesel polarizasyon tekniği kullanıyor. Dairesel polarizasyonun avantajı, seyircilerin filmi izlerken hareket ettikleri zaman bile derinlik hissinin bozulmaması. Standart olarak saniyede 24 karelik görüntü sunan dijital videoyu Subtle Ghosting adı verilen bir teknikle az 3 kere çoğaltarak ekrandaki titremeyi azaltıyor. Bu sistem de seyircileri mide bulatısı ve baş ağrısından koruyor. Real 3D’de gözlüklerin daha ucuz olmasına rağmen, gümüş sinema perdesi için aynı şeyi söylemek mümkün değil. IMAX’in aksine üstünüze uçuşan görüntülerle karşılaşmıyorsunuz, bu ilk başta diğer türe alışık olanlar için tatmin edici olmasa da biraz zaman geçtikten sonra derinlik hissi ile kendinizi filmin içinde buluyorsunuz. Şu anda dünyada en çok kullanılan 3D teknolojisi Real 3D ve yine IMAX’in aksine hızlı aksiyon sahnelerinde kararma ve bulanık görüntülerle karşılaşma olasılığınız çok daha düşük. Türkiye’deki sinemalarda da bu teknoloji kullanılıyor.
İşin sırrı gözlükte
Xpand 3D
Xpand’de saniyede 48 kare gösteriliyor ve ilk kare sağ, ardından gelen kare ise sol göze yönlendiriliyor. Çok hızlı gelişen bu değişimi beyin doğru yorumlayamaz ve cisimleri üç boyutlu olarak algılar. Xpand’de seyirciler canlı ve donuk görüntüyü ayırıp doğru görüntüyü doğru zamanda doğru göze ileten LCD gözlükler takıyor. Salona yayılan ve gözle görülmesi mümkün olmayan, sadece gözlüğün algılayabildiği infrared sinyal sayesinde gözlükler görüntüler ile senkronize oluyor. Diğer polarize teknolojileri kullanan 3D’lerin aksine Xpand için gümüş bir perdeye gerek kalmıyor. Farklı bir teknolojiye sahip olan Xpand, güçlü bir ışıkla aydınlatılmadan normal, beyaz bir sinema perdesinde izlendiği zaman diğer iki teknoloji yanında sönük kalıyor. Gözlüklerinin üretimi pahalı olduğu için tekrar kullanılması gerekiyor ve bu da sterilize edilmesini gerektiriyor. Ayrıca zaman içinde pillerinin yenilenmesi gerekiyor, aksi halde gözlükler hata verebiliyor ve bu da film zevkini gölgeliyor.
Diğer yandan yayıncılar da sistemlerini üçüncü boyuta uydurmaya çalışıyor. Örneğin geçtiğimiz günlerde Fatih Altaylı’nın Teke Tek programını üç boyutlu yayınlayan Habertürk, masa başında oturulan bir programı üç boyutlu yayınlayarak bir ilke imza atmış oldu.
Yakın bir zaman öncesinde sinemanın geleceği olarak bakılan üç boyut artık gelecek olmaktan çıktı ve hızla sinemanın kendisi olma yolunda. Türkiye’de de özellikle büyük illerdeki sinema salonları ve büyük sinema şirketleri bu pazarın gerisinde kalmak istemiyor. Avatar dünya genelinde en çok izlenen film olurken Türkiye’de de 36 sinema salonunda gösterime girdi. Ancak bu 36 sinemanın hepsi de aynı özellikleri taşımıyor. Ülkemizde bulunan 3 boyutlu film piyasası üçe ayrılmış durumda; “3D Real D”, “Xpand 3D”ve “IMAX 3D”. Bu üç farklı görüntü genel olarak birer 3 boyutlu sinema olsalarda ayrıntıları ve yaşattıkları deneyimlerle birbirlerinden ayrılıyorlar.
Sağlığa zararlı mı?
Her kafadan hangisinin daha güzel, daha gerçekçi olduğuna dair fikirler çıkarken üç boyutlu filmlerin sağlık üzerindeki etkisi de enine boyuna tartışılmaya başlandı. Çünkü 3D gözlükler, kimi insaların gözlerinde bazı şikayetlere neden olabiliyor. Baş ağrısı, mide bulantısı, gözde kızarıklık, yanma ve yaşarma bazı izleyicilerin başlıca şikayetleri arasında bulunuyor.
Doç. Dr. Banu Coşar, üç boyut gözlüklerinin seyirciyi yakın ve uzaktaki iki görüntüye aynı anda bakmaya zorladığını bu sebeple de özellikle gençler arasında belirgin olarak başağrısı ve geçici bulanık görme şikayetlerinin oluşabileceğini söylüyor. “Gözde yanma, batma ve kızarma gibi şikayetler ise aslında göz kuruluğunun belirtileri” diyen Coşar, dikkatin bir görüntüye verildiğinde daha az göz kırpıldığını, göz kırpma sıklığının azalması sebebiyle de göz yüzeyinin kuruduğunu anlatıyor. Buna ek olarak sinema salonundaki havanın kuruluğu da bu şikayetlere neden olabiliyor.
Üç boyut gözlüklerinin düşük bir olasılık olsa da gözlerin mikrop kapmasına yol açabileceğini söyleyen Coşar, gözlüklerin sinema işletmecileri tarafından dezenfekte edilmesi gerektiğini ya da kişilerin kullanmadan önce sabunlu suyla yıkamalarını veya antibakteriyel mendillerle silmelerini tavsiye ediyor.
Op.Dr. Efekan Coşkunseven ise astigmat, hipermetrop veya miyop gibi göz rahatsızlıkları olan izleyicilerin, üç boyut gözlükleriyle daha fazla efor sarfedeceğinden ağrı ve yanma şikayetleri olabileceğini belirtiyor. Kimi göz hastalıklarının çok sinsi ilerlediğini söyleyen Coşkunseven, özellikle bu gözlüklerden şikayeti olan hastaların mutlaka kontrole gitmeleri gerektiğini de sözlerine ekliyor.
Hayatımıza hızlı bir giriş yapan üç boyutlu filmler önümüzdeki günlerde hem sinema alışkanlığımızı hem de evde film izleme alışkanlıklarımızı değiştirecek gibi görünüyor. Bilgisayar üreticilerinin ve yazılım firmalarının da üç boyutlu görüntüler üzerinde çalıştığını düşünürsek yakında bizi kuşatan üç boyutlu bir dünyanın ortasında kalacağımıza hiç kuşku yok.