Ahmet Şık
Türkiye, son zamanlarda AKP’yi kapatma davası örneğinde olduğu gibi, siyasi krize yol açma potansiyeli taşıdığı zaman yargıyı tartışıyor, itibarını sorguluyor. Ama yapılan son bir araştırmaya göre, halk nezdinde yargının zaten pek bir itibarı yok.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Hukuku Uygulama ve Araştırma Merkezi’nin araştırmasına göre daha da vahim olan, bir şekilde mahkeme deneyimi olanların yarısı yargıyla ilgili olumsuz düşüncelere sahip.
Vatandaş ile mahkemeler arasındaki ilişkideki olumsuzluklar, mahkemelerin işleyişi hakkındaki endişeler veya kararların meşruluğunun sorgulanması, insanların hukuk sisteminden uzaklaştıran, hukuk sistemi içindeki rollerini oynamak konusundaki isteklerini azaltan etkenler.
“Adalet Gözet” adlı çalışma, vatandaşın kendi deneyimi ve medyadan edindiği bilgiler ışığında hukuk sistemi, yargılama süreci ve mahkemelerin işleyişi hakkında neler düşündüğünü ortaya çıkarmayı amaçlıyor. Ve vatandaşla hukuk arasında ciddi bir kopukluk bulunduğu sonucuna varıyor.
Araştırma, zaten, halkın hukuk sistemi hakkında da bilgisi olmadığını da ortaya koyuyor. Zira ankete katılanların yüzde 30’u yabancı dizi ve filmlerden aşina oldukları jüri sisteminin Türkiye’deki mahkemelerde de uygulandığını sanıyor.
Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim görevlileri Seda Kalem, Gamla Jahic ve İdil Elveriş’in yönettiği “Adalet Barometresi” adı verilen anket usulü yürütülen çalışmaya göre, mahkemelere güven, Silahlı Kuvvetler’e, Anayasa Mahkemesi’ne ve polise duyulandan daha az.
En memnuniyetsizler mağdurlar
Araştırma kapsamında, mahkeme deneyiminden memnuniyet, mahkemelere tarafsızlık, güvenilirlik gibi başlıklar üzerinden vatandaşların adalet sistemini nasıl değerlendirdiği konusunda anketler yapıldı. Adana, Ankara, Balıkesir, Bursa, Diyarbakır, Erzurum, İstanbul, İzmir, Kayseri, Samsun, Trabzon ve Van’da yüzde 51’i kadın 18 yaş üzeri toplam 3 bin 172 kişiyle görüşerek gerçekleştirilen anket sonuçlarına göre, Türkiye’de vatandaşların en çok tanık olarak olmak üzere yüzde 29.5’i bir mahkeme deneyimi yaşamış. Bunların çoğu tanık olarak mahkemelerle ilişkiye girmiş.
Mahkemelerden ve dava sonucundan en az memnun kalanlar yargılananlar değil, yargılamaya konu olan olayların mağdurları. Hakimlerin tavırlarından en az memnun kalan grup ise tanıklar.
Mahkeme deneyimleri, katılımcıların yüzde 45’inin mahkemelere duyduğu güveni değiştirmemiş. Yüzde 50’den fazlasının ise mahkemelere güveni azalmış. Çarpıcı sonuçlardan biri de, eğitim ve gelir seviyesi arttıkça güven oranının düşmesi.
Mahkeme deneyimi güveni sarsıyor
Mahkemelere en çok güvenenler ise mahkemeyle hiç ilişkisi olmayanlar. Bu konuda deneyime sahip olanların güveni azalıyor. Bu, alarm verici bir sonuç, çünkü araştırmada da belirtildiği gibi, “böyle bir deneyimin sonucunda güveni azalan vatandaş, başka durumlarda anlaşmazlıklarını mahkemeye götürmekten vazgeçebilir ve bu durum mahkemelerin ve adalet sisteminin beklentilerin çok altında çalıştığının bir göstergesi olarak kabul edilebilir.”
Mahkemelere en az güvenenler mağdurlar. Araştırma raporu bunu şöyle açıklıyor: “Onlara kendi hikâyelerini ve travmalarını, mağdur oldukları suçun onları nasıl etkilediğini anlatmak ve paylaşmak için uygun bir ortam yaratılmıyor. Ayrıca yargılama sonucunda, karar yalnızca suç işleyen kişiyle ilgili veriliyor. Suç mağdurları zarar gördükleri suçun faili hakkında verilen karar ile tatmin olmak durumundalar. Kendilerini doğrudan ilgilendiren, yaşadıkları zararı doğrudan iyileştirmeye yönelik kararlar alınmıyor.”
Adil ve tarafsız değil
Toplumun büyük kısmı mahkemeleri adil ve tarafsız bulmuyor. Mahkeme kararlarının adil olduğuna inanmayanların oranının yüzde 60, mahkemelerin tarafsız olmadığını düşünenlerin oranı ise yüzde 50.
Mahkemelerin vatandaşların haklarını koruduklarına inananların oranının yüzde 40’ın altında.
Mahkemelerin genel olarak işlerini iyi yaptığını düşünenlerin oranını yüzde 40.
Katılımcıların sadece yüzde 20’si mahkemelerin davaları yeteri kadar hızlı sonuçlandırdığını düşünüyor.Yargı konusunda hiçbir deneyimi olmayanlar bile mahkemeleri çok yavaş işleyen kurumlar olarak görüyor.
Vatandaş bilgisiz
Katılımcıların yüzde 41.4’ü hukuk sistemi ve hukuka ilişkin konularda tamamen habersiz ya da bilgisiz; yüzde 45.4’ü ise az bilgili.
Katılımcıların yüzde 30’u yabancı dizi ve filmlerden aşina oldukları jüri sisteminin Türkiye’deki mahkemelerde de uygulandığına inanıyor.
Vatandaşların yüzde 56’sı duruşmaların kamuya açık yapıldığından habersiz ve yarısından çoğu da avukat tutmadan dava açabileceğinin farkında değil.
Avukata gerek duyulmuyor
Hukuki bilgisizliğin çok yüksek olduğu aşikar, ama buna rağmen avukat hizmetinden yararlanma oranı çok düşük. En az bir kere bir avukat tutmuş olanların oranı yüzde 18,5. Mahkemelerde sanık olarak bulunanların yaklaşık yarısı kendini avukatsız savunmuş. Avukat kullanmayanların çoğu kendini tek başına savunabileceğini ve mahkemede haklarının korunacağına inanıyor. Katılımcıların yüzde 47’si avukatlık hizmetini pahalı bulduğu için avukat tutmaktan kaçınıyor. Yani, ücretsiz avukatlık hizmetinden de haberdar değiller.
Eğitim seviyesi yükseldikçe avukat tutma oranı artıyor. Ücretsiz avukatlık hizmetinden yararlananların oranı yüzde 10’a çıkıyor. Avukat tutmamanın bir başka önemli sebebi de avukatlara güvenmemek. Ayrıca, avukat tutmanın davayı gereksiz yere uzatacağı düşünülüyor. Avukat tuttukları halde bu hizmetten memnun kalanların oranı yüzde 55.
Değerlendirme ve tavsiyeler
• Hukuk sisteminden memnuniyet salt deneyim üzerinden değil, aynı zamanda algılar üzerinden de düşünülmelidir. Bu algının iyileştirilmesi için hem sistemin performansı geliştirilmeli, hem de vatandaşın bilgisi arttırılmalı.
• Vatandaş ile hukuk arasındaki mesafe genel olarak vatandaş odaklı olmayan bir düşünce tarzının uzantısı olarak algılanmalıdır. Çalışmalara, adaleti vatandaşa sunulan hizmet olarak gören bir anlayışın oturtulmasıyla başlanmalıdır.
• Deneyimleri genel olarak olumsuz olmasına rağmen anlaşmazlıklarını gene de mahkemede çözmeyi düşünüyor olmaları, hukukun vatandaşın hayatında hâlâ önemli bir yere sahip olduğunun, bir meşruiyeti olduğunun göstergesi sayılabilir. Yasa koyucuların ve uygulayıcıların, bu zeminden yola çıkarak, sisteme, yargı hizmetine ve hukukun algılanışına ilişkin gerekli düzeltmeleri yapıp bu meşruiyeti sağlamlaştırmaları mümkündür.