Kadın Spor

Kadın futbolu ve basketbolu neden geride?

Yazan: Mİna Bozkurt

Kadın voleybolu Türkiye’de zirvedeyken, kadın futbolu ve basketbolu neden hâlâ geri planda? Mina Bozkurt, bu sorunun yanıtını kadın basketbolcu ve futbolculara sordu…

- A +

Türkiye’de spor denince uzun yıllar akla yalnızca erkek takımlarının rekabeti, transferleri, başarıları geldi. Ancak son yıllarda bu algı kırılmaya başladı. Kadın sporcular, yalnızca sahada değil; ekranlarda, sosyal medyada, billboardlarda ve genç kızların hayallerinde daha çok yer almaya başladı. Bu değişimde özellikle kadın voleybolunun etkisi yadsınamaz. Türkiye A Milli Kadın Voleybol Takımı’nın uluslararası başarıları, kulüp takımlarının Avrupa sahnesindeki parlak performansları, voleybolu yalnızca bir spor değil, aynı zamanda bir sosyal fenomen haline getirdi. Ancak kadın futbolu ve kadın basketbolu için aynı şeyi söylemek zor. Onlar hâlâ görünürlük, destek ve temsiliyet açısından geri planda. Peki neden?

Bu sorunun yanıtı sadece skor tablolarında değil, yıllardır inşa edilen sistemlerde, medya stratejilerinde, sponsorluk politikalarında ve toplumsal algılarda saklı. Kadın sporcuların neden eşit ölçüde desteklenmediğini anlayabilmek için bu alanlarda hem sahada deneyim sahibi isimlerle konuştuk.

Voleybol neden önde?

Eski milli basketbolcu ve pek çok kulüpte başarıyla forma giymiş olan Nazlı Güler’e göre, kadın voleybolunun bu kadar öne çıkmasının sebebi sadece kazandıkları madalyalar değil. Asıl farkı yaratan şey, başarının tesadüfi değil sistemli oluşu. Türkiye, kadın voleybolunda üç kez üst üste olimpiyatlara katılmayı başardı. Süper Lig’deki neredeyse tüm kulüpler Avrupa Kupaları’nda oynuyor.

Güler, bu noktada yıllar öncesinden başlayan altyapı yatırımlarına dikkat çekiyor. Voleybol federasyonunun yabancı antrenörlerle kurduğu disiplinli sistem, kulüplerle okullar arasında oluşturulan köprüler ve altyapıdan gelen sporcuların desteklenmesi sayesinde başarı bir istisna olmaktan çıkıp standarda dönüştü. Üstelik bu sadece teknik başarıyı değil, kamuoyunda oluşan algıyı da etkiledi. Çünkü başarı devam ettikçe medya ilgisi artıyor, medya ilgisi arttıkça sponsorlar geliyor, sponsorlar geldikçe daha iyi şartlar sağlanıyor. Böylece kadın voleybolcular bir spor branşının temsilcisi olmaktan çıkıp, ulusal rol modeller haline geliyor.

Güler, bu görünürlüğün arkasında sadece performans değil, aynı zamanda estetik, karizma ve sahada sergilenen profesyonellik olduğunu da belirtiyor. Son yıllarda kadın voleybolcuların maçlara çıkarken giydikleri forma tasarımlarından, yaptıkları makyajlara, takılardan ayakkabı uyumuna kadar pek çok detay dikkatle seçiliyor. Bu detaylar, özellikle genç izleyiciler için büyük bir etki yaratıyor. Voleybolcuların sosyal medyada aktif olmaları, sponsorluk iş birlikleriyle farklı alanlarda görünürlük kazanmaları da onları sadece sporcu değil, aynı zamanda ilham kaynağı haline getiriyor.

Nazlı Güler, Kaynak Vikipedi

Basketbolda neler eksik?

Kadın basketbolu, Türkiye’de uzun yıllar boyunca yüksek başarı elde etmiş bir branş. Avrupa Şampiyonası ve olimpiyat katılımlarıyla adından söz ettiren kadın basketbol takımları, Nazlı Güler gibi pek çok iyi sporcunun da yetiştiği bir alan. Ancak bu başarılar maalesef kamuoyunda aynı düzeyde karşılık bulamamış.

Güler’e göre bu ilgisizliğin nedenlerinden biri sistemsel devamlılığın sağlanamaması. Basketbol federasyonunun devşirme politikalarının sık sık değişmesi, altyapıdan gelen oyunculara yeterli fırsat verilmemesi ve zaman zaman kulüplerle federasyon arasındaki kopukluk, bu branşın görünürlüğünü zayıflatmış durumda. Kadın basketbolcuların maçlarının yayın saatlerinin kötü zamanlara denk gelmesi, basında yeterince yer bulamamaları ve büyük maçlar dışındaki müsabakalarda seyirci desteğinin düşük olması da buna eklenince, sporcunun emeği çoğu zaman görünmez kalıyor.

Kadın futbolu: sahada var, gerisi yok

Kadın futbolunda ise tablo çok daha çetin. Türkiye’de kadın futbolu son yıllarda gelişmeye başlamış olsa da, hâlâ pek çok kulübün kadın takımı yok. 1955 Batman Belediyespor‘da forma giyen Vildan Kaya, Türkiye’de kadın futbolunun içinden gelen bir sporcu olarak yaşadıklarını şu sözlerle özetliyor: “Bazen antrenman saatimiz erkek takımıyla çakıştığında sahadan biz çekiliyoruz. Biz de bu oyunu oynuyoruz, aynı emeği veriyoruz ama aynı değeri görmüyoruz.” Bu söz, kadın futbolunun profesyonel olarak algılanmadığını ve sistemin en baştan eksik kurulduğunu gösteriyor.

Kaya’nın anlattığına göre, bazı maçlar soyunma odası olmayan sahalarda oynanıyor. Antrenman tesisleri yetersiz, maçlar ise çoğu zaman boş tribünlere karşı oynanıyor. Oysa sahadaki mücadeleye bakıldığında kadın futbolcuların temposu, dayanıklılığı ve taktiksel becerisi en az erkekler kadar güçlü. Ne var ki bu performans medya tarafından görmezden gelindiğinde, kamuoyunun ilgisini de çekmiyor. Vildan, özellikle genç kızların futbol oynamaktan vazgeçmesinin nedenlerinden birinin de rol model eksikliği olduğunu vurguluyor. Çünkü televizyon açıldığında, bir kadın futbol maçına rastlamak hâlâ olağan değil.

Medya ve marka ilgisi

Medyanın bir branşı ne kadar desteklediği, kamuoyunun o spora ne kadar ilgi gösterdiğini belirliyor. Kadın voleybol maçlarının prime-time’da yayınlanması, sosyal medya hesaplarının milyonlarca kişi tarafından takip edilmesi ve maçların neredeyse dolu salonlarda oynanması bir tesadüf değil. Bu başarı, medyayla birlikte şekillenmiş bir algı politikası. Sponsorların tercihleri de tam burada devreye giriyor. Markalar görünür olanı destekliyor. Kadın voleybolcular artık reklam kampanyalarının vazgeçilmez yüzleri haline gelirken, kadın futbolcular aynı ilgiyi görmüyor. Oysa onların hikâyeleri de bir o kadar ilham verici.

Yorum yazın