Gündem Kadın Medya Yaşam

Gerçek hayattan Adolescence dizisine, ideolojiye dönüşen incel kültürü

Yazan: Mina Bozkurt
Owen Cooper ve Erin Doherty Adolescence dizisinin bir sahnesinde (2025)

Son zamanlarda sıkça duyduğumuz “incel” kavramı, sadece internette dolaşan bir etiket değil; çok daha derin, çok daha sistemli bir ideolojinin parçası. Genç erkeklerin yalnızlık, değersizlik ve öfke hisleri dijital dünyada hızla örgütleniyor, hatta zamanla kadın düşmanlığına ve şiddete dönüşebiliyor.

Son yıllarda dijital dünyanın en tartışmalı kavramlarından biri olan “incel”, yani “involuntary celibate” (istemsiz bekâr) kimliği, artık yalnızca çevrim içi bir marjinallik değil, toplumun erkeklik anlayışına, cinselliğe, ilişkilere ve hatta şiddet diline kadar uzanan derin yapısının parçası haline gelmiş durumda. Bu yapıyı artık yalnızca “kültür” değil, doğrudan bir “ideoloji” olarak tanımlamak gerekiyor. Tıpkı TED Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr.Beril Türkoğlu’nun da dediği gibi:
“Kültür dönüşebilir, ama ideoloji kendini yeniden üretir. İncel artık bir düşünce sistemi, bir normatif tahakküm aracı haline geldi.”

Doç. Dr. Beril Türkoğlu (TED Üniversitesi Psikoloji Bölümü)

İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nün 17 Nisan’da düzenlediği “İncel Kültürünü Anlamak: Genç Erkekler Neden ve Nasıl Bu Kültüre Çekiliyor?” başlıklı çevrimiçi etkinlikte konuşmacılar Doç. Dr.Beril Türkoğlu, Moderatör Melisa Soran ve Prof. Dr. Kenan Çayır, bu konuyu akademik derinlikte ele aldı. Ancak tartışılan konu yalnızca teori düzeyinde değil; Ertürk Köse gibi figürlerle yerelleşen, Andrew Tate gibi influencer’larla küreselleşen, Sur’da işlenen kadın cinayetinde olduğu gibi şiddetle sonuçlanan bir gerçekliğe karşılık geliyor.

İdeolojinin kalbi: ”Hak edilmiş cinsellik” ve öfkenin yönü

İncel ideolojisinin merkezinde bir inanç yatıyor: Bu erkekler, cinsel ilişkinin kendi “hakları” olduğuna inanıyorlar. Doç. Dr. Beril Türkoğlu bunu şöyle açıklıyor:
“İncel erkekler, cinsel yaşamın kendilerinden zalim kadınlar ya da kendilerine ilgi göstermeyen genç kızlar tarafından esirgendiğine inanıyor. Onlara göre bir erkek olarak doğmuş olmak, evrimsel olarak zaten cinsel ilişki hakkına sahip olmak demek. Ve bu hak ellerinden alınmış gibi hissediyorlar. Bu da yerini öfkeye, intikam isteğine ve sonunda kadın düşmanlığına bırakıyor.”

Bu öfke, yalnızca düşünsel bir başkaldırı olarak kalmıyor. Dijital tacizden fiziksel şiddete, hatta cinayete varan örneklerle karşımıza çıkıyor. Bu noktada, “incel” kimliği yalnızca bireysel yalnızlık ya da duygusal çöküntü değil; doğrudan tehlikeli bir ideolojik zemin yaratıyor.

Görsel, Wikipedia’nın ” Elliot Rodger” başlıklı sayfasından alınmıştır. (erişim tarihi: 22 Nisan 2025).

2014 Santa Barbara katliamı: İncel’in kanlı manifestosu

Bu ideolojinin radikalleşmiş en net örneği, 2014 yılında ABD’de yaşandı. Elliot Rodger isimli bir genç, California Üniversitesi Santa Barbara kampüsünde bir kadın yurdunu basarak çok sayıda kadını katletti ve ardından kendisini öldürdü. Geride bıraktığı 141 sayfalık manifestosu (şiddet ve uygunsuz öğeler içerir), incel ideolojisinin temel metni haline geldi.

Bu belgede yalnızlık, değersizlik ve kadınlar tarafından reddedilmenin Rodger’ın hayatını nasıl şekillendirdiği açıkça görülüyor. Ailesinden sevgi görememiş, yaşıtları tarafından dışlanmış, kadınlar tarafından beğenilmemiş biri olarak, tüm öfkesini “genç kadınlara” yönlendirmiş. Manifestosu, bir intikam bildirisi niteliğinde.

Zamanla bu metin, internette “kutsal kitap” gibi paylaşılır hale geldi. Discord, TikTok, Twitter ve YouTube gibi mecralarda incel toplulukları bu manifestoya gönderme yaparak varlıklarını pekiştiriyor.

Türkiye’deki yansımalar: Semih Çelik cinayeti ve dijital failler

https://www.rudaw.net/turkish/middleeast/turkey/08102024

Bu görsel Rudaw medya kuruluşuna aittir.

İncel ideolojisinin Türkiye’deki görünürlüğü de giderek artıyor. 2024 yılında Semih Çelik adlı bir failin, İkbal Uzuner ve Ayşenur Halil isimli iki genç kadını öldürmesi, bu akımın Türkiye’de de ciddi bir tehdit haline geldiğini kanıtladı. Failin sosyal medya hesaplarında kullandığı “red pill”, “beta erkek”, “kadınlar sadece dış görünüşe bakar” gibi incel jargonları, olayın sadece bireysel bir şiddet değil, ideolojik bir zemine oturduğunu gösterdi.

Beril Türkoğlu bu noktada önemli bir tespit yapıyor:
“Kadın düşmanlığı artık bireysel kırgınlıklarla sınırlı değil. Sistemli bir şekilde yeniden üretiliyor ve dijital ortamlarda örgütleniyor. İncel kavramı bir kimlikten çok daha fazlası.”

Andrew Tate ve Ertürk Köse: Dijital ideolojinin figürleri

kaynak: adl.org ” Andrew Tate : Five Things To Know” başlıklı haberinden alınmıştır.

Dünya genelinde Andrew Tate, incel ideolojisinin en etkili isimlerinden biri haline gelmiş durumda. “Kadınlar erkeklere itaat etmeli” ya da “gerçek erkek istediğini alır” gibi söylemleriyle milyonlarca genç erkeğe ulaşmayı başarıyor. Onu yalnızca bir sosyal medya fenomeni olarak görmek eksik olur; dijital dünyada neredeyse bir lider gibi konumlanıyor. Bu söylemler, genç erkeklerde hâlihazırda var olan öfke ve yetersizlik hissini körüklüyor. Andrew Tate, sosyal medya platformlarında kadın düşmanı, ırkçı ve zorbalığı teşvik eden içerikleriyle tanınıyor. Örneğin, X hesabında (@Cobratate) şu ifadeleri kullanmaktan çekinmiyor:
“Kadınlar erkeklerin mülküdür.”
“Kadınlar araba kullanamaz.”
“Kadınlar, erkeklerin rehberliği olmadan başarılı olamaz.”
“Kadınlara yönelik şiddet, onları kontrol etmenin bir yoludur.”
“Depresyon gerçek değildir.”
“Kadınlar tecavüzden kısmen sorumludur.”
“LGBTQ+ topluluğu sapkındır.”
“Beyaz olmayanlar Batı’yı yok ediyor.”
“Zenginlik, erkekliğin göstergesidir.”
“Kadınlar, erkeklerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamakla yükümlüdür.”

Bu tür ifadeler, sosyal medya platformları tarafından nefret söylemi olarak değerlendirilmiş ve Andrew Tate’in hesapları çeşitli platformlarda askıya alınmıştır.

Benzer bir figürü Türkiye’de de görüyoruz: Ertürk Köse. Özellikle kadınlara yönelik cinsiyetçi söylemleri ve erkekliği güçle bağdaştıran ifadeleriyle öne çıkıyor. “Kadınlar şöyle davranmalı, erkek böyle olmalı” gibi keskin yargılarla genç erkeklere rehberlik ettiğini iddia ediyor. Ancak bu içerikler, aslında kadınlara karşı önyargı, öfke ve dışlama duygularını pekiştiriyor. Genç erkeklere başarısızlıklarının sorumlusunun sistem ya da kendileri değil, doğrudan kadınlar olduğunu ima ediyor.

Kaynak: antalyahaberal.com ”Jahrein ve Pungent 666 rumuzlu fenomenler müstehcenlik suçundan tutuklandı” başlıklı haberden alınmıştır.

Ertürk Köse, sosyal medyada “Pungent 666” ve “Rockerpuck_Evil” kullanıcı adlarıyla tanınıyordu. Antalya’da “incel sohbet odası” isimli bir platformda, kız çocuklarına yönelik müstehcen ifadeler kullandığı gerekçesiyle gözaltına alındı ve 13 Eylül 2024 tarihinde Türk Ceza Kanunu’nun 226. maddesi uyarınca tutuklandı.

Bu olay, dijital ortamlarda büyüyen bu ideolojinin artık gerçek dünyada nasıl ciddi sonuçlar doğurabildiğini açıkça ortaya koyuyor. Köse’nin tutuklanması, incel ideolojisinin yalnızca sanal dünyada dolaşan bir fikir olmadığını; toplumsal etkileri olan, şiddeti ve tahakkümü besleyebilen bir yapı hâline geldiğini gösteriyor.

Bu figürler sadece içerik üretmiyorlar. Onlara bağlanan genç erkekler, bu kişileri adeta bir “çıkış yolu” olarak görüyor. Ancak bu çıkış, empati ya da eşitlik temelli bir yol değil; aksine öfke, baskı ve intikam arzusuyla besleniyor.

İncel ideolojisinin erkeklik yapısıyla ilişkisi

Peki incel toplulukları neden çoğunlukla erkeklerden oluşuyor? Bu sorunun yanıtı doğrudan hegemonik erkeklik kavramında gizli. R. W. Connell’in ortaya koyduğu bu kavram, toplumun “ideal erkek” modelini yüceltirken, diğer erkeklik türlerini aşağı konumlandırdığını söylüyor.

İncel erkekler, bu hiyerarşinin en altına yerleştirilmiş hissediyor. “Chad” olarak tanımladıkları alfa erkekler, kadınların ilgisini toplarken, kendileri sistemin dışına itiliyor. Yani aslında yalnızca kadınlardan değil, diğer erkeklerden de dışlanmış hissediyorlar. Bu yüzden incel ideolojisi yalnızca kadınlara değil, hegemonik erkekliğe de bir başkaldırı içeriyor—ama ne yazık ki bu başkaldırı yapıcı değil, yıkıcı yollarla kendini gösteriyor.

Çocukluktan yetişkinliğe: İdeolojinin erken başlangıcı

Adolescence dizisindeki karakterin daha çocuk yaşta incel ideolojisinin etkisine girmesi, diziyi izlerken en çok düşündüren detaylardan biriydi. Henüz ergenliğin eşiğindeyken bu kadar güçlü bir inanç sistemiyle hareket etmesinin arkasında çok daha sistemli, çok daha derin bir aktarım yer alıyor. Beril Türkoğlu’nun bu konudaki yorumuda oldukça net:
“Bu çocuklar bu fikirleri kendileri üretmiyor. Bu onların kafasında kurguladığı şeyler değil. Bu, çok erken yaşta zihinlerine kazınan ve yetişkin erkekler tarafından sürdürülen bir ideolojinin parçası.”

Bu söz, incel ideolojisinin yalnızca bir “genç erkek sorunu” değil, aynı zamanda toplumsal bir aktarımla kuşaktan kuşağa geçen bir erkeklik mirası olduğunu gösteriyor. Çocuk yaşta bir erkeğe, “Kadınlar seni beğenmeyecek”, “Gerçek erkek güçlüdür, bastırır, alır”, “Duygularını göstermek zayıflıktır” gibi mesajlar doğrudan ya da dolaylı olarak verildiğinde; ilerleyen yıllarda bu çocuklar, incel söylemini ilk kez gördüklerinde ona yabancı hissetmiyor. Çünkü zihinsel altyapı zaten hazırlanmış oluyor.

Yani mesele, sadece birkaç gencin dijital dünyada radikalleşmesi değil. O radikalliğin altını dolduran, normalleştiren, hatta meşrulaştıran bir yetişkin erkek dünyasının var olması. Okulda, evde, sosyal çevrede duydukları dil, izledikleri videolar, maruz kaldıkları yorumlar… Hepsi bu ideolojinin küçük tuğlaları gibi.

Chad ve Stacy: Dijital jargonun altındaki nefret

İncel topluluklarının kullandığı kavramlar da bu ideolojinin dilini ele veriyor. “Chad”, tüm kadınların arzuladığı alfa erkeği temsil ederken; “Stacy”, fiziksel olarak çekici, popüler, özgüvenli ve genellikle bu “Chad”leri tercih eden kadını simgeliyor. İncel erkekler bu figürlere karşı yalnızca öfke değil, adeta nefret dolu bir retorik geliştiriyor. Bu dil sadece kimliklendirme değil, aynı zamanda şiddetin meşrulaştırılmasına da hizmet ediyor. Bu nedenle bu tür kavramların normalleşmesi, çok daha geniş bir tehlikeyi beraberinde getiriyor.

Çözüm: Empati, eğitim ve dijital okuryazarlık

Söyleşide, Prof. Dr. Kenan Çayır, bu meselenin yalnızca bireysel terapi veya psikolojik destekle çözülemeyeceğini, çok daha geniş kapsamlı ve sistemsel bir farkındalığa ihtiyaç duyulduğunu vurguladı. Özellikle genç erkeklerin dijital dünyada nasıl şekillendiğini, hangi içerikleri izlediklerini, kimleri rol model aldıklarını sorgulamak gerektiğini belirtti:
“Gençler neyi izliyor, neye inanıyor, neyi paylaşmayı değerli buluyor? Bunu sorgulamadan bu ideolojiyle mücadele edemeyiz.”

Gerçekten de günümüz gençliği artık yalnızca okulda ya da evde değil, en çok internette şekilleniyor. YouTube algoritmaları, TikTok videoları, Twitter’daki içerik savaşları… Tüm bu dijital evren, onların düşünme biçimini, duygusal tepkilerini ve hatta cinsiyet rollerini nasıl algıladığını derinden etkiliyor. Ve bu içerikler çoğu zaman fark ettirmeden incel ideolojisinin söylemlerini besliyor.

Beril Türkoğlu ise çözümün başlangıç noktasını daha duygusal bir yerden ele alıyor. Türkoğlu’na göre empati olmadan bu gençlere ulaşmak mümkün değil:
“Bu gençleri anlamadan onlara ulaşamayız. Onları dışlamak kolay, ama mesele onların nasıl dışlandığını anlamakta. İdeolojiyle ancak böyle başedebiliriz.”

Bu noktada sadece genç erkekleri değil, onları şekillendiren sistemi de gözden geçirmek gerekiyor. Evde erkek çocuklara öğretilen roller, okulda verilen toplumsal cinsiyet mesajları, medyada sunulan erkeklik kalıpları… Tüm bu sistem eğer sürekli olarak “güçlü ol”, “duygu gösterme”, “kontrol sende olmalı” mesajları veriyorsa, gençler eninde sonunda bu boşlukları incel gibi radikal ve yanlış sistemlerle dolduruyor.

Yorum yazın