Genel

AKP anayasa Mahkemesi’nde “sözlü”deydi

Yazan: HaberVs

Medyakronik/Anadolu Ajansıinfo@medyakronik.com Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın sözlü mütalaasının ardından Adalet ve Kalkınma Partisi de, bugün (3 Temmuz 2008) Anayasa Mahkemesi’ne sözlü savunmasını verdi. Savunmayı yapan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmadığını, Başbakan Tayyip Erdoğan ve parti yöneticilerinin beyan ve açıklamalarının ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini” […]

Medyakronik/Anadolu Ajansı
info@medyakronik.com

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın sözlü mütalaasının ardından Adalet ve Kalkınma Partisi de, bugün (3 Temmuz 2008) Anayasa Mahkemesi’ne sözlü savunmasını verdi. Savunmayı yapan Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ile Grup Başkanvekili Bekir Bozdağ, AKP’nin “laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmadığını, Başbakan Tayyip Erdoğan ve parti yöneticilerinin beyan ve açıklamalarının ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini” savundu. Anayasa Mahkemesi’nin HAKPAR kapatma davasındaki gerekçeli kararının örnek gösterildiği ve “Parti kapatma davalarında yeni bir dönemi başlatan içtihat” olarak nitelendiği savunmada, “Anayasa Mahkemesi’nin kararı davayı hukuki yönden çökertmektedir” denildi. Eylem kategorisi dışında kalan düşünce açıklaması, öneri, tüzük, program ve benzeri verilerin hiçbir şekilde kapatmanın nedeni sayılamayacağı vurgulanan savunmasında AKP, davanın açıldığı tarihten sonra yapılan beyan ve açıklamaların da delil olarak sunulamayacağının altını çizdi.

Yalçınkaya’nın iddiaları kabul edilmedi

AKP’nin kapatılması istemesiyle Anayasa Mahkemesi’nde açılan davada parti sözcüleri dün mahkemeye sözlü savunmalarını sundu. AKP adına sözlü savunmayı Çiçek, Bozdağ’ın dosya desteğiyle yaptı. Öğle arası verilen savunmada, AKP kurmayları bu arada Başbakan Erdoğan ile bir araya gelerek bilgi verdi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesi, yazılı ve sözlü mütalaasındaki suçlamaların kabul edilmediği savunmada, partinin laiklik karşıtı eylemlerin odağı olmadığı vurgulandı. Başbakan Erdoğan ve parti yöneticilerinin, iddianamede laiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğuna delil olarak gösterilen beyan ve açıklamalarının ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin altı çizildi.

HAKPAR örneği

Savunmada, Anayasa Mahkemesi’nin 3 gün önce Resmi Gazete’de yayımlanan HAKPAR kapatma davasıyla ilgili gerekçeli kararı örnek gösterildi. Savunmada, Anayasa Mahkemesi’nin HAKPAR kararı ile “parti kapatma davalarında yeni bir içtihat başlattığı, eylem kategorisi dışında kalan düşünce açıklamaları, öneriler, tüzükler, programlar, projeler ve benzeri verilerin hiçbir şekilde kapatmanın sebebi kılınamayacağı” belirtildi. Savunmada, “Esasen Anayasa Mahkemenizin HAKPAR kararı ile kurduğu içtihat davayı hukuki temelden çökertmektedir” denildi. Savunmada, gerekçeli karardaki “Tüzük ve programında ifade edildiği biçimde partinin, Kürt sorunu olarak ele alıp değerlendirdiği soruna, kendine göre çözüm önerileri getirmesi, vatandaşlık temelinde ulus kavramının reddi olarak nitelendirilemez. Belli bir sorunun varlığına ve buna dair çözüm önerilerine ilişkin ifadelerin demokratik bir rejimde düşünce ve ifade hürriyeti kasamında değerlendirilmesi gerekir” ifadesi de vurgulandı. Sözlü savunmada, bu konuda şöyle denildi: “Projelerin gerçekleşmesinde anayasa dışı bir yöntem benimsenmedikçe, bu gibi veriler çoğulcu demokrasinin ve ifade ve örgütlenme özgürlüğünün dokunulamaz alanlarına girmektedir. Partimiz, hiçbir zaman ve hiçbir şekilde anayasaya aykırı veya anayasal yöntemleri dolanan bir eylemin içinde olmamıştır.”

Kanadoğlu’nun oğlu sözlü savunmada

AKP’nin sözlü savunmasında, Anayasa Mahkemesi’nin 2001 yılında davanın açılmasından sonraki eylemlerin ancak yeni bir dava konusu olabileceği yönünde karar verdiğine dikkat çekilirken, bu konuda Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu’nun oğlu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu’nun 2004 yılında kaleme aldığı Anayasa Mahkemesi’yle ilgili kitaptan bir yazısı örnek gösterildi. Sözlü Savunmada, Kanadoğlu’nun “Savcının dava tarihinden sonraki beyanlara dayanması, zayıf olan davasını yeni vakıalarla takviye gayreti hukuken kabul edilemez. Bu, dava teorisinin de kaçınılmaz sonucudur. Yüksek mahkememizin içtihadı da aynı doğrultudadır” ifadelerinin yer aldığı yazısı anlatıldı.

“Savcı, susan, boyun eğen bir milletvekili arayışında”

AKP’nin sözlü savunmasında şöyle dendi: “Kaldı ki, savcının açıklamalarında yollama yaptığı milletvekillerinin dava tarihindeki sonraki söz, görüş ve önerileri, Anayasa Mahkemesi’nin HAKPAR kararında vurgu ile belirttiği gibi düşünce ve ifade özgürlüğü kapsamında olup anayasamızın ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin teminatı altındadır. Savcı, susan, boyun eğen, işaretle dahi konuşmayan bir milletvekili (model-insan) tipi arayışındadır. O tür vekil veya insan, sadece savcının hayalinde yaşayabilir, gerçek dünyada değil.”

“Odak iddiası çöktü”

Savunmada, kapatma davasının temel dayanağı olarak görülen, Anayasa Mahkemesi’nin iptal ettiği türban düzenlemesi de değerlendirilirken, türban düzenlemesinin, “şeriatı yerleştirme amacıyla çoğulcu demokrasinin araçlarından yararlanarak işlenen eylemler” kapsamında görülmesinin hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığı vurgulandı. Anayasa Mahkemesi’ni bu anayasa değişikliklerini iptal ettiğine de dikkat çekilerek, Yargıtay Başsavcısı Yalçınkaya’nın en önemli delil olarak sunduğu ve davanın temel sebebi gösterdiği bu değişikliklerin iptalinin, davanın en önemli dayanağını da ortadan kaldırdığının altı çizildi.

“İddialar varit”

6.5 saat süren sözlü savunmanın ardından Bakan Çiçek Anayasa Mahkemesi’nden ayrılırken, gazetecilere açıklamalarda bulundu. Bakan Çiçek, “İddianamede, esas hakkındaki mütalaada ve sözlü mütalaada ileri sürülen hususların, partimiz bakımından neden varit, doğru, hukuki olmadığını ve neden bu davanın açılmaması gerektiğinin Anayasa hukuku ve insan hakları hukuku ve hem Anayasa Mahkememizin hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin içtihatları, doktrin ve İnsan Hakları Sözleşmesi açısından, Türk hukuku açısından çok yönlü değerlendirmelerini yaptık” dedi.
Bundan sonraki işin Yüksek Mahkeme’nin takdirine kaldığını ifade eden Çiçek, artık yargılama usulü gereği, bundan sonra yapılacak bir konu olmadığını belirtti. Çiçek, Yüksek Mahkeme’nin, bundan sonra iddia ve kendilerince verilen cevaplar doğrultusunda kararını vereceğini kaydetti. Çiçek, “Yeni, farklı delil sunup sunmadıklarına” ilişkin bir soru üzerine Çiçek, bu soruya yanıt vermesi halinde dosyanın içeriğine girmiş olacağını belirterek, “Ne söylediysek bir süre sonra bunlar Yüksek Mahkeme karar verdikten sonra Resmi Gazete’de yer alır” dedi.

Davanın uzaması sakıncalı

“Anayasa Mahkemesinin kararını bir an önce vermesini istiyorsunuz. Zamanlama konusunda bir talebiniz oldu mu?” sorusu üzerine Çiçek, bu konunun Yüksek Mahkeme’nin takdirinde olduğunu belirtti. Çiçek, şöyle devam etti: “Biz bu davanın uzamaması gerektiğini söyledik. Çünkü biz iktidar partisiyiz. İktidarda olan bir partinin söyleyeceği sözü söyledik. Bu tavrı ortaya koyduk. Onun için süreleri beklemedik. Bu davanın sürüncemede kalmasının, gecikmesinin çok değişik açılardan sakıncası olduğunu düşünerek biz bu açıklamaları yaptık. Ama bu, bizim dışarıdan beklentilerimizdi. Bu beklentilerimizi ifade ettik ama takdir Mahkemenin.”

Yorum yazın