Genel

Dali’nin aşırı realist ziyaretçileri

Yazan: Serhan Yorgancı

Müzeler genellikle sessizlikleriyle, ziyaretçilerinin belirlenmiş kurallarla nesnelere baktıkları yerler olarak bilinir. Bazen eserlere o kadar konsantre olursunuz ki, müzenin güvenlik görevlilerinin peşinizden gelmesi bile sizi rahatsız edebilir. Peki, Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a gelen insanlar, Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki (SSM) dünyaca ünlü İspanyol ressam Salvador Dali’nin 270 eserinin yanısıra çeşitli dokümanlarını ve fotoğraflarını hangi şartlarda […]

Müzeler genellikle sessizlikleriyle, ziyaretçilerinin belirlenmiş kurallarla nesnelere baktıkları yerler olarak bilinir. Bazen eserlere o kadar konsantre olursunuz ki, müzenin güvenlik görevlilerinin peşinizden gelmesi bile sizi rahatsız edebilir. Peki, Türkiye’nin dört bir yanından İstanbul’a gelen insanlar, Emirgan’daki Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki (SSM) dünyaca ünlü İspanyol ressam Salvador Dali’nin 270 eserinin yanısıra çeşitli dokümanlarını ve fotoğraflarını hangi şartlarda izliyor?

Müzeye girebilmek için ilk önce bilet alıp, metal eşyalara karşı uyarı veren güvenlik detektöründen geçmek gerekiyor. Çünkü bu değerli eserler son yıllarda terörün sıklıkla kendini gösterdiği bir ülkede, Türkiye’de sergileniyor. SSM köşkünün girişindeki ıssız merdivenleri çıkarken müzedeki insanların çoğunun diğer gezginlere karşı düşüncesizce hareketlerini o güzel köşk bahçesinden içeri girip görmeden hayal etmek mümkün değil.

Dali’yle baş başa kalamamak

Bir cumartesi günü, akşam saatleri. Üç katlı geniş sergi alanındaki bütün resimlerin karşısında onlarca heyecanlı insan topluluğu göze çarpıyor. Müze çıkışındaki hediyelik eşya satan mağazada 10 YTL’ye satılan sergi resimlerinin bulunduğu katalogdan habersiz fotoğraf çekmeyi seven onlarca kişi, resimseverleri, makinelerinin flaşlarıyla ya da bedenleriyle rahatsız ediyordu. Güvenlik ve düzen kurma amacıyla insanların resimlere yaklaşmaması için resimlerin önüne çizilmiş beyaz şeridin önüne geçen onlarca insanın arasında Dali’nin büyüsüne kapılmak oldukça güç. İçerideki uğultuya ise bir süre sonra alışabiliyorsunuz. Müze gezginlerini devamlı uyarmaktan bezmiş güvenlik görevlileri bu duruma anlam veremediklerini, insanların resimleri incelemek yerine, resimlerin fotoğraflarını çekmeyi tercih ettiklerini ve benim gibi müze gezginlerinin azınlıkta olduğunu söyledi. Müze çıkışında Salvador Dali misafirlerinin karşısına çıkan, içinde müze kataloglarının da satıldığı hediyelik eşya dükkan ise içerideki kalabalığın aksine bomboştu.

Amerika’da gözlemlediğim Dali

Geçen yaz Amerika Birleşik Devletleri’nin Florida eyaletinin St. Petersburg şehrindeki dünyanın en geniş koleksiyonuna sahip Salvador Dali Müzesi’ne gitmiştim. Müze, okyanus kenarında, marinanın bitişiğinde, yemyeşil bir ortamda tek katlı, çok yüksek tavanlı bir bina. Binanın dış duvarında ise Dali ve eşi Gala’nın çatıdan yere kadar uzanan kol kola fotoğrafı asılıydı. Gittiğim zaman, müzedeki resimler sadece “Dali’nin Kadınları” başlığı altında sergileniyordu. Resimler daha çok Dali’nin kız kardeşi Ana Maria ve karısı Gala’yı konu alıyordu. Girişi ve çıkışı aynı kapıdan yapılan müzeye girerken içeride fotoğraf çekmemin yasak olduğu söylenmişti.
Toplam 15-20 kişi, Dali’nin tarih sırasına göre asılmış eserlerini sessizce ve dikkatle inceliyordu. Esas büyülü odanın yan oda olduğunu daha sonra anladım. Aralarında beni en etkileyen resimlerden biri olan”Gala Contemplating the Mediterrannean Sea” (Gala Akdeniz’i Seyrediyor) resmi de vardı. Yirmi kişiye neşeli tavırları ve esprili diliyle resimleri anlatan kırklı yaşlardaki müze rehberi dikkatli dinleyicileri şaşkına çeviren açıklamalarda bulunuyordu. Her birimizin gözlerini kısarak bakmamızı istediği ”Gala Contemplating the Mediterrannean Sea”de haç şeklindeki bir camdan çıplak olarak bakan Gala birdenbire ABD 16. Başkanı Abraham Lincoln’a dönüşmüştü. Şaşkına dönen bizleri bilgilendirmeye devam eden rehber, bir dahi olan Dali’nin bilgisayardan önce piksel sistemini bulduğunu ve birçok resmini bu yöntemle yaptığını söyledi.
Bu resimler yüksek tavanlı müze binasının tavanından zeminine kadar iniyordu. Her bir resmin başında kulaklıklı güvenlik görevlileri vardı. Bu resmin aynısının onda bir küçülmüş bir kopyasının İstanbul’daki Dali Müzesi’nde karşıma çıkıp beni şaşırtmasını, röprodüksiyonunun bile etkileyeceğini asla bilemezdim. Müze çıkışındaki üzerinde meşhur kadranı eriyen saatin bulundu düğüm edilmiş oturma bankı ise müzegezerleri şaşkına çeviriyordu. Müze çıkışındaki hediye eşya satan mağaza, İstanbul’daki hediyelik eşya dükkanının aksine hayli kalabalıktı. Böylece, mağazanın elde ettiği gelir hem sanatın gelişmesi için müzeye geri dönüyor, hem de mağaza para kazanıyor.

Yorum yazın