6 Şubat’tan itibaren yaşanan ve 11 ilde yıkıma neden olan depremler, Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu’nun (UNFPA) raporuna göre toplam 15.8 milyon kişiyi direkt olarak etkiledi. Bu sayının yaklaşık yarısı kadınlar ve çocuklardan oluşuyor. UNFPA’nın raporuna göre bölgede üreme çağındaki kadın sayısı tahmini olarak 4.1 milyon, hamile kadın sayısı ise 226 bin. Afet sonrası ilerleyen süreçte temel ihtiyaçlara erişim, barınma için alternatif alanlara ulaşabilmek ve sağlık hizmetlerinden yararlanabilmek bölgedeki milyonlarca kadının başlıca talep ve ihtiyaçları arasında geliyor.
Depremin etkilediği illerde ilk günden bu yana temel ihtiyaçlara erişim fazlasıyla kısıtlı. Temel gıdadan temiz suya, hijyen ve temizlik ürünlerinden soğuk hava şartlarında mont ve battaniye gibi ihtiyaçlara erişmek ilk günden bu yana zorlayıcı olmaya devam ediyor. Özellikle de bölgedeki kadınlar için hijyenik ped, temiz iç çamaşırı gibi ihtiyaçlara ve temiz su, duş ve tuvalet alanlarına ulaşabilmek ciddi bir sorun.
Temel ihtiyaçlara erişim sınırlı
Depremi Malatya’da ailesiyle beraber yaşayan 20 yaşındaki E.P., ilk depremin yaşandığı 6 Şubat’tan itibaren ailesiyle birarada olmasına rağmen sürecin pek çok açıdan zor olduğunu anlatıyor. “Evimiz yıkılmadı ama yıkılacak mı ne durumda psikolojisi bizi mahvetti, evimizi görebiliyorduk ama içeri giremiyorduk.” diyen E.P. ailesiyle birlikte ilk 3 gün arabalarında ve ardından bir spor salonunda kaldı. Spor salonunda kaldıkları süre boyunca temel gıdaya ve hatta temiz suya bile erişimlerinin çok kısıtlı olduğunu ve bu yüzden iki defa evlerine girmek zorunda kaldıklarını ve ilk etapta bulabildikleri temel ihtiyaçları evlerinden getirdiklerini vurguluyor:
“Spor salonunda ve arabada kaldığımız o 3 gün boyunca bize hiçbir şekilde yardım gelmedi. Bırakın temel sağlık ihtiyaçlarını suları bile zor bulduk. Annem o sırada regldi, teyzem ve iki kuzenim de aynı durumdaydı. Ben eve girip annem için hijyenik ped ve ağrı kesici aldım.”
E.P., spor salonunda sadece bir tuvalet olduğunu ve hem suların çok kısıtlı aktığını hem de temizlik şartlarının çok kötü olduğunu söyleyerek temel hijyen gereksinimlerinden yoksun kaldıklarını belirtiyor. Spor salonunda kaldıkları süre boyunca imkansızlıklar içinde kendi ihtiyaçlarını karşılamak için yine kendilerinin uğraştığını ve uzun bir süre bölgeye hiçbir yardımın ulaşmadığını da aktarıyor.
7.7 büyüklüğündeki ilk depremin merkez noktası Kahramanmaraş’ta deprem sonrasında HDP ile gönüllü olarak çalışan Aysu Demir de benzer imkansızlıkların altını çiziyor:
“Kadınların temel ihtiyaçları diğer temel ihtiyaçlara göre daha zor karşılanıyor. Bölgedeki kadınların ped istemekten çekindikleri anlarla karşılaştık. Gönüllüler olarak durumu yadırgamadan onlar için rahat, güvenli ortam yaratmaya çalıştık. Sonraki günlerde bu tür çekincelerin azaldığını ve bulunduğum HDP çadırında taleplerin karşılandığını gözlemledik.”
‘Kadınlar ihtiyaçlarını fısıldayarak ifade ediyorlar’
20 Şubat’ta yaşanan 6.4 büyüklüğündeki depremin merkezi Hatay’da TİP ile birlikte faaliyet gösteren bir diğer gönüllü Ceren Berk ise kadınların taleplerini ve ihtiyaçlarını dile getirirken duydukları çekincelere ve potansiyel sağlık risklerine dikkat çekiyor. Berk, sınırlı ürün ve yardımların köydeki ve şehir merkezindeki kadınlar için asla yeterli olmadığını belirtirken kadınların duyduğu sıkıntıların altını çiziyor:
“Kadınlar ihtiyaçlarını dile getirmekte çok sorun yaşıyorlar. Regl olan genç kadınlar, hamile kadınlar, iç çamaşırı ihtiyacı olan kadınlar fısıldayarak sadece kadınlara ifade ediyorlar ancak bazen kadınlara ifade etmek bile onlar için kaygı verici olabiliyor. Sorunlar var elbette, kadınlar çeşitli hastalık ve rahatsızlıklarla karşı karşıya kalıyorlar. çoğu hijyen ve ilaç yetersizliğinden kaynaklanıyor. Bazen başlarına gelen rahatsızlığı bile adlandırmada güçlük çekiyorlar, ne yaşadıklarını anlayamıyorlar.”
Yardım kuruluşu Oxfam’ın Toplumsal Cinsiyet ve Afet Risk Azaltma Rehberi‘nde yer alan toplumsal cinsiyet açısından ayrıştırılmış afet etkilerine göre, afet durumlarında kadınların üreme sağlığı ile ilgili özel ihtiyaçları olabiliyor. Bu durumlarda, bu ihtiyaçlara dair hamilelik, menstrüasyon, doğum, emzirme veya korunma gibi destek hizmetlerine erişim çökmüş olabiliyor.. Özellikle de suyla ilgili afetlerde ve afet sonrası kıtlık durumlarında kadınlar ve kız çocukları vajinal enfeksiyonlara karşı duyarlı konumda olabiliyorlar.
Güvenlik sorunu
Bölgede depremzedeler ve gönüllüler açısından dayanışmanın ve yardımlaşmanın hep ön planda olması vurgulansa da güvenlk kadınlar için hâlâ süregelen sorunlardan biri. Tanımadıkları insanlarla toplu şekilde aynı alanları paylaşmak ve ortak alanlarda yaşamak zorunda kalmak, erkek sayısının ağırlıkta olduğu alanlarda yeterince güvende hissedememek, bazen eşarp bazense sütyen gibi ürünlere ihtiyaç duyulması fakat toplumsal baskıların etkisiyle bu talepleri dile getirmekte çekince duymak gibi durumlar kadınların kendilerini güvensiz hissetmelerine sebep oluyor.
Ceren Berk, durumu şu şekilde özetliyor: “Kadınlar en temel ihtiyaçları karşılanmadığı için elbette güvende hissedemiyorlar. Bunun yanı sıra sokakların başı boşluğu, kaldıkları yerlerin savunmasızlığı gibi pek çok tehlikeli etkenle karşı karşıyalar.”
Oxfam’ın rehberine göre afet sonrasında kadınların güvenlikleri konusunda da çeşitli riskler mevcut. Özellikle de deprem gibi afetlerin ardından yaşanan konut kayıpları ve barınma sorunu, kadınları ve kız çocuklarını güvenli olamayabilecekleri barınaklarda, toplu alanlarda veya akraba/komşularla birlikte yaşamak zorunda bırakabiliyor. Bunun yanı sıra afet sonrası bölgeye doğru yaşanan insan akışı ve kontrolsüzlük kadınlar ve çocukları güvensiz koşullarda insan kaçakçılığı, ev içi ve cinsel şiddetin hedefi haline getirebiliyor.
‘Kadın kadının yurdu oldu.’
Bölgede kadınlar açısından yaşanan temel ihtiyaçlara erişim krizleri, güvenlik sorunları ve süregelen toplumsal baskılar ve ataerkil düzenin hala hissediliyor oluşu gibi problemlere rağmen dayanışma ve biraradalık hem gönüllüler hem de bölgedeki halk için umut verici bir anlam taşıyor.
E.P., spor salonunda kaldıkları süre boyunca çocukları olan kadınların bir arada ve birbirleri ile yardımlaşarak bebek bezi aradıkları, yardımlar ulaşmadığı için beraber hareket ederek kendi imkanlarıyla çocuklarının ihtiyaçlarını bulmaya çabaladıklarını tecrübelerine dayanarak anlatıyor.
Aysu Demir ise Kahramanmaraş’taki tecrübesini anlatırken kadınların birbiri ile olan dayanışmalarının ve birlikteliklerinin önemini vurguluyor:
“Kadınların güvenli alanı kadınlar oldu. Bulunduğumuz her ortamda birbirimizi koruyarak, dinleyerek güvenli alan oluşturduk.”
Gerek temel ihtiyaçların temin edilmesi ve ulaştırılması, gerek çekinceler kaygılar ve korkuların hissedildiği anlarda kadınların birlikte hareket ettiklerini, özsavunmanın bilince olduklarını ve birbirlerini desteklediklerini belirten Demir “Kadın kadının yurdu oldu.” diyor.
Bu süreçte kadınlar için önemi sıklıkla vurgulanan temel ihtiyaçlar ve hijyen ürünleri, sağlık hizmetleri ve temizlik imkanlarının yanı sıra deprem bölgesindeki kadınlar için kadın gönüllülerin varlığı da yarattığı güven ve dayanışma atmosferi ile birincil önem taşıyan meselelerden biri haline geliyor.