Gündem Politika Uluslararası politika

Fransa’da asıl mesele emeklilik yaşı mı?

Yazan: İlayda Doğan
Fotoğraf: Cemre Koçer, Marsilya

Fransa’da emeklilik yaşının 62’den 64’e yükseltilmesi, özellikle de kararın mecliste oylama yapılmadan kabul edilmesine halk tepki gösteriyor.

Fransa’da emeklilik hakkına dair değişiklikler Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un uzun süredir ajandasındayken, emeklilik yaşının 62’den 64’e çıkarılmasını içeren yasa Mart ayında yürürlüğe girdi. Karara dair ülke genelinde 16 Mart’tan beri toplamda bir milyondan fazla insanın katıldığı çeşitli protestolar düzenleniyor. Protestoların nedeni yalnızca emeklilik yaşının yükseltilmesi mi, yoksa kararın alınış şekli mi?

Başkent Paris de dahil olmak üzere Marsilya, Toulouse, Lyon, Lille, Bordeaux, Nancy, Mulhouse ve Strasbourg gibi birçok şehirde devam eden protestolarda Fransız halkı, emeklilik yaşının yükseltilmesini “mezarda emeklilik” politikası şeklinde ifade ederek tepki gösteriyor. Protestolarda halk, çöp konteynerlerinden barikatlar yaparak ateşe veriyor. Eylemciler Bordeaux kentinde belediye binasını ateşe verirken polisin ise protestoculara karşı göz yaşartıcı gaz ve tazyikli su ile sert müdahalelerde bulunduğu görülüyor.

Protestolarda “Emeklilik yasası ve polis şiddetine hayır”, “İnsanca yaşanabilecek ücret ve çalışma koşulları”, “49.3’e hayır!”, “Otoritarizm mi, yoksa demokrasi mi?” ve “Macron istifa!”  sloganları sıklıkla dile getirildi. Sadece işçi sınıfıyla sınırlı kalmayan protestolarda üniversite ve hatta lise öğrencilerinin de aktif şekilde yer aldığı görülüyor.

The Guardian’a konuşan Nanterre Üniversitesi öğrencisi genç Fransız Victor Mendez, eylemlerin ve özellikle de eylemlere öğrencilerinin katılımının önemini şu şekilde aktarıyor:

“Her zaman hükümetin karşısında sosyal haklarımızı ancak sokaklara çıkarak güvence altına alabileceğimizi düşündük. Bir öğrenci grevini genel bir grevle birleştirerek, Mayıs 1968’den de daha ilerisine gidebiliriz. Bu hükümet zenginlerin, patron sınıfının, milyonerlerin hükümetidir, bu kadar basit.”

Sciences Po Paris’te uluslararası ilişkiler öğrencisi Burak Siperli, sendikaların grev çağrılarıyla paralel olarak üniversitelerde de hem öğrencilerin hem de akademisyenlerin grevlere ve eylemlere katılım sağladığını belirtiyor. Üniversite kadrolarının grevlere katılımıyla birlikte okulların da bloke olduğunu aktaran Siperli, “Fransa’nın belli yerlerinde öyle blokajlar koyuluyor ki okullar 2-3 ay belki 8 ay kapalı kalmak zorunda kalıyor.” diyor. Siperli, Sciences Po’da da öğrencilerin okul kapılarına çöp konteynerleri yığarak barikat oluşturduklarını ve okula girişi engellediklerini söylüyor.

Eylemliliklerin başladığı 16 Mart’tan bu yana binden fazla kişi gözaltına alındı. Reuters, Fransa’daki protestoların son yılların en ağır sokak şiddetini içerdiği belirterek Macron’un yaşanan kriz karşısında baskı altında olduğunu bildiriyor.

Emeklilik yaşının yükseltilmesine dair yasaya karşı protestoların yanı sıra çeşitli iş kollarında grevlere de gidildi. Özellikle de sosyal medyada fazlasıyla yankı yapan temizlik işçilerinin grevi, Paris’in yarısında 7 bin tondan fazla atığın birikmesine neden oldu. Fakat Fransa’nın en büyük işçi kuruluşlarından CGT’nin (Genel İş Konfederasyonu) Paris’te çöp toplama işçilerinin grevine ara verileceğini açıklamasının ardından grevlerin bu ayağı sonlandırıldı ve sokaklar temizlendi.

Bunun yanısıra ulaşım, eğitim, sanayi ve kamu gibi çeşitli sektörlerde de grevler sürüyor. Hükümet, kamu hizmetinde çalışan yaklaşık her dört memurdan birinin grevde olduğunu tespit etti.  Grevler sebebiyle Paris Charles de Gaulle Havalimanı’ndaki uçuşların beşte biri, Paris Orly Havalimanı’ndaki uçuşların ise yaklaşık üçte biri iptal edildi. Yüksek hızlı trenlerin ve bölgesel trenlerin çoğu iptal edildi. Birçok şehirde toplu taşıma hizmetleri kesintiye uğradı. Paris’te Eyfel Kulesi ve başkentin batısında yer alan Versailles Sarayı kapatıldı. Eğitim Bakanlığına göre, öğretmenlerin yaklaşık üçte biri ülke çapında greve gitti. Petrol rafinelerindeki grev sebebiyle de ülke genelinde yakıt sıkıntısı yaşanıyor. Ülkede çeşitli sektörlerdeki grevler ve sokaklardaki protestolar hala devam ediyor.

Paris Sciences Po Üniversitesi kapısında öğrenciler grevlere destek olmak için barikat kuruyor.
Fotoğraf: Burak Siperli/Paris

Demokrasinin sınırında 49:3

Fransa Başbakanı Elisabeth Borne, emeklinin yaşının 2 yaş yükseltilmesini kapsayan emeklilik reformu yasa tasarısının anayasanın 49’uncu maddesinin 3’üncü fıkrasına dayanarak meclis oylamasına tabi tutulmadan onaylanmasını sağladı.

Olağan şartlarda söz konusu yasa tasarısının senatoda kabul edildikten sonra parlamentonun alt kanadı olan ulusal mecliste oylanması gerekirdi. Fakat yapılması gereken oylamaya dakikalar kala Başbakan Borne, 49.’cu maddenin 3.’cü fıkrasında bulunan özel yetkilere dayanarak iktidar adına milletvekillerini devre dışı bırakma gücünü kullandı.

Merkezi bir siyaset anlayışı yürüten Macron’un bu yasa tasarısını geçirmek için ilgili özel maddeye başvurmasının temel sebebi parlamentoda kendisinden yana yeterli bir desteğe ve güce sahip olmaması. Haziran’daki seçimlerle birlikte aşırı ve sağ ve aşırı sol partilerin parlamentodaki gücü ve sayısı büyük ölçüde artmıştı. Bu noktada Macron, ajandasına destek sağlayabilecek bir çoğunluğunu oluşturamayacağı için demokratik süreçleri atlayarak yasayı değiştirme yoluna gitti.

Muhalefetin yoğun baskıları üzerine karara dair mecliste gerçekleştirilen güven oylamasını ise Fransız hükümeti az farkla kazandı.

Macron, ülke genelindeki protestolar hala devam ederken emeklilik reformu hakkında “Bu reform lüks değil, mecburiyet.” açıklamasını yaptı. Muhalif ve sosyalist “Boyun Eğmeyen Fransa (La France Insoumise)” partisinden Jean-Luc Mélenchon ise protestoların sonlanması ve sükunete dönülebilmesi için “Çok basit bir yol var, bu da yasayı geri çekmek” diyor.

Mezarda emekliliğe karşı mücadele

Fransa’da emeklilik, “nesiller arası dayanışma” olarak tanımlanıyor ve büyük bir toplumsal öneme sahip. Fransa’da pek çok Avrupa ülkesine kıyasla en düşük emeklilik yaşlarından biri uygulanıyor. Ülkedeki genel kabul, adil emekliliğin sağlıklı bir toplumun vazgeçilmezi olduğu yönünde.

Ülkede emekçilerin karşılaştığı ağır yaşam koşulları, enflasyon ve yoksulluğun artışı gibi sorunların yanısıra emeklilik reformunun da kabul edilmesi, üstelik oylama yapılmadan ve demokratik yollardan kaçınılarak kabul ettirilmesi, uzun zamandır görülmemiş şekilde sendikaların ortak bir tutumla ortak mücadele sürdürmelerine sebep oldu.

CGT Genel Başkanı Philippe Martinez, yasanın adaletsizliğini vurgulamak üzere “Fransız sendikalarının hepsinin bir konuda hemfikir olması ender bir durumdur. Bu da konunun ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor” diyor. Kamuoyu yoklamalarına göre de halkın üçte ikisi emeklilik reformunu onaylamıyor ve protestoları destekliyor.

Fransız halkı için eylemsellik, tarihsel bir gelenek.

Fransız halkı için aslında protesto ve grevler, uzun yıllardır alışık oldukları pratikler arasında ve Fransız kültürüne de derinden yerleşmiş durumda.

Orta Çağ’dan beri Avrupa toplumlarındaki yaygın bir pratiklerinden biri, yerel topluluklarda ahlaki suçlarla itham edilen insanları evlerinin önünde alaycı şarkılarla eleştirerek, tencere ve tavalara vurarak alenen aşağıladıkları “charivari” adlı halk ritüelleriydi. Fransa’da charivari, genellikle politikacıların ve yetkililerin evleri hedef alınarak zamanla giderek daha politik bir hale geldi.

Fransız toplumu içerisinde eylemsellik geleneğinin tarihi ve kültürel bir yerleşikliği olduğunu 1871 Paris Komünü veya 1968 kuşağı gibi tarihsel örneklerle de anlamak mümkün.

Günümüzde ise Fransa’da halkın sıklıkla protesto ve grev yollarına başvuruyor olması, bazen çeşitli başka toplumların yaşam standartlarına kıyasla Fransız halkının çok daha iyi durumda olduğu görüldüğünden anlamlandırılamayabiliyor, hatta gereksiz bulunabiliyor. Fakat bu noktada Fransa’da herhangi bir konuda hayat şartlarının daha iyi olmasını sağlayan tüm kazanımların tarih boyunca kolektif hareketler ve eylemlilikler sayesinde elde edildiğini korunduğunu da unutmamak gerekiyor.

Yorum yazın