Genel

Eski Sabah’çıların itiraf edilmemiş gazetecilik günahları (2)

Yazan: HaberVs

Alper Görmüşagormus@medyakronik.comDün başlattığımız mini dizinin sunuşunda şöyle demiştim:“Yuvadan kopup ‘bağımsız’ bir gazete kuran eski Sabah’çılar yeni Sabah’çılara öfkeli… Vatan’cıların ‘İktidarın gazetesi oldunuz’ eleştirilerini cevaplamak Sabah’a düşer, onlar da bunu yapıyor zaten. Ben bu yazıyı, ‘iktidar gazeteciliği’nde bu kadronun eline hiç kimsenin su dökemeyeceğini hatırlatmak ve geçmişten birkaç örnekle bu iddiamı temellendirmek için kaleme aldım.”Bugün sırada […]

Alper Görmüş
agormus@medyakronik.com

Dün başlattığımız mini dizinin sunuşunda şöyle demiştim:
“Yuvadan kopup ‘bağımsız’ bir gazete kuran eski Sabah’çılar yeni Sabah’çılara öfkeli… Vatan’cıların ‘İktidarın gazetesi oldunuz’ eleştirilerini cevaplamak Sabah’a düşer, onlar da bunu yapıyor zaten. Ben bu yazıyı, ‘iktidar gazeteciliği’nde bu kadronun eline hiç kimsenin su dökemeyeceğini hatırlatmak ve geçmişten birkaç örnekle bu iddiamı temellendirmek için kaleme aldım.”
Bugün sırada 2000 yılındaki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde “ekip”in yürüttüğü gazetecilik var. Dün olduğu gibi bugünkü hatırlatma da eski Medyakronik üzerinden olacak. Ama izninizle ben biraz arka plan bilgisi vereyim ki, üzerinden sekiz yıl geçmiş metni daha iyi anlayabilesiniz…

Üçlü koalisyon ve “baba”

2000 yılının başlarında Türkiye’nin ana gündem maddesi yeni cumhurbaşkanının seçimiydi. Eski cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in 5 yıllık süresi dolmuştu ve yeniden seçilmesi yasal olarak mümkün değildi. Fakat üçlü koalisyon’un (Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan partisi) liderleri (Bülent Ecevit-Devlet Bahçeli-Mesut Yılmaz) aralarında anlaşarak Demirel’in süresini uzatmaya karar verdiler. “5+5” diye formüle edilen yeni bir yasa maddesi hazırlayarak TBMM’ye sundular. Böylece, bir dönem cumhurbaşkanlığı yapmış olan bir kişi beş yıllığına yeniden seçilebilecekti.
Önerge, iktidar milletvekilleri arasında dahi memnuniyetsizlik yarattı. Çünkü Süleyman Demirel’in adı dönemin batık bankacılığı ve kamu kaynaklarının yağma edilmesi siyasetiyle birlikte anılıyordu. Fakat bu, dönemin büyük medyasının umurunda bile değildi. Zamanın üç büyük gazetesi (Hürriyet, Sabah, Milliyet) militan bir “Demirel gazeteciliği” yapıyorlardı. O kadar ki, sonradan ortaya çıkacağı gibi, Demirel’in, yeğeni batık bankacı Murat Demirel için Azerbaycan Devlet Başkanı’na gönderdiği iş takibi mektubu bu gazetelere gittiği halde, “5+5” oylamasına zarar verir gerekçesiyle yayımlanmamıştı. (Bir gün bu “insaf artık” dedirten oto sansürü daha geniş biçimde ele alırız.)
Konumuz eski Sabah… O nedene bugünlük Hürriyet ve Milliyet’i bir kenara bırakıp sadece Sabah üzerinde yoğunlaşalım. Eski Medyakronik’e teşekkürle, buyurun Mart-Nisan 2000’inin Sabah’ına…

“Baba garantiledi…”, “Baba banko”, “Babadan sonra kaos…”

1 Mart’ta gazete, “Demirel garantiledi,” diyor. (…) 12 Mart’ta MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “memleketin daha önemli sorunları var, cumhurbaşkanlığı seçiminin gündemde tutulması bunları geride bırakıyor” yollu sözler ediyor. Sabah da işin bir an önce halledilmesinden yana. Bu nedenle, 14 Mart günü, “Erbakan’ın en yakını” diye nitelediği Şevket Kazan’a dayanarak atıyor başlığı: “Baba banko”. Kazan, “5+5 geçer, Demirel yeniden seçilir,” demiş. “Bir gelişme olacak, 5+5 çözülecek.”
17 Mart’ta gazetemiz, “5+5 Meclis’ten geçtiği takdirde DSP Demirel’i aday gösteren önerge için hemen imza toplayacak,” diye bildiriyor, “Baba’nın imzası DSP’den” başlığıyla.
19 Mart’ta, özellikle bu yaptığımız döküm-derlemenin amacı düşünüldüğünde hayli anlamlı görünen bir haber var Sabah’ta: “Demirel: Ananıza-babanıza sahip çıkın”. Demirel, Yaşlılar Haftası dolayısıyla konuşmuş. Ama sanki bütün evlatlarına mesaj yolluyor…
20 Mart’ta, ANAP lideri Mesut Yılmaz’ın, Demirel’li formül gerçekleşmese bile cumhurbaşkanlığına adaylığını koymayacağını öğreniyoruz. Yılmaz, hükümetin Demirel dayatmasının gerisinde yatan kaygıyı da açıklıyor: “Bir sıkıntıya mahal vermemek”.
21 Mart tarihli gazetede “Baba’dan ince mesajlar” var: “Siyasette öfke devri bitmiştir, akıl izan devri başlamıştır… Herhalde senelerce hizmet edenlerin takdir edilecek özellikleri vardır… Eğer ülkeye hizmet edilmiyorsa onu çıkartmak lazımdır… Bazı şeylerin takdiri zamanında yapılmalı…”
24 Mart’ta Sabah, üç profesöre sormuş: 5+5 gerçekleşirse Demirel aday olabilir mi? Biri “olamaz” diyor, biri “olabilir”, biri de “tartışılabilir”. Yani “banko” ve “garanti” olan bir durumun olup olamayacağı soruşturuluyor. Tuhaf ama…
Anlaşılan Mesut Yılmaz’ı bütün bu “olabilir-olamaz” tartışmaları ilgilendirmiyor ki, o açık açık, “Oyum Demirel’e” diye konuşuyor, Sabah’ta bunu alıp büyütüyor. “Demirel yeniden seçilir mi?” sorusunu da şöyle cevaplıyor Yılmaz: “Süleyman Bey’in karşısına güçlü aday çıkmaz. Seçilir.”
Ancak yine de huzurlu değiliz. 28 Mart’ta gazetemiz, “5+5 maratonu” başlığıyla, “gözlerin partilerdeki firelere dikildiğine” dikkat çekiyor. Konuşurken rahat gözüken genel başkanlar, oy hesabı yaparken pek o kadar rahat değiller anlaşılan. Sabah, ANAP, DYP ve FP’nin verebileceği fireler üzerinde duruyor.

“Aile”nin “en uzun gün” faaliyeti

29 Mart, Sabah’a göre “en uzun gün”. 2. Dünya Savaşı’nın kaderini belirlediği kabul edilen Normandiya Çıkarması’nın yapıldığı güne yakıştırılan bu sıfatla anılmayı hak ediyor, Baba’nın kaderinin belirleneceği gün. Dolayısıyla, Süleyman Demirel’in akrabalarının ve “aileye yakın işadamları”nın, “kader oylaması” öncesinde ANAP, DYP, MHP ve FP’lileri “ikna turuna” çıkmış olmasını yadırgamıyoruz. (Bu arada: Demirel’in meşhur “aile fotoğrafı”nın da sözü geçiyor. Baba için ikna turlarına çıkanlar arasında sayılanlar şunlar: kardeşi Şevket Demirel, kayınbiraderi Ali Şener, işadamları Cavit Çağlar –evet, o!-, Kâmuran Çörtük, Ceylan ailesi, Emin Hattat ve siyasî danışmanları Vefa Tanır, Ekrem Ceyhun, ANAP’lı Yaşar Topçu –evet, Cavit Çağlar’ı cezaevinde ziyaret eden.) Ancak Yaşar Topçu’nun sözlerinden, oylamanın “sıkıntılı göründüğünü” öğreniyoruz.
Nitekim, Bülent Ecevit’in “Durum tatsız ama umut var” sözlerinin de yeraldığı “Düşüneceğim” başlıklı habere göre de “ortalık bulanık”.
İşte bu yüzden, Sabah soruyor: “Demirel çekilecek mi?”
Bütün bu sıkıntının sebebi, Anayasa değişiklik paketi için kabul oylarının beklenin altında çıkması. Bu alarm sinyali, gazetenin bize daha önce “garanti” ve “banko” olduğunu bildirdiği durum hakkında koalisyon ortaklarının “karamsarlığa” düşmesine yolaçmış. Şimdi dört ihtimal var, gazetemize göre: Paket geri çekilir, Demirel rest çeker, Ecevit rest çeker ya da FP’nin istediği değişiklikler yapılır, paket öyle gelir.

Baba ve sihirli formül

Gazetemizin derin bir endişeye düşmesine yolaçan süreç işte böyle. 31 Mart’ta Sabah uyarıyor: “Fatura çok ağır olur”. Çünkü: “Çankaya krizi daha ilk günde borsayı vurdu, faiz yükseldi istikrar bozuluyor kaygısı başladı”. Bu manşetin altındaki başlıklı küçük spotları olduğu gibi aktaralım: “Demirel’in önemi – 5+5 paketini zora sokan gelişmeler hem içte, hem de dışta ciddi tedirginliğe yol açtı. Demirel’in hükümetin dördüncü ortağı gibi çalıştığını, birçok krizin çözülmesinde anahtar rolü oynadığını hatırlatanlar, şimdi hükümette doğacak sıkıntı sonucu Türkiye’nin yıllar sonra yakaladığı sihirli formülü kaybetmesinden korkuyor. / Korkular başladı – Zaten daha ilk günde piyasaları etkileyen bu korkular şöyle sıralanıyor: Siyasi istikrar kaybolacak. Ekonomik program zora girecek. Özelleştirme aksayacak. Dış ilişkiler olumsuz etkilenecek. AB’ye uyum süreci kesintiye uğrayacak. Terörle ve mafyayla mücadele aksayacak.”
Sabah, Baba’nın yeniden seçilememesi halinde olacakları sıralarken birinci sayfasında yine de bütün tehlikeleri birdenbire karşımıza dikmeyip bizi esirgiyor. Çünkü içerideki habere göre, ayrıca şunlar oldu veya olabilir: “Uzlaşma havası dağıldı, uyumlu hükümet hayal olabilir, yasalar tehlikede, hızlı ve uyumlu meclise veda…”
Ama gazetemiz moralimizi bozup bizi ortada bırakacak değil. Aynı gün, Başbakan Ecevit’in Hindistan’a giderken telefonla görüştüğü Baba’nın durumu hakkında duyabileceğimiz endişeleri dağıtıyor: “Demirel’in morali iyi”.

Tarihi küçülme

1 Nisan’da Sabah, “tarihî küçülme” başlıklı bir haber hazırlıyor; rakamlarla, tablolarla bezeyerek. Amaç şunu göstermek: “1999’daki siyasî istikrarsızlığın bedeli ağır oldu. Türkiye kalkınacağına yüzde 6.4 oranında fakirleşti.” O günlerde resmî düzeyde baş tacı edilen kavram, hatırlarsınız, “istikrar”dı. Sabah da Demirel’in yeniden seçilmesi ile istikrarı özdeşleme politikasına verilere dayanan, “rakamsal” malzeme sağlıyor. “1999 yılında dibe vuran Türkiye, istikrarlı hükümet ile yeniden ayağa kalktı. 2000 yılı canlanmanın başlangıcı oldu. Şimdi ise 5+5’le gelen siyasî çalkantı herkesi korkutuyor. Çünkü bu kez fatura çok daha ağır olabilir,” diyor. Bütün bunları sunarken seçtiği başlık: “Liderlere ders olsun”.

“Batı” da öyle diyo!..

Ama 2 Nisan tarihli Sabah’ın asıl numarası şu haber: “Batı: 5+5 çıkmazsa hükümet çöker”. Gazetenin “Batılı diplomatlar”a dayandırdığı imalat-haberine göre, oylama sonucu, “Batılı diplomatik çevrelerde siyasî kriz endişesine yolaçmış”. Sözkonusu diplomatlardan biri, yine de “Demirel’in yeniden seçileceğine” ve cumhurbaşkanlığı seçimi tartışmaları yüzünden “kesintiye uğrayan reform programının devam edeceğine” inandıklarını belirtmiş.
Sabah’a, “Batı” gibi hikmeti hepimizce mâlûm bir özneye dayanarak bu haberi yapma şansını veren “diplomatik çevreler”in güvenilirliği ve kapasitesi ne yazık ki çok şüpheli. Bakın, “Batılı diplomatik çevrelerde yeni cumhurbaşkanının taşıması gereken nitelikler konusundaki tartışmaların ana hatları” nasılmış, Sabah’a göre: “Anayasa cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanımıyor. Dolayısıyla cumhurbaşkanının kişisel ağırlığı önem kazanıyor. / Özal’la başlayan ve Demirel’le yükselen çizgide, Türk Cumhurbaşkanı’nın ağırlığı, Türkiye dışında gösterebildiği ağırlıkla ölçülüyor. / Dolayısıyla, Türk Cumhurbaşkanı’nın en az bir uluslararası dile hakim olması ve uluslararası tecrübesinin olması bekleniyor.”
Ne hoş… Biz devam edelim. Ama 3 Nisan’daki sürprize geçmeden, 2 Nisan’ın Sabah’ından bir haber başlığı-spotu daha aktaralım: “’Tartışılan ben değilim’ – Cumhurbaşkanı Demirel, Anayasa değişiklikleri tartışmasının dışında kalma konusundaki tutumunu sürdürüyor.”

Yeme de yanında yat…

Ve 3 Nisan. İşte başlık: “Sürpriz formül”. Gazetemiz, “Ankara kulislerine dün gece 5+5 krizini aşacak formül bulunduğu bombasının düştüğünü” bildiriyor bize. “Başbakan yardımcısı Özkan” doğrulamış bunu! Özkan dün gece Hindistan’dan dönen Ecevit’e sunmuş. Zaten sürpriz formül Özkan’ın mekik diplomasisi sonucu oluşmuş.
Bu tam bir “yeme de yanında yat” haberi. Koalisyon ortakları “iki adım sonrası” için formül bulmuşlar, bugün liderler zirvesi yapıp masaya yatıracaklarmış –bir Hüsamettin Özkan eseri olduğunu anladığımız- formülü. Zira Hüsam Bey, Bahçeli ve Yılmaz’la telefonla görüşmüş, “Ne yaparsak bunu aşabiliriz?” diye sormuş. Bu anlamlı soruyla yola çıkılınca formül de bulunmuş tabiî.
Ancak, Sabah’a “formülü buldum” diyen Hüsam Bey formülün ne olduğunu açıklamadığı için, gazete, “kulislerde şunlar görüşülüyor” diyerek beş alternatif sıralıyor. Onlara hiç girmeyelim, bize zahmet size eziyet olmasın.
Onun yerine, Sabah’ta aynı gün yer alan, “Ya biterse sonra ne olur?” başlıklı yazıya göz atalım. Burada ileri sürülüyor ki, birtakım “vekiller” biraraya gelmiş ve ikinci tur oylamadan da sonuç çıkmazsa Ecevit’in “beş dakika sonra” istifa edeceği”nde, DSP-MHP hükümeti kurulacağında, Mesut Yılmaz’ın Yüce Divan’a gideceğinde falan birleşmişler. Hem siyasette hem gazetecilikte “öngörü” diye buna denir işte…
Geçtik 4 Nisan’a. Sabah gazetesi, hükümet partilerinin liderlerinin Demirel’i yeniden seçtirtmek için aldıkları “tedbir”i bildiriyor: gizli oy, açık pul yöntemi. Baba banko, Baba garanti, ama boyuna yeni tedbirler alınması gerekiyor işte…
Çünkü, 5 Nisan’da, yani Meclis’te “Demirel’in kaderinin oylanacağı” gün gazetemizin belirttiğine göre, “hava fifti-fifti”. DSP, “açık pul”dan “ileri bir adım daha” atmış, Hüsam Bey Kutan ve Çiller ile bir daha görüşmüş. Fakat, heyhat, “tüm bu çabalara rağmen siyasî çevreler durumu ‘ortada’ görüyor”.

O barajlar kralıydı…

Ve 6 Nisan. Sabah gazetesinde koskocaman bir fotoğraf. Geri planda barajımız, önde baraja (muhtemelen bulunduğu balkonumsu platformun altında toplanmış insanlara) doğru meşhur şapka sallamalı selâmını gönderen Baba. Sabah manşeti çekmiş: “Baba’ya veda”. Fotoğrafın üzerine bindirilmiş yazı, duygulara tercüman: “Güle güle barajlar kralı”.
8 Nisan’da henüz cumhurbaşkanı olan Baba, Alman cumhurbaşkanıyla beraber deprem bölgesine gidiyor. Orada bir gurbetçi pankart açmış. Pankartın üstündeki yazı, Sabah’a başlık oluyor: “Çankaya’nın değil gönlümüzün babasısın”.

“Ekip”ten “Baba”ya şok!

Sabah’ın Baba’ya bağlılık dönemini daha fazla kurcalamayalım. Bütün bu okuduklarınızın sonuna 2 Mayıs 2001 günü Sabah’ın ilk sayfasında yer alanları ekleyelim ki, aklınızda onlar kalsın. Manşet ve büyük spot: “Baba’dan kalma siyaset bitti – Oy avcılarının yem borusu kesildi. Artık politikacı ’Kim ne verirse 5 bin lira fazlası benden’ nutukları atamayacak.” Küçük spotta: “Hazine’nin dün yaptığı (görev zararlarına son verildiği yollu) açıklamayla Türkiye’de yeni bir dönem başladı. Ve Demirel modeli politikalar tarihin karanlık sayfalarına gönderildi.”
Ve bunların yanında, Demirel’in çoban kepeneği ve sopasıyla fotoğrafı, resimaltı başlığı: “Demirel’in tarihe geçen kararları”; resimaltında: “…Tütüne kim ne veriyorsa 5 bin lira fazlası benden…”

Yorum yazın