Genel

Kadınlar vardır…

Yazan: Filiz Küçük

Kadınların siyasette ne kadar temsil edildiği, pozitif ayrımcılık, kota tartışmaları kadın örgütleri ve siyasi çevrelerde sürüp giderken yerel seçimler kapıya dayandı ve adaylar bir bir açıklanmaya başladı. Bağımsız kadın örgütleri ve feministlerin bir araya gelerek oluşturdukları Seçimler İçin Feminist Kollektif Platformu da kendi adayını açıkladı: Ülfet Taylı. Beyoğlu Belediyesi başkan adayı Taylı, Mor Çatı gönüllüsü […]

Kadınların siyasette ne kadar temsil edildiği, pozitif ayrımcılık, kota tartışmaları kadın örgütleri ve siyasi çevrelerde sürüp giderken yerel seçimler kapıya dayandı ve adaylar bir bir açıklanmaya başladı. Bağımsız kadın örgütleri ve feministlerin bir araya gelerek oluşturdukları Seçimler İçin Feminist Kollektif Platformu da kendi adayını açıkladı: Ülfet Taylı. Beyoğlu Belediyesi başkan adayı Taylı, Mor Çatı gönüllüsü olarak yıllardır kadın hareketinin içinde olan bir feminist aktivist. Özellikle kadınlar için Beyoğlu’nun sorunlarını irdeleyen ve bunlara feminist bir perspektiften çözüm yolları arayan Taylı’nın seçim vaatleri de alışılmışın dışında. O, ne bir ev bir araba anahtarı, ne de mazotu 1 TL yapmayı vaat ediyor. Daha gerçekçi, daha insani, daha kadınca vaatlerle oy toplama hedefinde. Kadınların, emekçilerin, engellilerin, eşcinsellerin, etnik ve dinsel kimliği yüzünden dışlananların, sosyal, siyasi ve iş yaşamına entegre olmalarını sağlayacak önerilerle geliyor karşımıza.

Türkiye’de kadınların siyasi yaşama katılımı neden az? Siyasette aktif rol oynamalarını engelleyen unsurlar nedir?

Cumhuriyetin kuruluş yıllarında parlamentoda o yıllar için oldukça iyi sayılabilecek bir oranda temsil edildiklerini görüyoruz kadınların. Feminist tarihçiler Osmanlı kadınlarının bu konuda ciddi mücadeleler verdiklerini de ortaya koydular. Ama bu dönemde egemenlerin onlar için çizdiği sınır, ülkenin “çağdaş medeniyetler” seviyesinde olduğunu ortaya koymaları, ülkenin vitrini olmaları. Kendileri için siyaset yapamıyorlar, nitekim bir kadınlar partisi kurmalarına izin verilmiyor. Günümüzde parlamentoda yakalayabildiğimiz oran yüzde 10, yerel politikada ise başkanlık düzeyinde nerdeyse binde 6. Hala siyaset erkeklerin alanı. Kadınları katmaya dönük mekanizmalar yok denecek kadar az. DTP kota uyguladı ve bunun olumlu sonuçları kısa sürede alındı. Parlamentoya girme ihtimali yüksek olan diğer partiler uygulamıyor kotayı. Ayrıca siyaset yapma tarzı da kadınların siyasetten uzak durmalarına yol açıyor. Çocuk bakmaları gereken saatlerde toplantılar yapılıyor, çocuklarını alıp bu toplantılara gitmeleri mümkün değil. Siyasi yaşam erkek egemen. Kadınların kendilerine alan açmaları hiç kolay değil. Bir kere kadınların deneyimleri değersiz sayılıyor. Söyledikleri, yaptıkları değersizleştiriliyor. Ne yazık ki, hala asıl yerleri ev, asıl görevleri de ev işi, çocuk bakımı olarak görülüyor ve politika yaparken de, sosyal çalışmalarla ilgilenmek, bir takım organizasyonlar yapmak gibi, bunların uzantısı sayılabilecek işleri yapmaları bekleniyor. Ekonomiden ya da dış politikadan sorumlu olmalarına pek rastlanmıyor örneğin. Ya da bunu yapabilmek için erkeklerden çok daha fazla birikime sahip olmaları, kendilerini tekrar tekrar kanıtlamış olmaları gerekiyor.

Kadınlar siyasete katılım için nasıl teşvik edilmeli? Bu konuda somut önerileriniz var mı?
Kota çok önemli. Kadınlar ve erkekler siyasete eşit bir yerden başlamıyorlar ki. Erkeğin baskın olduğu bu kadar ortada iken kotanın hala uygulanmaması kadınların işlerinin ne kadar zor olduğunu, birlikte mücadele etmelerinin ne kadar önemli olduğunu, erkeklerin iktidarlarından kolay kolay vazgeçmek niyetinde olmadıklarını ortaya koyan önemli bir örnek bence. Bir de tabi kadınların siyasette olumlu modellere ihtiyacı var. Bu modellerin çoğalması başka kadınların siyasete girerken daha az tereddütlü davranmalarına yol açacak. Kota bunu da sağlar. İkincisi siyasetin şeffaf olması, mekanizmalarının açık olması ve bu mekanizmalarda kadınların katılımının öngörülmüş olması gereklidir. Örneğin, kararlar sohbet ortamlarında değil, herkese açık toplantılarda alınmalıdır. Çünkü sohbet ortamları dediğim yemek, kokteyl gibi gayri resmi ortamlara kadın katılımı zor, neredeyse imkansızdır. Açık toplantılarda karar alırken kadınların katılımı için de özel önlemler alınmalıdır, toplantı saatlerinin buna göre belirlenmesi, kadınların toplantıya nasıl geleceğinin düşünülmüş olması, çocukların bırakılabileceği yerler öngörülmesi gereklidir.

Sivil toplum kuruluşlarının kadınları siyasi katılıma teşvik etmede nasıl bir rolü olabilir?
Bu tür kuruluşlarda kadınların politik süreçleri tanımaları, kadın dayanışması oluşturabilmeleri önemli. Kadın örgütlerinin önemli bir bölümü zaten kadınların politik olarak bir özne olduklarını, kendi sözlerini söylemeleri, bunu parlamento, yerel seçimler her neyse taşımaları gerektiğini düşünüyor zaten. KADER biliyorsunuz bu alanda özel olarak çalışıyor.

Türkiye’de kadınların gösterdiği ilk feminist başkan adayı olarak nasıl bir soluk getireceğinizi düşünüyorsunuz?
Kadınların siyasette sayısal katılımını artırmak çok önemli olmakla birlikte yeterli değil. Parlamentoda feminist kadınların varlığının ne denli gerekli olduğu birçok durumda, özellikle kadınlardan yana yasal değişiklikler söz konusu olduğunda ortaya çıkıyor. Erkek egemenliğini sorgulamış olmak, uygulamaların kadınları nasıl etkileyeceğini görmek ve tabii kadın dayanışmasının önemini bilmek gerekiyor. Kadınlar ancak birlikte bir güç olabilir ve birçok şeyi değiştirebilirler. Feministler Türkiye’de de uzun yıllardır erkek egemenliğini, eşitsizlikleri sorguluyor, kadınların kurtuluş mücadelesini örgütlüyor. Seçim süreçlerinde de siyasi bir güç olarak ortaya çıkmaları öncelikle kadınları, ama tüm kesimleri de etkileyecek.

Feminist siyaset adına neler vaat ediyorsunuz?
Öncelikle kadınların katılımına açık, şeffaf bir yerel yönetim. Yerel yönetimler şirket gibi yönetiliyor ve kadınlar bu “şirkette” yönetici olamıyorlar. Takım elbiseli, bıyıklı, bıyıksız ama erkek yöneticilere alıştırılıyoruz. Buna katlanmak zorunda değiliz. Yerel yönetim organlarının tümü kadın katılımına açık olacak. Böylece gündelik hayatta karşılaştıkları, belediye ile ilgili sorunlara müdahale edebilir hale gelecek kadınlar. Beyoğlu ilçesinde yaşayan İstiklal Caddesi’ndeki sanat ya da eğlence ortamlarına istese de gidemeyen binlerce kadın var. Ulaşım, doğalgaz gibi temel hizmetler mutlaka ulaşılabilir olmalı. Kaynaklar bunun için kullanılmalı, belirli sermaye gruplarına para aktarmak, halkla ilişkiler faaliyetlerine milyonlarca lira yatırmak için değil. Belediye kendisini çok daha doğrudan yollarla anlatabilir. Zabıta kurumu semt sakinleri ile belediye arasında bir köprü olacak biçimde donatılabilir örneğin. Yeter ki katılım gerçekten istensin. Bir de bakım hizmetleri konusu çok önemli tabi. Çocuk, hasta, yaşlı bakımı, evişleri gibi işlerin kadınların sırtından alınması gerekiyor. Böylece istiyorlarsa ücretli bir işte çalışabilir, ya da kendileri için bir şeyler yapabilir hale gelir kadınlar. Bu konuda belediyenin yapacağı çok şey var. Bakımevleri, çocuk merkezleri açmak, bunları da herkes için ulaşılabilir hale getirmek. Ayrıca tabi erkek şiddeti çok yaygın, hergün birkaç kadın yaşamını yitiriyor neredeyse bu yüzden. Sığınakların vakit geçirmeden açılması çok önemli.

Feminist siyaset yaparak ve “Kadınlardan, işçilerden, Kürtlerden, eşcinsellerden, emekçilerden, etnik ve dinsel kimliği yüzünden dışlananlardan, sakatlardan yana bir yerel siyaset, ancak feminist bir yerel siyasetle birlikte yürütülebilir” diyerek seçmen kitlenizi belirlemiş oluyorsunuz. Beyoğlu’nun ne kadarı rakamsal olarak seçmen kitlenizi oluşturuyor? Nasıl bir oy beklentiniz var?

Derin sayısal analizler yapmış değiliz. Ama öncelikle tüm kadınların oyunu istiyoruz. Kadınlar bu seçimlerde kendileri için bir şey yapsınlar. Parti programlarında bir alt başlık olmayı reddetsinler. Temel hizmetlerin ulaşılabilir hale gelmesi, bakımla ilgili alınacak kreş, çocuk merkezi, yaşlı, hasta bakım merkezleri gibi önlemler aynı zamanda erkekler için tabi. Bu süreçte kendimizi olabildiğince iyi anlatıp oy isteyeceğiz.

Kadınların aleyhine işleyen kentleşme politikalarına karşılık alternatif politikalarınız nedir?
Birincisi, alternatif bütçe oluşturmak. Varolan kaynaklar erkekler için, özellikle parası olan erkeklerin daha da fazla para kazanabilmesi için kullanılıyor. Bunu değiştireceğiz. İkincisi, kentleşme politikaları içinde yaşayanları, onların ihtiyaç ve beklentilerini dikkate almıyor. Soyut bir kent hayalinden yola çıkıyor. Bu soyut kentle küresel sermayenin ticari talepleri, kentler için öngördüğü yaklaşımlar birebir ilişkili. Kentler ticari bir araç olarak birbiriyle yarıştırılıyor, kadınlara, genel olarak insanlara da değmeyen tuhaf hedefler ortaya konuyor; “Kültür başkenti olalım” gibi. Bu projeler aracılığıyla çok sayıda para kaynağının ortaya çıktığı, çıkacağı anlaşılıyor, ama bunların nereye gittiği, gideceği yine belirsiz. Onun yerine Beyoğlu’nun tüm sokaklarının her gün temizlendiği, üstelik İstiklal Caddesi’ndeki o bol gürültülü aracı da kullanmaksızın temizlendiği, kadınlar da gezebilsin diye karanlık bir köşenin bulunmadığı, kolay ulaşımın sağlandığı bir Beyoğlu hedefimiz var örneğin. Bu hedef kadınlara, insanlara çok daha değen bir hedef. “Kentsel dönüşüm” projesi de buna benziyor. Tarlabaşı’nda, Galata’da binlerce insanın yaşamını değiştirecek bu proje. Başka yerlerde yaşamak zorunda kalacaklar. Ama olaya böyle değil de yine nereye gideceği belirsiz paraların kazanılması ya da birilerine kazandırılması açısından bakılıyor.

Seçimler İçin Feminist Kollektif Platformu
Seçimler İçin Feminist Kollektif Platformu, 29 Mart yerel seçimleri öncesinde örgütlenerek, kendi adaylarını çıkarıp destekleme kararı aldı. Ülfet Taylı da zaten bu pyatformun adayı. “Yaşasın kadın dayanışması” diyerek yola çıkan ve tamamen bireysel çabalarla adayları için çalışan platformdan Hatice Telci de neden kadın adayların desteklenmesi görektiğini şöyle anlattı:

Kadınların siyasete katılım için teşvik edilmesi önemli. Bunun için toplumsal cinsiyete duyarlı, kadına pozitif ayrımcılık tanıyan devlet politikaları ve bu politikaları yaşama geçirmek üzere kurumsal yapılar oluşturulmalıdır.
Bakanlıklarda, devlet kurumlarında, kamu kuruluşlarında, yerel yönetimlerde bu politikaların uygulanmasını kolaylaştırmak ve denetlemek üzere ağırlıklı olarak kadın örgütlerinden ve STK’larından temsilcilerden oluşacak bir bağımsız “’Toplumsal Cinsiyet Eşitlik Kurulu’ oluşturulmalıdır. Kadınların eğitim ve öğreniminde fırsat eşitliğine kavuşmaları sağlanmalıdır.

Biz kadınlar, erkeklerle aynı yerlerde ama farklı biçimlerde, farklı koşullarda yaşıyoruz. Farklı koşullarda yaşadığımız için farklı ihtiyaçlarımız var. Siyaset tüm bu farklı ihtiyaçlarımıza cevap vermekle yükümlü. Biz kadınların siyasete katılımı ve karar mekanizmalarında yer almamız; bütün bu farklılıklarla birlikte çözümleri, sorunların sahipleriyle, sorunları yaşayanlarla birlikte üretmeyi ve hayata geçirmeyi sağlayacaktır. Kendi adayımızı, bizi, kendimizi temsil edecek adayı kendimizin seçmesinin yolunuaçacak böylece mevcut siyaset anlayışı değişerek, yaşamımızı etkileyen kararlara katılabilmeyi, eşitlik ve adaleti de getirecektir.

Kadınların gereksinimlerini ve bölgesel farklılıklarını gözeten maddi teşvikler ve beceri geliştirmeyi destekleyen politikalar geliştirilmeli, kadınların becerilerini ifade etmeyi engelleyen durumlara karşı caydırıcı önlemler alınmalı. Kadın istihdamı artırılmalı, çalışma yaşamında fırsat eşitliği sağlanmalı ve kadın yoksulluğu ile mücadele edilmelidir. Kamu ve özel sektor işyerlerinde işe alımlarda meslek içi eğitimler verilmeli, ücretlemede cinsiyet ayrımcılığını ve işyerinde cinsel şiddeti önlemeye yönelik kurumsal yapılar oluşturulmalı uygulanmaya konmalıdır. Kadınların seçim ve atamayla belirlenen karar organlarında eşit temsili ve katılımı sağlanmalıdır. Partiler, devletten aldıkları ödeneklerin en az yüzde 20’sini partili kadınların eşit katılımı için yapacağı çalışmalara ayırmalıdır.

Yorum yazın