Genel

‘Özel hayatın gizliliği’nden sınıfta kalan okul

Yazan: Ahmet Şık

British International School İstanbul, yabancı uyruklular ve konsolos çocukları ile yabancı ülke vatandaşlığına da sahip Türkiyelilerin çocuklarının öğrencisi olabildiği özel okullardan biri. Avrupa Birliği (AB) Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın da velileri arasında bulunduğu okul kapısından AB’nin sıkı sıkıya savunduğu “özel hayatın korunması” ilkesi giremiyor. 15 yıldan uzun bir zamandır Türkiye’de faaliyet yürüten uluslararası bir okul olan […]

British International School İstanbul, yabancı uyruklular ve konsolos çocukları ile yabancı ülke vatandaşlığına da sahip Türkiyelilerin çocuklarının öğrencisi olabildiği özel okullardan biri. Avrupa Birliği (AB) Başmüzakerecisi Egemen Bağış’ın da velileri arasında bulunduğu okul kapısından AB’nin sıkı sıkıya savunduğu “özel hayatın korunması” ilkesi giremiyor. 15 yıldan uzun bir zamandır Türkiye’de faaliyet yürüten uluslararası bir okul olan British International School İstanbul’da kütüphaneci olarak çalışan Hülya Osmanağaoğlu, okul yönetimi tarafından elektronik posta yazışmaları yasadışı elde edilerek ve bilgisayarına kayıtlı kimi yazılar gerekçe gösterilerek tazminatsız olarak işten atıldı.

Okul idaresinin yasadışı bir şekilde elde ettiği ve tazminatsız işten çıkarmaya gerekçe gösterdiği “kanıtlar” arasında, Osmanağaoğlu’nun bir arkadaşına yazdığı elektronik postada “Patron çok az zam verdi” yakınması, üyesi olduğu feminist bir grubun Novamed’li kadın işçilerle dayanışma için yaptığı basın açıklaması, tacize karşı mor iğne eylemi, toplantı notları ve feminist gruba ait yasal dergide yayımlanmış yazılar yer alıyor.

Osmanağaoğlu’nun kişisel verileri ve yazılarının rızası dışında elde edilmesi Türk Ceza Kanunu’nun haberleşmenin gizliliğini ve özel hayatın gizliliğini ihlâl ve kişisel verilerin kaydedilmesi gibi maddeleri uyarınca suç oluşturuyor. British International School yetkilileri ise konu hakkında açıklama yapmayacaklarını söyledi.

Sen misin feminist eylemlere katılan?

2007’den bu yana okulun ortaokul ve lise bölümünün kütüphanesinde çalışan Hülya Osmanağaoğlu’nun özel elektonik postalarının yasadışı bir şekilde elde edilip, önce politik görüşlerinden ötürü “polis çağırırız” diye tehdit edilerek istifaya zorlanması ve tazminatsız işten çıkarılmasının ardındaki hikâyeler ibret verici. 8 Mayıs Cuma günü öğle tatilinde okul müdürü Brian Smith’in odasına çağırılan kütüphaneci Osmanağaoğlu, okul yönetimi tarafından elektronik postalarının okunduğunu öğrendi. Smith’in kendisine elektronik postalarının içeriklerinde yer alan politik konular nedeniyle okulda sorun çıkacağını söylediğini belirten Osmanağaoğlu daha sonra yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

“Müdür Smith, yazışmaların içeriklerinde Kürt sorunu, sol ve feminizm ile ilgili konuların bulunduğunu, kimi feminist eylemleri örgütleyip bu eylemlere katıldığımı tespit ettiklerini sert biçimde söyledi. Sonra da, ‘Sen okulun bilgisayarından siyasi görüşlerinle ilgili nasıl mail gönderebilirsin? Okulu riske atıyorsun. Hem bu okulda konsolos çocukları okuyor, polis çağırırsak senin de okulun da başı derde girer. O yüzden derhal istifa et’ dedi. Ben de Türkiye’nin sorunlarını elektronik postayla yazmanın suç olmadığı gibi yasadışı hiçbir eylemin içinde yer almadığımı belirterek, yapılan tek yasadışılığın özel yazışmalarımın ve notlarımın elde edilip okunması olduğunu söyledim.”

Polise ihbar tehdidi

Osmanağaoğlu, Müdür Smith’e kişisel yazışmalarını okumaya hakları olmadığını ve istifa etmeyeceğini belirterek işten çıkarılması halinde de bu gerekçelerin yazılı olduğu bir belge vermesi gerektiğini söylemiş. Müdür, yarım saat kadar kendisini polise ihbar etmekle tehdit etmiş:

“Bana gelen maillerde çeşitli feminist tartışmalar, kadın eylemlerinin duyuruları oluyor, onları takip ediyorum. O duyuruların içinde Kürt sorunu, sosyalizm ifadeleri geçse de feminizm tartışmalarına dair duyurulardı. Ne suç unsuru olabilecek bir şey, ne de ortada bir suç vardı ve istifa kağıdını imzalamayacağımı, istiyorlarsa kendilerinin beni çıkarmaları gerektiğini söyledim. Bir süre daha tartıştık ve bana sürekli ‘polisle sorun çıkar’ diye gözdağı vermeye çalıştılar. İmzalatmaya çalıştıkları kağıtta yazılanlar suç işlediğim yönündeydi. Suç işlemediğimi, kendilerinin suç işlediğini, haklarımı bildiğimi söyledim. Bana, ‘Zaten bir yazışmanda patron hakkında arkadaşına olumsuz beyanda bulunmuşsun’ dediler. O olumsuz beyan dedikleri yazışmada, ‘Patron bana 50 lira zam verdi’ demiştim. Küfür ve hakaret etmemiştim. Ama asıl feci olanı bu derece inceden inceye bütün kişisel yazışmaları okumalarıydı.”

İtiraf gibi işten çıkarma gerekçesi

Yaklaşık 2 saat süren tartışmanın sonunda kendisine işten çıkarıldığını belirten kağıdı vermişler. Ancak çıkarılma yazısında bu kez tehdit unsuru olarak kullandıkları; Osmanağaoğlu’nun dünya görüşünü ilgilendiren ve feminist politikayla ilgili “emek sorunu” gibi kavramları suç unsuru olarak gösterdikleri bölümleri çıkartmışlar. Bunun yerine, sadece “siyasal eylem örgütlediğine” dair iddialara yer vermişler:

“Özel Sarıyer British International School Müdürünce okul bilgisayarlarının denetimi sırasında okul kütüphanesinde Kütüphane Memuresi Hülya Osmanağaoğlu’nun kullanımındaki bilgisayarda çeşitli siyasal eylem çalışmaları, yazışmaları, mesajları tespit edilmiştir. Hülya Osmanağaoğlu okulun bilgisayarını şahsi ve siyasi amaçları için kullanmıştır. Yine okul saatinde açtığı bir mailinde … adlı bir şahısa okul patronu hakkında kötüleyici beyanda bulunduğu tespit edilmiştir.”

Feminist eylemler suçmuş

Okul yönetiminin düzenlediği işten çıkarma belgesinde kendini korumaya çalışmasına rağmen, gösterdiği gerekçelerin kişisel bilgilerinin yasadışı bir şekilde elde geçirilmesinin bir itirafı olduğunu dile getiren Osmanağaoğlu elindeki belgeyle ilgili şunları söylüyor:

“Üyesi olduğum feminist mail grubundaki yazışmaları gerekçe göstererek kişisel bilgilerimi benim rızam dışında elde ettiklerini de belgelemiş oldular. Öte yandan genellikle iş saatleri dışında maillerime bakıyordum ve ayrıca okulda mail okumak yazmak yasak da değil. Hatta öğretmenler de boş derslerde çalıştığım kütüphanedeki bilgisayarlar aracılığıyla maillerine bakıyordu. Ama bunlar da işten çıkarılma gerekçem olarak sayılmış.”

Ayrımcılık iddiası

İşten tazminatsız olarak çıkartılan Osmanağaoğlu, avukatı aracılığıyla hem işe iade davası açmaya hem de özel yazışmalarının okunmasına yönelik suç duyurusunda bulunmaya hazırlanıyor. Temmuz ve haziran aylarında okulun tatile girdiğini ve çalışanların da ücretli izinli sayıldığını belirten Osmanağaoğlu, kendisinin işten çıkarılmasının planlandığı için geçen yıl haziranda yaptığı işlerin bu yıl işten çıkarılmadan üç gün önce yaptırıldığını söyledi. Okulun eğitim kadrosunun ağırlıklı olarak İngiliz, Avusturalyalı, Güney Amerikalı, Kanadalı öğretmenlerden oluştuğunu belirten Hülya Osmanağaoğlu Türkiyeli çalışanlara yönelik ayrımcılık yapıldığını öne sürerek, “Okulun yabancı çalışanlarına özel sağlık sigortası yapılırken Türkiyeli çalışanların böyle bir hakkı yok. Sigortalarımız asgari ücret üzerinden gösterilerek eksik ödeniyordu. Yabancı öğretmenlere kira yardımı yapılıyor. Ancak bu yardım, eşi Türk olan yabancı erkek öğretmenlere yapılırken eşi Türk olan yabancı kadın öğretmenlere yapılmıyor. Servis saatleri bile yabancı öğretmenlerin mesai bitimine göre ayarlandığı için bizim mesaimiz bitse de eve dönebilmek için onları beklemek zorunda kalıyoruz” diyor.

Özel hayatın gizliliğinin ihlali

Hülya Osmanağaoğlu’nun avukatı Meriç Eyüboğlu, iş hukuku açısından, yasal süre içinde işe iade davası açacaklarını, iş akdi geçerli bir nedene dayanmadığı için işe iadeyi talep edeceklerini, ardından da tazminatı ödenmediği için alacak davası açacaklarını söylüyor.

Diğer yandan, Hülya Osmanağaoğlu’nun kişisel yazışmaları ve verilerine kendisinin onayı olmaksızın müdahale edilmesi, ele geçirilmesi ve kullanılmasının Türk Ceza Kanunu’nun, “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar” kapsamında olduğunu belirten Eyüboğlu, anayasa ve uluslararası sözleşmeler tarafından korunan özgürlük alanının ihlalinin söz konusu olduğunu belirtiyor. Politik görüş, arkadaşlarla yazışma, banka hesapları gibi verilerinin tümünün özel hayatla ilgili olduğun belirten Eyüboğlu, “Bu da maddi manevi varlığa, kişiye özgü her şeye müdahale anlamına geliyor. İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin özel hayatın korunmasına ilişkin kararlarında bu hak, geniş olarak değerlendiriliyor. Bu konuda alınmış örnek kararlar var” diyor ve bu gerekçelerle savcılığa şikâyetçi olacaklarını, sonrasında da tazminat davası açacaklarını söylüyor.

Yorum yazın