Genel

Kosova’da Türkler, Türkiye’de Ermeniler, Kürtler vs…

Yazan: [email protected]

Ferda Balancar İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü ve Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğiyle 28 Mayıs Çarşamba günü Santralistanbul’da düzenlenen toplantının açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Osmanlı tarihi uzmanı Suraiya Faroqhi yaptı. Faroqhi, konuşmasında Kosovalı Arnavutların İstanbul’daki varlığının 15. Yüzyıla kadar gittiğini, ayrıca Osmanlı bürokrasisi içinde önemli görevler üstlenen pek çok Kosovalının […]

Ferda Balancar

İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü ve Fransız Anadolu Araştırmaları Enstitüsü işbirliğiyle 28 Mayıs Çarşamba günü Santralistanbul’da düzenlenen toplantının açılış konuşmasını İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyelerinden Osmanlı tarihi uzmanı Suraiya Faroqhi yaptı. Faroqhi, konuşmasında Kosovalı Arnavutların İstanbul’daki varlığının 15. Yüzyıla kadar gittiğini, ayrıca Osmanlı bürokrasisi içinde önemli görevler üstlenen pek çok Kosovalının bulunduğuna dikkat çekti.

Toplantıda Kosova’da yaşananların tarihsel arka planını dünyanın önde gelen Balkan uzmanlarından biri olarak tanınan Nathalie Clayer anlattı. Clayer konuşmasında Birinci Meşruiyet döneminde 1877’de Kosova’nın vilayet olarak idari bir yapıya kavuşmasının günümüze kadar uzanan bağımsızlık sürecinin tarihsel başlangıcı olduğunu belirtti. Osmanlı’nın çöküş döneminde özellikle Kosovalı Arnavutların çok aktif olduğunu vurgulayan Clayer, İttihat Terakki içindeki İsa Bolatin gibi Arnavut siyasetçilerin bu dönemde oynadığı tarihsel role değindi. Clayer, Kosova’nın 1389 Kosova Savaşı’ndan bu yana Balkan tarihindeki önemli dönüm noktalarında çok önemli olaylara sahne olduğunu anımsatarak 17 Şubat 2008’deki bağımsızlık ilanının da Balkanlar için yine çok önemli bir dönüm noktası olabileceğine dikkat çekti.

Ya demokrasi ya bölünme

Balkanları yakından izleyen Bilgi Üniversitesi öğretim üyelerinden, uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Şule Kut ise uluslararası ilişkiler ve kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde Kosova’nın bağımsızlığının ifade ettiği anlam üstüne konuştu. Kut’a göre Yugoslava’nın dağılmasının ardından Sırbistan demokratik bir ülke olabilseydi, Kosova’nın bağımsızlık talebi uluslararası toplum tarafından kabul edilemezdi. Özellikle Miloşeviç döneminde Sırbistan’ın baskıcı ve anti demokratik politikalarının Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası meşruiyetine zemin hazırladığını vurgulayan Kut, bu yönüyle Kosova olayının tüm dünya için çok önemli bir örnek oluşturduğunu öne sürdü.

Boğaziçi Üniversitesi’nde doktora yapmakta olan Arnavutluk kökenli Falma Fshazi, Arnavut milliyetçiliği ve “Büyük Arnavutluk” arayışları konusunda bir sunum yaptı. Kosova’nın bağımsızlığının arkasındaki “ABD desteği” nedeniyle Arnavutluk’ta alay konusu olduğunu belirten Fshazi, özellikle Bush yönetimine yönelik ülke kamuoyundaki tepkiye dikkat çekti. Arnavut milliyetçilerinin “Büyük Arnavutluk” hayalinin tarihsel temelinin zayıf olduğunu ifade eden Fshazi, bu tür iddialara diğer Balkan milliyetçiliklerinde de sık rastlandığına dikkat çekti. Toplantıyı izleyen Kosova kökenli Arnavut dinleyiciler, Fshazi’nin Kosova’nın bağımsızlığının Arnavutluk’ta alay konusu olduğu yönündeki iddialarına tepki gösterdiler.

Resmi dil tartışması

Bir başka doktora öğrencisi, Kosovalı Bayram Şen ise Kosova’daki Türklerin durumunu ele alan bir konuşma yaptı. Şen, Kosova Anayasası’nda Türkçenin Arnavutça ve Sırpçayla birlikte üçüncü resmi dil olmasının Arnavutların tepkisi nedeniyle gerçekleşmediğini vurguladı. Şen, Kosovalı Türklerin, Arnavutların kendilerine yönelik olumsuz tutumları nedeniyle çocuklarını Arnavut okulları yerine Sırp okullarına göndermeyi tercih ettiklerine de dikkat çekti.

Şen’in bu ifadeleri salondaki Kosovalı Arnavutların tepkisine yol açtı. Konuyla ilgili olarak söz alan Arnavut dinleyiciler Türklerin Kosova Savaşı sürecinde Arnavutlara destek vermediklerini, Sırp yönetimiyle yakın olduklarını öne sürdüler. Kosova’da Arnavutlarla Türkler arasında var olan sorunların ve güvensizliğin “Türklerin savaş sırasındaki tutumu”yla açıklanması salondaki dinleyicilere Türkiye’de resmi milliyetçi söylemde sık sık vurgulanan “Kurtuluş Savaşı’nda Ermenilerin ve Rumların düşmanla işbirliği yaptıkları” yönündeki iddiaları anımsattı.

“Hepimiz kardeşiz!”

Salondaki Kosovalı Türk katılımcıların bağımsızlık ilanının öncesinde ve sonrasında Türklerin eğitim ve sosyal yaşamda karşılaştıkları zorluklara dikkat çeken ifadeleri ise Arnavut izleyiciler tarafından yine bir başka “tanıdık” argümanla eleştirildi: “Kosova’da Türk – Arnavut ayrımı yapmak saçmadır. Kimin Türk, kimin Arnavut olduğu belli bile değildir. Karma evlilikler çok yaygındır. Hepimiz Müslümanız.”

Bu ifadelere karşı, bazı katılımcıların Türkiye’deki resmi söylemde Kürt sorunuyla ilgili benzer ifadelerin kullanıldığı ancak bunun Kürt sorununu çözmeye yetmediğini hatırlatan sözlerinin Arnavut dinleyiciler tarafından sessizlikle karşılanması da oldukça düşündürücüydü. Söz konusu olan milliyetçilik ve “milli menfaatler” olunca güçlü olanın zayıf ve mağdur olana yönelik tepkileri ve argümanlarının oldukça “evrensel” bir nitelik taşıdığını bu toplantıda bir kez daha görmüş olduk.

Yorum yazın