Genel

Kürt tarihi ve kültürüne çapraz bakış

Yazan: [email protected]

Barış Aydın Güncel, ekonomik ve siyasal sorunlarla birlikte Kürt sorununun/meselesinin ilk kez hangi tarihte ve sebeple Türkiye gündeminde yer edindiğini hatırlayamaz olduk. Devletin hakim ve değişmez söylemi bir yana, Kürt siyasetçilerinin kendi politik anlayışları doğrultusunda belirledikleri farklı sorunlar ve tarih/kültür anlayışı da bu hafıza kaybını güçlendiriyor. Ayrıca Türkiye’deki sol/sosyal demokrat grupların da Kürt sorununa ilişkin […]

Barış Aydın

Güncel, ekonomik ve siyasal sorunlarla birlikte Kürt sorununun/meselesinin ilk kez hangi tarihte ve sebeple Türkiye gündeminde yer edindiğini hatırlayamaz olduk. Devletin hakim ve değişmez söylemi bir yana, Kürt siyasetçilerinin kendi politik anlayışları doğrultusunda belirledikleri farklı sorunlar ve tarih/kültür anlayışı da bu hafıza kaybını güçlendiriyor. Ayrıca Türkiye’deki sol/sosyal demokrat grupların da Kürt sorununa ilişkin farklı politik savunuları/ yaklaşımları hem bu hafıza kaybında hem de sorunun bir bütün olarak adının konulamamasında önemli bir rol oynadığı görülüyor.

“Kürtlerin Batı’daki imajı kimliklerini korumak için savaşmaları üzerine odaklanmaktadır. Ancak bu durum, Kürt kimliğinin belki de en hayati parçasını, yani Kürt kültürünü görmezden gelmektedir. Bu durum en çok da Kürtlerin zararınadır. Çünkü son kertede Kürtlerin kaderleri, üzerinde yaşadıkları devletlerin iddialarının aksine, tanınması gereken kendilerine ait geçerli ve köklü bir kimlikleri olduğuna dünyayı edebilmelerine bağlı olması muhtemeldir.” Philip Kreyenbroek ve Christine Allinson’un derlediği Kürt Kimliği ve Kültürü kitabının henüz ilk sayfalarına yansıyan bu alıntı Cumhuriyet tarihinin belkide en uzun ve içinden çıkılmaz hale gelen sorununa ilişkin gözden kaçırılan bir yanını aktarıyor. Joyce Blau, William Eagleton, Amir Hassanpour, Karin Kren, Philip G. Kreyenbroek, Ziba Mir-Hosseini, Kendal Nezan, Maria T. O’shea ve Christine Allinson’ın -birçoğu Londra’ki Doğu ve Afrika Çalışmaları Okulu’nda (SOAS) gerçekleştrilen Kürtlerin Kültür Kimliği Konferansındaki tebliğlerini/metinlerini içeren Kürt Kimliği ve Kültürünü bir misyon çalışması olarak niteleyebiliriz.

Kürtlerin bir şekilde içinde yer aldıkları fakat kendilerinin dışında gelişen sebeplerden dolayı kendi kültürlerini hakkıyla/yeterince tanıtamadıkları varsayımından yola çıkan kitabın yazarlarının temel savunusu Kürt kimliğinin kültürel cevherlerinin, Kürtlerin yaşadıkları coğrafyalarda, önemli yere sahip olmasına rağmen ortaya çıkarılamadığıdır. Bu durumun asıl itibariyle -Christine Allinson ve Philip G. Kreyenbroek’ün tabiriyle- “Kürtlerin hiçbir zaman kendilerine ait gerçek bir devletlerinin olmaması”, kültürel aktarımın sözlü olarak yapılması, Kürtlerin yaşadıkları ülkelerin dili ve alfabesiyle eğitim görüp bir süre sonrada bu dilin bir parçası olarak tanınmalarının bir sonucu olduğu söylenebilir. Asimilasyon yoluyla kendine bir yaşam alanı açmaya çalışan ulus-devlet politikalarının etrafında şekillenen “Türkleştirme” veya “Araplaştırma” politikalarının da etkisi de unutulmamalı.

Dolayısıyla kültürel birlikteliğin önündeki engellerin neredeyse tamamı siyasi sebeplere dayanmaktadır. Bu yanıyla içiçe geçmiş, birbirlerinden ayrılmaz/ayrılamaz sebeplerle birbirlerine bağlanmış siyaset ve kültür birlikteliği toplumsal yaşamın her alanını kapsamaktadır. Sorunlar yumağı siyasetin kültürle birlikte anılmasıyla değil külürün kendisini siyaset üzerinden tanımlama veya sesini siyasiler aracılığla duyurmaya, bu duruma muhtaç kalmasıyla çözülemez bir hal alacaktır.

Kürt Kimliği ve Kültüründe bahsi geçen Kürt kültürünün geniş kitlelere duyurulamamasına veya bu kültürün gelişmesinin önündeki engellerin aşılamasına ilişkin tespitler bu sorunlar ister aşılsın ister aşılmasın kendi içinde “kimlik” ve “kültür” tanımlarından kaynaklı her daim felsefik ve politik sorunları barındıracaktır.

Yorum yazın