Genel

Nice yıllar Tetris

Yazan: Yiğit Okumuş

Kimine göre havadan düşen anlamsız bloklar, kimine göre bir hastalık. Büyükten küçüğe hepimizin elini aşındırmış bir oyun. Mantık basit: Yukarıdan aşağı durmadan inen, yatay şekilde sağa, sola kaydırabildiğimiz ya da kendi ekseni etrafında döndürebildiğimiz renkli kutular. Durdurulamayan, giderek daha hızla düşmeye başlayan bu bloklar ekranı kaplayarak hayatı size zindan ediyor. Neyse ki düştükleri yerde, eksiksiz […]

Kimine göre havadan düşen anlamsız bloklar, kimine göre bir hastalık. Büyükten küçüğe hepimizin elini aşındırmış bir oyun. Mantık basit: Yukarıdan aşağı durmadan inen, yatay şekilde sağa, sola kaydırabildiğimiz ya da kendi ekseni etrafında döndürebildiğimiz renkli kutular. Durdurulamayan, giderek daha hızla düşmeye başlayan bu bloklar ekranı kaplayarak hayatı size zindan ediyor. Neyse ki düştükleri yerde, eksiksiz bir yatay bir sıra oluşturduklarında kaybolup gidiyor ve size puan kazandırıyorlar. Evet, Tetris’ten bahsediyorum.

Çocukluğumu hatırlıyorum. Her sene kuzenimle bayramda para toplar ve “oyuncakçı”ya giderek tetris alırdık. Çünkü her gittiğimizde bu konsola yeni oyunlar da eklenmiş olurdu. Konsolun ismini hiç öğrenemedik. Daha doğrusu içerisindeki oyunlar ne olursa olsun bu aletin adı herkes için “Tetris”ti. Tıpkı bilgisayarın evlere girmekten uzak olduğu yıllarda, hemen her sokağın köşesinde açılan oyun salonlarına Atari salonu denmesi gibi.

Varsa yoksa Tetris

Tetris oynarken geçirdiğim saatlerin haddi hesabı yoktu. Bu kutucuklar, televizyona bağlanan oyun makinaları çıkana kadar tetris bizi meşgul etti. Gerçi hangi konsol, hangi alet çıkarsa çıksın içerisinde mutlaka bir Tetris oyunu vardı. Elbette yer çekimine dayanamayan bu blokları keşfeden tek grup biz çocuklar değildik. Bilgisayarın 1990’larda yaygınlaşmasıyla, ofis saatlerinde, mesaisinin kayda değer bölümünü Tetris’e harcayan yetişkinler de oldu zamanla.

Babam biraz geç te olsa keşfetti Tetris’i. Abartmıyorum, benim oynadığım sürelerin kat ve kat fazlasını oynadı. Hâlâ da oynar. Ne zaman yolculuğa çıkacak olsak koşarak pil almaya gönderilirim bizim emektar Tetris için. İnsanın, teknolojiyle arası hiç de iyi olmayan babasını küçücük bir aletin başında, gergin bir şekilde saatler geçirdiğini görmek ve her seviye atladığında çocuk gibi sevinirken görmek ilginçti.

Babam bu konuda yalnız olmasa gerek. Eli bilgisayar klavyesine deyip de bu oyunu oynamayan biri yoktur herhalde.

Rusya’dan yayılan tehlike!

25 yıl önce, Moskova’daki Sovyet Bilimler Akademisi’nin arka odalarından birinde oturan genç bir yapay zeka uzmanı ilk masaüstü bilgisayarına (bir Amerikan örneğinden kopyalanan Sovyet yapımı Elektronika 60) kavuştu ve onun için programlar yazmaya başladı.

Bugün 54 yaşındaki Aleksey Pajitnov, 2 Haziran’da The Guardian gazetesinden Bobbie Johnson’a: “Çocukluğumdan beri sevdiğim tüm matematik bulmacalarını bir araya getirmeye başladım. Ama birkaç denemeden sonra farklı bir oyuna ulaştım. Program karmaşık değildi. Puanlama yoktu, kademeler yoktu. Ama oynamaya başladım ve elimden bırakamadım” diyordu.

Pajitov, elinden düşüremediği bu oyuna Tetris adını verdi. Bunun nedeni, oyundaki her bir figürün toplamda dört kareden oluşmasıydı. (Tetra Yunanca’da dört anlamına geliyor.)

Rusya devrimlere alışıktı. Ama bu defaki, basit ama bağımlılık yaratıcı bir oyun fenomeniydi ve dünyayı fethetti; çeyrek yüzyıl içinde 70 milyon kopyası satıldı. Hatta, Amerikan gençliğinin vaktini heba etmek için Rusya’nın kurduğu bir komplo olarak bile nitelendirildi. Birçok rekorun kırılmasına vesile oldu. Örneğin bir uçak yolcusu, görevlilerinin uyarısına rağmen cep telefonunda oynamaya devam edince, video oyunu yüzünden verilen en uzun hapis cezasına çaptırıldı. Tetris tüm zamanların en iyi geleneksel oyunu seçildi.

Keşfinin Pajitov’a maddi bir katkısı olmadı; oyunun hakları Sovyet devletine aitti. 1985’te bir PC versiyonu üretildi ve Doğu Avrupa’da yayılmaya başladı; oradan da Batı’ya geçti.

Hayatın acılarına karşı!

Oxford Üniversitesi bilim adamlarının Ocak 2009’da gerçekleştirdiği bir araştırmada 40 kişiye acı verici görüntüler içeren dram tarzında bir film izletildi. Filmden yarım saat sonra grubun bir bölümüne Tetris oynatıldı. Araştırmanın, PloS One gazetesinde yayımlanan sonuçlarına göre, film izletildikten sonra Tetris oynayan grubun, oynamayan gruba göre filmle ilgili geri dönüşlerinin önemli seviyede daha az olduğu saptanmıştı.

Tetris’ten güç alan yazılımcılar, geçen çeyrek asırda sayısız oyun üretti. Ancak, kimisi milyonlarca kullanıcı sayısına ulaşan bu oyunların hiçbiri, kendilerinden çok daha basit olan Tetris’in tahtını sarsamadı. 25. yaşın kutlu olsun Tetris!

Yorum yazın