Genel

Parvus Efendi ne demişti?

Yazan: Güventürk Görgülü

) Geçmişe dönük hüküm yazmayı marifet sayan kimi gazetecilerin ve gazetelerin, “ajan” ve “silah tüccarı” olarak nitelendirdiği Parvus Efendi’nin Türkiye için önemi, 1910-1914 arasında Önce Taninve Jöntürkgazeteleri, sonra da Türk Yurdu dergisi için kaleme aldığı makalelerden ve risalelerden kaynaklanıyor. Parvus Efendi’nin makalelerinin ilk kez Türkçe’ye çevrildiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “okudum” dediği ve ilk basımı […]

)

Geçmişe dönük hüküm yazmayı marifet sayan kimi gazetecilerin ve gazetelerin, “ajan” ve “silah tüccarı” olarak nitelendirdiği Parvus Efendi’nin Türkiye için önemi, 1910-1914 arasında Önce Taninve Jöntürkgazeteleri, sonra da Türk Yurdu dergisi için kaleme aldığı makalelerden ve risalelerden kaynaklanıyor. Parvus Efendi’nin makalelerinin ilk kez Türkçe’ye çevrildiği ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun da “okudum” dediği ve ilk basımı 1977 yılında yapılan Türkiye’nin Mali Tutsaklığı adlı kitabı kaleme alan Muammer Sencer, Pavrus’un önemini şu sözlerle anlatıyor:

“Yazılanlar önce Duyun-ı Umumiye’nin (Osmanlı Borçlar İdaresi) ve Reji’nin (Tekel şirketi) devleti nasıl düpedüz aldatarak borçtan kurtulamaz duruma getirdiğini açığa koyması açısından önemli. Türk Yurdu dergisinin Parvus’un yazılarına başlarken yayınlamış olduğu sunum yazısında da üzerinde durduğu gibi Türk ekonomicileri, Türkiye’nin sorunlarına o güne değin değil çare aramak, bir açıklık kazandırma savaşı bile vermemişler. Parvus çıkana değin uzun yıllar devletin nasıl soyulduğu ve politikacıların beceriksizliği, bilgisizliğinden yararlanılarak borçtan sıyrılamaz bir ortama sürüklendiği kamuoyundan gizli kalmış.”

Osmanlı’nın mali tutsaklığının ilk kez Kırım Savaşı’yla başladığını düşünen Parvus Efendi, Tanin, Jöntürk ve ardından da Türk Yurdu dergilerindeki makaleleleriyle elbette Türkiye’ye ülkenin o günkü yapısıyla sosyalist bir ufuk çizmiyordu. Ancak Türkiye’de bir milli burjjuvazi geliştirilebilmesi için tarım ve tarıma dayalı sanayilerin önemine dikkat çekiyor, bunu başarabilmek için devletin emperyalist güdümden kurtarılması gerektiğini söylüyordu.

Madem ki bir gecede bu kadar meşhur oldu, hakkında türlü iddialar ortaya atıldı, biz de gazetecilik görevimizi yapıp mikrofonu Pavrus Efendi’ye bir uzatalım dedik. Tabii uzun gelir gider hesaplarını, borç dökümlerini vergi geliri tablolarını buraya hiç almıyoruz. İşte Pavrus’un Osmanlı Devleti’nin Batı’ya olan mali tutsaklığıyla ilgili görüşlerinden ve uyarılarından satırbaşları:

Köylüler ve devlet

“(…) Bugün ulus biri siyasal biri ekonomik iki tür tutsaklığın baskısı altında kıvranmaktadır.
Osmanlı devletini eli kolu kapütilasyonlarla, mali denetime yol açan anlaşmalarla ve başka sözleşmelerle bağlıdır. Bu sözleşmeler uyarınca kimi vilayetlerin gelirleri bile rehnedilmiş hükümet istediği gibi davranamaz duruma gelmiştir.
(…)
Bu bakımdan Türkiye kendisini siyasal tutsaklıktan kurtarabilmek için ekonomik tutsaklıktan kurtarmalıdır. Türkiye için bundan başka kurtuluş yolu yoktur. (…)

Ekonomik bağımsızlık kazanabilmek sanayi ve tarımın gelişmesine bağlıdır. Ekicilerin hemen tümü, Türk halkının büyük çoğunluğu köylüdür. Dolayısıyla önce onları düşünmek gerekir. (…)”

Türk Yurdu 8 Mart 1912

1911 yılı mali durumuna bir bakış

“(…) Borçlu olan ülke sadece Türkiye değildir. Bugün Avrupa’nın bütün ülkeleri borçludurlar. Fakat sanayi ve sermayesi gelişmiş ülkelerde devlete borç para verenler yerli bankalar ve finans grupları olduğundan, devletçe ödenen borçlar yine yurt içinde kalmakta , yine iç girişimlerin finansmanında kullanılmaktadır.

Türkiye’de iş böyle değildir. Osmanlı Devleti’ne para verenler hemen sadece yabancılardır. Dolayısıyla ödenen borçlar hep yabancı bankalara akıp gitmektedir. 1911 bütçesinde bu tür paralar 6.810.677 lirayı bulmuştur.
(…)
Herkes yabancı sermayenin Osmanlı ülkesine çekilmesinden söz ediyor. Halbuki borç ödemek için yabancı ülkelere akıtılan paraların, dıyarıdan yabancı sermaye olarak gelenden çok olduğunu görüyoruz.
(…)
Avrupalı maliyeciler verdikleri borçla Osmanıl devletinin yararına çalışıyor gibi görünürken, onu kendi etkinlikleri altına almaktadırlar. Türkiye’nin mali tutsaklığı onun gelişmesine engel olacak noktaya gelmiştir. (…)”

Türk Yurdu 3 Mayıs 1912

Türkiye Avrupa’nın mali boyunduruğu altındadır

“(…) Müzmin bütçe açığının kapatılması için boyuna borç alınıyor. Duyun-ı Umumiye’ye ayrılan paranın bayka yerlere ayrılmaması, zaten büyük olan bütçe açığını bir kez daha kabartıyor. Böylece eski borçları fazlasıyla ödemek için yeni yeni borçlar alınıyor. (…)”

Türk Yurdu 14 Haziran 1912

Mali tutsaklıktan kurtulmanın yolu

“İttihat ve Terakki’nin etkinliğinin azalmasına neden olan etkenlerden biri de meşrutiyet yönetimiyle geçen şu dört yıl içinde köylünün durumunu düzeltecek hemen hiç bir şey yapmamış oluşudur.
(…)
Hükümetin; köylü çıkarını gözetmeyişine başka etkenler de yol açmıştır. Duyun-ı Umumiye’nin varlığı gibi.
(…)
Duyun-ı Umumiye türkiye’de dar görüşlü bir siyaset izliyor. Sadece kendi gelirini artırmayı düyünüyor, elindeki güvence, borçların ödenmesine kat kat yettiği halde Osmanlı devletini yeni güvenceler alarak kendine yeniden bir kaç kez bağlamak istiyor. (…)”

Türk Yurdu Temmuz 1912

Devlet ve ulus

“(…) Resmi Avrupa (Avrupa devletleri ve hükümetlerini kastediyor) şimdiye değin Türkiye’ye ne vermiştir? Osmanlı sanayi ve tarımının gelişmesini kolaylaştırmak ve ülkeyi zenginleştirmek yolunda hiç bir şey… Avrupa diplomat ve maliyecileri, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir şey koparmayı ve onun sırtından yaşamayı düyünmüşlerdir sadece.
(…)
Kırım Savaşı’ndan bu yana Avrupa etkisiyle giderler de çoğalmıştır. Askeri ve yönetimsel giderler yanında devlet borçları her şeyin üstüne çıkmıştır. Türkiye borçlar tarihi denince, Türkiye’de Avrupa faizciliği ve aldatmacılığı tarihi anlaşılmalıdır.
(…)
Türkiye için bir kurtuluş yolu varsa o da demokrasidir. Bu yolu size gösterecek yine avrupadır. Ancak diplomatlar, bankerler ve fabrikatörler Avrupası değil, kendi despotlarıyla mücadele etmekte olan demokrat Avrupa’dır. (…)”

Türk Yurdu 16 Kasım 1912

İş işten geçmeden gözünüzü açınız

(…) Amerika’da mahvedilen yerli halk gibi ortadan kaldırmak istiyorlar sizi. Bu karşılaştırmayı edebi bir karşılaştırma veya benzetme saymayınız. Acı bir gerçektir bu. Eğer onu anlamıyorsanız pek fena bir durumda bulunduğunuzu onurunuz size söyletmediğinden anlamıyorsunuz.
(…)
Devletiniz vaktiyle demokratik bir devletti. Nitekim Osmanlılar eski güç ve etkilerini bu yapılarından almışlardı. Fakat Bizans’ın etkisiyle yönetiminizin esasları değiyti. Artık devlet halkın gereksinim ve çıkarlarını düyünmüyor. Halkın sırtına yük oluyor. Devlet bugün kimi kişi ve grupların halkı ezmek için kullandığı bir araç.
(…)
İstanbul’un Türklerce yerleşilen semtlerinde bugün yangınlar nedeniyle sadece kül yığınları gözleniyor. Nasılsa bir köşeye sığınmış olan halk, son derece büyük bir yoksulluk ve yoksunluk içindedir. Savaş (Balkan Savaşı) bu zavallıların sıkıntısını daha da artırmıştır.

Bu durumda bulunan insanların elindeki araziyi satın almak çok kolaydır. Bankalar, kısa zamanda böyle yerleri alarak mağazalar, apartmanlar dikecektir. O zaman İstanbul bütünüyle değişecek, her yan elektrikle aydınlatılacak, elektrikle devinen tramvaylar bütün İstanbul’u dolduracaktır.

Fakat o yerlerde Türk-Müslüman halkından iz kalmayacaktır.

Arsa sahiplerinin torunları, eski evlerinin yerine yapılacak yabancı konutlarda bir kapıcılık bulurlarsa ne âlâ. (…)”

Türk Yurdu Mart 1913

Türk gençlerine mektup

(…) Ülkenizin bayındırlığı üzerine yazmak istiyorum. Ancak çevreme bakınca herşeyin darmadağın çökmekte olduğunu görüyorum.

Durum bu merkezde olunca en önce yapılması gereken bir görev ülkeyi büsbütün yıkılmaktan ve başkaları tarafından soyulmaktan kurtarmaktır.
(…)
Balkan Savaşı’nın ortaya çıkardığı sorunların çözümü amacıyla Paris’te bir konferans toplandığını biliyorsunuz. Ülkenizin bundan sonraki gelişmesi bu konferansta alınacak kararlara bağlı bulunacaktır.

Devletinizin borçları Türkiye’yle Balkan devletleri arasında uygun bir biçimde bölünmeyecek olur ve Balkanlıların istediği gibi size 1,5 milyar liralık savaş tazminatı yüklenirse yapacağınız hiç bir reformdan hayır gelmez. Daha doğrusu ciddi bir reform bile yapamazsınız.

Dolayısıyla mali konferans katında çıkarlarınızı koruyabilmek amacıyla pek çok çaba sarf etmelisiniz. Atıl kalarak sizin için hazırlanmakta olan oyunu kapalı bir gözle beklerseniz yandığınız gündür. (…)”

Türk Yurdu 30 Mayıs 1913

Yorum yazın