Sanat santralistanbul Söyleşi

Pınar Kür: ‘Kadın olarak kadınları yazdığım için epey hırpalandım’

Yazan: Beste Işıl Fırat
Radyo Vesaire stüdyosu

Edebi kimliği ve yasaklanmış kitapları ile tanıdığımız, yazar, çevirmen ve akademisyen Pınar Kür, İstanbul Bilgi Üniversitesi Radyosu RadyoVesaire’ye konuk oldu.

Yazar Pınar Kür, geçtiğimiz hafta RadyoVesaire‘nin konuğuydu. Uzun yıllar İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde yaratıcı yazım dersleri de veren Kür, günümüz edebiyatına bakış açısı, diğer ülkelerin edebiyat anlayışları, aile ve gençlik yılları hayatı hakkında sorulan sorulara yanıt verdi.

Türk edebiyatı’nın geleceği hakkında sorulan sorulara “İnanın bilmiyorum”  yanıtını veren Kür, sözlerine “Türkiye’nin bugünkü halini bundan otuz sene evvel öngörseydim Fransa’dan buraya dönmezdim” diyerek devam etti. Türkiye’ye “Devrimci tiyatro” yapmak için döndüğünü dile getiren Kür, “Ülkeyi böyle kurtaracağımı zannediyordum, bu kadar derin bir gerilemeye gideceğimizi hiç öngöremedim, bu yüzden bundan sonrasını inanın göremiyorum” dedi. Edebiyatın biçim değiştirerek ilerleyebileceğini, teknolojiyle birlikte evrileceğini düşünen Pınar Kür’e göre edebiyat her zaman var olacak.

“Türk olarak gittiğimiz yerde saygı görmüyoruz”


Pınar Kür’n RadyoVesaire’deki sohbetinin tamamını buradan dinleyebilirsiniz.

İngiltere, Fransa, Amerika gibi bir çok ülkede yaşamış ve birçok toplumun edebi akımlarını yakından tanımış olan Pınar Kür, bu ülkelerde yetişmiş olmanın kendisini “özgür bir kadın” haline getirdiğine inanıyor. “68 döneminde insanlar Türkiye hakkında şimdiki gibi bir önyargıya sahip değildi, kimse ‘Pis Türk’ demezdi, Türkiye’nin yerini bilmezlerdi, ancak şimdi ikinci sınıf vatandaş muamelesi görüyoruz, saygı görmüyoruz” dedi.

Fransa’dan tiyatroya devam etmek için dönen Pınar Kür, oyunculuk alanında ilerlememesinin nedenini tiyatronun “Türk insanının korktuğu bir meslek” olmasına bağlıyor. Tiyatrocu olmasına ailesinin karşı çıktığını, ancak bu karşı duruşun kadın olmasıyla ilgisi olmadığını belirten Kür, “Erkek olsam da ailem tiyatrocu olmama karşı çıkacaktı” diyor.

Yazarlığın oyunculuğa göre daha “ev içinde” yapılan bir meslek olması nedeniyle ona yöneldiğini vurgulayan yazar, “Kadınların mesleki anlamda gelişmesi her zaman engellendi. O yüzden hep evden çıkmadan, kapalı yerlerde üretmemiz gerekti. Bu yüzdendir ki, ilk kadın romancılar hep isimlerini gizli tuttu. Kendi imzalarıyla roman yayınlamaya çok geç başladılar” sözleriyle mesleki anlamda kadın olmanın zorluklarına vurgu yapıyor.

“Erkek yazarların kitapları toplattırılmadı”

12 Eylül 1980 darbesinden sonra Pınar Kür’ün Yarın Yarın adlı kitabı komünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yasaklandı ve yargılandı. 1980’lerin ortasında gelindiğinde ise Turgut Özal döneminde çıkartılan Muzır Neşriyatın Önlenmesi Yasası nedeniyle bu kez Asılacak Kadın ve Bitmeyen Aşk kitapları yasaklanarak dava konusu edildi. Eleştirmenlerce Türkçe edebiyatın bir dönüm noktası sayılan ve beyazperdeye de aktarılan Asılacak Kadın ve Bitmeyen Aşk romanlarının  dört yıl boyunca satılamadığını anlatan Kür, sonunda tüm suçlamalardan beraat etmiş olsa da, bu dönemde çok yıprandığını ve badireler atlattığını söylüyor.  Kendisiyle aynı dönemde, benzer tarzda romanlar kaleme alan Selim İleri ve Demir Özlü gibi yazarların kitaplarının toplattırılmadığını dile getiren Kür, kadın yazar olmanın kabul gördüğünü, fakat “Kadın haliyle bunları yazıyor” zihniyetiyle epey uğraşmak zorunda kaldığın belirtiiyor.

Yazar ve öğretmen annesi İsmet Kür ve teyzesi ile büyüyen Pınar Kür, sanata yaktın bir ailede büyümesinin edebiyata yönelmesinde büyük rol oynadığını dile getiriyor. Her zaman şiir etkisinde büyüdüğünü ve okuma yazma bilmeden önce ezbere şiirler okuduğunu  söyleyen Kür, “Annemin yazdığı şiirleri beş yaşımda ezberlemeye çalışırdım, evin içinde hep şiir havası vardı. Ailem müzik ile ilgileniyor olsaydı belki de bugün karşınızda bir müzisyen oturuyor olurdu” diyerek edebiyatı seçmesinde ailesinin rolünü özetliyor.

Yorum yazın