Gündem

“Öğrencime dokunma!”

Yazan: HaberVs

Giderek daha fazla öğrencisini hapiste gören öğretim elemanları, soruşturma ve tutuklama baskısına karşı “Öğrencime dokunma” kampanyası başlattı

Gazeteciler ve öğrencilerin giderek daha fazla baskı görmesi ve hapse atılması karşısında ortaya çıkan toplumsal tepkiler çeşitli kampanyalarla dile getiriliyor, özel yetkili mahkemeler ve Terörle Mücadele Yasası'nın neden olduğu sorunlar basının ve kamuoyunun gündemine taşınıyor.

Önce Kocaeli ve Galatasaray üniversitelerindeki sonra da başka üniversitelere devam eden öğrenciler üzerindeki baskı ve tutuklamalara karşı öğretim elemanlarının sloganı olan “Öğrencime dokunma” şimdi Türkiye genelinde bir kampanyaya dönüşüyor. Hapiste bulunan 600'e yakın öğrencinin serbest bırakılması için biraraya gelen akademisyen ve öğrencilerden oluşan Tutuklu Öğrencilerle Dayanışma İnisiyatifi (TÖDİ) “Öğrencime Dokunma!” başlıklı bir kampanya başlatıyor.

Türkiye'deki tüm öğretim elemanlarını www.ogrencimedokunma.org adresindeki çağrı metnini imzalamaya ve kampanyanın daha da büyümesine destek olmaya çağıran TÖDİ, dayanışmayı artırmak ve kampanyadan daha verimli sonuçlar elde edilmesini sağlamak için bir dizi etkinlik düzenlemeyi de planlıyor. Planlanan etkinlikler arasında, öğretim elemanlarının “öğrencime dokunma” logolu sticker ve rozetlerle derse girmeleri, çeşitli üniversitelerde kampanyayla ilgili basın açıklamaları yapılması, çeşitli illerde, tutuklu öğrencilerin ağırlıklı olarak bulunduğu cezaevleri önünde temsili dersler yapılması, tutuklu öğrenciler sorunuyla ilgili üniversitelerde çeşitli toplantı ve panellerin yapılması gibi organizasyonlar yer alıyor.

5 Nisan Perşembe günü saat 17.00’de, İstanbul Beyoğlu'nda Galatasaray Lisesi önünde tüm öğretim elemanlarının davetli olduğu bir basın açıklamasıyla başlatılacak kampanyanın çağrı metnini aşağıda bulabilirsiniz.

Öğrencime dokunma!

Bir süredir, ülke genelinde hepimizin vicdanını rahatsız eden gözaltılara, tutuklamalara ve yargılama süreçlerine şahit oluyoruz. Özellikle son bir yıl içerisinde ürkütücü boyutlara varan bu baskıların önemli bir kısmı üniversite öğrencileri üzerinde yoğunlaşıyor.

Bugün Türkiye’de bulunan tutuklu öğrenci sayısı, hemen her gün artmakta. Yeni tutuklamalar, tahliyeler ve disiplin soruşturmaları neticesinde öğrencilikten çıkarılmalar nedeniyle doğru ve güncel verilere ulaşmak neredeyse imkansız. Asıl üzerinde durulması gereken, yüzlerle ifade edilen sayılar değil;  öğrencileri terbiye etmeye, başaramayınca da tasfiye etmeye çalışan anlayıştır. Tutuklanan öğrencilere isnat edilen suçların çoğu “terör” şemsiyesi altında birleştiriliyor. Bu kapsamda suç delili olarak gösterilenler arasında; evde bulunan ders notları, kitaplar ve su faturaları gibi belgelerin yanı sıra, ifade ve örgütlenme özgürlüğü kapsamına giren basın açıklaması yapmak, YÖK’ü protesto etmek, anma etkinliklerine ya da toplantılara katılmak gibi faaliyetlerin veya saç kestirmek, şemsiye taşımak, puşi takmak, halay çekmek, konser bileti satmak gibi gündelik yaşam pratiklerinin de yer alması, bu tabloyu daha da vahim hale getiriyor.

Çoğu yüksek güvenlikli cezaevlerinde senelerdir tutuklu bulunan öğrenciler, üniversite eğitimlerine devam edebilmek, ders notları ve kitaplarına ulaşabilmek ve sınavlarına girebilmek için ayrıca mücadele veriyorlar.

12 Eylül askeri darbesi ürünü Yüksek Öğretim Kurumları Öğrenci Disiplin Yönetmeliği, tutuklu öğrencileri sindirmenin tamamlayıcı bir aygıtı olarak kullanılıyor. Birçok üniversite yönetimi, bazı hallerde henüz hakkında bir kamu davası dahi açılmamış olan tutuklu öğrenciler için disiplin soruşturmaları başlatarak, uzaklaştırma ya da yüksek öğretimden çıkarma gibi ağır cezalar vermekte büyük istek ve acelecilik gösteriyor.

Devletin kendileri için uygun gördüğü kalıplara karşı çıkan, protesto eden, bazen yalnızca sorgulayan ya da farklı politik görüşleri benimseyen öğrencilerin, somut gerekçe ya da deliller gösterilmeksizin “terör örgütü” şüphelisi veya sanığı haline getirilmeleri ve sonu gelmeyen yargılama süreçleri içerisinde kaybedilmeye ve devlet şiddetiyle terbiye edilmeye çalışılmaları kesinlikle kabul edilemez.

Düşünce ve ifade özgürlüğüne dayalı bilimsel üretimin mekânı olan üniversitelerin sorumluluğu, en başta öğrencilerine sahip çıkmaktır. Biz Türkiye’nin bütün üniversitelerinde çalışan öğretim elemanları olarak, artarak devam eden gözaltı ve tutukluluk uygulamaları ile öğrencilerimizin hedef haline getirilmesine, özgürlükleri ellerinden alınarak sindirilmelerine, üniversitelerinden ve hayattan koparılmalarına karşı sessiz kalmayacağımızı beyan ediyor ve yetkililere sesleniyoruz:

Sınıflarda öğrencilerimizle tam mevcutlu olarak bir arada olmak istiyoruz!  

Öğrencilerimize dokunmayın!

www.ogrencimedokunma.org

Yorum yazın