Gündem

Suriye'de kimin isyan ettiği hâlâ belirsiz

Yazan: Pınar Ödübek

İsyan Günlerinde Suriye başlıklı panelde konuşan gazeteci ve akademisyenler ülkede rejime yönelik organize bir isyanın bulunmadığı görüşünde

İsyan Günlerinde Suriye panelinde konuşan gazeteci Fehim Taştekin, Suriye'de çok tehlikeli bir oyunun içerisinde olunduğunu, sahanın gerçekleriyle dışarıdaki fotoğrafların birbirini tutmadığını belirtirken gazeteci Nuray Mert, Suriye’de hiçbir silahlı muhalefetten haberdar olmadığını söyledi.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü ve Stratejik Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen “İsyan Günlerinde Suriye” başlıklı panelde konuşan gazeteci Fehim Taştekin, Arap Baharı denen değişim sürecini mezhepciliğin, şiddetin, dış müdahalenin ve etnik milliyetçiliğin yönlendirdiğini vurguladı.

Rejim şiddet kullandı

Ürdün’de Suriye’den kaçan rejime karşı mücadele etmiş, gösterilere katılmış, bedel ödemiş insanlarla görüştüğünü ardından Şam’a gittiğini ve Şam’da Humus’tan kaçan insanların hikayelerini dinlediğini belirten Taştekin insanların başlangıçta barışçıl olarak değişim taleplerini gündeme getirmek için sokaklara döküldüklerini anlattı. Daha başında silahlı birtakım güçlerin de devreye girdiğini belirten Fehim Taştekin, “Bu kadar hızlı girmesinin çok temel nedeni var. Rejim silahlanmayı teşvik edecek bir politika izledi ve şiddet kullandı” dedi.

Mezhepsel nefreti ve düşmanlığı körükleyen bir şiddet olgusunun devam eettiğini dile getiren Fehim Taştekin böyle bir şiddet sürecinde muhalefetin, yönetimin önüne koyulduğu süreci takip etmekten başka seçeneği kalmadığını dile getirdi. Muhalif partilerin ve liderlerin Esad’ın çözüm planını takip etmezlerse diğer çözüm planının dış müdahaleyi, iç savaşı beraberinde getireceğini düşündüklerini anlatan Taştekin, dışarıda oluşturulan muhalefeti içeride tanımadıklarını ve içeride temsiliyet yetkisinin ve gücünün olmadığını belirterek ekledi: “Kimse kimseyi tanımıyor ve Suriye halkı bunların bir oyun olduğunu düşünüyor. İçerideki muhalefet zor bir seçenekle karşı karşıya kaldı. Bir tarafta silahlı güçler var ve bu silahlı güçler silah bekliyorlar silah sokmaya çalışıyorlar. Mesela Humus’ta bir tane tünel ortaya çıkarılmış ve bu tünel daha önce kaçakçılar tarafından kullanılıyordu. Rejim güçlerinin bunu bilmemesi mümkün değil. Aslında polisin istihbaratın ortak olduğu yasa dışı bir faaliyet alanı fakat o tüneller şimdi hızlı bir şekilde silah sokmak için kullanılıyor.”

Esad rejiminin meşrutiyetini yitirdiğine dönük iddiaların bir efsane olduğunu dile getiren Taştekin, halkın Esad’a olan desteğinin eksilmediğini Esad’dan kurtulmak isteyen kitlesel bir çoğunluğun olmadığını belirtti.

Suriye’nin Türk dış politikasının çok ciddi anlamda sapma yaşadığını, çamura battığını, dile getiren Taştekin konuşmasına şöyle devam etti:

“Türkiye Büyükelçiliği’nin bir operasyon havasında neden tahliye edildiğini soruyorlar. Bize ne oldu diyorlar. Operasyon yok kuşatma yok. Çatışma yok. Hiçbir şey yok. Bu işin sadece bir kamuoyu yaratma manevrası olduğunu herkes biliyor. Farkındalar ve bize derdiniz ne diye soruyorlar. Suriye’nin bölgesel yapısı çok karışık bir yer. Suriye’ye müdahale etmek Lübnan’a müdahale etmek, Lübnan’a müdahale etmek Ürdün’e müdahale etmek hatta Irak’a bir şekilde müdahale etmek, Filistin’e müdahale etmek anlamına geliyor. Bu bölgenin kaderiyle oynayanlar bu gerçeği göz ardı ediyorlar.”

Sistematik körleştirme

Çok tehlikeli bir oyunun içerisinde olduğumuzu belirten Fehim Taştekin sahanın gerçekleriyle dışarıdaki fotoğrafların birbirini tutmadığının altını çizdi. Suriye’nin, “Türkiye’den silah geldiğine dair kesin bilgilerimiz var” dediğini ifade eden Taştekin, Türkiye’nin bu rolünün tüm kamuoyunda çok ciddi anlamda sorgulanması ve tartışılması gerektiğini vurguladı.

İstanbul Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Başkanı Gencer Özcan Türkiye’de dış politikayı özellikle Suriye’ye yönelik politikayı değerlendirebilmek için sağlıklı bilgi akışının olmadığını, zehirlenmiş bir ortam solunduğunu ve bir körleşme olayıyla karşı karşıya kalındığını vurguladı. Bunun çok sistematik bir şekilde ve uluslararası planda tasarlanan bir körleştirme olduğunun altını çizen Özcan şunları söyledi:

“Önce bizim kendi dertlerimizi çözmemiz gerekiyor. 'Önce kendini tedavi et' denen çok eski bir Latin deyişi vardır. Önce bizim çarpık bir perspektifle baktığımız kendi Kürt sorunumuzu çözmemiz gerekir. Belki böylelikle etrafımıza örnek olabiliriz.”


Irak senaryosundan daha kötüsü olabilir

Suriye’de hiçbir silahlı muhalefetten haberdar olmadığını ifade eden gazeteci ve akademisyen Nuray Mert ise şunları söyledi:


“Bu ülkede ben hiçbir silahlı muhalefetten haberdar değilim. Silahlı güçler kesinlikle hazır bir değişim isteği var diye bunu hızlandırmak için düşünülmüş bir şey. Kim destekliyor? Lübnan üzerinden destek almaları çok kolay ve zaten onu destekleyen bir güç var. Parasal olarak Suudi Arabistan ve Katar bu işlerin elebaşılığını yapan ülkeler. Korkakça da olsa Ürdün. Ve şimdi Türkiye suçlanıyor. O yüzden biz gerçekten Suriye’de silahlı muhalefetin kim ve ne olduğunu anlamak zorundayız. Bu soruyu sormak zorundayız. Bunun Esad’ın gaddarlığıyla rejimin rezilliğiyle hiçbir alakası yok.”



Suriye konusunda ihtiyatlı olunması gerektiğinin altını çizen Nuray Mert, “Irak senaryosundan daha kötüsü olabilir” dedi. Esad rejiminin kendini tasfiye edecek bir rejim olmadığını, Esad rejiminin kolay kolay uluslararası telkinlerle reform yapmayacağını dile getiren Mert, “Irak’ta çok kötü bir senaryo yaşandı bir işgal söz konusu oldu. Belki yabancı bir işgal yok ama Irak’ta Kürtler örgütlü güçtüler ve kendi bölgelerinde örgütlendiler. Şiiler örgütlü bir toplumdular. Bunlar bir ülkede kontrolün sağlanması açısından önemli. Irak çok kötü ve kaos hala devam ediyor ama orada bile işgal edenin alt üst oluşun arkasında toplumda muhataplar var. Suriye’de o da yok” dedi.



Nuray Mert Türkiye'nin, “Muhalefeti biz organize edersek mümkün mertebe Kürtlere fazla pay vermeden bu işi kendi aramızda hallederiz” diye düşündüğünü, Türkiye’yi şimdilerde “aşırı” denilen noktaya getiren kaygıların bu düşünceden kaynaklandığını belirterek Türk dış politikasının tutarlı olmadığını söyledi. TESEV’in orta doğudaki Türkiye araştırmasına bakıldığında Suriye’de geçen seneye oranla Türkiye ilgisinin yüzde 70’lerden yüzde 30’lara düştüğünü belirten Mert, “Madem bu memleketin halkı bizle dost, neden Suriye’deki bu Türkiye sevgisi yüzde 40 azaldı, çizilen bir tablo diğer veriye uymuyor” diye sordu.

Yorum yazın