Medya

Tencere ve kapağı

Yazan: Alev Şahin

Erdoğan'ın “İfade özgürlüğünün zirvede olduğu bir dönemden geçiyoruz” dediği kongreye yedi gazetenin alınmaması, meslektaşları tarafından fark edilmedi!

AKP 4. Olağan Kongresi’nde uygulanan medya ambargosu ile,  ifade ve basın özgürlüğü konusunda yine sınıfta kaldık.

Türkiye, hem yurtiçinde hem de uluslararası kamuoyunda basın ve ifade özgürlüğü konusundaki baskıcı tutumu nedeniyle en çok eleştiri alan ülkelerin başında geliyor. Bu eleştiriler, iktidar partisi AKP yöneticilerinin ve taraftarlarının savunduğu gibi salt bir AKP düşmanlığından ileri gelen bir durum değil. Rakamlar ortada. Yakın zaman dek 100’ün üzerinde iken son bir kaç ayda yaşanan tahliyelerle cezaevindeki gazeteci sayısı 83’e düştü. Ulusal ve uluslararası meslek örgütlerinin yıllık raporlarında Türkiye basın özgürlüğü alanında sürekli gerileyen ve medyasına en kötü davranan ülkeler arasında yerini koruyor.

Medya patronlarının kâh ekonomik kâh siyasi baskılarla tehdit edilip, sahibi olduğu yayınların susturulduğu artık herkesin bildiği bir sır. Hatta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, isimlerini vererek beğenmediği, hoşuna gitmeyen yazılar kaleme alan yazarların işten atılmasını istiyor. İşin kötüsü bu gerçekleşiyor da. Bir çok gazeteci ya köşelerini kaybetti ya da televizyon kanallarındaki programları yayından kaldırıldı.

Örnek çok ama sözü fazla uzatmaya gerek yok. 11 yıllık AKP iktidarında, hükümetin üyeleri ya da taraftarları her fırsatta Türkiye’de vesayet rejimini ortadan kaldırmak, demokrasiyi yerleşik hale getirmek iddialarını süslü cümlelerle yineleyip durdu. Bu iddiayı yinelerken de, cezaevindeki gazeteciler sorununun eleştiri konusu olmasından olsa gerek  basın ve ifade özgürlüğünün sınırlarının ne kadar genişlediğine hep özel bir vurgu yapıldı. Bunu en son söyleyen kişi ise yine Başbakan Erdoğan oldu.

Partisinin 4. olağan kongresinde yaptığı uzun konuşmasında Erdoğan, “İfade özgürlüğünün zirvede olduğu bir dönemden geçiyoruz” dedi. Erdoğan’ın bu inanılmaz cümleyi söylediği konuşmasını yaptığı kongreye ise muhalif kimlikleriyle bilinen yedi gazete ve çalışanları ambargo konularak alınmadı. Kongreye katılması engellenen  gazeteler doğal olarak bu duruma karşı tepkilerini gösteren haberler yayınlarken ne acıdır ki Cumhuriyet, Sözcü, Birgün, Aydınlık, Evrensel, Özgür Gündem ve Yeniçağ gazetelerine uygulanan ambargo diğer gazeteler ve TV kanallarının bir çoğuna haber dahi olamadı. Kimisi de utangaç haberlerle geçiştirdi. Başbakan Erdoğan ise dün (1 Ekim 2012) akreditasyon iptali yoluyla yapılan sansürle ilgili soruları, “Ben herkesi içeri sokmak zorunda değilim. Bize hergün hakaret edenleri en özel günümüze davet etmek zorunda değilim. Çok heveslilerse televizyondan izlesinler” diye savunacaktı.

TV kanallarının bir çoğundan canlı yayınlanan kongreyle ilgili haberler aynı gece haber bültenlerinin de neredeyse tamamanı kaplamıştı. Aynı haberler dün de doğal olarak gazetelerin manşetinden itibaren sayfa sayfa aktarıldı. Haberlerde her şey vardı ama meslektaşlarının sansürlenmesi yine geçiştirilmişti. Konuyu, bir gün önce adeta okuyucuların gözünden kaçırırcasına bir utangaçlıkla veren gazetelerden Sabah, Zaman, Star, Hürriyet ve Taraf meslektaşlarının sansürlenmesinin haberine kongre sonrasında hiç değinmedi. Adlarını anmadığımız diğer gazeteler ise basına yönelik bu açık sansüre tepki olarak davetli oldukları kongreyi protesto eden CHP’nin katılmamasını anlattığı haberlerin içinde bir cümleyle anlatarak geçiştirdi.

Kongreyi  “olay yerinden” izleyen yorumcular köşelerinde bu konuyu ele aldı. Herkes meşrebine göre Erdoğan’ı, AKP’yi değerlendiren yazılara imza attı. Ancak, 2012 Türkiye’sinde iktidar partisinin kongresinde basına açık sansür uygulanması Erdoğan’ın ne kadar demokrasi aşığı, partisinin Türkiye’yi nasıl da modernleştirdiğinden dem vuran “özgürlükçü” yazarların kapsama alanına dahi girmedi. Elbette sansürlenen gazetelerin yazarları bu durumu eleştiren yazılar kaleme aldı. Peki ya diğerleri?

Kimilerinin “yazar çöğlüğü” olarak andığı Türkiye medyasında gerçekten de azımsanmayacak sayıda yazar bulunuyor. Başbakan Erdoğan’ın talimatıyla hayata geçirilen bu sansürü görmemezlikten gelenleri listelemek kolay değil. O yüzden “sansürlenmeyen” gazetelerin yazarlarından kimler bu konuyu ele almış isimlerini yazalım: Vatan gazetesinden Müge İplikçi, Bilal Çetin, Okay Gönensin ve Ruhat Mengi; Akşam gazetesinden İsmail Küçükkaya; Milliyet gazetesinden Fikret Bila, Aslı Aydıntaşbaş, Kadri Gürsel ve Semih İdiz; Hürriyet gazetesinden Şükrü KüçükşahinHaberTürk gazetesinden Umur Talu; Yurt gazetesinden Necdet Saraç ve Radikal gazetesinden Pınar Öğünç .

1 Yorum

Yorum yazın