Eğitim Üniversite

‘Üniversite çıkarı’ ile ‘öğrenci çıkarı’ kıyaslaması faydalı değil

Yazan: Merve Su
Fotoğraf: www.ecpi.edu

Akademisyen Yusuf Yüksekdağ’a göre elektronik ortamda yapılan sınavları etik açıdan değerlendirme zemini, sınav güvenliğinin önem ve değeri ile, güvenlik uygulamasının sekteye uğratabileceği değerleri tartmak olmalı.

Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı’nın (YÖK) “elektronik ortamda gözetimli sınav” kararı sonrası üniversitelerin sınav güvenliği gerekçesiyle hayata geçirdiği yemin metni imzalama, sınavda bilgisayar ekranını gören bir ayna kullanılması ya da sınav süresince kameranın açık kalması gibi uygulamalar etik açıdan sorunlu mu?

HaberVs, sınav güvenliği uygulamalarının etik boyutunu anlamak üzere, uygulamalı etik alanında çalışan İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yusuf Yüksekdağ‘ın görüşüne başvurdu.

Yüksekdağ’ın HaberVs‘ye verdiği ilk yanıt, bu uygulamaların tümünün tek bir mesele gibi ele alınmaması gerektiği, bu bakış açısının üstünkörü bir değerlendirmeye yol açacağı ve her birinin detaylı tartışılması gereken vakalar doğurduğuydu:

İstanbul Bilgi Üniversitesi Medya Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Yusuf Yüksekdağ. (Fotoğraf: bilgi.edu.tr)

“Örneğin, ayna meselesini göz önüne alalım. Anlamlandırabildiğim kadarıyla, sınav sırasında bir ayna yardımıyla, sınav gözetmenleri ile ekranınızı analog bir şekilde paylaşmanız bekleniyor. Yani ekran paylaşım yazılımlarının sağladığı kadar aşırı müdahaleci olmayacak bir şekilde ekranınızda o anda ne olduğu kontrol edilebiliyor.”

Herhangi bir politika, tedbir ya da kuralı etik açıdan tartışmanın, o uygulamanın koruduğu veya gözettiği değer veya kaynaklar ile o uygulama sırasında ve sonrasında sekteye uğrayabilecek değer veya kaynakları tartmak anlamına geldiğini ifade eden Yüksekdağ’a göre üniversitelerin sınav uygulamalarıyla ilgili tartışma zemini, sınav güvenliğinin önem ve değeri ile, ‘belirli’ bir sınav güvenlik uygulamasının sekteye uğratabileceği değerleri tartmak olmalı.

“Notların hakkaniyetli dağılımı her şeyden önce öğrenciler için önemli”

Uygulamalı etik alanında çalışan ve etik temalı dersler veren akademisyene göre sınav güvenliği ve gözetiminin de sağladığı değerler mevcut. Yüksekdağ, “Üniversite öğreniminin ve ders notlarının belli kapıları açtığı, iş ve akademi dünyasında fırsat ya da daha iyi fırsatlar sağladığı bir dünyada, öğrenciler arasında hakkaniyetli bir not dağılımı aslında öğrenciler için gözetilmesi gereken bir şey. Ama sorunuzdan da anlaşılabileceği gibi, bu uygulamaların ‘özel hayatı ihlal edip etmediği’ meselesi şu anda daha fazla tartışılıyor” diyor.

Üniversitede ‘gözetimli sınav’ tartışması

Peki nedir bu özel hayatın gizliliği dediğimiz şey? Yüksekdağ kısaca şöyle cevaplıyor:

“Farklı kavramsallaştırmalar mevcut. Ama bunlardan birine göre, özel hayatın mahremiyeti dediğimiz değer, kişilerin bireysel veya bireysel alanlarına dair bilgilerini kontrol veya paylaşma yetkisi ile donatılmasını öngörüyor. Bunun neden bireyler için anlamlı bir şey olduğunun açıklamasını da farklı şekillerde yapabiliriz. Mahremiyetin, bireylere kendileri olabildikleri ve fikirlerini gözetimsiz oluşturabildikleri bir alan açtığı bu açıklamalardan biri.”

Gözetim, özel hayatın gizliliğini sekteye uğratıyor mu?

Peki belirli bir sınav gözetim uygulaması bu değeri, yani özel hayatın gizliliğini ve arkasında yatan değeri sekteye uğratıyor mu? Yüksekdağ’a göre bu soruyu sorarken de topyekün davranmadan belirli bir gözetim uygulamasını ele almalıyız.

“Söz konusu uygulama için ‘Hayır, uğratmıyor’ diyorsanız, bir sorun yok. ‘Evet uğratıyor’ diyorsanız, ‘Ne derece ve ne süreyle uğratıyor‘, ve ‘buna rağmen sınav güvenliği yine de gözetilmesi gereken bir değer olabilir mi‘ soruları üzerinden tartışıp bir kanıya varabiliriz” diyor akademisyen. Ve devam ediyor:

“Her vaka kendi içinde tartışılmalı”

“Ama özel hayatın gizliliği veya mahremiyeti çerçevesi, özellikle dijital araçların kamu/kişisel alan sınırını bulanıklaştırdığı bir dünyada bu tip konuları tartışmada ne kadar faydalı, emin değilim. Faydalı bir çerçeve olup olmadığının da dışında, tek mesele de olmadığı kesin. Herhangi bir uygulamanın birey üzerinde stres, anksiyete ya da kendisini olağan şüpheli hissetme hali gibi meseleler doğurabileceği de göz önüne alınabilir. Dediğim gibi, her vaka kendi içinde etraflıca tartışılmalı.”

“ İçinde olduğumuz koşulları tartışmadan, ortaya çıkan sorunları tartışıyoruz”

Yüksekdağ, öğrencilerin mucbir bir sebepten ötürü uzaktan öğrenim görürken bu zorunluluklara tabi tutulması hakkında şu sözleri ekliyor:

“Çoğu zaman yapısal olarak içinde bulunduğumuz durumu tartışmadan, sonradan ortaya çıkan soru ve sorunlarla boğuşuyoruz. Bu zoraki uzaktan öğrenim döneminde, hakkaniyetli bir sınav değerlendirmesi yapma isteğini anlıyorum. Ama hiç de ideal olmayan koşullarda yaşıyoruz. Sınav sistemi ve değerlendirme biçimlerine dair yapısal bir tartışma gereğinin doğduğunu şu anki sorunlarımız sayesinde anlayabiliyoruz. Klasik sınıf içi sınav sistemi ya da A-F not değerlendirme sistemi zamanımızın ruhuna ne kadar uyuyor? Bunları tüm paydaşlar olarak tartışabilmeliyiz.”

“ ‘Üniversite çıkarı’ ile ‘öğrenci çıkarı’ kıyaslaması faydalı değil”

Yusuf Yüksekdağ, HaberVs’nin “üniversite çıkarının öğrencinin çıkarından üstün tutulup tutulmadığı” hakkındaki sorusunu ise şöyle cevaplıyor:

“Burada bu tip çıkar çatışmaları olduğu varsayımı ile bu tartışmayı kurmanın faydalı olduğunu düşünmüyorum. ‘Üniversitenin çıkarıdediğimiz şeyin içinde tüm paydaşlarının hatta toplumun da çıkarları vardır. Sınav güvenliği meselesi de, sadece üniversite yönetimi ve öğretim elemanları için değil, tüm öğrencilerin çıkarına gözetilmesi gereken bir değer olarak düşünülebilir. Bu tip yanıltıcı bir ikiliği engellemek de aslında tüm kurul ve bireylerin görevi. Nitekim bazı etik tartışmalar, sadece normlar üzerinden değil, karar alma süreçlerinin demokratikliği üzerinden de sonuçlandırılabilir.”

Yüksekdağ, özellikle pandemi sürecinde daha da kırılgan hale gelen iletişimin doğru yönetilmesinin, meselelerin etik boyutuna da katkı sunacağını belirtiyor:

“Böyle bir süreçte alınan kararların tüm paydaşlara neden ve sonuçları ile anlatılması, mümkünse tüm paydaşların karar verme değilse bile, en azından karar alma süreçlerine dahil edilmesi de bir kararı etik açıdan savunulabilir kılma gücüne sahip.”

1 Yorum

Yorum yazın