Sanat

Witkin’in ‘iğrenç’ estetiği

Yazan: Görkem Keser

“Cüceler, vücut bozuklukları olanlar, devler, kamburlar, transseksüeller, sakallı ve çok kıllı kadınlar, kuyruklu, boynuzlu, kanatlı, dört memeli kadınlar, doğumdan dolayı sakat kalmışlar, kolu, bacağı, burnu, kulağı, memesi kopmuş herkes. Aşırı derecede büyük her türlü organı olan herkes. Her tarzda garip ve değişik görünümü olanlar. Ölüler, ölü doğmuş her türlü canlı biçimleri. Hermafroditler, perversion, İsa’nın bedeninin […]

“Cüceler, vücut bozuklukları olanlar, devler, kamburlar, transseksüeller, sakallı ve çok kıllı kadınlar, kuyruklu, boynuzlu, kanatlı, dört memeli kadınlar, doğumdan dolayı sakat kalmışlar, kolu, bacağı, burnu, kulağı, memesi kopmuş herkes. Aşırı derecede büyük her türlü organı olan herkes. Her tarzda garip ve değişik görünümü olanlar. Ölüler, ölü doğmuş her türlü canlı biçimleri. Hermafroditler, perversion, İsa’nın bedeninin duruşundaki arızaları alan herkes. Aşağıdaki telefon ile temasa geçsin.”

Joel Peter Witkin’in nasıl bir fotoğrafçı olduğunu ve nasıl fotoğraflar çektiğini, kendisinin vermiş olduğu bu ilanla kolayca anlıyoruz. Onu farklı yapan toplumun genel estetik anlayışının tam tersine insanları rahatsız eden fotoğraflar çekmesi. Çoğu insan rahatsız olsa da onun fotoğraflarının arkasındaki felsefeyi ve onun anlatmak istediklerini analiz etmeye çalışan bir kitle var.

Evdeki dini çatışma

1939 yılında New York’ta dünyaya gelen Witkin, Katolik bir anne ve koyu Yahudi bir babanın iki çocuğundan biridir. Farklı dini benimseyen anne ve babanın kurmaya çalıştığı farklı dünyalar Witkin için küçük yaşta uğraşması gereken problemler doğurur. Zaten onlar da bu çatışmaya dayanamaz ve boşanırlar. Witkin annesi ile birlikte yaşamaya başlar. Ama bu ayrılık onun travmalarından ilkidir. Dini çatışma hem Witkin hem de resim sanatçısı kardeşi Jerome için ilerleyen yıllarda gönderme yaptıkları konulardan sadece biri olur. Resimlerinde şiddet içeren Katolik ve Yahudilik temaları bulunduran Jerome gibi Witkin de fotoğraflarında bu tarz öğeleri kullanır.

Daha beş yaşını bile doldurmamışken babası ona çeşitli dergilerdeki fotoğrafları gösterir ve üzerlerinde uzun uzun konuşur; o yaşta bile babasını büyük bir dikkatle dinler. Babası öyle güzel fotoğraflar çekemediğinden bahseder. Witkin için fotoğraf aşkı aslında bu yaşta bilinçaltına işlemiştir. İlerleyen yıllarda fotoğraf sanatçısı olmasının nedenlerinden biri de babasının arzusunun onu etkilemesi ve aslında farkında olmadan onun arzularını gerçekleştirme isteğidir. Küçük yaşta babasından ayrı yaşayan bir çocuk ve babası ile geçirdiği zamanlarda konuşulan fotoğraflar. Witkin uzun süre bu konuşmaları unutmaz ve bu konuşmalardan etkilendiğini söyler.

Ayaklara yuvarlanan kafa

Witkin’in ölü bedenlerle, kusurlu vücutlarla ve alışık olmadığımız estetik görüntüler ile çalışmasının belki de en büyük etkenlerinden biri küçük yaşta yaşamış olduğu bir diğer büyük travmadır. Çocukken bir trafik kazasına tanık olur. Küçük bir kızın kafası kopar ve tam önüne yuvarlanır. Bu anı ömrü boyunca unutamadığını söyleyen Witkin kızın boş bakan gözlerinin aklından hiçbir zaman çıkmadığını söyler. Küçük yaşta yaşanan böyle bir büyük travma onun ilerleyen yıllarda insan vücuduna olan takıntısının en büyük nedeni olmuştur.

1904 yılında çekmiş olduğu bir fotoğrafı 3 milyon dolara satılarak rekor kıran ve New York Museum of Modern Art’ın yöneticiliğini yapan Steichen, onun için bir dönüm noktası olur. 16 yaşında fotoğraf çekmeye başlar ve henüz ilk yılda fotoğraflarından biri Steichen’in dikkatini çeker. Steichen bu fotoğrafı müzede sergiler. O yaşta kazandığı bu başarı onun özgüvenin artmasında büyük rol oynar ve içindeki fotoğraf çekme ateşini iyice körükler.

“Morglarda günlerimi ve gecelerimi geçirdim”

Nazi kamplarında ve Vietnam Savaşı’nda çekilmiş ceset fotoğrafları ile büyüyen ve bunlara bakmayı seven Witkin, kendi çalışmaları için hastane morglarında sabahlar, hatta Meksika’da bir morgda çalışır. Morgda çalışırken karşılaştığı ceset parçaları ile dolu bir kutudan sonra bir an duraklar ve kendine bugüne kadar hiç sormadığı, “Ben neden buradayım” sorusunu yöneltir. Yıllar sonra, bu soruya verdiği cevabı şöyle aktaracaktır: “Orada bulunmamın bir nedeni mutlaka olmalı düşüncesine iki elle sarıldım, bunun sonucunda da bu nesnelerden mükemmel bir şeyler yapabileceğime inandım”. Kendine, bu tarz iğrenç sayılacak şeylerle neden ilgilendiğini zaman zaman sorduğunu itiraf eden Witkin bu takıntısına verebilecek en iyi yanıtın “şiddet ve korku temalarına eğilimi” olduğunu söyler ve yeryüzünün estetiğinden nefret ettiğini saklama gereği duymaz.

Ölmüş yaşlı bir adamın kafasını lazerle simetrik olarak ayırdığı ve bu iki parçayı öpüştürdüğü fotoğrafı çok tepki çeker ve ölü bedenleri aldığı aileler ona model vermemeye başlarlar. Bunun üzerine bu fotoğrafın negatifini yakar. Günümüzde bu fotoğraftan dünya üzerinde sadece 15 baskı bulunuyor ve bu baskılardan biri ünlü oyuncu Richard Gere’in evinde. Sıra dışı çalışmalardan dolayı sevenlerinden çok daha fazla nefret edeni vardır ve dini kesimlerden satanist damgası yer. Londra’da açacağı bir serginin önünde protesto yapılır ve açılması engellenmek istenir.

Sıra dışı ve toplum tarafından kabul edilen genel estetik kaygılardan uzak çalışmaları ile 20. yüzyılda kendinden söz ettiren ve nefretle bakılanı sevmeyi, dışlanmışı benimsemeyi bize fotoğrafları ile anlatmaya çalışan Joel Peter Witkin sanat tarihi açısından değinilmeye değer bir isim olmaya devam edecek gibi gözüküyor.

Yorum yazın