Genel

Yaşamı savunurken, ölüm hakkı talep etmek

Yazan: Tuğrul hoca ötanazi için sırasını bekliyor

Hikmet Karahasan Tuğrul Cankurt’un ismini ilk kez Şubat 2008’de duyduk. 2004’te Ankara Polatlı’da geçirdiği trafik kazasında omurilik felci olan ve vücudunun yüzde 97’sinde hareket kaybı oluşan Cankurt, hayati fonksiyonlarının sona erdirilmesini yani ötanazi talep ediyordu. Ancak Türk Ceza Kanunu’nun 5237 sayılı maddesi Cankurt’un “ölme hakkı”nı kullanmasına engel oluşturuyor. Bu maddeye göre hastaya ötanazi uygulayan hekim, […]

Hikmet Karahasan

Tuğrul Cankurt’un ismini ilk kez Şubat 2008’de duyduk. 2004’te Ankara Polatlı’da geçirdiği trafik kazasında omurilik felci olan ve vücudunun yüzde 97’sinde hareket kaybı oluşan Cankurt, hayati fonksiyonlarının sona erdirilmesini yani ötanazi talep ediyordu.

Ancak Türk Ceza Kanunu’nun 5237 sayılı maddesi Cankurt’un “ölme hakkı”nı kullanmasına engel oluşturuyor. Bu maddeye göre hastaya ötanazi uygulayan hekim, tasarlayarak (taammüden) adam öldürmüş kabul ediliyor ve ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasıyla cezalandırılıyor.

“İnsanca yaşayamadığını” dile getiren ve iyileşme şansının olmadığını öğrenen Cankurt, “ölme hakkı”nı ötanazinin yasal olduğu İsviçre’de aradı ve 4 Mart 2009’da buradaki bir kliniğe başvurdu. Cankurt’un başvurusu kabul edildi; toplam 15 bin TL tutan ödemeler yapıldıktan sonra kendisine haber verileceği bilgisi geldi.

Cankurt İsviçre’den gelecek haberi beklerken, belki de hiç umulmadık bir yerde, 18 Ekim 2009’da yapılan Avrasya Maratonu’nda karşımıza çıktı. Maratona, sosyal sorumluluk projelerine destek vermek üzere spor yapan Adım Adım oluşumunun atletleriyle katılan Cankurt, 16 Ekim’de yapılan basın toplantısında da “Ötanazi bir insanlık hakkı ama çaresizce eli kolu bağlı durmak olmaz, yaşama hakkı için çaba gösterilmesi gerekir” demişti.

Cankurt’un maratona katılması ve kendisiyle benzer sorunlar yaşayan insanlara gönderdiği mesaj, iyileşme konusunda umutlarının tazelendiğini ve ötenazi talebinden vazgeçtiğini düşündürmüştü.

Sabahgazetesinde bugün yayınlanan “” başlıklı habere bu nedenle kuşkuyla yaklaştık ve HaberVs mikrofonunu Cankurt’a yönelterek durumu hakkında bilgi almak istedik.

Tuğrul Cankurt’la muhabirimiz Hikmet Karahasan konuştu:

Bugün Sabah gazetesinde Erhan Öztürk’ün imzasıyla yayınlanan haberde, tedavi masraflarıyla ilgili sıkıntıda olduğunuz ve ötanazi kararından vazgeçmediğiniz belirtiliyor. Bunlar doğru mu?
Henüz yazıyı okuyamadım ama benim durumumdaki insanlar için şöyle bir gerçek var; aldığınız tüm medikal malzemeleri peşin paranızla almak zorundasınız. Ayrıca yapılan son yasal değişiklikler sonucunda, yazdırdığınız her ilaçtan ve medikal malzemeden, maaşınızdan 10 TL gibi bir miktar kesiliyor. Üstelik günümüzde trafik kazası sonucunda oluşan sakatlıkları sosyal güvenliğin dışına çıkartmaya çalışıyorlar. Benim durumumdaki insanlar için bakıcı gibi bir ihtiyaç da var. Anlayacağınız birçok masraf söz konusu. Bunlar bir araya geldiğinde malesef maddi sıkıntı gibi durumlar ortaya çıkıyor ancak ben bu durumu çok fazla öne çıkartmak istemiyorum. Sonuçta ötanazi istememin nedeni sadece kendi medikal ihtiyaçlarımı karşılayamamak değil.

Sizce tek çözüm ötanazi mi ?
Düşünün, vücudunuzun yüzde 97’sini kullanamıyorsunuz ve yüzde 3’ü ile yaşamınızı sürdürmek durumundasınız. Sosyal yaşamın tamamen dışındasınız. İnsan neyle yaşar? İnsanın sanata ihtiyacı vardır. Eğitime, okumaya ihtiyacı vardır. Sosyal bir yaşama, çevreye, onura ve gurura ihtiyacı vardır. Eğer bütün bunlardan soyutlanırsanız, dört duvar arasında sadece nefes alıp “ben yaşıyorum” demenin yaşama bir katkısı yoktur diye düşünüyorum. Sadece yaşamak ve nefes almak yeterli değil. Böyle bir mantık söz konusu olamaz ve bu yüzden de ötanazi kararımda haklı olduğumu düşünüyorum.

“Avrasya’ya katılmam yanlış anlaşıldı”

Adım Adım grubuyla birlikte Avrasya Maratonuna katıldınız. Orada neler hissettiniz?

Avrasya Maratonu’nda çok güzel anılarım oldu. Fotoğraf ve görüntülerde görebileceğiniz gibi çok keyifliydim. Ancak insanlar bazı şeyleri yanlış anlıyorlar. Adım Adım grubuyla katıldığım maratondan ve basın toplantısından sonra benim ötanaziden vazgeçtiğimi düşündüler. Ancak koşuya katılmış olmam ötanaziden vazgeçtiğim anlamına gelmez. Avrasya Maratonu’na katıldığımız sırada eşimin annesi çok ağır durumdaydı ve sonrasında eşimin annesini kaybettik ancak ben cenazesine bile gidemedim. Sadece cenaze değil düğüne de gidemiyorum çünkü bu tür bir aracım yok.

İnsanlar kararınız hakkında ne düşünüyor?
Bazı insanlar sağ olsun çok iyi düşünüyorlar (gülüyor). “Sen bu dünyada acı çekiyorsun, öbür dünyada cennete gideceksin, eşin de sana bakıyor bu yüzden o da cennete gidecek. İkiniz de cennete gideceksiniz daha ne istiyorsunuz” gibi söylemlerin kesinlikle kabul edilebilecek şeyler olmadığını ve ötanazi isteğimde haklı olduğumu düşünüyorum. İnsanlar, sadece insani duyguları için kedilerini köpeklerini uyutmuyorlar mı? Ne kadar güzel bir isim ne kadar güzel bir adlandırma değil mi? Uyutmak. Bunu insanlar için neden yapmıyorlar ?

Devlet size özel bir yardımda bulunuyor mu ?
Benim bir tuvalet sandalyesi davam var. Bu davayı ben kazansam ne olacak? “Koca Türkiye Cumhuriyeti tuvalet sandalyesini mahkeme kararıyla verdi” diyecekler. Bu sandalyeyi talep ettiğim kurumdan bana gelen yazıda, “sadece terörle mücadele kapsamındakilere sandalye verilebiliyor” deniyor. Bırakın terörle mücadele etmeyi vatan haini olsa bile, insanca ihtiyaçları için bu sandalye verilmelidir. Ben bu davayı kazansam da kaybetsem de her koşulda bu durum ülke için bir utançtır. Bu davanın varolması başlı başına utançtır. Ben bu devlete 26 sene prim ödedim. Bugün kas gevşetici bir ilaç kullanmam gerekiyor, doktor raporuyla eczaneden ilacı almaya çalıştığımızda yeterli dozu alamıyorum. Devlet raporlu hastadan bile ilaç kesintisi yapıyor. Böyle bir durumda, bu şartlarda ötanazi kararımı haklı buluyorum.

Ötanazi için hangi kliniğe başvurdunuz ?
Dignitas diye bir kliniğe başvurdum ve başvurum kabul edildi. Bu klinik dünyada talep arttığı için yoğun şekilde çalışıyor ve günümüzde ötanazi turizmi oluşmakta. Ben de sırada bekliyorum, haber geldiğinde İsviçre’deki kliniğe gideceğim. Günler neler gösterecek göreceğiz.

‘Ölüm ülkesi’
17 Mayıs 1998’de kurulan Dignitas isimli vakfa ait klinik, ötanazinin hemen tüm dünyada yasak olması nedeniyle yoğun talep alıyor. Öncelikle, kliniğe başvuran kişinin ötanaziye uygun olup olmadığını araştırıyor. Başvurunun kabul edilmesi durumunda hastanın “ölme hakkı”, oral yolla verilen bir sıvı ile sağlanıyor. 6 bin 700 Frank karşılığında hizmet verilen topluluk “Haysiyetli bir yaşam ve haysiyetli bir ölüm” sloganını kullanıyor. www.dignitas.ch

Diğer taraftan, özel durumu nedeniyle ülkede bir “ötanazi turizmi” sektörünün oluşması, İsviçre hükümetini de bu konuda önlem almaya itmiş gözüküyor. BBC’nin 31 Ekim 2009 tarihli haberine göre hükümet, ötanazinin sınırlandırılması için harekete geçerek bir yasa taslağı hazırladı. Mart 2010’da parlamentoya sunulması planlanan taslağa göre ötanazi hakkını kullanabilmek için, kişinin kurtulma şansı olmadığını ve sadece birkaç aylık ömrü kaldığını iki ayrı tıbbi raporla kanıtlaması gerekecek. Böylelikle hastalıktan kurtulma şansı olmasa da ölüm riski bulunmayanlar bu haktan yararlanamayacak ve kurallara uymadığı belirlenen klinikler kapatılacak.

Yorum yazın