Gündem

“Ahmet Şık, ortak tepki için son nokta”

Yazan: HaberVs

HaberVs Gazetecilerin dün gözaltına alınan meslektaşlarına destek için Ankara ve İstanbul’da eylem yaptığı saatlerde Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, NTV ekranındaydı. Bayramoğlu, bugünkü köşesinde “Ergekenon davasıyla ilgili gözaltına altına alınması aklımı da vicdanı mı da her anlamda, her açıdan rahatsız eder” dediği HaberVs editörü Ahmet Şık hakkında konuştu. Bayramoğlu’nun konuşmasından bazı bölümler şöyleydi: Ahmet Şık’ın […]

HaberVs

Gazetecilerin dün gözaltına alınan meslektaşlarına destek için Ankara ve İstanbul’da eylem yaptığı saatlerde Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu, NTV ekranındaydı. Bayramoğlu, bugünkü köşesinde “Ergekenon davasıyla ilgili gözaltına altına alınması aklımı da vicdanı mı da her anlamda, her açıdan rahatsız eder” dediği HaberVs editörü Ahmet Şık hakkında konuştu. Bayramoğlu’nun konuşmasından bazı bölümler şöyleydi:

Ahmet Şık’ın Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınması, toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelerek tepki göstermesinde son noktayı koydu.

Bu düzeyde tutuklamalar için Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığı bilgilendirilir. Bilgilendirilmiştir de. İçişleri Bakanı Atalay, konu hakkında görüşü sorulduğunda sadece “arkadaşlar konu yargıya intikâl etmiştir” demekle yetiniyor. Evet, konu yargıdadır ama İçişleri Bakanı bir cümle daha sarf edebilir. Bakan basın özgürlüğü hakkında bir iki cümle etmiyorsa durum vahimdir. Gözaltına alınanlar herhangi isimler değil. Çalışmaları ve isimleri, uluslar arası alanda da bilinen gazeteciler.

Sistemi temizleyecek bir davanın bizzat kendisinin temiz olması gerekir. Konuyla doğrudan ilgili olmasa da bir süre Hanefi Avcıile ilgili iddialar gündeme geldi ve kendisi tutuklandı. Ergenekon soruşturması, belli bir şeye karşı tepkisini ortaya koyan kesimlere karşı kullanılıyor.

Nedim Şener ve Ahmet Şık, katılırsınız ya da katılmazsınız gazetecilik yaptılar. Yürütülen soruşmayla ilgili bilgi ve belgelerin üzerine gittiler. Bu bir gazetecilik faaliyetidir. Belli ki bu yaptıkları belli bir grup tarafından tehdit olarak görülüyor.”

Ali Bayramoğlu daha önce, bugün yayınlanacağını duyurduğu 28 Şubat hakkındaki yazısını erteleyerek gazetedeki köşesini de gözaltına alınan gazetecilere ayırmıştı. Bayramoğlu “Ahmet Şık ve Nedim Şener: Hangi Ergenekon” başlıklı yazısında şunları yazdı:

Ahmet Şık’ı yıllardır tanırım. Yeni Yüzyılgazetesi dâhil olmak üzere birçok kez birlikte çalıştık. Fikirlerimiz zaman zaman kesişmiş zaman zaman ayrışmıştır. Onun düzgün ve dürüst bir gazeteci olduğundan hiçbir şüphem yoktur.

Ergekenon davasıyla ilgili gözaltına altına alınması aklımı da vicdanı mı da her anlamda, her açıdan rahatsız eder.

Nedim Şener hayatta olduğum sürece asla affetmeyeceğim bir isimdir. Girdiği kavgada Dink dosyasını kullanmış ve işi, dilini bana uzatacak “iktidarı korumak için Dink cinayetinin kimi sorumlularını hasıraltı ettiğimi” ima edecek kadar ileri götürmüştür.

Ancak benim gözümde o da önce bir gazetecidir.

Kaldı ki, bugün bu gazetecilerle ilgili olumlu ya da olumsuz ne düşündüğümün hiçbir önemi yok. Bu iki gazetecinin başına gelen, fiilen kabul edilemez, sembolik açıdan anti-demokratik bir durumdur. Görünen o ki, bu iki gazeteci, gazetecilik faaliyetlerinden ötürü, bu çerçevede yayınladıkları ya da yayınlamaya hazırlandıkları kitaplar, kurdukları ilişkilerden dolayı gözaltına alındılar. Durum açıklanmaya muhtaçtır.

Hemen söyleyelim:
Bu kişilerin hangi somut suç unsuruyla gözaltına alındıkları açıklanmazsa, git gide artan “polis devleti” iddiaları karşılıksız kalmaz ve Ergenekon davası “iflas” eder. Bir başka ülkede yaşadığınızı düşünün ve Türkiye’ye şöyle bir bakın… Muhaliflerin, özellikle sert muhalefet yapan gazetecilerin tek tek türlü vesilelerle önce gözaltına alındıkları, sonra tutuklandıkları bu ülkede olup biteni nasıl tanımlarsınız?

Hanefi Avcı kitap yazdı, 50 yıla yakın ceza talebiyle yargılanıyor. Nedim Şener kitap yazdı, gözaltında… Ahmet Şık hazırladığı kitap nedeniyle gözaltında… O zaman şu soru meşru olmaz mı? Ergenekon davası bir tür kişisel ya da politik hesaplaşmanın aracı haline mi getiriliyor?

Ergenekon davası, (ki o davayı önemsiyoruz, o dava ve türevlerinin bir temizlik davasını olduğunu düşünüyoruz) kendi başına, kendi içinde temiz olmak zorunda değil midir? Bugün yaşananların eğer Ergenekon davasıyla alakası varsa bizim vicdanlarımızdaki Ergenekon davasının anlamı düşüyor. Eğer bu göz altıların Ergenekon davasıyla ilgisi yoksa, o zaman bu dava vesilesiyle ortalığa otoriter bir koku yayılıyor. Bu işleri yapanlar bu davayı da, bu değişim ve temizlik sürecini de zora sokuyorlar, yaralıyorlar.

Ergenekon dava sürecinin inandırıcılığını yok ediyorlar. Rasyonalitelerini o denli kaybetmiş durumdalar ki, seçimlere doğru hükümeti bile yaralayacak işlere soyunuyorlar. Ancak en önemlisi özgürlük fikrine ve düzenine zarar veriyorlar…
Kimsenin, hiçbir polisin, hiçbir savcının Türkiye’yi 36 Stalin mahkemeleri dönemine çevirme gücü ve hakkı yoktur, olmamalıdır.

Umarız bu meslektaşlarımız en kısa zamanda serbest bırakılırlar. Veya ortada gerçekten bir “suç” varsa yetkililer en kısa zamanda bu durumu tüm kamuoyunu ve kamuoyu vicdanını rahatlatacak şekilde açıklığa kavuştururlar.

Aksi halde töhmet altında kalacaklardır…

Yorum yazın