Sanat

Alkazar’da son matine

Yazan: Mert Oynargül

İstanbul ve Türkiye’nin en eski sinemalarından, Beyoğlu’nun sembol yapılarından Alkazarkapanıyor. İlk film gösterimini 1923’te yapan sinema, 28 Şubat Pazar günü gerçekleşecek son seansın ardından sessizliğe bürünecek. 1925’ten beri aynı ismi taşıyan Alkazar’ın müze ya da benzeri bir işlev üstlenmesi gündemde. Beyoğlu’nun sadece en eski değil, cephe süslemeleri ve heykelleriyle en güzel mimarilerinden birine sahip yapısının […]

İstanbul ve Türkiye’nin en eski sinemalarından, Beyoğlu’nun sembol yapılarından Alkazarkapanıyor. İlk film gösterimini 1923’te yapan sinema, 28 Şubat Pazar günü gerçekleşecek son seansın ardından sessizliğe bürünecek. 1925’ten beri aynı ismi taşıyan Alkazar’ın müze ya da benzeri bir işlev üstlenmesi gündemde.

Beyoğlu’nun sadece en eski değil, cephe süslemeleri ve heykelleriyle en güzel mimarilerinden birine sahip yapısının yeni sahibi Nizam Hışım. Beyoğlu Güzelleştirme ve Koruma Derneği başkanlığını da yürüten Hışım, son yıllarda bölgede yaptığı yatırımlarla göze çarpan bir işadamı. Lacoste, Gloria Jeans, Swatch ve Nike gibi markaların İstiklal Caddesi üzerindeki mağazalarının sahibi. 2007’da, 19. yüzyılda iş hanına çevrilen Voyvoda Caddesi’ndeki 700 yıllık Ceneviz Sarayı’nı (Palazzo del Comune) satın aldı ve otele çevirmek üzere restorasyona başladı. Alkazar’ı ise Kasım 2009’da sinemanın ortakları İsak Mizrahi, Necla Birsel ve İhsan Cengiz Yarımağan’ın mirasçılarından 7,5 milyon dolar karşılığında aldı.

Nizam Hışım: “Tekrar sinema olabilir”

Sinemanın yeni sahibinin, ticari faaliyetleriyle ön plana çıkan bir isim olması kültür sanat takipçilerini endişelendirebilir. Nizam Hışım HaberVs’ye yaptığı “Tek hayalimiz, kültür ve sanata ilgi duyan kurum ve kuruluşlarla ortak çalışmak” açıklamasıyla Alkazar’ın kültür işlevini devam ettirmesine dair niyetini ortaya koyuyor.

Cine Salon Electra

Tarih Vakfı’nın yayımladığı İstanbul Ansiklopedisi’ne göre 1918-1920 yıllarında inşa edildiği tahmin edilen Alkazar Sineması, ilk film gösterimini 1923’te gerçekleştirdi. İlk ismi Cine Salon Electra, ilk işletmecileri Safvet ve Naci beylerdi. Bugünkü ismini 1925’te aldı. Zaman içinde birkaç kez el ve işletmeci değiştirmesine rağmen işlevi hep aynı kaldı. Kasım 2009’da İşadamı Nizam Hışım tarafından alınmadan önce son sahipleri İsak Mizrahi, Necla Birsel ve İhsan Cengiz Yarımağan’ın mirasçılarıydı.

Sinema 1930’lardan sonra kovboy ve korku filmleriyle özdeşleşti. 1950’lerde, Makseki Süvari, Zorro, Yüzbaşı Amerika gibi kahramanların seri filmleri ağırlık kazandı. 1960’larda Ayfer Feray’ın kendi adıyla kurduğu tiyatroya ev sahipliği yaptı. 1970’lerde seks filmlerinin gösterildiği bir mekan haline geldi. Aynı dönemde alt salonu birahane ve bilardo salonuna dönüştürüldü. Bu dönem 1994’te sona erdi ve faaliyetini sürdürdüğü son günlere kadar üç salonuyla sanatseverlere hizmet etti.

Hışım, binanın estetiğinin ve tarihi dokusunun korunacağı sözünü de veriyor. Beyoğlu’nda kapanan her sinema gibi Alkazar’ın da eksikliğinin duyulacağını kabul ediyor. “Ancak bu yönde bir proje gelmesi durumunda sinema olarak da işletilebilir” diyor.

Seks filmlerinden Avrupa’ya

Yaklaşık doksan yılı geride bırakan, bu özelliğiyle dünyanın sayılı örnekleri arasında yer alan bir sinema neden kapanır?

Türk sinemasının 1970’lerde girdiği “seks filmleri furyası”ndan ve 80’lerde yaşanan durağanlıktan Alkazar da etkilenmişti. Sinema bu dönemde, seks filmlerinin ağırlıkta olduğu yapımları göstererek ayakta kaldı. Aynı dönemde Alkazar’ın alt salonu, birahane ve bilardo salonuna dönüştürülerek sinemadan ayrıldı. Sanatseverler, 1993’te sinemayı geri kazandı. Bu tarihte Alkazar yeni işletmecilerinin girişimiyle yeniden yapılandı. Bu tarihi mekânda “estetik kaygı ile çekilen ve sinema sanatına katkıda bulunan” filmlerin gösterilmesi amaçlandı. Birahane tekrar sinemaya katıldı. 28 Şubat 1994’te Émile Zola’nın eserinden uyarlanan Germinalfilmiyle perdelerini açtı. “Yeni” sinemanın üç salonunun isimleri bile, Alkazar’ın çizgisini belli ediyordu: Avrupa, Asya ve Alkazar.

Film eleştirmeni Sevin Okyay, Alkazar denince aklına Avrupa filmlerinin geldiğini söylüyor: “Alkazar daima iyi filmler oynattı. Avrupa filmlerini ancak Beyoğlu ve Alkazar sinemalarında seyredebiliyorduk. Festival filmlerini, örneğin TÜRSAK’ın düzenlediği “Sinema Tarih Buluşması” programında yer alan nitelikli yapımları görebildiğimiz ender salonlardan biriydi. Maalesef bu tür salanların sayısı giderek azalıyor.”

“Bakkal” sinema

Gelgelelim “sinema sanatına katkıda bulunan” filmler, gişede popüler yapımlar kadar güçlü değildi. 2000’lere gelindiğinde Alkazar, teknolojisini yenileyememenin sıkıntılarını yaşamaya başladı. Sinema salonlarının yaşadığı çok salonlu ve yüksek teknolojili değişime uzak kaldı.

24 Şubat günü veda yazısını medya mensuplarıyla paylaşan Alkazar Sineması işletmecisi Adalet Dinamitbu durumu, Ferhan Şensoy’un yazdığı “Kahraman Bakkal Süpermarket’e Karşı” oyununa benzetiyor: “Büyük alışveriş merkezlerindeki son derece yüksek yatırımlarla yapılan, teknolojik olanaklarla donatılmış olan ve popüler, ticari filmleri izleyiciye sunan 8-10 perdeli sinema salonlarına karşı ya da yanı başında adeta kahraman bakkallar gibi küçük, iddiasız sanat sineması olmayı sürdürecek gücümüz ne yazık ki kalmadı.”

Adalet Dinamit’in sözleri, festival filmleriyle popüler yapımların izlenme farkınını akla getiriyor. Örneğin Altın Portakal 2009’un en iyi filmi Bornova Bornova, Alkazar’da da gösterime girmişti. Film tüm sinemalarda yaklaşık 12 bin izleyici tarafından takip edilmişti. Gelgelelim Recep İvedik serisinin üçüncü filmi, henüz ikinci haftasında üç milyona yakın izleyiciyi salonlara çekti.

Eğlencenin vergisi

Alkazar Sineması Müdürü Serdar Baba göre Alkazar gibi küçük ölçekteki sinemaların sorunu sadece popüler filmlere mesafeli durmakla sınırlı değil. Baba, ödedikleri yüksek kira ve vergilerinde kendilerini zor durumda bıraktığını hatırlatıyor. “Bırakın destek olmayı, yerel yönetimler alış veriş merkezilerine verdikleri ruhsatlarla sinema salonlarının sonunu hazırladı” diyor. Adalet Dinamit yerel yönetimler kadar Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da bu konuda sorumlu olduğuna dikkat çekiyor. “Olağan vergilerin yayında eğlence vergisi adıyla getirilen ek yükümlülük, sinema salonlarını Amerikan film endüstrisinin popüler, ticari filmlerine mahkûm eden merkezi yönetim, Kültür Bakanlığı, belediye yönetimleri adına sizlerden özür diliyoruz.”

Alkazar perdelerini kapıyor. 90 yıldır aynı isimle, aynı amaç için hizmet eden İstiklal Caddesi 179 numaralı tarihi yapının gelecekte neye hizmet edeceği şimdilik kesinleşmiş değil. Ancak bu doksan yıllık geleneğe son 16 yıldır katkıda bulunan isimlerin dikkat çektiği “gelişme” düşündürücü. Alkazar için kaçınılmaz sonu hazırlayan alışveriş merkezlerinden birinin, Alkazar’ın hemen karşısında açılış için gün sayması ironik bir durum olsa gerek.

Yorum yazın