Genel

Bilgi’nin enerjisi artacak

Yazan: Mert Oynargül

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin kampuslerinde bugünlerde taze bir rüzgar esiyor. Koridorlarda, kantinlerde sınıflarda yeşil bir şeyler gözünüze çarpıyor. Gözünüze çarpanlar hem renk olarak yeşil, hem de küresel ısınmaya karşı bir mesaj veriyor:“Bilgi’de bir ilk; yeşil elektrik!” Bilgi Üniversitesi’nin kampuslerinde artık “yeşil elektrik” kullanılıyor. Peki, bu elektrik nerede ve nasıl üretiliyor? Üniversite kampuslerine nasıl geliyor? Bu soruların […]

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin kampuslerinde bugünlerde taze bir rüzgar esiyor. Koridorlarda, kantinlerde sınıflarda yeşil bir şeyler gözünüze çarpıyor. Gözünüze çarpanlar hem renk olarak yeşil, hem de küresel ısınmaya karşı bir mesaj veriyor:
“Bilgi’de bir ilk; yeşil elektrik!”

Bilgi Üniversitesi’nin kampuslerinde artık “yeşil elektrik” kullanılıyor. Peki, bu elektrik nerede ve nasıl üretiliyor? Üniversite kampuslerine nasıl geliyor? Bu soruların yanıtlarını enerji alanında uzman bir isim olan ve Bilgi’deki enerjiyle ilgili projelerin bizzat sahibi olan Bilgi Üniversitesi Rektörü Prof Dr. Halil Güven’den aldık. Prof. Güven ayrıca Türkiye’nin ilk enerji santrali olan Santralistanbul’da gerçekleştirilmesi düşünülen enerji projesi, kampus içinde inşâ edilmesi planlanan “Yaşil Ev” projesi ve Bilgi Üniversitesi’nde kurulması planlanan enerji sistemleri bölümüyle ilgili açıklamalar yaptı.

Yeşil Elektrik nedir?
Şimdi yeşil elektrik konusu Avrupa’da çok yaygın olan bir sistem. Konuya “Yeşil elektrik nedir?” diyerek girersek; üretilirken sıfır karbon salımı yapan her şey yeşil elektrik olarak adlandırılabilir. Örneğin siz buraya bir güneş filtresi (solar cell) koyarsanız ya da çatıya güneşten elektrik elde eden bir cihaz koyarsanız burada sıfır karbon salgısıyla elektrik üretmiş olursunuz. Aynı şey rüzgâr türbinleri için de geçerli. Veya barajlara (hidroelektrik santrallere) bakalım, siz orada yüklü miktarda su tutuyorsunuz sonra su hızla aşağı doğru aktığında bu suyun önüne bir pervane koyduğunuz takdirde bunu jeneratöre bağlandığında aynı işlem gerçekleşmiş oluyor, buna da yeşil elektrik diyoruz. Çünkü bunların bacaları yok ve çevreye karbon salgılamıyor. Avrupa’da kurum ya da birey olarak başvuru yaptığınızda evinizde ya da herhangi bir yerde yeşil elektrik tüketimi yapabiliyorsunuz. Böylelikle evinizde kullandığınız elektriği de sıfır karbon üreten bir üreticiden almış oluyorsunuz. Elektrik ya devlet tarafından ya da özel ve bağımsız üreticiler tarafından üretiliyor. Bu bağımsız üreticiler termik santraller de kurabilir, kojenerasyon da (kojenerasyon kısaca, enerjinin hem elektrik hem de ısı formlarında aynı sistemden beraberce üretilmesidir) kurabilir veya rüzgâr panelleri de kurabilir. Rüzgâr panelleri kurması durumunda üretici, elektriği isterse direkt bir antlaşma imzalayıp satabilir. Örneğin siz Bilgi Üniversitesi olarak 2-3 bin megavat elektrik alıyorsunuz bunu ben size satıyorum. Benim Alaçatı’da bir rüzgar çiftliğim var, bu çiftliği şu kadar yatırım yaptım, rüzgâr estiği zaman buradan bu kadar elektrik üretilecek buradan ben bu elektriği enterkonekte sisteme koyuyorum ve buradan bu kadar alma hakkım var. Dolayısıyla sizin buraya aldığınız elektrik size buradaki çiftlikten gelmiş oluyor. Bunu ithalat-ihracata benzetebilirsiniz. Bunun faydası ise kurum ya da bireylerin “Bu şekilde yeşil elektrik almak istiyoruz” demesiyle beraber diğer karbon salgılayarak üretilen elektriğe talep olmadığından bu tarz üretilen elektrik ortadan kalkacak. Kısacası yeşil elektriğin doğayı koruduğunu söyleyebiliriz. Okulumuzda yeşil elektrik alınmasına mütevelli heyeti ile beraber karar verdik. Ben İspanya’daki örnekten yola çıkıp herkese yeşil elektriği anlatmıştım ve yeşil mühendislik konularına değinmiştim ve mütevelli heyeti bir jest olarak zaten akademik kadronun da çevreye duyarlılığını göz önünde bulundurarak Yeşil Elektrik Projesi’ne imza attı.

Bilgi Üniversitesi’nin yerleşkelerinde tüketilen yeşil elektrik nereden geliyor? Santralistanbul’un içine bir rüzgar santrali mi kurulacak?
Öncelikle yeşil elektriği üretecek olan biz değiliz, biz yeşil elektriği üretecek olan bir firma ile antlaşma imzaladık. Üreten firma Fina Enerji, İzmir Bergama’da Aşağıkırıklar Köyü mevkii Düzova’da 15 megavatlık kurulu gücü var. Buradan ulusal şebekeye elektrik aktarıyor. Rüzgarı bol olan bir yerde rüzgar estiği zaman eğer rüzgarın hızı 4 metre/saniyeyi geçerse rüzgar türbinlerinin kanatlarında dönmeye yol açıyor, sizin binalara koyduğumuz afişlerde gördüğünüz şeyler bu türbinlere bir örnek. Fakat 4 metre/saniye olduğu zaman da elektrik üretimi olmuyor, sadece kanatlar dönüyor, bu hızın üstüne çıktığı anda arkadaki jeneratör elektrik üretmeye başlıyor. Siz oraya bin megavatlık bir türbin koyduğunuz takdirde o türbin tam hızla esen bir rüzgara karşı durduğu zaman bir saatte bin kilovat/saat üretmiş olur. Diyelim ki rüzgar yarı hızına düştü, o zaman da 500 kilovat/saat üretir. Siz onun gibi bin megavatlık 20 türbin koymuşsanız 20 bin kilovat saat üretmiş olursunuz bir saatte. Bir yılda 8 bin 760 saat var, bin çarpı 8 bin 760 size bir senede ürettiğiniz elektriği gösterir. Rüzgâr sürekli esmiyor, ancak senenin yüzde 30’unda bu tip santrallerde elektrik üretmiş olursunuz, onlar oradan üretiyorlar, biz buradan alıyoruz. Yani biz buraya herhangi bir türbin filan kurmuyoruz.

Hürriyet gazetesine verdiğiniz bir röportajda bulunduğunuz yerlerde “imar ve inşaat” tan ayrı bir haz duyduğunuzu söylemiştiniz. Olası yeni planlar arasında yeni bir santral de yer alıyor mu?

“Bilgi’de enerji sistemleri mühendisliği bölümünü açıyoruz”

Enerji konusunda uzmanlaşmış bir makine mühendisisiniz. Yaptığınız çalışmaları Bilgi’ye de taşıyacak mısınız?

Şu anda zamanımın çoğunluğunu üniversite yöneticiliğine ayırmış durumdayım. Yüksek lisansımı 1980 yılında, doktoramı ise 1983 yılında tamamladım. Doktoramı içinden su geçen ve buhar yapan kaynak sistemler üzerine yaptım. Akabinde Teksas’ta ve Kaliforniya’da bazı çalışmalarda bulundum. 80’li yılların başında enerji tasarrufu o dönemde çok fazla gelişmemişti ve biz de bunların üzerine çalışmalar yaptık. Amerikan Enerji Bakanlığı’nda Berkeley laboratuvarlarında çalışmalar yapıp birçok konuda ödüller aldık. 90’lı yılların sonuna kadar çalışmalarımız sürdü. 1998 yılında üniversite yöneticiliğine başladım, bulunduğun üniversitelerde enerji araştırmaları merkezleri kurdum. Örneğin şu anda Bahçeşehir Üniversitesi’nde Enerji Sistemleri Mühendisliği var, bu vakıf üniversitelerinde olmayan bir bölüm. Kıbrıs’ta yine enerji araştırmaları merkezi var, Amerika’da yaptığım tüm çalışmaları bulunduğum üniversitelere taşıdım. Şimdi Bilgi Üniversitesi’nde de Enerji Sistemleri Mühendisliği’ni açıyoruz. Bilgi’de hazır bir malzeme bulduk, burası bir enerji santrali, eski bir elektrik santrali. Dolayısıyla Bilgi Üniversitesi içindeki akademisyenlerin duyarlılığı da bizi teşvik etti. Buradaki akademisyenler dünya ile alakalı entelektüel insanlar. Onlarla beraber oluşturduğumuz komisyonla da hedef aldığımız yeni misyon; Bilgi Üniversitesi’nde diğer üniversitelerden daha fazla çevre tasarrufu, sıfır karbon gibi konularda, hatta yeşil bir ev yapma konularında çalışmalar var ve içimizde muazzam bir heyecan var.

Yeni bir santral projemiz şöyle var; şimdi burası eski bir santral, burasının geçmişte kullandığı enerji Zonguldak Kara Elmas’tan gelen kömür. Bizim de şimdi Santralistanbul’da bir kojenarasyon elektrik santrali kurma projemiz var. Siz eğer bir yakıttan iki tane ürün elde edebilirseniz buna kojenarasyon denir. Genelde şu anda kullanılan en temiz yakıt doğalgaz. Burada doğalgazla hem elektrik üretmeyi hem de atık gazları ısıtma ve soğutmada kullanabilecek bir santral kurmayı planlıyoruz. Eğer finansmanı bulursak bu santral yakın bir gelecekte kurulur. Bunun için Avrupa Yatırım Bankası ile bir görüşme yaptık. Eğer bu projeyi 2014’e kadar gerçekleştirebilirsek bundan yüz yıl önce Osmanlı Devleti’nin ilk elektrik üretimi yaptığı yerde yüz yıl sonra tekrar elektrik üretirsek bu çok anlamlı olur. Şu anda önümüzdeki tek sorun Avrupa Yatırım Bankasının 50 milyon Avro’nun üzerindeki projelere finansman sağlaması ve bu projenin maliyetinin de bu kadar olmaması. Bizden de böyle bir proje bekliyorlar o yüzden bu projenin geliştirilmesi gerekebilir.

Santralistanbul’daki bu tarihi tesislerin enerjiyle ilgili yeni projelerde de kullanılması mümkün mü?

Burası bildiğiniz gibi bir sit alanı ve koruma altında, biz bunları müze yaptık sadece. Eğer yeni bir santral ve proje yapılacaksa bu eski eserlerin yanında olur. Projelerimiz dahilinde yapılacak tesisler buradakiler kadar büyük olmayacak o yüzden ayrı yerlere kurulabilir. Ayrıca burada gördüğünüz her eski tesis bina her ağaç işaretlenmiş durumda, dolayısıyla biz bunlara dokunamayız. Eğer projeye katma imkanımız olsaydı santralin bir kazan dairesi var, kazan dairesi aslında bu işe çok müsait ve onun küçük bir kısmında elektrik üretimi yapabilirdik.

Bir de Green Home (Yeşil Ev) uygulamasından söz ettiniz “Yeşil Ev” nedir?
Şimdi “Yeşil Ev” uygulaması özellikle Amerika’da çok revaçta olan bir sektör, insanların evini yeşile çevirmesi veya yeşil ev alması gibi. Şimdi biz de örnek olması açısından böyle bir proje yaptık. “Öğrenciler için bir yeşil ev yapsak ve burada öğrenci birliği, öğrenci kulüpleri yer alsa toplantı salonları olsa, kalacak yerleri ve kantinleri olsa” diye düşündük. Bildiğiniz gibi öğrenciler sabahlamayı severler, belli bir yaşa gelince insanlar sabahlayamıyor, ben eskiden bunu çok yapardım ama artık istesem de yapamıyorum. Yani kısacası, yeşil elektrik kullanılan bir evleri olsun istedik öğrencilerin. Mimarlık fakültemiz ve çevre birimimiz bir de Çevre Dostu Binalar Derneği adlı kurumla ortak bir çalışma yaptık ve sanırım bu konu çok yakın bir zamanda sonuçlanabilir. Bunu her öğrenci kullanabilir, buradaki amaç toplumun “Yeşil ev nedir, ne amaçla kullanılır?” bunu görmesini istememiz. Az önce de bahsettiğim gibi, bu bina elektriği kaynaklardan kullanacak. Şimdi burada yapacağımız binanın yönü itibariyle güneşe bakar bir şekilde olması lâzım, gece elektrik olmadığı için gündüz kullanılan enerjinin depolanması için akü kullanılması, belki duvarlarına özel bir izolasyon sistemi konulması lâzım ki ısıtma ve soğutmada en az seviyede enerji tüketilsin, her şeyi ile camlarından, duvarlarından elektrik kullanımından örneğin buzdolabının kullandığı elektrik miktarından yani her şeyi ile tasarrufa yönelik bir bina olması lâzım. Yeşil Ev projesi ile baraber orada kendi elektriğini kendi üreten bir bina yapmak istiyoruz.

Dünyada enerjinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Petrol yüzünden hiç iyi gitmiyor… Şu anda tamamen fosil kaynaklardan üretilen şeylere tabi tutuluyoruz. Şimdi baktığınızda, Güneş’in verdiği elektrik miktarı, Dünya’da kullandığımız miktarın 34 katı, yani 1 günde Güneş, Dünya’nın 1 yılda kullandığı elektriğin 34 katını gönderiyor. Biz bunun bir şekilde elektriğe dönüşmesini sağlarsak, bu sorunu çözebiliriz, ama şu anda arabaların kullandığı elektrik, evlerin kullandığı elektrik, doğalgazla da beraber muazzam bir enerji tüketiyoruz. “Küresel ısınma” diyorlar, siz hastalandığınız zaman ateşiniz çıkar değil mi? Şu anda Dünya’nın ateşi çıkmış durumda. Enerjiyi ve elektriği bu şekilde tükettiğimiz için de küresel ısınma meydana geliyor. Şu anda gelecek yeni bir enerji kaynağı bulunmazsa pek parlak gözükmüyor. Şimdi bizim üniversitelerimizde şu anda yapılması gerektiği kadar araştırma yapılmıyor, onun için üniversitelerin geleceğe hazır olması sadece yeşil elektrik almakla olmaz. Biz aldık, ama ülkenin genel anlamda bilgili olması ve değişimin öncüsü, değişime açık olması lâzım. Örneğin, bizim buraya yapacağımız “Yeşil Ev” buna öncü olacak projelerden biri olarak gösterilebilir. Üniversitedeki öğrenciler, buraya müzeyi gezmeye gelen insanlar yeşil evi görüp toplumu bilgilendirebilir. Fakat bunların hepsinden öte araştırma yapmamız lâzım. Bunun için de yeni mühendislik fakültemizle beraber bu araştırmalara başlayacağız.

Yorum yazın