Genel

Gazeteler, internet sayfaları gibi “Taraf”sız kalamadı!

Yazan: [email protected]

Alper GörmüşTaraf, 20 Haziran’da son zamanların en önemli haberini yayımladı. Gazetenin iddiasına göre, Eylül 2007’de Genelkurmay Başkanlığı’nda “Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı” başlığıyla bir plan hazırlanmıştı. Plan, yargı ve basının “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çizgisine çekilmesini” ve daha bir dizi amacı öngörüyor, bu amaçla yapılması gerekenleri sıralıyordu. O gün öğle saatlerine doğru Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama […]

Alper Görmüş

Taraf, 20 Haziran’da son zamanların en önemli haberini yayımladı. Gazetenin iddiasına göre, Eylül 2007’de Genelkurmay Başkanlığı’nda “Bilgi Destek Faaliyeti Eylem Planı” başlığıyla bir plan hazırlanmıştı. Plan, yargı ve basının “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çizgisine çekilmesini” ve daha bir dizi amacı öngörüyor, bu amaçla yapılması gerekenleri sıralıyordu.

O gün öğle saatlerine doğru Genelkurmay Başkanlığı bir açıklama yaptı. Açıklamada şöyle deniyordu: “Genelkurmay Başkanlığı kayıtlarında, Komuta Katı tarafından onaylanmış böyle bir resmi evrak veya plan bulunmamaktadır.”

Bu, tıpkı, Nokta’nın Şubat 2007’de yayımladığı “Genelkurmay’ın Medya Andıcı” haberine karşı yapılan açıklamaya benziyordu: Evet, böyle bir taslak hazırlanmıştı fakat onaylanmamış ve uygulamaya konmamıştı.

Ben, bunu da hatırlatarak, açıklamanın “yalanlama”dan ziyade bir “doğrulama” olduğunu, fakat Hürriyet, Milliyet ve Vatan’ın internet sayfalarında bambaşka bir havanın egemen olduğunu yazmıştım. Şöyle demiştim:
“Taraf gazetesi bugün Genelkurmay’da hazırlandığı iddiasıyla 11 sayfalık çok önemli bir belge yayımladı. Genelkurmay ‘ın ‘yalan’ demediği belgeler, bazı gazetelere göre yalanlanmıştı. (…) Öte yandan, Taraf, ‘belgelerin onaylanmış olduğundan’ söz etmiyordu. Bu durumda Taraf’ın haberi yalanlanmış mı olur? Bazı gazetelere göre evet!”
O günkü yazımı, “yalanlama”dan CHP’nin bile tatmin olmadığını hatırlatarak şöyle bitirmiştim:
“Bunlar ne güzel gazetecilikler böyle! Özü ‘merak’ ve ‘kuşku’ olan bir mesleğin ‘yalanlama olmayan bir yalanlama’dan bu kadar hızlı bir şekilde tatmin olup defteri kapaması olacak iş mi? Durun bakalım, belki CHP’den utanıp vazgeçilir bu tuhaflıktan. Belki yarın (21 Haziran) gazeteler, internet sayfalarından bambaşka bir havada çıkarlar.”

Tarafsız kalmak giderek zorlaşıyor

Ertesi gün gazetelere baktığımda, gerçekten de internet sitelerinden çok farklı bir yaklaşım gördüm. İnternet sitelerinde “yalanlama”yı öne çıkarıp, peşine de birkaç satırla haberi iliştiren gazetecilik ters çevrilmiş gibiydi.

Haber, üstelik de Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın “Habere değil, haberi yazan gazetenin finansörüne bakın” yollu açıklamasına rağmen ön plandaydı; “yalanlama” ise pek inandırıcı bulunmamıştı.

Vatan, “yalanlandı”dan vazgeçip, “Genelkurmay ise ‘onaylanmış bir evrak yoktur’ demekle yetindi”ye döndü. Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök bile şöyle yazdı:
“Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklamayı okudum. Bana göre anlamı şuydu: ’Altta birileri böyle bir belge hazırlamış olabilir ama biz bunu onaylamadık.’ Gönlüm böyle olmasını çok isterdi.”

Üç gazetenin internet sayfalarındaki tavırlarını sürdürememelerinin nedeni konusunda, belki Referans gazetesi yazarı Mensur Akgün’ün bugünkü (23 Haziran) yazısı öğretici olabilir.
“(…) Ayrıca belli ki basın da susmayacak. Şimdilik bazı gazeteler bu tür haberleri atlamayı tercih etse de, önemli bir kesimi vermeyi ve işlemeyi -hangi nedenle olursa olsun- seçiyor. Diğerleri de zaman içinde ‘ahlaki’ baskıya dayanamayacak ve anti demokratik çabalara, yönlendirme taleplerine karşı çıkacak. Göreceksiniz yakında basına çok daha demokratik bir anlayış hakim olacak.”

“Cesur basının önemi”

Mensur Akgün’ün temennisine katılmamak mümkün mü?

Öte yandan ben, bazı gazetelerin cesaretle ortaya çıkıp “vasatın egemenliği”ni kırmasının ve başka türlü bir gazeteciliğin mümkün olduğunu göstermesinin de aynı sonuca katkıda bulunacağına inanıyorum. Taraf’ın yürüttüğü türden bir gazetecilik, “sıradan”ın tatsızlığını giderek daha yoğun bir şekilde hissettirecek, bu da gazeteciler arasında “iyi, cesur gazetecilik” arzusunu güçlendirecektir.

Milliyet gazetesi yazarı Semih İdiz’in bugünkü yazısı (23 Haziran), işte bu “cesur gazetecilik” üzerineydi:
“Daha önce de yaşadık. Andıçlar hazırlandı. Gazeteciler hakkında özel bilgi notları derlendi. İnternet yoluyla e-muhtıraları yayımlandı. Hepsi ters tepti. Ayrıca ülkenin itibarını sarsmakla kalmadı, demokrasimizin geleceği hakkındaki belirsizliği derinleştirdi.
(…)
“Fakat bugün cumhuriyetimizin temel kurumları TBMM dışında birbirleriyle çatışıyorlar. TSK’nın içinde de bu çerçevede ayrıntılı ve demokrasiye aykırı sosyal projeler üretiliyor. Bunu durdurabilecek bir ‘hesap sorma’ mekanizması da yok.
“Bu tür demokratik mekanizmaları henüz oluşturamadığımıza, oluşturulmasını engellemek için de güçlü çevreler devrede olduğuna göre, demokrasi ile özgürlüklerin bekçiliğini yapan cesur bir basının hayati önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor.”

Cemaat gazetesi?

Konunun bir boyutu daha var: Genelkurmay Başkanı’nın Taraf’la ilgili olarak imâ ettiği “cemaat desteği” iddiaları…
Ahmet Altan’ın Büyükanıt’a verdiği cevabı ve bu çerçevede yazan bazı köşe yazarlarının değerlendirmelerini de yarın ele alacağım.

Yorum yazın