Gündem İstanbul Yaşam

Mülteci restoranlarına esnaf tepkisi: “Ya onlar gidecek ya biz kepenk indireceğiz.”

Yazan: Deniz Mağden

İstanbul’da kazancı azalan restoran sahipleri, Suriyeli komşularını “müşterilerini çalmakla” suçluyor. İşletme sahiplerinin tavrı sert: “Her yeri işgal ettiler. Kapattıracağız.”

Suriye’deki iç savaştan kaçıp Türkiye’ye sığınan mültecilerden biri 52 yaşındaki Muhammed Nizar Bitar. Bitar, savaştan kaçıp İstanbul’a, ailesiyle birlikte, cebinde hiç para olmadan gelmiş. Yedi yıl önce Aksaray’da bir bodrum katında, çeşitli lokantalara yemek imalatı yaparak geçinmeye çalışmış. Şimdi 22 ortak ile açtığı Suriye mutfağı üzerine altı lokantası var. İlk işletmesini Yalova’da açıp genişleten Bitar’ın restoranlarında toplamda 200’den fazla mülteci çalışıyor. Taksim’deki Tarbuş adlı lokantasının bu sıralar zor bir dönem geçirmesinin sebebini de çalıştırdığı mültecilere bağlıyor Bitar:
“Önceleri pek sıkıntı yaşamıyorduk. Hem Türk mutfağı hem de Suriye mutfağından yemekler yapıyoruz tüm işletmelerimizde. 2014 başlarında da Taksim’e de Tarbuş restoranımızın bir şubesini açtık. İlk başlarda çevredeki esnafın da desteği olmuştu, zaten geldiğimden beri bana hem iş, hem de barınma ve yemek verdiler Türkler. Ama geçtiğimiz yıl hem turist sayısı azalıp hem alışveriş yapan insan sayısı düşünce işler değişmeye başladı. Başta bizi destekleyen komşu esnaflar artık rekabetten rahatsız. ‘Ülkenize dönün’ diyor birçoğu. İmkânım olsa bugün dönerim, döneceğim de zaten…”

Taksim’deki yoğunluk azaldığı için kazançların neredeyse üçte bir oranıyla düştüğünü belirten Bitar, esnafın kazancının düşmesiyle sorunlar yaşamaya başladıklarını belirtiyor. Çevre esnafı, kendi işlerinin azalmasını Tarbuş ve benzeri Arap işletmelerin Arapça tabelalar asmasına bağlıyor. Oysa Türkler tarafından işletilen pek çok işletme de aynı yola başvuruyor.

Tarbuş Restoran’ın komşusu esnaf H.O., “Biz esnaf olarak yapmamız gerekeni yaptık. İlk geldiklerinde yatacak yerleri yoktu birçoğunun. İşe aldık, aş verdik, iş verdik. Şimdi müşterilerimizi çalıyorlar. Her yere Arapça yazılar yazdılar, tabelalar koydular. Artık Türkler gelmiyor Taksim’e. Gelen turistlerin de çoğu Arap olduğundan, hemen Arap ve Suriye lokantalarına gidiyorlar. Kazancım yarı yarıya düştü. Ya o gidecek buradan, ya da ben dahil bir sürü esnaf kepenk indireceğiz.” diye sitem ediyor. Bu iddiaları dile getiren restoran ve dükkan sahiplerinin Arapça tabelası olması da gözden kaçmıyor.

Suriyeli komşusunun varlığından rahatsız bir diğer esnaf ise market sahibi E.A.. Arap işletmecilere karşı tavrını “Evet, karşıyız. Ülkemize sığındıkları yetmiyor gibi kazancımızı çalıyorlar. Bunda yanlış bir şey yok. Evime götürdüğüm ekmeği neden onunla paylaşayım? Kendi ülkesinde yapsın ne yapıyorsa, yapabiliyorsa. Onlar yüzünden artık müşteri kalmadı. Üstelik bazı işsiz, aşsız Suriyelileri de ücretsiz doyuruyor, görüyoruz” sözleriyle ifade ediyor.

Yine de herkes aynı görüşte değil. Taksim’de dükkânı olan Feryal Köseoğlu , “Bir savaş var. Bu insanlar savaştan kaçıp buraya sığındılar. Düzen kurmak istiyorlar, ne zaman dönebilecekleri belli değil. Tabii ki burada çalışıp karınlarını doyuracaklar. Müşteri bana da az, onlara da az diye dükkânlarını yakacak halimiz yok” diyor.

“Elektrik kutumuzu söktüler”

Çevre esnafıyla sorun yaşayan bir başka Suriyeli işletme de Aksaray’daki Salloura Oğlu adlı restoran. Restoranın sahibi, Abdulrahman Salloura

1800’lü yıllardan beri ailecek bu işi Halep’te yaptıklarını belirten Salloura, 2015’ten beri de Aksaray’da tatlı ağırlıklı restoran işletiyor. Salloura Oğlu çalışanlarından Ahmed Ajari, “Esnaf zaten ilk günden beri bize karşıydı” diyor: “Bu sokakta çok lokanta ve tatlıcı var. Özellikle baklavacı, lokumcu gibi tatlıcılar çok fazla. ‘Ne gerek var, batacaksınız’ dediler hep. Kazandığımızı görünce daha da sinirlendiler. Aslında farklı iş yapıyoruz. Onlar baklava, biz daha çok Suriye yemekleri ve tatlıları. Türkiye’de pek olmayan yemekleri yapıyoruz. Buna rağmen bize hep hırsızsınız dediler, ülkenize dönün dediler. Zamanında elektrik kutumuzu bile söktüler.” Esnafın tavrı ile müşterilerin ilgisinin ise karıştırılmaması gerektiğini söylüyor Ajari: “Türk müşteriler çok destek gösterdiler. Gelip yemeklerimizden yediler, takdir ettiler. En değerli şey bu. Hatta televizyon kanalları gelip röportaj yaptı, bizi tanıttı.”

Gelgelelim Türk müşterilerin bu ilgisi Aksaray esnafını rahatsız ediyor. Salloura Oğlu Restoran’ın komşularından tatlıcı R.E, Suriyeli esnafın haksız kazanç elde ettiğini ve bunun adaletsiz olduğuna inanıyor: “İnsanlar ilginç diye gidiyor oraya, binlerce yıllık tatlılarımız yerine ilk kez gördükleri şeyleri tatmayı tercih ediyorlar. Ne gerek var buna? Künefe yapıyorlar mesela, ne peyniri koyuyorlar belli değil. Hijyenik olduğundan nasıl emin oluyorlar. Biz yüz yıldır bu işi yapıyoruz. Halk daha onların yanında olsun, onların cebine para koysunlar görün neler oluyor. Her yeri işgal ettiler ama ben ve beni destekleyen arkadaşlarım bu lokantayı elbet kapattıracağız.”

“Önyargılarımdan pişman oldum”

Salloura Oğlu’nun devamlı müşterilerden Kamil Yılmaz, tatlıcı R.E.’nin görüşlerinden haberiz konuşuyor. “Suriyeli olduklarını duyunca ilk başta çekinmiştim. ‘Temiz midir?’, ‘çalışanlar saygılı mıdır?’ diye düşünmüştüm. Fakat ön yargılarımdan pişman oldum. Gelinimi istemeye giderken oğlum buradan tatlı almış, lezzetine hayran kaldığımız için bir kere de gelip ziyaret ettik Salloura Oğlu’nu. Gerçekten leziz. Mutlaka ayda iki üç kere geliyoruz. Çok ilgili bir personel var. Suriyeliymiş, Türkmüş, Azeriymiş ne farkeder? Herkes insan. Bu insanların kazancından rahatsız olanları anlamıyorum. İşini iyi yapan herkes kazanır. Onlardan rahatsız olmak yerine onlara ev sahipliği yapmak lazım. Onca insan aç, sokakta dileniyor. İnsan olan onları doyurur, işlerine engel olmaz.”

Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin verilerine göre 2017 sonu itibariyle Türkiye, 4 Milyon mülteci ile tüm Avrupa’dan daha fazla mülteciye ev sahipliği yapıyor. İstanbul’un nüfusunun ise yüzde 3’ü Suriye vatandaşı.

Yorum yazın