Üniversite Yaşam

Ne ergen, ne yetişkin

Yazan: Feyzan Aybar
Fotoğraf: Gökhan Tan

Uzmanlara göre 18-25 yaş dönemi, “geç ergenlik” ve “erken yetişkinlik” dönemlerinden farklı. “Beliren yetişkinlik” diye isimlendirilen bu dönemin özellikleri, kimlik arayışı, istikrarsızlık, kendine odaklanma, arada kalmışlık ve sonsuz olanaklar olarak beş başlıkla tanımlanıyor.

Uzmanlar, “geç ergenlik” ve “erken yetişkinlik” arasında yer alan 18 ile 25 yaş arasındaki dönemin ayrıca ele alınması gerektiğini belirtiyor. Her iki dönemden de farkılıklar gösteren bu dönem “beliren yetişkinlik” olarak isimlendiriyor.

Beliren yetişkinlik üzerine Türkiye’deki önemli çalışmalardan biri Ege Üniversitesi Gelişim Psikolojisi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aysun Doğan’a ait. Doğan, Türkiye’de gençlerin yetişkinlik algısı üzerine çalıştığı “Turkish emerging adults’ perceptions of Adulthood” (Türkiye’deki Beliren Yetişkinlerin Yetişkinlik Algısı) başlıklı arıştırmasında 817 öğrenciyle görüştü.  Araştırmanın sonuçlarına göre katılımcıların yüzde 54’ü kendilerini ergenlik çağını tamamlamış hissediyor ancak yetişkin gibi hissedemiyor.

“Beliren yetişkinlik” geçtiğimiz günlerde İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde gerçekleşen “Üniversite Yılları: Ayrışma-Bireyselleşme-Gelişim ve Uyum” başlıklı konuşmasında Uzman Psikolog Aylin Erbahar tarafından ele alındı. Erhabar’a göre bu dönemin özellikleri kimlik arayışı, istikrarsızlık, kendine odaklanma, arada kalmışlık ve sonsuz olanaklar olarak beş başlıkla açıklanıyor.

Kimlik arayışı“nın sadece ergenlik dönemine ait olmadığını anlatan Erbahar, eskiden kişinin karakterinin ergenlik döneminde oluştuğu, geliştiği ve oturduğu ve daha sonra da karakterinin değişiklik göstermeyeceği düşünülürken, çalışmalar sonucunda artık kişilik keşfinin daha uzun bir sürece yayıldığını bildiklerini ekliyor.

Uzman psikolog “istikrarsızlık” kelimesinin negatif anlaşılmaması gerektiğini, bu dönemin doğası gereği istikrarsızlık barındırdığını ve olumlu etkisi olabildiğini çünkü kişiye farklı deneyimler için alan tanıdığını söylüyor. İstikrarsızlık dönemi kişinin kendini geliştirebileceği bir fırsat dönemi haline geliyor.

Kendine odaklanma” döneminin bencillik gibi algılanmaması gerektiğini söyleyen Erbahar, bu dönemin yirmili yaşların sonuna kadar insanın kendisiyle meşgul olduğu bir süreç olduğunu anlatıyor. Bu dönemde kişi, mesleğini, yapmak istediklerini, hobilerini keşfediyor. Kişinin kendine odaklanabileceği ve yalnız kalma ihtiyacının arttığı bu dönemde insanın kendini bulması kolaylaşıyor ve yapmak istediklerine zaman ayırabiliyor.

“Genç yetişkinlik tanımı bu döneme uymuyor”

Gençler ne ergen gibi hissettikleri, ne yetişkin gibi hissettikleri ara bir dönemden geçiyorlar. Bu nedenle kendilerini “arada kalmış” hissediyorlar. Yetişkinliğe dair sorumlulukların henüz tam olarak alınmamış olması dolayısıyla geç yetişkinlik tanımı bu dönem için uygun görülmüyor. Bunun yerine kullanılan “beliren yetişkinlik” tanımı içerisinde hem yetişkinliği barındırıyor hem de yetişkinliğe ulaşma yolunda ilerlenen süreç de vurgulanmış oluyor. Yetişkinlik dönemi bireyin sadece sorumluluk alması değil davranışsal, düşünsel, duygusal ve ekonomik boyutta kendine yettiği noktada başlamış olarak kabul ediliyor.

Sonsuz olanaklar” döneminde hayatın diğer evrelerine göre daha fazla seçeneğin ve daha fazla zamanın olduğunu ve yine olumlu anlaşılması gereken bir dönem olduğunu söylüyor Erbahar. Ancak Türkiye’deki gençlerin bu dönemde batı ülkelerinde yaşayan yaşıtlarına göre daha az alternatife sahip olabildiğini de ekliyor.

Erbahar, beliren yetişkinlik döneminin üniversite yıllarına denk geldiğinin de altını çiziyor. Bu süreçte öğrencilerin kendilerine zaman tanıması, ani karar vermemeleri, duygularını tanımaya çalışmaları, kendilerine günlük rutin oluşturmaları yaşamı kolaylaştırıyor. Bununla beraber, üniversiteye adapte olmakta zorluk yaşayanlar için de bunların önemli olduğu vurgulanıyor. Örneğin öğrencilerin kampüs içi veya dışındaki faaliyetlere katılmaları, fırsatları değerlendirmeleri hem kişisel gelişimleri için faydalı hem de dönemin daha kolay geçmesine yardımcı oluyor. Tüm bunların yanında fiziksel ihtiyaçların da karşılanması ve beden sağlığının da unutulmaması gerekiyor. Böylece arada kalmışlık hissi daha kolay atlatılabiliyor.

Önceki yıllara kıyasla üniversite çağındaki gençler kendilerine daha farklı idealler kuruyor. Örneğin bu çağdaki gençler geçmiş dönemlerdeki evlilik, aile kurma, iş bulma vb. kavramları artık öncelik olarak belirlemiyor. Bunun yerine eğitim gibi daha birey odaklı önceliklere yöneliyorlar.

 

Yorum yazın