Doğa

Yılan balıkları: Nesli tehlikede, avı serbest

Yazan: Elif Başaran
Dünya Doğayı Koruma Birliği (IUCN) Kırmızı Liste'ye göre yılan balığının varlığı kritik seviyede tehlikede (İllustrasyon: David Ritterbusch)

Varlığı “had safhada tehlike altındaki” yılan balığı, kozmetikten ilaç sanayine birçok sektörde yüksek talep görüyor. Ve bu nedenle de avlanmasına ve ticaretine hâlâ izin veriliyor.

İklim değişikliği, kirlilik, aşırı avlanma, akarsulara inşa edilen barajlar gibi faktörler nedeniyle yılan balıkları tükeniyor. Özellikle 1980’lerin sonlarından bugüne türün küresel ölçekte sayısı yüzde 90 oranında azaldı.

Dünya Doğayı Koruma Birliği‘nin (IUCN), tükenme riski küresel ölçekte yüksek olan türleri sınıflandırdığı Kırmızı Liste’ye göre yılan balıkları kritik tehlikede (critically endangered). Kısaca “CR” sembolüyle anılan bu tehdit seviyesi, türlerin, vahşi yaşamdaki tükenme tehlikesinin had safhada olduğunu gösteriyor. Kırmızı Liste’de türler için CR’nin üzerinde sadece iki tehlike seviyesi var. EW, vahşi yaşamda soyu tükenmiş türler, EX ise tükendiği kuşkuya yer bırakmayacak delillerle ortaya konmuş türler için kullanılıyor. Buna göre doğada halen yaşayan yılan balıkları, bu türün vahşi hayattaki son temsilcileri. Ve buna rağmen Türkiye’de avlanması ve hatta ihraç edilmesi yasak değil.

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Ekoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Şükran Yalçın Özdilek, özellikle Uzakdoğu’da “altın kadar değerli” diye nitelediği yılan balıklarının, kaçak avcılıktan, göç yollarının tıkanmasına uzanan tükenme nedenlerini HaberVs ile paylaştı.

Atlas Okyanusu’ndan Akdenize göç

Atlas Okyanusu’ndaki Sargasso Denizi’nde yumurtalarından çıkan yılan balığı yavruları, Gulfstream akıntılarını kullanarak Afrika kıyılarına ve Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek Akdeniz’e dökülen akarsulara dağılıyor.

Yılan balıkları (Anguilla anguilla) hem tatlı sularda hem tuzlu sularda yaşayabiliyor ve geniş bir alanda dağılım gösteriyor. Sargasso Denizi’nde, Afrika’nın Atlas Okyanusu kıyılarında, Akdeniz’de ve Akdeniz’e açılan akarsularda yaşayabiliyorlar. Tür, hayatında yalnızca bir defa döl veriyor.

Sargasso Denizi’nden yumurtalarından çıkan yavrular Gulfstream akıntılarını kullanarak, Baltık Denizi’nden Afrika’nın kıyılarına ve Cebelitarık Boğazı’ndan geçerek bütün Akdeniz’e dökülen akarsulara dağılıyor. Bu yolculuk yaklaşık iki ila üç yıl sürüyor. Akarsuların kıyı ve derin bölgelerine dağılım sağladıktan ve burada erginleştikten sekiz yıl sonra erkek, 13 yıl sonra dişi yılan balıkları Sargasso Denizi’ne doğru yeniden üremek için ters göçe başlıyor. Bu yolculuk esnasında besin tüketmedikleri için Sargasso Denizi’ndeki bölgelerinde yumurtlama ve döllenme işlemini sağladıktan sonra ölümleri gerçekleşiyor.

“Sazlıkların yok edilmesi yılan balıklarını savunmasız bırakıyor”

Biyolog Şükran Yalçın Özdilek’e göre üremek için uzun yolculuklar yapmak durumunda olan yılan balıklarının göç yollarının insan tarafından tahrip edilmesi, türün sayısının azalmasında önemli bir etken:

“Üremek için pek çok zorlukla savaşırken göç yolları üzerine inşa edilen barajlar yılan balıklarının yolculuklarına engel oluyor. Bu alanlarda yaşayabilecekleri sazlıkların yok edilmesi, onları dış etkenlere ve istilacı türlere karşı savunmasız bırakıyor. Yılan balığı nesilinin tehlike altına girmesi, biyolojik çeşitliliğin azalmasının ve iklim dengelerinin değişmesinin bir sonucu.”

Prof. Dr. Özdilek, yılan balıklarının yaşamlarının altı ila 10 yılını geçirdikleri iç sular, akarsular ve göllerdeki biyoçeşitliliğin, denizlere ve okyanuslara nazaran insan faaliyetlerinden daha fazla etkilendiğini belirtiyor. Enerji elde etmek için kullanılan hidroelektrik santralleri, barajlar, içme suyu ve sulama için doğrudan doğruya iç suların kullanılması, suyun olağan akışını değiştirerek canlıların yaşam alanları üzerinde baskı kuruyor. Kanalizasyon ve fabrika atıkları gibi atık maddelerin sulara karışması akarsuların dinamiğini bozarak canlıların yaşam alanlarını tahrip ediyor. Akarsu yatakları, bitki örtüsü ve yaşayan canlılar dikkate alınmadan temizleniyor. Dolayısıyla canlıların habitatları zarar görüyor. Üstelik istilacı yabancı türler de gerek insan eliyle gerek tüm bu dengenin bozulması sebebiyle yerleşip yayılarak mevcut popülasyon üzerinde baskı yaratıyor.

“İstilacı türlere direnmeleri güç”

Yılan balığı (Anguilla anguilla) Fotoğraf: Trevor Meyer/fishbase.se

Özdilek, yerel türlerle rekabete giren istilacı türlerin yılan balığı popülasyonuna etkisini ise şöyle açıklıyor:

“Her yabancı tür istilacı olmaz. İstilacı türler bir bölgeye yerleşir ve akabinde yayılmaya başlar. İstilacı yabancı türler, avcı olabilir veya bulunduğu habitattaki yaygın canlıya rakip olabilir. Aynı yiyecek için ortamda bulunan yerli canlıyla rekabete girerek onu eleyebilir. Üzerinde bir hastalık getirebilir. Doğrudan ya da dolaylı olarak ortamda olan canlıları etkiler ve bulunduğu bölgeyi değiştirir.”

Özdilek’e göre Türkiye’nin denizlerinde yabancı istilacı türler artıyor:

“Bu türler kıyılarımıza, denizlerimize farklı yollardan geliyor en önemli geliş yollarından bir tanesi Süveyş Kanalı. Genellikle Doğu Akdeniz’den denizlerimize giriş sağlayan istilacı türler, buradan Ege Denizi’ne ve batıya doğru yayılıyor. Barajlara ve tatlı sulara insan eliyle aşılanan yabancı istilacı türlerin de yerel popülasyon üzerinde etkileri bulunmakta. Bu faktörler elbette ki biyolojik çeşitliliği etkilediği gibi yılan balıklarının sayısını da negatif etkiliyor.”

Uzman biyolog, artan küresel sıcaklıkla birlikte okyanusların ve denizlerin yapısının değişmesinin bir çok tür gibi yılan balıklarını için de tehlikeye oluşturduğunu ekliyor.

“Ekonomik açıdan kıymetli bir balık”

Yılan balığı talep gören ve aranılan bir tür. Ekonomik açıdan da değerli balıklar çünkü kozmetikten ilaç sektörüne birçok alanda kullanılıyor. Türkiye’de kilosu ortalama olarak 60 ila 70 TL arasında değişen yılan balığı, Prof Özçelik’e göre Japonya’da “altın kadar değerli” bir tür. Yakalanan miktarın az olması ve fiyatların yüksek olması Japonya’da yılan balığı kaçakçılığının artmasına sebep oluyor. Bir başka lokasyonda, İspanya’daysa yılan balığı yavrularının kilosu 1000 Euro’dan satılıyor. Dolayısıyla avcılık da yılan balığı neslini tehlikeye sokan bir faaliyet.

Avı serbest, uluslararası ticareti sınırlı

Neslinin tehlike altında olduğu kabul edilmesine rağmen yılan balığının Türkiye’de avı serbest. Tarım ve Orman Bakanlığı‘nın 15 Mayıs 2019 tarihli “Ticari Amaçlı Su Ürünleri Avcılığının Düzenlenmesi Hakkında Tebliğ”ine göre 1 Ekim ile 31 Aralık arası hariç yılan balığının ticarî amaçla avlanmasına izin veriliyor.

Türün uluslarası ticareti ise, kısaca CITES olarak isimlendirilen “Nesli Tehlike Altında Olan Yabani Hayvan ve Bitki Türlerinin Uluslararası Ticaretine İlişkin Sözleşme” (Convention on the International Trade in Endangered Species of Wild Flora and Fauna) ile düzenleniyor. Türkiye’nin 1996’dan beri taraf olduğu bu sözleşme, nesli tehlike altındaki kimi türlerin uluslararası ticaretini yasaklarken, bazı türlerin ticaretine izin veriyor ancak bu alışverişi hükümetlerin iznine bağlıyor.

Buna göre yılan balığının Türkiye’den yurt dışına ihracatına hâlâ izin veriliyor. Tarım ve Orman Bakanlığı Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü, 2019’da 73 bin ton olarak belirlendiği yılan balığı ihracat kotasını 2020’de 100 bin tona çıkardı.

Yorum yazın