Payitaht Abdülhamid dizisinin 2017’de yayınlanan 14’üncü bölümünde Abdülhamid Han’ın Fransız sefiri ile yaptığı konuşma “Tarihi diziler güncel siyasetin bir dalı olarak mı kullanılıyor?” sorusunu gündeme getirmişti. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’nun 28 Ekim 2020’de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yer aldığı bir karikatürü kapak yapması üzerine TRT’de yayınlananan Payitaht Abdülhamid dizisinin sosyal medya hesabından Abdülhamit Han’ın Fransız sefirine yönelik sözleri paylaşıldı. Konuşmada “O temsili durdurmasınız dünyayı başınıza yıkarım” cümlesi dikkat çekiyordu. Bu olaydan sonra tarihi diziler ve güncel siyaset tartışması tekrar gündeme geldi.
Tarihçi Dr. Halil Berktay dizilerin güncel siyaset tarafından araçsallaştırılmasını “facia” olarak tanımlıyor. Berktay, tarihi dizilerin iddiaları itibariyle tarih hakkında topluma daha sağlıklı bilgiler vermesi gerektiğini belirterek; siyasette, diplomaside ne oluyorsa, hangi önemli çatışma varsa o çatışmada “Türkiye’nin, hükumetin veya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tavrı ne olmalı” diye düşünülerek bu tavrın dizilere monte edildiğini belirtiyor. Yani Berktay’a göre Payitaht dizisinde 19’uncu yüzyıl sonundaki Abdülhamid’i ve Osmanlı’yı değil, günümüz Türkiye’sini ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı izliyoruz.
Bogaziçi Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden Prof. Dr. Nükhet Sirman ise durumu popüler kültürün bir yansıması olarak yorumluyor. Gündemde olan siyasi ve uluslararası başlıkların diziler aracılığıyla izleyiciye yansıtılmasını “Tarihi, akademik dilden çıkarıp herkesin kullanımına sunmak” olarak tanımlıyor ve sürekli tarihi diziler yayınlayan BBC’yi örnek gösteriyor. Sirman’a göre bu durum popüler kültürün olmazsa olmaz bir parçasını oluşturuyor: “Mesela diziler yokken çizgi romanlar vardı ve tabi Karaoğlan, öncesinde de Reşat Ekrem Koçu gibi anlatıcılar. Bunlar, gerçek olarak bakılmadığı takdirde şahane şeylerdir.”
Halil Berktay’ın kaygıları ise bu kurguların “Ciddiye alınıp alınmadığı” konusunda belirginleşiyor. Berktay’a göre günümüzde Cumhurbaşkanlığının Fransa’ya duyabileceği içsel tepki, Payitaht Abdülhamid dizisinin içine yerleştiriliyor ve karşımıza giderek Cumhurbaşkanı Erdoğan’a benzeyen bir Sultan Abdülhamid çıkıyor. Böylelikle televizyonlarda tarihe dayalı kurgular yerine Türkiye’nin 2020’deki güncel dış politikasına benzeyen, onu andıran ve ona göre modellenmiş bir Abdülhamid dönemi dış politikası izliyoruz.
Abdülhamid’in tam zıddı bir kişilik
Tarihçi Halil Berktay, dizilerin güncel siyasetin malzemesi konumuna gelmesinin sadece Payitaht Abdülhamid ve tarihi dizilerle sınırlı olmadığını, aksiyon ve mafya dizilerinde de karşımıza çıktığını belirtiyor. Berktay’a göre Kurtlar Vadisi ile başlayan bu yolculuk, başka bir takım mafyatik ve istihbarî dizilerle sürdürüldü. Bu diziler bazen kısa sürüp ortadan kaybolsa bile bütünüyle alegorik bir mahiyet taşımaya devam etti. Bu dizilerde güncel olaylar seçiliyor ve doğrudan doğruya dizinin kurgusunun içine koyularak bu kurgu aracılığıyla güncel olaylar karşısında siyasi ve ideolojik bir tavır benimseniyor.
Diğer yandan dizide resmedilen Sultan Abdülhamid ve Abdülhamid dönemi dış politikasının gerçeklere taban tabana zıt olduğunun altını çizen Berktay, dizide Abdülhamid’in, kişiliğinin aksine; fîzîken iri yarı, güçlü kuvvetli, yüksek sesle konuşan, bağırıp çağıran, yabancı ülkelerin sefirleri ile yerine göre fiziksel olarak kavga eden, İngiliz elçisini tekmeleyen ve huzurundan kovan bir adam olarak canlandırıldığını söylüyor:
“Büyük devletlere karşı cephede sürekli meydan okumanın derdinde olan bir sultan var dizide. Bu durumun 19’uncu yüzyıl Osmanlı tarihi gerçeğiyle hiçbir alakası yok. Abdülhamid son derece ihtiyatlı, dikkatli ve temkinli, kişisel davranışlarında nazik ve ölçülü bir kişiliğe sahipti. Abdülhamid’in büyük devletlere karşı politikası, onlara cepheden meydan okumak üzerine kurulu değildi aksine onları birbirlerine karşı dengelemek üzerine kurulu bir kuvvetler dengesi amacı güdüyordu. Dizi, olmayan bir Osmanlı tarihi, olmayan bir 19’uncu yüzyıl son çeyreği ve olmayan bir Abdülhamid yaratıyor.”