Çarşı grubu temsilcilerinden Alen Markaryan, grubun kendini fesh ettiğini ettiğini açıkladı. Markaryan'ın bu karar için gösterdiği gerekçe şu: “Artık gökten çok affedersiniz kuş pislese Çarşı’dan bilinir hale geldi. Çok yıpratılmaya başlandık.” Grubun bu kararı hayata geçirip geçirmeyeceğini zaman gösterecek.
Ancak Markaryan'ın açıklamasında özellikle bir şeyin üzerinde durmak lazım. “Tribünlerden görselliğimizi çekiyoruz” diyor Markaryan. Onun bu sözleri, futbol kültürümüzün Çarşı grubunun varlığıyla kazandıklarını vurguluyor. Sahi, Çarşı Türkiye futboluna ne getirdi?
Hatırlayalım.
Kabul etmek gerekir ki Çarşı tribünü, rakip taraftar gruplarına bile ilham veren yaratıcı ve özgün bir duruşa sahip. Her maça, kendilerinin ve Türkiye’nin gündemiyle ilgili ayrı bir koreografiyle hazırlanan bu grubun tribün performansına bir başka taraftar grubunun yetişmesi zor gözüküyor.
Kuruluşu 12 Eylül 1980 öncesine dayanan Çarşı grubu, sol görüşlü Beşiktaşlı taraftarı tarafından kuruldu. O günlerde grup daha ziyade politik bir yapılanma sergiliyordu. 12 Eylül sonrasında grup, daha geniş yapılanmaya sahip bir sivil hareket çizgisine gelse de solun duyarlılığını devam ettirdi. “Karşı” durdu.
Sahayla, “futbolun asla sadece futbol olmadığı” gibi ilgilendi. Tartışmasız ülkesine ve Ve grup sözcüsü Alen Markaryan’ın da altını çizdiği gibi bunu bir görselliğe dönüştürdü. Neler yaptı bu tribün? Aklımda kalan örnekler şunlar.
19 Ocak 2007’de öldürülen gazeteci Hrant Dink’in anısına, İnönü’de bir çift beyaz güvercin uçurdu. Dink cenazesinin unutulmaz “Hepimiz Ermeniyiz” sloganı, daha önce siyahi futbolcular Pascal Nouma ve Samuel Eto’ya “Hepimiz Zenciyiz” pankartıyla arka çıkan Çarşı grubundan alıntıydı.
Bu tema, farklı toplumun olaylarda, farklı kesimler tarafından da sahiplenildi. Tribün Maçka’daki Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun yıkımına tepki olarak “Hepimiz Muhsin Ertuğrul’uz” dedi. 5 Nisan 2007’de tiyatronun önünde toplanan 150 kişilik tiyatro oyuncu grubu, aynı sloganı kullandı.
Çarşı, bu temayla Pluton gezegeninin güneş sisteminden çıkarılmasına bile karşı geldi: “Hepimiz Plutonuz”.
29 Ağustos 2007’de F.C Zürih maçında, Türkiye’deki tek Ortaçağ yerleşimi Hasankeyf’in baraj suları altında kalmasına “Hasan keyfine baksın, Hasankeyf yerinde kalsın” pankartıyla karşı çıktı. Çarşı aynı temadaki “Hasankeyf’e sadakat, Çarşı baraja karşı” pankartını 3 Mayıs 2006’da İzmir’de Fenerbahçe ile yapılan Türkiye Kupası finalinde açmıştı.
Çarşı, çevre felaketlerinde de sivil toplumun sesi oldu. Sinop’ta yapılması planlanan nükleer santrale karşı durdu. Çernobil faciasını ve Karadeniz’deki kurbanlarını hatırladı. Hopalı müzisyen Kazım Koyuncu’nun 24 Haziran 2005’te kanserden ölmesini “Kanserden ölmesin Karadeniz, yeter ulan” pankartıyla protesto etti.
17 Nisan 2005’te Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda, Beşiktaş Teknik Direktörü Rıza Çalımbay için açılan “Rıza efendi, iki ekmek bir süt” pankartına ertesi hafta İnönü’de “Halkın takımıyız, hepimiz kapıcıyız” pankartıyla cevapladı.
Çocukların kullanıldığı porno filmlere karşı durdu. “Alayına sobe ulan. Çocuk pornosuna hayır!”
Tribünlerin, tartışmasız en yaratıcı topluluğu oldu. “Renkli takım tutmadı”. Beşiktaş’ı, 70’lik rakıyla birlikte alemdeki iki büyükten biri olarak tanımladı. “Karşılıksız bir aşk yaşıyor” olsa da.
Taraftar, Çarşı tribününden çok şey öğrendi. Bazen onların oyuna gelse de: 2 Şubat 2003’te, Şükrü Saraçoğlu Stadyumu’nda, Çarşı armağanı, İspanyolca “Cobarde Gallina Ortega” yazılı pankart yükseldi. Fenerbahçeliler, “cesur yürek Ortega” anlamına geldiğini sandıkları bu pankartın gerçek karşılığının “korkak tavuk Ortega” olduğunu daha sonra öğrendi. Bu tecrübeyi, hemen tüm Fenerbahçeliler tebessümle hatırlasa gerek.