Genel

Kadın sünneti

Yazan: HaberVs

Senegal’de resmi bir toplantının ortasında kimseye fark ettirmeden sessizce ağlıyordu. “Her şey o kadar yabancı ki, ben n’apıyorum burada” dedi kendisine. Dillerini bilmediği insanlar devlet erkânının da olduğu bir toplantıda konuşmalar yapıyor, şiirler okuyor, dans ediyordu. Sonra ağlaması geçti, konuşulanları anlamasa da konuyu bilmesi yabancılığını atmasına yetti. Çünkü o konunun belgeselini çekmek için İstanbul’dan Afrika’ya […]

Senegal’de resmi bir toplantının ortasında kimseye fark ettirmeden sessizce ağlıyordu. “Her şey o kadar yabancı ki, ben n’apıyorum burada” dedi kendisine. Dillerini bilmediği insanlar devlet erkânının da olduğu bir toplantıda konuşmalar yapıyor, şiirler okuyor, dans ediyordu. Sonra ağlaması geçti, konuşulanları anlamasa da konuyu bilmesi yabancılığını atmasına yetti. Çünkü o konunun belgeselini çekmek için İstanbul’dan Afrika’ya gitmişti.

Kadın sünneti, İstanbul Bilgi Üniversitesi Fotoğraf ve Video Bölümü son sınıf öğrencisi Cemre Yeşil’in (23) bitirme tezi için seçtiği konuydu. Cemre “başkasına, bambaşkasına ait bir hikâye” için yıllar önce okuduğu ama hiç unutmadığı bir kitabın etkisiyle gitti Senegal ve Gambiya’ya. İki hafta boyunca sünnet yapılan köylerde kadınlarla, erkeklerle birlikte oldu.

Kesik(Cut) ismini verdiği belgesel bu çalışma sonunda ortaya çıktı. Onunla ekmeğini paylaşan insanlara “ihanet etmeden” tamamladı belgeselini. Doğru anlaşılmak için de “Bu, sadece bir gelenektir. Korkunçtur, ama özünde kötü niyetli değildir. İnsanlığın utancı değildir, insanın kendisidir” diye başlayan bir beyan yazdı. Bize de “kadının, kadın olmaya devam etme çabası” diyerek tanımladığı sünneti ve gözlemlerini anlattı.

Kadın sünneti konusu seni neden yollara düşürdü?
Somalili model Waris Dirie’nın kadın sünnetini anlattığı Çöl Çiçeği kitabını okumuştum 16 yaşında ve çok etkilenmiştim. O zamandan beri kafamı kurcaladı bu konu. Üniversiteyi bitirme projemde benimle hiçbir alakası olmayan (kadın olarak tabii ki alakası var) bir hikâye anlatmak istedim. Buradan Afrika’ya gidip o kadınları orada dinleyen biri olmak istedim kendi adıma.

Oradaki bağlantıları nasıl kurdun, nasıl bir ön hazırlığı oldu belgeselin?
Uzun bir süre bana destek verecek kuruluş aradım. Tostandiye bir sivil toplum kuruluşuyla yazısız bir anlaşma yaptık: ben onlara fotoğraflarımı verdim onlar da insanlara ulaşmamda kolaylık sağladı. Bu kuruluş orada kadın sünnetinin bırakılması konusunda eğitimler veriyor. Dolayısıyla konuya nasıl baktığımı çokça sorguladılar; döndüğümde “iğrenç bir şey yapıyorlar” demeyeceğime emin olmak istediler. Onlarla aynı kafadaydık ama ne yalan söyleyeyim kadın sünnetine dair algımı değiştirdiler.

Sünnet coğrafyası
Kadın sünneti yoğun olarak Afrika ve Asya’da uygulanıyor. Kadın sünnetinin yaygın olduğu coğrafyalarda yaşayan Hıristiyanlar da bu geleneği uygulamış. Senegal, Kenya, Mali, Sudan, Uganda, Tanzanya’da, Mısır, Yemen, Ürdün, Burkina Faso, Eritre, Etyopya, Gana, Gine, Liberya, Siera Leone, Orta Afrika Cumhuriyeti, Moritanya, Nijerya, Umman, Gazze, Irak Kürdistan Özerk Bölgesi, Endonezya kadın sünneti yapılan ülkeler. Tostan’ın yaptığı eğitimler sayesinde 1997’den bu yana beş ülkedeki ( Senegal, Gine, Gambiya, Somali, Burkina Faso) 4 bin 579 topluluk kadın sünnetini bıraktığını açıklamış. Tostan, Afrika’da konuşulan Wolof dilinde “atılım” anlamına geliyor. Uzun yıllardır Afrika’da yaşayan Amerikalı Molly Melching tarafından yönetiliyor. 15 yılı aşkındır Afrika’da toplum güçlendirme programları yapıyorlar ve merkezi konuları da kadın sünneti.

Algınızda ne değişti?
2000 yıllık bir gelenek kadın sünneti. Bu geleneğin kendisiyle yaptırımlarını farklı ele almak lazım. Bir Hıristiyan’ın evine çam ağacı kurmasıyla orada bir kadının sünnet olmasında geleneksel açıdan bir farkı yok. Tabii ki evinize ağaç koyduğunuzda kimsenin canı yanmıyor, ruhsal bir zarar yok. Ama anneanneniz çam ağacı koyduğu için siz de çam ağacı koyuyorsanız, anneanneniz sünnet olduğu için siz de oluyorsunuz; dikey bir alışveriş. Bunu algılamaktaki en önemli nokta okuduğum makalelerden birindeki şu örnek oldu: Ben sana desem ki, “dişçiye gitme, bu senin insan haklarına aykırı, canını çok yakıyor, hiç gerek yok.” Bunu aklın hayalin almaz. Evet, burada bir bilinçsizlik var, eleştirilemeyecek bir bilinçsizlik. Bu coğrafyada böyle olagelmiş. Oturduğumuz yerden “korkunç”, “insanlığın ayıbı” gibi Batı’dan gelen düşüncelerle yaklaştığınızda sadece bunu demiş ve entel entel konuşmuş olursunuz.

Peki, sen oraya nereden gittin? Batı’dan mı, Doğu’dan mı? Ayrıca kadın sünneti geleneğinin eleştirilme biçimine belgeselinin nasıl bir karşı duruşu var?
Ben İstanbul’dan oraya gittim. Bir İstanbulluya farklı gelecek bir kültür için ille Afrika’ya da gitmek gerekmiyordu. Bu kadar sert olmasa da kadınlar açısından farkı olmayan şeyler yaşanıyor Türkiye’nin doğusunda. Belgeselin duruşu üzerine şunu söyleyebilirim: Sen başkasına ait bir şey üzerine konuşuyorsun. Oradan buraya bir şey getiriyorsun. Bence başkasına ait bir kültürü burada anlatıyorken orada bunun kötü olduğunu dillendirmeyip burada “bu kötü” diyorsan saygısızlık olur. Ben belgesel bittikten sonra bu yaz çekim yaptığım köylere tekrar gidip belgeseli beraber seyredelim istiyorum. Bunu yapabiliyor olmak lazım. Diğer türlüsü ihanettir. Tabii ki Batı’dan baktığımızda bu geleneği anlamamız çok zor. Ben de temize çıkarmak için anlatmıyorum bunları. Kadınlardan biri “Biz anne babaların yaptığı çocuklarımıza karşı bir günahtır” dedi. Çünkü kızının, torununun kabul görmesini istemiş toplumda; şeytanlığından yapmıyor bunu. Çocuğunu korumak adına çocuğunu kesmek çok çarpıcı, anlaşılmaz geliyor ama bu böyle.

Nasıl yapılıyor kadın sünneti, kaç yaşındakilere ve sonrasındaki fiziksel etkiler neler?
Bir köyde aynı yaş grubundaki kızları bir kerede toplu sünnet ediyorlar. Çalılıklara götürülüyorlar ve sert bir kayanın üstünde yapıyorlar ki kestiklerinde akan kan toprağa karışmasın. Aynı bıçakla bir sürü kız kestikleri de oluyor. Hiç sterilize bir şey değil. Genelde iki haftalık bebeklerle 12 yaş arasındakilere yapıyorlar. Benim röportaj yaptığım kadınlardan biri 19 yaşında olmuş, istisnalar var. Dört çeşit sünnet var, hepsinde etkiler birbirine yakın. Bir tanesinde klitorisin bir parçasını, bir tanesinde hepsini alıyorlar. Bir diğerinde klitorisin hepsini aldıktan sonra mühürleme, çengelleme denilen işlem yapılıyor; dikiyorlar vajinayı. Bir tek çişin ve regli kanının akabileceği bir delik bırakıyorlar. Tabii dikildiğinde orası yapışıp, tek bir parça oluyor. Buradaki sorun evlendikleri gün kocaları orayı yırtıyor, yani gerdeğe gireceği gün ameliyat geçiriyor kadın. Temiz, sağlıklı kadının bekâret kanıtı bu. Bir başka türünde ise kestikten sonra içine “nodu” diye bir şey koyuyorlar ki kesinlikle cinsel birleşme olmasın. Sünnetin sonrasında yaşanan ve süren etkileri var: Bir süre toplum içine çıkamıyorsun. Çok fazla kan kaybediyorsun. Evlendiğin gün kocanla ilgili travmatik şeyler yaşıyorsun. Sünnet cinsel isteği ortadan kaldırıyor. Cinsel organındaki değişim yüzünden doğum yapman çok zor oluyor. Bazı durumlarda bebeğin çıkabilmesi için vajinayı o kadar açmaları gerekiyor ki vajinayla anüs birleşiyor.

“Erkekler için de kolay değil”

Sünnete direnmiş, yaptırmamış biriyle karşılaştın mı?

Hayır, ama şöyle hikâyeler anlattılar. Konuştuğum kadınlardan birinin, çocuğunu sünnet ettirmek istemeyen bir arkadaşı varmış. Köye sünnetçi geldiğinde kızını başka bir köyde oturan arkadaşına götürmüş; zorla kızı alıp sünnet etmesinler diye. Kızının güvende olduğunu düşündüğünden kızını bırakmış ve başka bir yere gitmiş. Döndüğünde görmüş ki arkadaşı kızını köye geri götürmüş ve sünnet ettirmiş. Başka bir hikâye de şöyle: Kızını sünnet ettirmek istemeyen bir anne bebeğini bir gün annesine bırakmış ve döndüğünde kızını kanlar içinde bulmuş. Annesi bebeği sünnet etmiş ve bebek sonunda ölmüş. O kadının da uzun süredir çocuğu olmuyormuş. Gömerken bebeğin cesedinin hâlâ kanadığını anlattılar.

Erkekler kadın sünnetinin devamlılığında nerede duruyorlar?
Benim orada konuştuğum adamlardan anladığım kadarıyla erkeğin dayattığı bir şey değil bu. Kadının kadına, annenin çocuğa uyguladığı bir şey. Erkekler bu acıyı paylaşır vaziyette. Bir taraftan erkek evleneceksek sünnetli kadınla evleneceğiz diyor ama çok normal bunu söylüyor olması. Erkek toplumda kabul görmek için bunu yapıyor. Tercih meselesi değil; sünnetli kadınla evlenmek zorunda. Bir erkek için hiç kolay değil aslında hasta bir kadınla birlikte olmak.

Cinsel hayatlarını nasıl etkilediklerini de anlatıyorlar belgeselde; kadın ve erkek bu konuda nasıl ayrışıyor?
İki tarafı da etkilediği bir gerçek. Kadınların ifadelerine belgeselden şöyle örnek verebilirim, o cümleler çok çarpıcı: “Eğer sünnetliysen erkeğe karşı çok bir şey hissetmiyorsun. Ben kocamla bununla ilgili problem yaşıyorum. Ne zaman sevişmek istese ben ret ederim. Çok da bir şey hissetmiyorum kocama cinsel olarak.” Bir adam da şöyle demişti: “Bazıları diyor ki eğer kadını kesmezseniz kadın adamları çok sever. Ama şunu biliyorum ki kadınları keserseniz hiç sevmez.” Konuştuğum kadınlardan biri, “Tanrının beni böyle yaratmasının bir nedeni olmalı. Mandinka topluluğunun kültürü (Gambiya’daki en büyük etnik grup) yüzünden benden bir parça aldılar” dedi. Ruhen de kapanmayan kesikler bunlar. Karşı cinse ya da eş cinse neyse, fiziksel çekim çok kıymetli bir duygu. Bir insandan onu aldığınız, parçaladığınız zaman yaşam için temel olan üremeye bir çomak sokuyorsunuz.

Müslümanlıkta kadın sünneti var mı?

İslam’da yeri olup olmadığını tartışıyorlar mı?
Kuran’da olmayan ama peygamberin hayatında yer alan bir hadis olduğunu anlattılar. Burada peygamber hiçbir şekilde bunu yapın ya da yapmayın dememiş. Bir gün yolda yürürken bazı kadınlar görmüş, “Ne yapıyorsunuz siz” demiş, “kadını sünnet ediyoruz” demişler. Muhammed de bunun acı verici olduğunu söylemiş. Bu bana anlatılan ama konuştuklarımın çoğu “din böyle bir şeyi zorlamıyor”, “İslam diye bunu yapanlar var ama din insana zorluk yaşatan, acı yaşatacak bir şeyi dayatmaz” dediler. Dini liderler de bunu yapmamaları gerektiğini söylemiş.

Sünneti anlatmaları kolay mıydı, zor muydu?
Ben şöyle zannediyordum giderken: Oraya gideceğim, belki bir süre hiç kamera çıkarmadan insanlarla ilişki kuracağım. Çok hassas bir konu, kimse bana anlatmak zorunda değildi. Tostan aracılığıyla gittiğimden iletişim kurmak kolay oldu. Çok saygı görüyor orada kurum çünkü destek almışlar. Köylere bağışçı buluyor kurum ve sosyal anlamda da gelişmesine yardım ediyor Afrika’ya. Sosyal refleksi kırmayı başarmışlar kadın sünnetinde. Bu kurum aracılığıyla gittiğimden sünnetin durduğu köylerde röportaj yaptım. Bazıları unutmuşlar o günü, bazıları tüm detayları hatırlıyor. Gülerek anlatan oldu, bazıları kalbi kırık bir biçimde. Ama bunu ifade etmek hoşlarına gidiyor, aktif bir halleri var.

Seni hangi açılardan merak ettiler?
Kocan nerde, nasıl izin verdi, dediler. 23 yaşında evli olmadığıma şaşırdılar. Müslüman olduğum halde namaz kılmamamı garipsediler. Arkadaşların da mı kılmıyor, diye sordular. Hava çok sıcak olduğundan diz altında etekler giyiyordum, biraz aşağı çekiyorlardı. Benim de zaten ben bunu böyle giyerim diye bir tavrım yoktu. Benim için en ilginç enstantane çocukların gelip tenime dokunmasıydı, oradaki tek beyazdım.

Yorum yazın