Fenerbahçe Spor Kulübü’nün 4 Nisan’da kulübe mali destek sağlamak amacıyla ve “Fenerbahçe tarihinin en karanlık günlerinden birinde, aydınlık geleceğimize giden hareketi başlatıyoruz” sloganıyla başlattığı “Fener Ol” projesine 1,7 milyon kişinin bağış yaptığı ve 34,5 milyon euro bağış toplandığı belirtiliyor. Avrupa Futbol Federasyonları Birliği’yle (UEFA) yapılan Finansal Fair Play anlaşması gereği, Avrupa kupalarına katılmak için maddi kaynağa ihtiyaç duyan sarı lacivertli kulüp, bu projeyle UEFA kriterlerine uyma yolunda önemli bir adım atmış durumda.
Peki son bir yılda Türk Lirası’nın dolar ve euro karşısında yaklaşık yüzde değer yitirmesine, buna bağlı olarak halkın alım gücünün azalmasına rağmen, belki günlük ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorlanan taraftarlar nasıl bu kadar bağış yaptı? Türkiye’nin ekonomik kriz gerçeğini göz ardı etmeyen uzmanlar krize rağmen taraftarın kulüpleri için fedakarlık yapmasını şaşırtıcı bulmuyor.
“Taraftar kendini takımın gerçek sahibi olarak görüyor”
Spor Sosyolojisi kitabının de yazarı Doç. Dr. Ayhan Dever bu durumu “Taraftar, kendisini takımın gerçek sahibi olarak görüyor” sözleriyle açıklıyor. Dever’e göre futbol taraftarı için takımı asla büyümeyen çocuğu. Bu yüzden de onun ihtiyaçlarını her zaman karşılamak, destek olmak zorunda hissediyorlar. Tarihten bir örnek veren Dever, 1932’de yanan Fenerbahçe Lokali’ni onarmak için o dönemde bağış toplandığını, Mustafa Kemal Atatürk’ün de 500 liralık bir destek sağladığını söylüyor. Taraftarın hissettiği ‘Fenerbahçelilik kültürünün’ o dönemden geldiğinin altını çizen Dever, 2019’da benzer bir durumla karşılaşınca, Fenerbahçe taraftarının yine yardımı esirgemediğini belirtiyor.
“Bağış yapmayı görev olarak görüyorlar”
Spor Sosyoloğu Prof. Dr. Ahmet Talimciler de Fenerbahçeliler için takımla kurulan ilişkinin bir ideoloji olduğunu ifade ediyor. Taraftarın, şu anki durumun nedenlerinden ziyade takımın bu halden nasıl çıkacağıyla ilgilendiğini dile getiren Talimciler, bu nedenle bağış yapmayı bir görev olarak addettiklerini söylüyor.
Fenerbahçe taraftarının 3 Temmuz 2011 şike sürecinde ortaya koyduğu duruşu hatırlatan Talimciler, o dönemde taraftarın maddi ve manevi anlamda takıma sahip çıktığını vurguluyor: “3 Temmuz sürecinde Fenerium mağazalarını adeta yağmalamak suretiyle takımlarına destek veren taraftar için, Fener Ol kampanyasına bağışta bulunmak, kendilerini büyük gövdenin bir parçası olarak hissetmelerini sağlıyor. Bu nedenle sorgulamadan ve canı gönülden bu kampanyaya omuz veriyorlar.”
“Fener Ol” reklam filmini başarılı bulduğunu ifade eden Talimciler’e göre, Fenerbahçeli olmayı bir simge olarak gören taraftar, az ya da çok olmasına bakmaksızın kampanyaya destek vermeyi bir sorumluluk olarak algılıyor. “Reklamda vurgusu yapılan noktalar taraftarı manevi anlamda etkileyip, Fenerbahçeliliğin diğer taraftar kimliklerinden ayrıldığına ilişkin anlamlar içeriyor.”
“Kendimi bağış yapmak zorunda hissettim”
Kampanya bağışçılarından olanFenerbahçe taraftarı Seydican Yanarateş’in görüşleri uzmanları destekler nitelikte. Zaruri ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra kalan bir miktar parasıyla projeye destek olan Yanarateş, gönül bağının olduğunu ve kendini bu bağışı yapmak zorunda hissettiğini söylüyor. Fenerbahçe taraftarı olmanın farklı bir sorumluluk hissettirdiğini dile getiren taraftar, hep beraber yaratılan bu örgütlenmenin dünya futbol tarihinde bir daha yaşanmayacağına inanıyor.
Sarı lacivertli kulüp, UEFA ile yapılan anlaşmaya uymak için Mayıs ayının sonuna kadar 65 milyon euro gelir etmek durumda.
[…] ‘Taraftar için takımı, asla büyümeyen çocuğu gibi’ […]