Genel

Beş bin yıllık helikopter pisti!

Yazan: HaberVs

Ümit Altındere* İstanbul sınırları içinde yer alan insanlığın en eski yerleşim kalıntılarından biri tarihi eser tahribatına uğruyor. Özel mülkiyete ait bir arazinin içinde yer alan Silivri’deki 5 bin yıllık Selimpaşa Höyüğü’nün tepesi traşlanarak helikopter pisti yapıldığı belirlendi. Birinci dereceden sit alanı ilan edilen Selimpaşa Höyüğü, aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biri. Özel mülkiyete […]

Ümit Altındere*

İstanbul sınırları içinde yer alan insanlığın en eski yerleşim kalıntılarından biri tarihi eser tahribatına uğruyor. Özel mülkiyete ait bir arazinin içinde yer alan Silivri’deki 5 bin yıllık Selimpaşa Höyüğü’nün tepesi traşlanarak helikopter pisti yapıldığı belirlendi. Birinci dereceden sit alanı ilan edilen Selimpaşa Höyüğü, aynı zamanda Marmara Bölgesi’nin en büyük höyüklerinden biri.

Özel mülkiyete devredilmiş olan höyük, etrafını saran yazlık siteler ve duvarlar yüzünden yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. Tunç Çağı’na ait bu yerleşimde araştırma yapılması için Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan uzun süredir izin beklendiği belirtildi.

“Sadece İstanbul’un değil, insanlığın arşivi”

Selimpaşa Höyüğü’nün insanlık tarihi açısından önemini vurgulayan İstanbul Üniversitesi (İÜ) Arkeoloji Bölümü Prehistorya Anabilim Dalı başkanı Prof. Dr. Mehmet Özdoğan, “Selimpaşa Höyüğü İstanbul ve Marmara çevresinde kalmış olan tek ve son höyük. Burada aşağı yukarı 5 bin yıllık bir birikim var. Bu birikim, İstanbul civarında başka hiçbir yerde yok. İstanbul’daki bu kültür mirası sadece bizi değil çok büyük bir coğrafyayı ilgilendiriyor ve bizi insanlığa karşı sorumlu hale getiriyor” dedi.

Özdoğan, höyükleri bir kütüphane gibi düşünmek gerektiğini belirterek, “Burası kapısı kilitli bir arşivdir. Ancak bilimsel bir müdahale yapıldığı zaman etkin bir bilgi anlamına gelerek insanlığın hizmetine açılır. Bu çalışma yapılmadığı takdirde ise içinde ne olduğunu bilmediğimiz bir kütüphaneyi yakmak anlamına gelir. Bu kütüphane yok olmadan belgelenmesi lazım, bunu yapmak bizim insanlığa karşı borcumuzdur” ifadelerini kullandı.

Höyüğün anlaşılması için uzun yıllardır çalışmaların sürdüğünü vurgulayan Özdoğan, “ Höyüğü ilk olarak 1964 yılında İngiliz Arkeoloji Enstitüsü Müdürü David French belgeledi. Ancak daha sonra yapılan çalışmalar hep yüzeysel kaldı. Bir kitaplığın dışından bakılarak, o kitaplıktan ne kadar bilgi alınabilirse biz de o kadar bilgi aldık. Bölgenin tescili için ben 1981’de başvurdum ancak 2004’te SİT alanı ilan edilebildi” diye konuştu.

“Koruma kurulu höyüğü bulamıyordu”

Bölgenin yeteri kadar araştırılmadığının altını çizen Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri (TAY) Projesi Koordinatörü Arkeolog Prof. Dr. Oğuz Tanındı ise “TAY olarak 2000 yılında Selimpaşa Höyüğü ile ilgili araştırmalar yaptık, koruma kurulları höyüğü bulamıyordu biz onlara yerini gösterdik. Görüldüğü gibi devlet bir şey yapmamış, zaten hiçbir zaman bir şey yapmıyor zarar vermek dışında. Türkiye’nin ne doğru düzgün bir kültür politikası, ne koruma politikası, ne de kültürel varlıkların gelecek kuşaklara kalmasını sağlayan bir politikası var. Ben adında kültür olan bir bakanlığın varlığından bile haberdar değilim, belki Ankara’da bina olarak vardır ama ben bilmiyorum” dedi.

Höyüklerin, katmanlaşmış bir köy olduğunu ifade eden Tanındı, sözlerine şöyle devam etti: “Araştırma yapıldığı zaman orada yaşayan insanların kültürü, mimarisi ve yaşam biçimi gibi birçok konuda fikir sahibi olunabilir. Höyükler nesillerin üst üste barındığı bir katmanlaşma oluşturuyor. Biz, Osmanlının toprakları üzerinde oturuyoruz, Osmanlı da Bizans toprakları üzerinde oturmuş. Bu böyle gidecektir ama çağdaş yerleşmeleri inşa ederken geçmiş kuşakları yok etmek geleceğe yönelik bir saldırıdır.”

“Düpedüz hırsızlık”

Türkiye’deki arkeolojik tahribatın yoğun, yaygın ve sürekli olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Oğuz Tanındı, “Türkiye’nin bütün bölgelerinde tahribata rastlayabiliriz, ancak 1900’lerden beri devam eden tahribat ekonomik nedenlere bağlı olarak son 5-6 yılda artmıştır. Yani millet parasız kalınca bundan yıllar önce yaşamış insanların evlerine, mahallerine saldırıp, onların paralarını mallarını çalmaya başladı. Bu düpedüz hırsızlıktır, olan bilim insanları ve gelecek kuşaklara oluyor. Çünkü, bir orman ya da bölge yandıktan sonra yeniden oluşabilmesi için 25 yıl yeter ancak bir Osmanlı camisi yıkıldıktan sonra istediğiniz kadar iyi mimar olun tekrar yerine getiremezsiniz. Başka bir deyişle kültürel varlıklar yok olduğu zaman tekrar geri getirilemez.” şeklinde konuştu.

Selimpaşa Höyüğü’nün kurtarılması konusunda bütün görevin devlete düştüğünü belirten Tanındı, dünyanın bütün gelişmiş ülkelerinde bu gibi yerlerde kazı yapılmadan önce arkeologların gelip çalıştığını ve uygun olduğuna dair rapor verildikten sonra diğer kazı çalışmalarının başlayabileceğini söyledi.

*İstanbul Üniversitesi Haber Ajansı

1 Yorum

  • sevgili dostum höyüğün olduğu yere yakın yazlığım var bende biraz tarihle ilgilenen biriyim, selimpaşa höyüğü devletin ne kadar aciz olduğunun yalın bir göstergesidir. Özel arazi adı altında ne olduğu, birileri tarafından satın alınmış ve bu çolak arazi etfrafı hatırı sayılır bir duvarla çevrilmiş ve üzerine helikopter pisti inşaa edilmiş peki neden? siz bundan ne anlıyorsunuz bende onu anlarım, bence bir an önce kültür bakanlığının dikkatini bu höyüğün üzerine çekerek inceleme yapılmasının yollunu açtırmak lazım.Saygılarımla

Yorum yazın