1990’lı yıllardan günümüze İstanbul’daki farklı etnik, dini ve kültürel grupların basınını konu edinen “Çoğul İstanbul Medyası” sergisi Tophane’deki Tütün Deposu’nda devam ediyor. Projenin koordinatörlüğünü, İstanbul Bilgi Üniversitesi Tarih Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Bülent Bilmez yapıyor.
18 Mart’a kadar açık olan Çoğul İstanbul Medyası sergisi, 1990’lardan bugüne İstanbul’da farklı kültürel gruplar tarafından Türkçe, Türkçe-dışı dillerde ya da birden fazla dilde yazılan gazete ve dergilerden oluşuyor. Bilmez bu sergide, çoğunluk tarafından görülmeyen veya görünmezlikten gelinen ‘öteki’ basını kamuoyunun dikkatine sunmayı amaçladıklarını söylüyor. Bu şekilde, bir yandan çoğunluk nezdinde farkındalık yaratılırken, diğer yandan birbirinden oldukça kopuk ve habersiz yaşayan farklı kültürdeki azınlıkların, diğer grupların yayın organlarını görme ve tanıma olanağı sağlanması hedefleniyor.
Serginin hazırlık sürecinde geniş çeşitlilikteki kaynaklara ulaşırken birtakım zorluklar yaşadıklarını söyleyen Bilmez, bu konuda yapılan araştırmaların yetersizliğinden ve bu yayınların birinci sayılarına ulaşmanın büyük çaba gerektirdiğinden söz ediyor. Bilmez, bu yayınlara erişmenin zorluğunu, “Gazete ve dergilere ulaşsak bile önümüzde daha önemli bir sorun vardı. O da bu gazete ve dergilerin içeriklerini incelemek için bilinmesi gereken İstanbul dillerinin sayısının çokluğuydu” sözleriyle anlatıyor.
Gor dergisi yazarlarından Hemşinli Hikmet Akçiçek, Çoğul İstanbul sergisinin oluşturulmasını son derece anlamlı ve önemli buluyor. Türkiye’de yaşayan insanların farklı kültürel gruplardaki yayınlar hakkında fikri olmadığını söyleyen Akçiçek, sergiyi şu şekilde değerlendiyor: “1900’lerin başına ve Türkiye’de yayınlanan Türkçe dışı gazetelere ve dergilere baktığımızda, 109 adet Rum yayını ve ondan daha fazla Ermeni yayını görmekteyiz. Çerkeslerin de bir o kadar yayını vardır. Bunlar gibi birçok gazete ve dergilerin yer aldığı bu sergi, bize bunların hepsini görme olanağı sunarken, insanlara bir de ‘öteki’ basını göstererek farkındalık yaratıyor.”
Jineps gazetesi yazarlarından Yaşar Güven, Türkiye’de bir kimliğe ait basılı yayın çıkarmanın kolay olmadığını vurgulayarak, bunun sebebini Cumhuriyet Dönemi’nden itibaren başlayan tekçi yapıya bağlıyor. Bunu yapabilmenin çok fazla demokratik haklar gerektirdiğini söyleyen Güven, toplumun çıkacak basılı yayınları sahiplenebilmesi için bu gazete ve dergilerin topluma anlatılması gerektiğini belirterek, “Türkiye’de Lozan’la tanımlanmış azınlıklar dışındaki gazeteleri halk çok fazla sahiplenmiyor. Bu durumda az sayıda basıldığı için sınırlı sayıda aboneyle dönmek zorunda kalıyorsunuz” diyor. Bu nedenle gönüllülük esasına dayalı, amatörce yayınlar çıktığını belirten Güven, temel sorunun maddi olduğunu ifade ediyor: “Sınırlı sayıda basılması nedeniyle gazete ve dergileriniz genel dağıtıma giremiyor. Bazı kitapevleri gönüllü olarak ‘buyrun koyun tezgahımıza’ diyorlar ancak oralarda da görünür olması çok fazla mümkün olmuyor.”
Sergiye gelen misafirlerden İsmail Avcı, Laz olduğunu belirterek tehlike altında olan çeşitli dillerin ve kültürlerin biraraya toplanmasından büyük mutluluk duyduğunu söylüyor. İstanbulda ilk kez bu şekilde bir projenin yapıldığını ifade ederek, “Türkiye’de ‘öteki’ olanların, medyayla ilgili üretimlerini ilk defa toplu olarak burada görüyoruz. Dolayısıyla, bu alanda ilk ve önemli bir çalışma” diyor.