Ergenekon davasının geçen ay açıklanan ikinci iddianamesinde yer verilen ve bir takım illegal faaliyetlerin gerçekleştirildiğine yönelik atıflarda bulunulan JİTEM (Jandarma İstihbarat Terörle Mücadele) belgeleri sansürlendi. İkinci iddianamenin dün (27 Nisan 2009) sanık avukatlarına dağıtılan 248 klasörden oluşan eklerinde, Ergenekon davası sanıklarından JİTEM’İn kurucusu Arif Doğan’dan ele geçirilen belgelere yer verilmedi. Sansürlenen JİTEM belgelerine yer verilmeyen ek klasörlerin içinde operasyonlarda ele geçirilen belgeler, telefon görüşmesi tutanakları, Cumhuriyet Çalışma Grubu’nun planladığı 4 ayrı darbe planı, istihbarat notları, Özden Örnek’in Darbe Günlükleri ile Mustafa Balbaya’a ait günlük ve notlar, çeşitli kişi ve kurumlara ait fişleme bilgeleri, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve kimi aile üyelerine ait özel bilgiler de bulunuyor.
JİTEM’in illegal faaliyetleri anlatılıyordu
Ek klasörlerde Arif Doğan’a Ankara Numune ve Araştırma Hastanesi Beslenme Diyet Bölümünün verdiği perhiz listesi bile yer verilirken, JİTEM’in faaliyetlerinin anlatıldığı yüzlerce belge “devlet sırrı kapsamında gizliliği bulunduğu” gerekçesiyle dosyaya konulmadı. İlk iddianamenin bazı sanıklarda ele geçirilen ve davanın delilleri arasında sayılan kimi askeri belgeler de sansürlenmişti. Askeri makamların ısrarla “yok” demesine karşın çeşitli olaylar vesilesiyle deşifre olan ve adı sık sık dillendirilse de yıllardır varlığı tartışılan JİTEM’e ilişkin belgeler 14 Ağustos 2008r günü gözaltına alınan Arif Doğan’ın Beykoz’daki deposunda ele geçirilmişti. “Gizli” ibareli yüzlerce dokümanda JİTEM’in nasıl kurulduğunun yanısıra, örgütün legal ve illlegal faaliyetlerine ilişkin çok sayıda belgeyle ilgili ikinci iddianamede belgelerin içeriğine yönelik sadece atıf yapılarak detaylı bilgiler verilmemişti. İkinci iddianamede konuyla ilgili atıf yapılan bölümlerde JİTEM elemanlarının kendilerine PKK militanı süsü vererek eylem yapmaları, JİTEM operasyonlarında ele geçirilen silah ve mühimmatın kayıt altına alınmadığı, suça karışmış kişilerin para karşılığında örgüte karşı kullanılması, Doğu ve Güneydoğuda yıllarca bir çok faili meçhul cinayet ve kaçırıp kaybetme olaylarında sorumluluğu bulunan Hizbullah örgütüyle JİTEM’in kurduğu ilişkiler ve birlikte yürüttüğü faaliyetler anlatılıyordu.
Savcılar suç işliyor
Hukukçular, ikinci iddianamede özellikle JİTEM’le Hizbullah arasında bir takım ilişkilere dikkat çeken ve bazı illegal faaliyetlere ilişkin atıflar yapılan içeriğe sahip belgelerin açıklanmamasının ya da ayrı bir soruşturmaya tabi tutulmamasının suç olduğunu söyledi. Ergenekon soruşturmasıyla ilgisi olmasa bile başka bir soruşturmanın konusu olabilecek bazı bilgi ve belgelerin ele geçirildiğine dikkat çeken avukatlar, suç niteliği taşıyan belgelerin devlet sırrı kapsamında değerlendirilemeyeceğini de söyledi. Avukatların görüşleri şöyle:
Yürütülen bir soruşturmayla ilgili ele geçirilen dokümanların devlet sırrı kapsamında ya da açıklanması riskli gizlilik dereceli bir belge olması durumunda, bu belgelerin suçla ilişkili olup olmadığı konusundaki takdir yetkisi hakime ya da mahkemeye aittir. Eğer böyle bir belge ele geçirilmişse güvenliğini muhafaza edip saklamaları gerekir. Bu belgelerin içerisinde birden fazla bilgi de olabilir. Yargılama aşamasında bu belgenin yargılaması yapılan suçla ilgisi olan kısımları tespit edilerek bu bölümleri açıklanır. Diğer bölümleri ise sansürlenir, imha edilir ya da ilgili kuruma gönderilir. Ancak buradaki şart gizlenmek istenen belgenin başka bir suça konu olup olmamasıdır. Eğer bir suça ilişkin belge bligi varsa bunlarla ilgili hem adli soruşturma yürütülmesi hem de açık yargılamada delil değerinin olması nedeniyle tartışılması gerekir. Yani suça ilişkin devlet sırrı diye bir şey söz konusu olmaz. Ergenekonla ilgisi olmasa da ayrı bir soruşuruma ya da davanın konusu olması gerekir. Hukukta takibi şikayete bağlı suçlar vardır. Mesela hakaret suçu bile bu kapsamdadır. Eğer ki eldeki belgelerde birine yönelik hakaret dahi olsa savcılık ilgili kişiyi bulup konuyla ilgili bilgilendirdikten sonra davacı olup olmadığı dahi sorması gerekir. Burada sözkonusu edilen belgelerde ise bu konuyu fazlazıyla aşan suç ifadeleri var ve kesinlikle soruşturulmalıdır. Bu yapılmazsa Türk Ceza Kanunu’nun, “Suçu bildirmeme; kamu görevlisinin suçu bildirmemesi; suç delillerini yok etme gizleme ya da değiştirme; suçluyu kayırma” suçlarını düzenleyen 278, 279, 281 ve 283. maddelerine göre ilgililer hakkında işlem yapılır. Ayrıca, yargı görevini yapanın görevini kötüye kullanması suçu da sözkonusu olur. Devlet sırrı dediğimiz şey suçun gizlenmesini kapsamaz, suçun gizlenmesi amacıyla kullanılamaz bu nedenle Ergenekon soruşturmasıyla ilgisi olsun ya da olmasın savcılığın bir soruşturma yürütmesi gerekir.
Bir soruşturma ya da kovuşturma sırasında o konuyla ilgisi olmasa bile başka bir suçun işlendiğine ve bir suç unsuruna rastlanması durumunda o konuyla ilgili yetkili ve görevli savcılığa suç duyurusunda bulunulur. Yani bir görevizszilik kararıyla, suç unsuru olan bilgi ve belgeler ilgili savcılığa gönderilerek soruşturma açılır. Burada yasadışı bir örgütün ve yaptığı bir takım hukkusuzlukların varlığına işaret eden delilerin, belgelerin olduğuna ilişkin bilgiler var bu dosyada. Aynı zamanda bu suçlara iddianamede de yer verilmiş durumda. Savcılığın, “develet sırrı” diyerek JİTEM adlı suç örgütüne ilişkin bilgi ve belgeleri gizlemesi, ilgili savcılıklara suç duyurusunda bulunmaması ve bir takım hukku dışı faaliyetlerin gizlenmesi aslında suçun delilerini gizlemektir ve cezai sorumluluğu vardır. Bu yapılarak Ergenekon soruşturmasının gitmesi gereken yer engelleniyor. Burada sözü edilen belgeler “devlet sırrı” kapsamına alınarak gizlenemez. Bu kapsama alınıp gizlenecek olan bilgi ve belgelerin suç oluşturmaması gerekir. Eğer suç oluşturuyorsa devlet sırrı kapsamında değerlendirilerek gizlenemez. Diyarbakır’da görülen JİTEM davasında da bu belgelerin İstanbul 13. ağır Ceza Mahkemesinden istenmesini talep etmemezie karşın mahkeme heyeti sadrece Arif Doğan’ın ifadelerinin istenmesine karar verdi. Talebimizi karşılamayan bu kararla ne gizlenmek isteniyor merak ediyoruz.
JİTEM’le ilgili bilgilerin kamuoyuyla paylaşılmamak istenmesi ya da sansürlenmesi Türkiye’de hukuka ve demokrasiye ve adalete hizmet etmez. Bu belgeler iddianame yazıldıktan sonra aleni hale gelmeli ki bu konuyla ilgili bilgisi olan diğer şahıslar da bu yasadışı örgütle ilgili bildiklerini kamuoyuyla ya da savcılarla paylaşabilsinler. Sansürcü ya da devletin zan altında kaldığı olayların gizlenmesi yöntemiyle bu paylaşım da engelleniyor. Ayrıca ele geçirilen belgelerin JİTEM’in bölgemizde ağırlıklı olarak faaliyet yürüttüğü, gözaltında kayıp ve faili meçhul cinayetlerin sıklıkla yaşandığı 1990’lı yıllara ait olduğunu dikkate alırsak bu belgeler daha da önemlidir. Yapılan bu uygulama; Ergenekon soruşturmasına yönelik yapılan en temel eleştirilerden biri olan JİTEM’in illegal faaliyetlerinin soruşturulmaması ya da soruşturulmak istenmemesi kanısını güçlendiren bir tutumdur. Savcılar en azından böyle bir kanının kamuoyunda oluşmaması açısından bu belge ve bilgileri paylaşacak bir yöntemi geliştirmelilerdir. Ama maalesef bu soruşturmanın ulaşmasını istediğimiz hedeflere uygun bir şekilde yürütüldüğünü söyleyemiyoruz.