Genel

Domuz gribi rehberi

Yazan: Ayşegül Aydın

Yaz aylarında Meksika’da ortaya çıkıp ABD üzerinden tüm dünyaya yayılan domuz gribi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tahminiyle yaklaşık 400 bin kişiye bulaşan hastalık, bugüne kadar 4 bin 735 kişinin hayatına maloldu. Hastalık Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı. Henüz can kaybı yaşanmayan ülkemizde bugüne kadar 551 vaka kayıtlara girdi. Özellikle son iki hafta içerisindeki gelişmeler tehlikenin önemli […]

Yaz aylarında Meksika’da ortaya çıkıp ABD üzerinden tüm dünyaya yayılan domuz gribi, Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tahminiyle yaklaşık 400 bin kişiye bulaşan hastalık, bugüne kadar 4 bin 735 kişinin hayatına maloldu.

Hastalık Türkiye’de de yaygınlaşmaya başladı. Henüz can kaybı yaşanmayan ülkemizde bugüne kadar 551 vaka kayıtlara girdi. Özellikle son iki hafta içerisindeki gelişmeler tehlikenin önemli ilk sinyalleriydi: Geçtiğimiz hafta Ankara Bilkent Laboratuvar İlköğretim Okulu’nda rastlanan 16 vaka nedeniyle bu okulda bir hafta süreyle eğitime ara verildi. Ancak Ankara genelinde hasta sayısı arttı ve son beş günde 41 kişide domuz gribi tespit edildi. Ardından, 19 Ekim’de Diyarbakır’da 7 ilköğretim öğrencisinde domuz gribine rastlandı ve il genelinde eğitime bir hafta ara verildi. Tatile rağmen bu kentimizde de hasta öğrenci sayısı 17’ye ve toplam vaka sayısı 23’e yükseldi. Ve ulaşan son haberlere göre İstanbul’da da 16 öğrencide virüse rastlandı. Vali Muammer Güler, vakaların görüldüğü iki okulda dahil olmak üzere eğitime ara verilmesini gerektirecek bir durum olmadığını duyurdu.

Aşı çelişkisi

Bilinen gribin değişik bir cinsi olan domuz gribine karşı insan metabolizması henüz bir bağışıklık geliştiremedi. Bu amaçla çalışmalar yürüten ilaç firmaları yeni bir aşı geliştirdi. Aşının yeni olmasından kaynaklanan bir takım çelişkiler mevcut olsa da yan etkilerinin başka aşılarda bulunanlardan fazla olmadığı iddia ediliyor. Ancak domuz gribi aşısı üreten uluslararası firmaların lisans almadan aşı satmalarını imkânsız kılan uluslararası düzenlemeler de mevcut.

Yan etkilerin ne sıklıkla görüldüğünün tespit edilebilmesi için uzun süreli gözlem verilerine ihtiyaç duyulsa da dünya çapında ciddi bir salgın yaşanması nedeniyle Türkiye de dahil bir çok hükümet bu tarzda bir gözlem çalışmasının sonuçlarını beklememeyi tercih etti. Yetkililer bulaşıcı hastalıklara karşı daha fazla açık olan ve zayıf bünyeli kişilerle daha sık teması olan sağlık personeli, kalabalık okul ortamlarında bulunarak hastalığın yayılmasında ciddi faktör olan 6 ay ile 24 yaş arasındaki kişiler, kronik bir hastalığa sahip oldukları için bağışıklık sistemi zayıflamış olan 25 ile 64 yaş arasındakiler, hamileler ve emziren annelerin öncelikli olarak aşılanması gereken kişiler olduğunu açıkladı. Türkiye’de de yaygın olarak ilk önce Ankara’da bir okulda ardından da Diyarbakır ve İstanbul’da görülen domuz gribi vakalarının hızla artmasıyla herkesin tek gündem maddesi oldu. Daha çok kulaktan dolma bilgilerle yaratılan kafa karışıklığı gidermeye katkı sunmak amacıyla domuz gribine ilişkin bilinenleri sıralıyoruz:

Domuz gribi nedir?
Domuz gribi, normalde domuzlarda hastalığa yol açan bir mikroorganizma olan influenza HIN1 tipi virüsün insanlarda oluşturduğu solunum yolu hastalığı. İlk kez Meksika ve ABD’de görülen hastalık daha sonra Türkiye de dahil birçok ülkeye yayıldı.

H1N1 virüsü neden “domuz gribi” olarak adlandırılmaktadır?
Domuzlar arasında görülen grip virüslerine çok benzediği için bu ismi alan virüs insan, domuz ve kuş virüslerinin bir karışımı.

H1N1 bulaşıcı mı?

H1N1 virüsünün bulaşıcı olduğu bilinen bir gerçek. Domuzdan insana ve insandan insana geçebilen bir hastalık.

Belirtileri neler?
Domuz gribi, insanlarda görülen gripte olduğu gib ateş, öksürük, boğaz ağrısı, yaygın vücut ağrısı, baş ağrısı, üşüme ve yorgunluk gibi belirtileri içeriyor. Bazı vakalarda nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, sık ve uzun süreli kusma ve ishal de görülüyor. Çocuklarda ise hızlı veya zor nefes alma, vücutta solgunluk ya da morarma, beslenememe, uyarılara cevapta azalma, uykuya meyil, huzursuzluk, ateşle beraber döküntü görülmesi gibi belirtiler ortaya çıktığı tespit edildi.

Nasıl bulaşır?
Domuz gribinin de yine mevsimsel griple aynı şekilde yayıldığı düşünülüyor. Grip virüsleri insandan insana, öksürük veya hapşırma yoluyla bulaşırken, virüsü bulunan bir yere dokunulduktan sonra eller, ağız ya da buruna götürüldüğünde bulaşabiliyor. Yaygın grip tipleri, genelde yaşı ilerlemiş insanları hedef alırken domuz gribinde ise ölümcül seyreden vakalar daha çok 25-45 yaş arasındakilerde görülüyor.

Sudan bulaşabilir mi?
Şu ana dek içme, kullanma ve havuz sularıyla bulaşma görülmedi.

Domuz eti yiyenler gribe yakalanır mı?
Hayır. Virüs, en çok solunum yoluyla bulaşıyor.

Hastalığa yakalanan kişiler ne kadar süreyle virüs bulaştırır?
Hastalar, belirtilerin başlamasından bir gün öncesi ve 7 gün sonrasına kadar başkalarına hastalığı bulaştırma riski taşıyor.

Hastalık virüsü aldıktan ne kadar sonra belirti verir?
Hastalığın ortalama kuluçka süresi birkaç gün olmakla birlikte bu süre bazen bir haftayı da bulabiliyor. Bu nedenle uzmanlar hasta kişilerle temas ettikleri bilinen kişilerin de bir hafta süreyle dikkatle izlenmeleri gerektiğine dikkat çekiyor.

Öldürücü bir hastalık mı?
Domuz gribi virüsünün insanlarda yaptığı hastalık öldürücü olabilmekle beraber ölümlere yol açma oranı henüz çok yüksek değil.

Kendimi nasıl koruyabilirim?
Yurtdışında kullanılmaya başlanan koruyucu aşılar, Türkiye’ye ulaşmış olsa da henüz üzerlerinde yapılacak uygunluk testleri bitmedi. İyi ya da kötü olduğuna dair henüz kanıtlanmış bir bilimsel gerçeklik bulunmadığı için aşı dışında kişilerin kendisi ve çevresini korumak için basit önlemler bile yayılmayı önlemekte etkili olabiliyor. Öksürme ve hapşırma sırasında ağız ve burunun bir mendil ile kapatılması ve kullanılan mendilin daha sonra çöp sepetine atılması günlük hayatta hastalığın yayılmasını engellemekteki en etkili korunma yolarından biri. Öksürdükten ve hapşırdıktan sonra ellerin bol sabun ve suyla yıkanması ve alkol içeren el yıkama antiseptikleri de etkili bir yöntem. Bunların dışında kirli ellerle göz, burun ve ağıza dokunmamak da önemli. Domuz gribine yakalanılması durumunda belirtilerin başlamasından 7 gün sonrasına ya da belirtilerin tamamen geçmesinden bir gün sonrasına kadar başkalarıyla temasta bulunmaktan kaçınmak için evde istirahat edilmesi öneriliyor.

Erişkinlerde ve çocuklarda acil müdahale gerektiren belirtiler nelerdir?
Yetişkinlerde zor nefes almak veya nefes darlığı, bilinç bulanıklığı, sık ve uzun süreli kusma belirtileri görüldüğünde acil müdahale gerektirdiğini belirten uzmanlar çocuklarda ise hızlı veya zor nefes alma, vücutta solgunluk ya da morarma, beslenememe, uyarılara cevapta azalma ve uykuya meyil, huzursuzluk ve ateşle beraber döküntü görülmesi durumunda acilen müdahale edilmesi gerektiğini söylüyor.

Seyahat edenler ne gibi önlemler almalı?
Genel olarak kişisel temizlik önlemlerinin alınması, kalabalık ve havasız ortamlardan mümkün olduğunca kaçınılması, zorunlu haller dışında salgının yaşandığı bölgelere olan seyahatlerin ertelenmesi ilk akla gelen öneriler.

Tedavi edilebilir mi?
Dünya çapında bir salgın uyarısına karşın ölüm vakalarının sayıca az olması hastalığın tedavi edilebilir olduğunu kanıtladı. Domuz gribinin her hastada hastaneye yatış gerektirmediğini, beslenmeye özen gösterilerek ve dinlenilerek hastalığın kendiliğinden geçebileceği de uzmanlar tarafından belirtildi. Geliştirilen aşının yan etkileri tam olarak bilinmiyor. İnsan sağlına uygunluğu test aşamasında olan ve uzun yıllar sürecek bir gözleme dayanması gereken veriler elde olmasa da öncelikli olarak kimlerin aşıyı kullanamayacağı ya da beklemesi gerektiği açıklandı. Yumurtaya karşı şiddetli, ölüm tehlikesi yaratabilecek alerjisi olanlar domuz gribi aşısı olmamaları kesin olarak öneriliyor. Aynı uyarı, aşının ihtiva ettiği diğer maddelere alerjisi olanlar için de geçerli. Bu nedenle alerjisi olanların aşının içeriğini öğrendikten uzman kontrolünde aşılanmaları gerektiği vurgulanıyor.

Uzmanlar aşı hakkında hemfikir değil
Domuz gribi Türkiye’de henüz can kaybına yol açmamakla birlikte bugüne kadar 551 vaka tespit edildi. Özellikle solunum yolu hastalıklarının artış gösterdiği kış mevsiminin başlamasıyla birlikte sayıların bir önemi kalmadığını beliren uzmanlar gribin ülkemizde de yaygınlaşacağında hemfikir. Uzmanların görüş ayrılığı yaşadığı konu ise henüz insan sağlığına iyi ya da kötü etkisinin tam olarak bilinmediği aşıların ilk 500 bin dozunun Türkiye’ye getirilerek tüketime sunulması için çalışmaların başlatılması oldu.

40 milyon doz siparişi verilen aşıların uygunluk kontrollerinin ardından ilk olarak sağlık çalışanlarına uygulandıktan sonra satışa sunulacağı belirtilse de aşının güvenilirliği hakkındaki kuşkuların halen giderilemediği de bir gerçek. Cumhuriyetgazetesinde yer alan bir habere göre Göğüs Hastalıkları Uzmanı Profesör Doktor Ahmet Rasim Küçükusta İngiltere’de yapılan bir araştırmada hemşirelerin üçte birinin domuz gribi aşısı yaptırmak istemediğini, yüzde 33’ünün de kararsız olduğunu söyledi. Aşıya yaptırmak isteyenlerin oranının yüzde 37 olduğunun altını çizen Küçükusta, aşıya karşı olanların yüzde 60’ının neden olarak yan etkileri gösterdiğini de belirtti. İlk aşamada hamileler, sağlık çalışanları, itfaiye ve emniyet personeli ile temizlik işçileri, 6-36 ay arası bebekler ile 36 ay-18 yal arasındakiler ve kronik hastalığı olanlara uygulanacak olan aşıyla ilgili farlı görüşleri savunan kişi ve kurumların yorumları ise şöyle:

Türk Tabipleri Birliği (TTB): Aşının olası yan etkilerinin, hastalığın yaratacağı zararla karşılaştırıldığında önemsiz olduğunu söyleyerek, yurttaşların aşıdan çekinmemesi gerektiğini vurguladı.

Sağlık Bakanlığı: Önlem almazsak 21 milyon kişi hastalanacak, 5 bin 300 kişi ölecek. Aşı gibi önlemleri alırsak hasta sayısı 1.8 milyon, ölü sayısı 400 olacak. Domuz gribi aşısının yan etkileri olabilir. Ancak bu etkiler diğer ilaç ya da aşılardan fazla değil. Sadece daha önce grip aşılarına reaksiyon gösterenler ya da yumurta alerjisi olanların aşı yapması önerilmiyor.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ: Bakanlığın önlemleri abarttığını, domuz gribinin mevsimsel gripten farklı olmayacağını söyleyen bilim adamlarını “marjinaller” olarak nitelerken, “Kafa karıştırıyorlar. Şu anda bir salgın yok. Biz salgının yaşanacağı söylenen döneme dek geçecek zamanı, toplumu bilinçlendirip, farkındalık yaratmak için kullanmak istiyoruz” dedi. Yeni geliştirilen domuz gribi aşısının daha önce hiçbir yerde kullanılmadığı, Türklerin toplu olarak kobay gibi kullanılacağı iddialarını da yalanlayan Bakan Akdağ, ABD’nin aşıyı kullanmaya başladığını söyledi.

Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç.Dr. Oğuz Kılınç:Sağlık Bakanlığı hastalıkla ilgili ciddi ve doğru önlemler alıp konuya hakim uzman, üniversite ve bilim adamlarına danıştı. Bakanlık, “Böyle bir şey olabilir. biz bunun için tedbir alıyoruz, merak etmeyin. Ama bunu da önemseyin, şu tedbirleri alın” diyor. Bunları yapmazsa, “Dünyada fırtınalar esiyor, domuz gribi diye, Bakanlığın sesi soluğu çıkmıyor, ne gibi hazırlıklar yapıyor” denilecek. Bütün yaz ciddi hazırlık yapıldı, vatandaşlar müsterih olsun. Bakanlık, uluslararası standartta çalışma yapıyor, bilimsel danışmanlarla çalışıyorlar. Bunun karşısında olan fikirler bilimsel değerlendirmeler değil, kişisel görüşlere yer veriyorlar.

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta: Her şeyden önce domuz gribinin her yıl görülen olağan grip kadar öldürücü olmadığı ortaya çıktı. Olağan gripten her sene 250-500 bin kişi ölürken, domuz gribinden tüm dünyada ölen insan sayısı 1.500 kadar. Yani domuz gribinden ölüm ihtimali binde 4. Ayrıca, grip aşılarına tıp dilinde adjuvan adı verilen ve vücudun aşıya daha fazla tepki vermesini sağlayan maddeler ekleniyor. Alüminyum ve skualen bunlar içinde en çok kullanılanlar. Aşılara adjuvan eklenmesi teorik olarak mantıklı, çünkü bu sayede kısa zamanda az sayıda virüsle aşı üretmek ve böylece de daha az virüs antijeni ile daha çok insanı aşılamak mümkün oluyor. Ancak bu işlemin çok tehlikeli yan etkileri var. Bu sebeple de Avrupa’ da üç çeşit aşıda skualen kullanılıyor olsa da Amerika’ da bu maddelerin aşılara eklenmesine kesinlikle müsaade edilmiyor. Oysa medyada domuz gribi aşısı üreten şirketlerin en az ikisinin (Novartis ve GlaxoSmithKline), hazırladıkları aşıda adjuvan kullanacakları haberleri yer aldı. Körfez Savaşı’ na katılan sayısız Amerikalı askerde ortaya çıkan ve Körfez Savaşı Sendromu adıyla bilinen hastalığın da bu kişilere yapılan ve skualen ihtiva eden şarbon aşısından kaynaklanabileceği düşünülüyor. Burada vurgulanması gereken çok önemli bir şey de bu hastalığın çok müphem belirtilerle başlayıp uzun bir sürede (yıllar içinde) gelişmesi. Bu sebeple de skualenin birkaç haftalık dönemde herhangi bir yan etki göstermemesi onun güvenilir olduğunun bir kanıtı değil.

Hacettepe Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilm Dalı İnfeksiyon Hastalıkları Ünitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Akova:Avrupa’daki aşıların içinde adjuvan maddesi var. Türkiye’ye gelecek aşıların içerisinde büyük olasılıkla bu madde olacak. Bunun bulunmasının bir zararı var mı denilirse, bu sorunun kesin cevabı yok. Fakat, aşıyı adjuvanla birlikte yaptığınız zaman bağışıklık kazanma potansiyeli çok daha yükseliyor. Birisi yüzde 70 bağışıklık kazandırıyorsa, birlikte olduğunda bu oran yüzde 90’a çıkıyor.

Londra merkezli Doğal Sağlık Birliği uzmanlarından Dr. Robert Verkerk:Ben hastalık daha öldürücü hale gelirse aşılama yapılmasının daha doğru olduğuna inanıyorum. Ancak bu aşamada aşının taşıdığı riskler, faydalarına ağır basıyor. Kaygılarım özellikle hamileler ve altı ay altındaki bebeklere yönelik. Çünkü aşının doğmamış ya da çok küçük bebeklere nasıl etki edeceğini bilmiyoruz. Şu aşamada H1N1 vakalarının çoğu yumuşak. Zaten aşı virüsün şu aşamadaki haline uygun olarak gelişitiriliyor. Eğer virüs değişikliğe uğrarsa aşının etkisi yetersiz kalabilir.

MEB’den domuz gribi genelgesi
Milli Eğitim Bakanlığı öğrencilerin virüse yakalanmaması için önlem alınmasını isteyen bir genelgeyi tüm valiliklere gönderdi. Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun imzasıyla yayımlanan genelgede hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla, Milli Eğitim ve Sağlık bakanlıkları arasında yürütülen çalışmalar kapsamında, 12-16 Ekim 2009 tarihleri arasında Yalova Hizmetiçi Eğitim Enstitüsünde 81 ilden 105 öğretmenin ”il eğitimcisi” olarak görevlendirildiği ve ihtiyaç duyulması halinde Milli Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık meslek liseleri meslek dersleri öğretmenleri ile il sağlık müdürlüğü personelinden de yararlanılacağı bildirildi. Genelgede; genel bütçe, il özel idareleri bütçeleri, okul aile birlikleri ve sivil toplum örgütlerinin maddi kaynaklarından yararlanmak suretiyle alınacak önlemler şöyle sıralandı:
– İl sağlık müdürlükleri ile koordineli bir şekilde iş birliği yapılarak eğitim ağırlıklı çalışma planı hazırlanarak yürürlüğe konulması,
– İl ve ilçelerde eğitim çalışmalarının yürütülmesinden sorumlu koordinatörlerin görevlendirilmesi,
– İl eğitimcilerinin, eğitimci olarak katıldığı seminerlerde, örgün ve yaygın eğitim kurumlarından birer yönetici veya öğretmeni konu hakkında bilgilendirmesi,
– Bu eğitimi alan yönetici ve öğretmenlerin kendi okullarındaki yönetici, öğretmen, personel ve gerektiğinde velilere eğitim vermesi,
– İl eğitimcilerinin yapacağı programa bağlı olarak öğretmenlerin kendi sınıflarındaki öğrencileri bilgilendirmesi,
– Eğitim kurumlarının merdiven tırabzanları, kapı kolları, musluk başları, elektrik düğmeleri ve masalar ile sıraların yüzeylerinin, il sağlık müdürlüklerinin tavsiye edeceği dezenfektan maddeleri ile sık sık temizlenmesi,
– Sınıf ve diğer odaların pencerelerinin belli aralıklarla açılarak kapalı alanların havalandırılması,
– Tuvaletlerde sıvı sabun bulundurulması, usulüne uygun olarak ellerin sabunlu su ile yıkanması ve bu konunun nöbetçi öğretmenlerce takibinin yapılması,
– Bakanlıkça görevlendirilen il eğitimcileri ile il sağlık müdürlüğü personelinin yapacağı uyarılar doğrultusunda gerekli ek önlemlerin alınması,
– Eğitim kurumlarında yapılacak araştırma sonucunda hastalık sebebiyle devamsızlığın artması durumunda il sağlık müdürlüklerinin bilgilendirilmesi,
– Bulaşmayı önlemek amacıyla, hastalık belirtisi olan öğrencilerin en kısa sürede muayenelerinin sağlanarak grip belirtileri olan öğrencilerin bu belirtiler geçinceye kadar eğitim kurumlarına gönderilip gönderilmeyeceği hususunun il sağlık müdürlüklerince tespit edilmesinin sağlanması,
– Öksürük ve hapşırık sırasında ağız ve burnun tek kullanımlık kağıt mendille kapatılması ve mendilin çöp kutusuna atılması,
– Yapılan çalışmaların amacına ulaşması için alınacak önlemlerin öncelikle yatılı ve pansiyonlu eğitim kurumları ile resmi ve özel pansiyonlar ve öğrenci yurtları olmak üzere Bakanlığa bağlı her kademedeki eğitim kurumlarında titizlikle uygulanması.

Yorum yazın