Gündem

Sızdıranın adresi belli

Yazan: Ece Şahinoğlu

Genelkurmay’la hükümeti karşı karşıya getiren İrticayla Mücadale Eylem Planı başlıklı belgeyle ilgil tartışmalar sürüyor. Bugün (26 Haziran 2009) basının karşısına çıkan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin karargâhta hazırlanmış resmi bir evrak olmadığını saptamasında bulunduğunu yeniden vurgulayarak, “Son dönemde artan bir şekilde ve örgütlü olarak kurgulanmış bazı olaylarla TSK […]

Genelkurmay’la hükümeti karşı karşıya getiren İrticayla Mücadale Eylem Planı başlıklı belgeyle ilgil tartışmalar sürüyor. Bugün (26 Haziran 2009) basının karşısına çıkan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Genelkurmay Askeri Savcılığı’nın, “İrticayla Mücadele Eylem Planı” belgesinin karargâhta hazırlanmış resmi bir evrak olmadığını saptamasında bulunduğunu yeniden vurgulayarak, “Son dönemde artan bir şekilde ve örgütlü olarak kurgulanmış bazı olaylarla TSK yıpratılıyor ve karalanıyor. Hukuk açısından bazı olaylarda bugün gelinen noktada bir kağıt parçası olduğunu bir belge olmadığını bize göstermektedir. Askeri Savcılık elindeki delil ve imkanlar ışığınde gereğini yerine getirmiştir. Askeri Savcılığın kararını küçümseyemezsiniz. Bu kağıt parçası TSK’yı yıpratmak ve karalamak için hazırlandı. Bunun kimler tarafından hazırlandığını devletin istihbarat ve yargı organları yerine getirecektir. Bunu istiyor ve önemsiyoruz. Ordu içinde fitne fesat çıkarma eylemi olarak görüyoruz. TSK kendisine medya üzerinden yürütülen psikolojik harekata cevap vermekten kaçınmaktadır” dedi.

“Sahiplerinin” reddettiği belge

“İrticayla Eylem Planı” başlıklı belgenin, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli albay Levent Göktaş’ın avukatıyken kendisi de Ergenekon zanlısı haline gelen tutuklu eski asker avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda yapılan arama sırasında ele geçirildiği iddia edildi. Vahim iddialar içeren belgenin Taraf Gazetesi’nde yayımlanmasından sonra Serdar Öztürk belgenin polis tarafından bürosuna konulduğunu iddia etti. Öztürk’ün avukatı Demet Reçber de, Genelkurmay Harekât Başkanlığı tarafından hazırlandığı öne sürülen belgeyi arama işlemleri ve hâkim tespiti sırasında görmediklerini açıkladı. Öztürk’ün reddettiği, avukatınınsa, “hakim tespitinde yoktu” dediği belgenin basına sızdırılması ise belgenin içeriğinde yer alan ve adeta darbe planları anlatan içeriği nedeniyle tartışma konusu bile yapılmadı.

Sızdırma belgeler üzerinden bilgi kirliliği

Ergenekon soruşturmasına ilişkin özellikle, cemaat medyası olarak anılan belli basın organlarına kimi belgelerin sızdırılması en az davanın kendisi kadar tartışma konusu oldu, oluyor. Giderek, “Ergenekon yanlısı” ve “Ergenekon karşıtı” olarak iki kutba ayrılmış hale gelen medya organları da sızdırılan belgeleri kendi meşrebine göre haberleştiriyor. Öyle bir bilgi kirliliği ve kafa karışıklığı yaratılmış durumda ki her iki görüşe sahip medya organlarından haberleri izlemek bile bu kargaşayı gideremeyecek halde. Bu hengame arasında, yürütülen bir soruşturmaya ilişkin bilgi ve belgelerin düzenli olarak basın organlarına sızdırılması tartışma konusu bile edilmiyor.

Belgeyi sızdıranın adresi belli

Türkiye’nin son yıllarda gördüğü en tartışma yaratan davası haline gelen Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılık ve kolluk kuvveti olarak da polis belgelerin sızdırılmasına ilişkin ciddi zan altında. Avukat Öztürk’ün ofisinde çıktığı iddia edilen belgenin sızdırılmasında ise kuşkular savcılık makamına yönelmiş durumda. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nu uyarınca, herhangi bir suç soruşturmasında ofisinde arama yapılan avukatlardan ele geçirilen belgeleri polislerin inceleme yetkisi bulunmuyor. İlgili yasa hükümleri, aramalarda ele geçirilen belge ve dokümanların, savcı nezaretinde zarflanıp mühürlenerek doğrudan hakim huzurunda ve istenirse avukat nezaretinde açılmasını şart koşuyor. Öztürk’ün avukatı Demet Reçber’in verdiği bilgilere göre bu kurala da uyulmuş durumda. Yani belgenin sızdırılmasıyla ilgili ortada suçlanabilecek tek kurum savcılık kalıyor.

“TCK 285’ten dava açılması gerekir”

İzmir Barosu avukatlarından Ali Koç, süren bir soruşturmada elde edilen belgelerin basına sızdırılmasının Türk Ceza Kanunu’nun 285. maddesi uyarınca, “Soruşturmanın gizliliğin ihlal” suçuna girdiğini belirterek, “Aynı zamanda görevi kötüye kullanmayı da kapsayan bu suçta 285. madde daha ağır hükümler içerdiği için bu madde gözönünde bulundurulur. Bu olayda bu belgeyi kimin sızrdırdığın bulmak hiç de zor değil. Zaten polis ve savcılık avukatların bürolarının nasıl aranacağına ilişkin hükme uygun hareket etmişler. O zaman belgenin hangi kurum tarafından sızdırıldığına ilişkin bir tek adres kalıyor ki o da savcılıktır. Dolayısıyla eğer ki bir soruşturma yürütülecek ve dava açılacaksa kime karşı yürütüleceği açıktır” dedi.

Yorum yazın