Genel

Beni Çin ressamlarına emanet ediniz

Yazan: [email protected]

Mine SavaşPek çok ülke, ucuz ve sayıları yüz milyonları bulan işgücü sayesinde pazarlarını istila eden ucuz Çin mallarından şikayetçi. Oyuncaktan bisiklete, tekstile kadar yayılan birçok sektörde bunu görmek mümkün. Ama bu küresel istilayı en iyi açıklayan şeylerden biri, ucuz Çin resimleri. Sadece Türkiye’ye yılda yaklaşık bir buçuk milyon Çin resmi giriyor. Bu resim akını 1999’da […]

Mine Savaş


Pek çok ülke, ucuz ve sayıları yüz milyonları bulan işgücü sayesinde pazarlarını istila eden ucuz Çin mallarından şikayetçi. Oyuncaktan bisiklete, tekstile kadar yayılan birçok sektörde bunu görmek mümkün. Ama bu küresel istilayı en iyi açıklayan şeylerden biri, ucuz Çin resimleri. Sadece Türkiye’ye yılda yaklaşık bir buçuk milyon Çin resmi giriyor.

Bu resim akını 1999’da başladı ve etkisini çabucak gösterdi. Bu zaman zarfında, örneğin, sadece Beyoğlu Asmalımescit’te beş galeri kapandı. Asıl etkilenenler ise, devlet dairelerine, turistik otellere, okullara, hastanelere ve restoranlara resim yapan küçük atölyeler. İstanbul’da, resim piyasasının en önemli mekânlarından Asmalımescit’te atölyesi bulunan Ressam Muzaffer Akyol, Çin’deki üretkenliğin ucuzlukla süslendiğini ve çok cazip bir çekim alanı oluştuğunu söylüyor. Çin resimleri Türkiye’de 10 ila 80 dolar arasında satılıyor; yani Türk resimlerinin onda biri fiyatına.

Akyol, “Ressam boya, tuval, fırça alacak, çerçeve yaptıracak. Bunların hepsinin bir ederi var ve bu ederi ancak bir kazanımla ödeyebilir. Resim satın alan olmazsa, bu malzemeleri nasıl alacak, atölye kirasını nasıl ödeyecek?” diye durumu açıklıyor. Yüreği sanat sevdasıyla yoğrulmuş bir sanatçının, resmiyle zengin olmayı asla düşünmeyeceğini söyleyen Akyol’a göre, “Ressamlar zengin olmak isteselerdi, patates – soğan satarak daha çok para kazanırlardı”.

Seri üretim
Ekspresyonist, sürrealist, natüralist ve daha birçok ekole ait her tür resmi yapan Çinli ressamlar her ülkenin nabzına göre hareket ediyor. Türkiye’ye senede ortalama 500 bin adet Çin resmi getiren ve yüzde yüz kârla satışa sunan Cevat Sarıkartal’ın verdiği bilgiye göre, en çok Atatürk, İstanbul ve manzara resimlerine talep var. Çin resimleri fabrikalara, dükkânlara, devlet dairelerine, turistik otellere, okullara, hastanelere ve restoranlara satılıyor.

Dünyada en çok alıcı bulan resim ise, Van Gogh’un “Ayçiçeği Tarlası”… Portreler de en çok rağbet görenlerden: Shakira, David Beckham, George W. Bush, Mao, Bill Clinton, Elvis, Yaser Arafat…

Muzaffer Akyol, üretilen resimlerin hiçbir sanatsal değeri bulunmadığına işaret ediyor. “Resimler özgünlükten uzak ve fabrikasyon. Benzetme var ama sanatın olması gereken olmaları yok.”

Çin’deki ucuz resim üretme süreci, Akyol’un sözünü ettiği kalitesizliği açıklıyor. Yaklaşık 8 bin kişinin çalıştığı fabrikalarda ressamlar, resmin çeşitli unsurları üzerinde neredeyse uzmanlaşmış ve bir üretim bandı mantığıyla resim yapıyorlar. Örneğin, bir manzara resminin ağaçlarını bir grup ressam yaparken, başka bir grup gökyüzü boyuyor, bir başkası da deniz çiziyor.

Dafen: Resim köyü

Çin’deki bu resim fabrikalarının merkezi, Shenzen yakınlarındaki Dafen köyü. Başta Huang Jiang ve 20 kadar ressam yanlarında çıraklarla 1989’da Dafen’de ilk resim fabrikasını kurmuş. Düşük ücret ve ucuz kira sayesinde Huang, 20 yılda Dafen’i, çevresindeki başka yerleşimlerle beraber, bir resim başkentine dönüştürmüş. Ressamlar akın etmeden önce 300 nüfuslu bir köy olan Dafen’de bugün yaklaşık 700 galeri ile 8–10 bin ressam faaliyet gösteriyor.

Günde 12 saat çalışarak ortalama 10 kopya resim yapan ressamlar, haftada 100 – 150 dolar, daha küçük fabrikalarda çalışanlar ise 38 sent kazanıyorlar. İşçilik ve çerçeveyle beraber 2,5 dolara satılan resimler, toplu ihracatla çok daha ucuza alıcı bulabiliyor. Dafen köyü 2006’da 120 milyon dolardan fazla ihracat yaptı.

Dafen’de güzel sanatlar eğitimi almış ressamlar hem orijinal resimler yapılıyor hem de Johannes Vermeer, Van Gogh gibi eski ustaların çalışmalarından kopyalar. 1992’de “Edebi ve Sanatsal Yapıtların Korunması” ile ilgili Bern Anlaşması’na göre, eski ressamların resimlerinin kopyaları yapılabiliyor, yaşayan sanatçıların eserlerini kopyalamak ve satmak ise yasadışı. Ama korsan üretim konusunda zaten ünlü olan Çin, bu ucuz kopyaları da internet üzerinden satmaya devam ediyor.

“Sanat kalpazanlığı”

Çin resimlerinin satış rakamları bir yandan da Türkiye’de “resme” yabana atılmayacak bir talep olduğunu gösteriyor. Ama bu kitlesel ilgi hangi sanata? Ressam Mehmet Güleryüz’ün net bir cevabı var: “Düşük ayarlı altınla kaplı bakır takılara piyasada yer varsa bu tür resimlere de yer olacaktır. Bu bilgisiz, vasat ve vasat altı alıcının tercihi olabilir. Bilinçli bir sanat alıcısı ise bu tür ucuzluklara mesafeli olacaktır.” Güleryüz, Türkiye’ye ve diğer ülkelere çok kaynaktan sanatsal değeri düşük ve menşei bilinmeyen yapıt akışı olduğunu söylüyor ve sahte para basan kalpazan organizasyonlarıyla bu tür resim üreticisinin benzer olduğunun altını çiziyor.

Türkiye’de artan zenginlik estetik düzeyin ve ihtiyacın yükselmesiyle paralel yürümüyor. Bu duruma dikkat çeken Muzaffer Akyol, parası olanın ucuz resme gittiğini ve bu sebeple akademiden mezun olanların iş bulamadığını, galerilerin de iş yapamadıklarını söylüyor. “Ülke duyarlılığının önü kesildi. Eskiden ‘Duvarımda bir resim olsun’ diye düşünen duyarlı vatandaşlarımız, gelip taksitle de olsa orijinal resim alırlardı. Bugün, bu tür insanlara rastlamak mümkün değil.”

Otuz yıldır koleksiyonculuk yapan, yaklaşık altı yıldır da Çin’den resim ithal eden Cevat Sarıkartal da aynı kanıda: “Bir milyon dolarlık evde oturan, son model otomobiliyle buraya gelerek en ucuz Çin resmi alanlar var. Bu onun suçu değil, herşeyin başı eğitim.”
Sarıkartal, belli bir süre Çin resimlerine karşı direnmiş, ama rakip iki firmanın resimleri getirmesiyle kendisi da bu işe başlamış. “Bir yanım sanatsever, bir yanım da tüccar. Ticaretin de kuralları ve gelenekleri var. Olduğunuz yerde duruyorsanız, birileri gelip sizi geçiyor. O zaman rekabet şansınızı kaybediyorsunuz ve sorumluluklarınızı yerine getiremez oluyorsunuz” diyor.

Sarıkartal, Türkiye’de çoğu insanın Muzaffer Akyol, İbrahim Balaban, Fikret Mualla, Ekrem Kahraman ve daha birçok önemli sanatçının isimlerini dahi bilmediğini belirtiyor. Ressam Muzaffer Akyol gibi Sarıkartal da oluşan tehlikenin, resim yapmayı seven gençleri tehdit ettiğini, devletin Çin resimlerine gümrük koyması ve gerçek sanatla yapay sanatın Türk halkına anlatılması gerektiğini söylüyor.

Yorum yazın