Ulusal takımı, tarihindeki en büyük başarıya ulaştırdığında bile “karizma sahibi olmamakla” itham etmiştik Şenol Güneş’i. Trabzonspor’un olası başarısızlığında yine aynı şeyi mi söyleyeceğiz?
Spor Toto Süper Lig‘in ilk yarısının tamamlanmasıyla oluşan tablo tüm futbolseverlerin birazcık şaşıracağı ama çoğunlukla takdir edeceği bir hal aldı. Tam 15 senenin ardından liderlik koltuğunda oturan ve en yakın rakibine 5, Süper Lig’in üç büyüğüne toplamda 42 puan fark atmış bir Trabzonsporvar karşımızda; ve bu fırtınanın ardında da Türk futbolunda adeta istikrarın sözlük karşılığı olan bir hoca: Şenol Güneş. Tesadüf mü denir yoksa şans mı? Bakıyoruz ki 95-96 sezonunun ilk yarısını yine lider olarak bitiren Karadeniz Fırtınası’nın başında yine Şenol Güneş var.
Fakat Güneş, bu sefer daha temkinli gözüküyor. Zira 95-96 sezonunda şampiyonluğu kıl payı Fenerbahçe’ye yar etmişti Trabzonspor.
Kalecilikten kaçamadı
Futbolculuk yaşantısını file bekçisi olarak geçiren başarılı teknik adam, tam 15 sezon boyunca doğduğu şehrin takımı olan Trabzonspor’un kalesini korudu. Kariyerinde 31 kerede milli formayı taşıyan Güneş, bu maçların 5ine kaptanlık pazu bandıyla çıktı. Fakat daha bu zamanlara ulaşmadan genç bir delikanlıyken mahalle aralarında yapılan maçlarda göstermeye başlamıştı kaleciliğini. Kendisi kaleye geçmeyi çok istemeyip santrfor olarak görev yapmak istese de yeteneğinden dolayı bu mevkiden kaçamamıştı. Amatör olarak Erdoğdu Gençlikspor’da forma giymeye başladığına yine kaledeydi Şenol Güneş. O zamanları şöyle anlatıyor kendisi: “Ortaokuldaki lisedeki maçlarda kimse kaleye geçmezdi. Ben de hep ileride oynamak isterdim ama benim kalede iyi olduğum görülünce daha sonra bana lisans çıkartıp kaleye geçirdiler. Daha sonraki 20 yıl mecburi kalecilik yaptım”
Henüz 20 yaşındayken, o zaman yeni kurulan Trabzonspor’a transfer oldu. Aynı zamanda Trabzon Eğitim Enstitüsü’ne devam eden Şenol Güneş’in zamanı futbol sahası ve fakülte sıraları arasında geçiyordu. 1975-1976 sezonunda Türkiye 1. Lig’inde bir ilk gerçekleşmiş ve kurulalı sadece 8 sene olan Trabzonspor, İstanbul hegemonyasını yıkıp şampiyonluk kupasına uzanmıştı. O yılki kadronun tamamı Trabzonlu futbolculardan oluşuyordu ve kalesinde de o sezon sadece 14 gol yiyen Şenol Güneş vardı. Kaleci olmayı önceden planlamamış bir futbolcu için bu büyük bir başarıydı. HABERTÜRK televizyonuna verdiği bir röportajında kaleciliği hakkındaki soruları şu şekilde cevaplıyor Güneş: “ Kaleciliği severek yapmadım ama oynarken de gereğini yaptım. Başlangıçta isteyerek başlamamıştım ama oynadığım zamanda hakkını vermeliydim çünkü işime saygı duyuyordum”
Öğretmenlik ve rekortmenlik
Trabzonspor forması altında şampiyonluktan şampiyonluğa koşmanın yanında 1978-1982 yılları arasında da Trabzon’da bir ortaokulda sosyal bilgiler öğretmenliği yapmış Şenol Güneş. Sahalarda rekorlar kıran başarılı bir kaleci, saha dışında ise yüzlerce öğrenciye kısa bir süre de olsa eğitim veren bir öğretmenle karşılaşıyoruz. 1984’e kadar altı kez lig şampiyonluğu kazanan Trabzonspor’un kaptanlığını da Şenol Güneş üstleniyordu. Aktif futbolu bıraktığı 1987 yılına kadar Trabzonspor’un kazandığı 6 lig, 3 Türkiye Kupası, 6 Cumhurbaşkanlığı Kupası, 3 de Başbakanlık kupası şampiyonluklarında büyük pay sahibiydi. Zira Türk spor tarihinde en uzun süre gol yememe rekoru 1112 dakika ile hala kendisinde bulunuyor.
1987’de futbolu bıraktıktan sonra Trabzonspor’un yanı sıra Boluspor, İstanbulspor, Antalyaspor ve Sakaryaspor gibi takımlarda teknik direktörlük görevi yaptı. 1995-1996 sezonunda yine Trabzonspor’un başındaydı Şenol Hoca o sezona fırtına gibi başlamış fakat son haftalara doğru kaybedilen puanlar sebebiyle şampiyonluk diğer aday olan Fenerbahçe’yle yapılacak karşılaşmaya kalmıştı. Beraberliğin bile Trabzonspor’a yeteceği maçta Fenerbahçe son dakikalardaki gollerle galip gelmiş ve Trabzonspor kılpayı şampiyonluğu kaptırmıştı.
Rüya takım, rüya adam
2000’de ulusal futbol takımının başına getirilen Şenol Güneş, 2002 Dünya Kupası elemelerinde yıllar sonra milli takıma başarıyı tattırdı. A milli takımın 48 yıllık hasreti bitmiş ve Türkiye, Şenol Güneş’in önderliğinde 2002 Dünya Kupası finallerinde oynamaya hak kazandı. Grup karşılaşmalarında Brezilya ve Kosta Rika karşısında yaşanılan puan kayıpları nedeniyle eleştiri yağmuruna tutulsa da temkinli ve disiplinli oyunundan ödün vermedi ve biraz da şans faktörüyle milli takımı gruptan çıkarmayı başardı. Turlarda ise tüm rakiplerini saf dışı bırakarak Dünya üçüncülüğünü ülkeye kazandıran Şenol Güneş, daha birkaç hafta önce kendisini eleştirenler tarafından kahraman ilan edilmişti. Çoğu futbol otoritesine göre gelen başarının mimarı Şenol Güneş, ve futbolcuları motive etme yöntemiydi. A milli takımın bu başarısıyla Şenol Güneş o sene UEFA tarafından yılın teknik direktörü seçildi. Bir yıl sonra, ulusal takımın ilk kez katıldığı Konfederasyon Kupası’nda da üçüncülük kazanılmasıyla Şenol Güneş başarılarına bir yenisini daha eklemiş oldu.
Dünya Kupası’nda gerçekleşen bir olayı da atlamamak lazım. Dünya Kupası’ndaki kendi madalyasını takımın malzemecisine veren Güneş, “Çünkü o çocuk perde arkasında çok iş yaptı, keşke katkısı olan herkese verilebilseydi.” şeklinde konuşuyor bir röportajında.
Güney Kore
2004 yılında A milli takımın Avrupa Şampiyonası’na katılamaması sebebiyle görevinden ayrıldıktan sonra tekrar Trabzonspor’a geldi Güneş. Geçirilen iki vasat sezondan sonra, Dünya Kupası’ndaki başarısı sebebiyle oldukça tanındığı Güney Kore ekibi FC Seoul’den teklif aldı ve dilini, kültürünü hiç bilmediği bir ülkede ilk kez yurtdışında teknik direktörlük tecrübesini kazandı. Seul’de geçirdiği iki başarılı sezonun ardından Karadeniz Fırtınası’ndan gelen çağrıya hayır diyemeyen teknik adam 2009-2010 sezonunun ortasında tekrar yüreğinin çarptığı takım olan Trabzonspor’a geri döndü.
Kariyeri başarılar ve rekorlarla dolu bir teknik adam Şenol Güneş. Şimdi de sezon başından beri sessiz sedasız liderliğe yürüttüğü Trabzonspor’u 27 sene sonra tekrar şampiyonluk kupasına kavuşturmak için çalışıyor. Fakat bu yolda bu sefer daha temkinli davranıyor belli ki. 1996’da yaşanan “kaza”dan sonra hem demeçlerinde hem de oyun anlayışında kontrolü elden bırakmıyor tecrübeli teknik direktör.
Unutulan karizma
Güneş’in Türkiye’deki başarıları, Trabzonspor’un başarılarıyla neredeyse özdeşleşiyor. Ekip, 27 yıl önce son kez şampiyon olduğunda Güneş bu takımın futbolcusuydu. 1994-1995’te UEFA Kupası’nda üçüncü tura yükseldiğinde ve 1995-1996’da son maça kadar şampiyonluğu kovaladığında ise takımın başındaydı.
Gelgelelim Güneş’in bu başarıları “doğduğu” Trabzon’la sınırlı kaldı. Türkiye’nin en iyi kariyere sahip teknik direktörlerinden birini, şampiyonluğa oynayan bir başka ekibin başında göremedik. Futbol kamuoyu onun Trabzonluluğuna ikna oldu ve -en azından şimdilik- onu Trabzon’da bıraktı.
Dünya Kupası üçüncülüğünü uzanan ekibi yönetirken bile Güneş’in karizmasını tartıştık. Başarısının nedenini de, çoğu kez, UEFA şampiyonu bir ekibi ulusal takımda oynatmasına bağladık. Mütevazı bir futbol insanının başarısını sindiremedik. “Karizma” tartışmaları geride kalmış görünüyor. Şimdi, Şenol Güneş’in önünde yeni sınav var: Türkiye liginde başladığı işi nihayete erdirmesi ve kupayı kaldırması. Özellikle Bursaspor’un şampiyonluğundan sonra Trabzonspor için lig ikinciliği, bir başarı sayılmayacak. Şampiyonluğa ulaşamamak, hiç şüphe yok ki spor kamuoyuna geçmişte tartışılan “karizmasız” günleri hatırlatacak.