Genel

Biz de mi okulu bıraksak?

Yazan: Barış Uygur

Arada bir gazetelerimizde görünen pek garip bir haber var. Bir haberin belirli aralıklarla, her seferinde sanki yepyeni bir şey gibi sayfaları işgal etmesi her ne kadar garip gelse de ilgi çekici, verdiği bilgi de şaşırtıcı olduğu için bunu şimdilik bir kenara bırakabiliriz. Başlığı gazeteden gazeteye, yıldan yıla değişse de pek bir farklılık göstermeyen bu haber […]

Arada bir gazetelerimizde görünen pek garip bir haber var. Bir haberin belirli aralıklarla, her seferinde sanki yepyeni bir şey gibi sayfaları işgal etmesi her ne kadar garip gelse de ilgi çekici, verdiği bilgi de şaşırtıcı olduğu için bunu şimdilik bir kenara bırakabiliriz. Başlığı gazeteden gazeteye, yıldan yıla değişse de pek bir farklılık göstermeyen bu haber “okulu bırakıp milyoner olanlar” şeklinde özetlenebilir. Bu başlıkta toplanan haberlerin değişmez başkahraman da tahmin edebileceğiniz gibi Microsoft kurucusu Bill Gates. Gates’i de genellikle yine aynı sektördeki rakipleri izliyor.

HABERTÜRK
’te, Harvard Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okurken okulu bıraktığı söylenen Bill Gates gerçekte bu bölümün kapısından bile geçmiş değil. Kaldı ki hukuk, Amerikan üniversitelerinde “lisansüstü” bir eğitim olduğu için öncelikle bir lisans programını bitirmek gerekiyor. Oysa Gates herhangi bir alanda lisans diplomasına sahip değil. Gates’in Harvard’daki öğrenimini yarım bıraktığını bildiren haberler, Fatih Terim’in
AC Milan’daki teknik direktörlüğüne son verildiğinde Türkiye’de sert bir şekilde eleştirilmesine anlam veremeyen İtalyan taksi şoförünün bir Türk spor yazarına yaptığı yorumu akla getiriyor: “İyi ama Milan’dan kovulmak için, önce Milan’a girmek gerekiyor!”

Bırakmak için başlamak lazım

Aslında bu büyük başarı öyküsü için Harvard ve Bill Gates’in Harvard’a kabul edilmeden önce bitirdiği Lakeside School bize önemli ipuçları veriyor. Lakeside School, tahmin edebileceğiniz gibi, bizim Amerikan filmlerinde sıkça gördüğümüz türden öğrencilerin omzunda teyplerle sınıfa girdiği, öğrencilerin çoğunun problemli olduğu bir okul değil. (Tabii, o filmlerde genç ve idealist bir öğretmenin sınıftaki öğrencilere müzik, şiir kimi zaman da dans aracılığıyla yaşama sevinci ve umut aşıladığını söylemeden geçmemek lazım. Bu öğretmenin dövüş sanatlarının inceliklerini sergilediği de vakidir ancak, bu durumda da başrolde Steven Segal gibi adamları görürüz.) Bilakis, yıllık eğitim ücreti olan 25 bin dolarla Amerikan standartları için bir hayli pahalı bir özel okul. Zaten bildiğim kadarıyla Harvard da ilke olarak “karşılıksız burs” vermek yerine finansal gücü yeterli olmayanlara “kredi” veren, bunun nedenini de “buradan mezun olduğunuzda yılda ortalama yüz bin dolar kazanacağınız düşünülürse, bu krediyi geri ödemek sizin için zor olmayacaktır” şeklinde açıklayan bir okul. Sadece bu bilgiler ışığında, Bill Gates’in Seattle’da avukatlık yapan babasının oğlunu pahalı bir koleje gönderecek kadar zengin olduğunu söylemek mümkün.

O halde sayın Gates Harvard’ı yarıda bırakırken aslında hayatıyla ilgili büyük bir risk de almamış durumda. Oysa sözünü ettiğimiz haberlerin genel yaklaşımı “bakın üniversiteyi bitirmediler ama mezunlardan daha zengin oldular” şekilde. Söz konusu kişi, sayın Gates örneğinde olduğu gibi “babadan zengin” olsa da bu klişe değişmiyor.

Facebook’un mucidi

Son yıllarda adını sıkça duyduğumuz “okulu bıraktığı halde milyoner olan” bir diğer genç Facebook’un mucidi ve başkanı Mark Zuckerberg. Harvard’tan mezun olmak yerine iş hayatına atılmayı seçen Zuckerberg’in kariyeri Gates’le benzerlik göstermiyor değil. O da tıpkı Gates gibi çok az Amerikalı’ya nasip olan bir üniversite öncesi eğitim almış. Rockefeller ailesinin fertlerinin de tercih ettiği Phillips Exeter Academy 40 bin doları geçen yıllık ücretiyle pek de öyle filmlerde gördüğümüz cinsten problemli liselere benzemiyor.

Gates’in en büyük rakipleri arasında gösterilen, dünyanın en büyük kurumsal yazılım şirketi Oracle’ın büyük hissedarı Larry Ellison “okulu bırakıp milyoner olan” gençlere verilebilecek daha iyi bir örnek gibi duruyor. Ellison bir devlet üniversitesi olan University Of Illinois at Urbana Champaign’de başlamış eğitim hayatına ama orayı bırakmış. Evlatlık olarak verildiği ailenin yanında, Şikago’nun varoşlarında büyüyen Ellison’ın başarısı daha çarpıcı görünüyor. Tıpkı Apple’ın kurucusu Steve Jobs’un pek de parlak olduğu söylenemeyecek olan geçmişine rağmen kazandığı büyük servet gibi. Bu iki isim “okulu bitirmediler ama bakın şimdi neredeler” haberleri için daha iyi malzeme sunuyor.

Okuyanların hali!

Yine de Türkiye’de de bir hayli yaygın olan “bak adam okumamış, erken yaşta ticarete atılıp hayatını kurtarmış, okuyanların hali ortada” türünden kahvehane sohbetlerine konu olabilecek bu iki örneğin birer istisna olduğunu eklemek gerek. Gazeteler, ister Harvard olsun ister sıradan bir devlet üniversitesi, okumadan da büyük başarılar elde edilebileceği gibi bir inanışın pek de iler tutar bir yanı olmadığını bu haberlerin kenarına köşesine ekleseler fena olmayacak. Çünkü her yıl belki de binlerce öğrenci çeşitli sebeplerden üniversite eğitimini yarıda bırakıyor. Ama bunlar arasından büyük başarı kazanan isimleri sıralamaya kalktığımızda istatistikî olarak anlam ifade etmeyen bir sonuca ulaşıyoruz.

Kaldı ki öğrenimini gayet iyi tamamlamış insanların da bulunduğunu eklemek farz Apple’ın en az Steve Jobs kadar etkili ortağı Steve Wozniak ya da Oracle’ın kurucu ortakları Ed Oates ve Bob Miner şu “okulu bitirmeyen afacan” tanımına pek uymuyor. Yine Facebook’un kurucularından Chris Hughes Harvard’ı bitirmekte beis görmemiş. Aynı zamanda Hughes arkadaşımızın Harvard’a girmeden önce baba oğul Bush’ların mezun olduğu Philips Academy’yi bitirdiğini de eklersek aslında Harvard mezunu olmak gibi bir etikete pek de ihtiyacı olmadığını görebiliriz.

Bu ne perhiz…

Söz konusu insanların üniversite eğitiminden önce devam etikleri liselerin, milyar dolarları bulan bütçeleri, on binlerce kitaplık kütüphaneleri ve kimi zaman beş öğrenciye bir öğretmen düşen sınıflarıyla bizim bildiğimiz ve tanıdığımız anlamda üniversite eğitiminden çok daha fazlasını verebileceği de düşündürücü bir gerçek. Bahsettiğim haber klişesine konu olan insanların aldığı üniversite öncesi eğitimi, Türkiye’nin en kalburüstü üniversitelerinde dahi almak mümkün değilken, üniversite mezunu işsiz sayısının gün geçtikçe arttığı Türkiye’de henüz 18-19 yaşındaki gençleri neredeyse okulu bırakmaya özendirici şekilde haber yapmak herhalde pek de sorumlu bir davranış değil.

İşin gerçekten önemle üzerinde durulması gereken diğer bir yanı ise okulu yarıda bıraktığı halde kendisinden haber alamadığımız, amiyane tabirle bir baltaya sap olamamış öğrencilerin kimler olduğu. Zira Harvard’ı bitirmeden bırakıp Bill Gates olan, haliyle bir tane Bill Gates var. Ama belki Harvard’ı değil (Harvard’ın devlet üniversitelerinin beş katını bulan eğitim ücretini geri ödemeyi göze aldığına göre böyle bir insanın durumu herhalde içler acısı değildir) ama Idaho Eyalet Üniversitesini bitirmeden bırakan Joe Sixpack’ler genellikle bu tür haberlere konu olmuyor.

Yorum yazın