İnsan hakları Söyleşi Yaşam

“Çocuğun yanındayız!”

Yazan: Özlem Özkan, Dilara Murathanoğlu

Geçtiğimiz günlerde devlet yurtlarından ayrılmış dört gencin birbiri ardına intiharı devlet koruması altındaki çocukları ve gençleri tekrar gündeme getirdi. Ancak bu sorunun çözümü için uzun soluklu çalışmalar yürütmek gerekiyor. Hayat Sende Derneği 2007’den beri koruma altındaki çocukların güçlü bir şekilde hayata atılması için çalışmalar yürütüyor.

Uluslararası istatistiklere göre devlet korumasından ayrılan çocukların yüzde 10’u intihara sürükleniyor. Yalnızca Türkiye, geçtiğimiz üç hafta içinde devlet yurtlarından ayrılmış 4 gencin intiharıyla sarsıldı. Koruma altında yaşamış çocuk ve gençlerin kurduğu Hayat Sende Derneği işte bu sorunla mücadele etmeyi ve gençlerin intihara sürüklenmesini engellemek için mücadele veriyor. Derneğin yönetim kurulu üyelerinden ve kendisi de devlet konumasında yetişmiş bir birey olan   Abdullah Oskay ile koruyucu aile olmayı, derneğin yapmak istediklerini, başardıklarını ve güncel projeleri #YurtİntiharlarıSonBulsun’u konuştuk.

Kampanya ve projeleriniz hakkındaki sorulara geçmeden önce neden yurtlar yerine koruyucu aile yapılanmasına destek verdiğinizi öğrenebilir miyiz? Koruyucu aile bir çocuğun geleceği için neden yurttan daha faydalıdır?

Öncelikle akademik araştırmalar ve birçok uluslararası kuruluşun tecrübeleri doğrultusunda artık aile, bir çocuk için hak olarak tanımlanmakta. Örneğin; Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi’nde “aile”, çocuk için hak olarak tanımlanmıştır. Bir çocuğun hayata atılabilmesindeki en önemli unsur “Ben kimin aklındayım?’’ sorusuna bulduğu yanıttır. Yuvalardaki çocuklarda ise biz bunu çok görmüyoruz. Çünkü gece onu kimin yatırdığını, sabah onu kimin kaldıracağını bilmediği bir ortamda çocuk, çok hayata tutunabilecek bir yapıda olmuyor. Bizler ise aile ve toplum temelli hizmetlerin koruma altındaki çocuklar için uyarlanmasını, yuvaların kapatılmasını, her çocuğun sevgi dolu ailelerde hayata hazırlanması gerektiğini savunuyoruz. Türkiye’de üç tür aile temelli hizmet modeli var:
Birisi gönüllü aile. Gönüllü ailelikte ayda bir gün, iki haftada bir veya iki gün, ya da bayramlarda, bir çocuğu evinizde misafir edebiliyorsunuz. Kurum odaklı bir hizmet bu, çocuk yine kurumda kalır ama siz sürekli ve istikrarlı bir ilişki kurarak çocuğun gönüllü ailesi olabilirsiniz.

Koruyucu aile hizmet modelinde ise çocuk sizin nüfusunuza geçmez ama 7/24 sizinle kalır. Bunun için Aile İl Müdürlüğü’ne başvurmak gerekiyor. Eğer 25-65 yaş arasında bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıysanız ve düzenli bir gelire sahipseniz koruyucu aile olabilirsiniz. Tabii bunun için sabır gerekli, çocuğun gelişimindeki en önemli noktalardan biri bu. Ayrıca bir çocuğa gerekli ilgi ve şefkati verebilmek de diğer bir hassas nokta.

Üçüncü aile temelli hizmet modeli ise evlat edinme hizmet modeli. Evlat edinmenin koruyucu aileden farkı ise çocuğu nüfusunuza geçirebiliyor olmak. 30 yaşının üstünde evli ya da bekar herkes evlat edinebilir ve çocuğu nüfusuna geçirebilir.

Bu üç modelin de Türkiye’de yaygınlaşması için çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Neden yurtlardan daha faydalı diye soracak olursak; koruma altında (yuvada) yaşayan çocuk ve gençler hala büyük oranda kurum bakımı dediğimiz “personel eliyle bakım” modelinde hayata hazırlanıyor. Kırk yıldır bu alanda çalışan Prof. Dr. Neşe Erol (klinik psikolog), yaptığı çalışmalar doğrultusunda normal ailede yaşayan her 100 çocuktan dokuzunun sorunlu davranış gösterdiğini söylerken koruyucu ailede bu oranın %12, kurum bakımındaki çocuklarda ise %47 olduğunu belirtiyor. Bu çok yüksek bir oran. Bizler burada koruyucu ailedeki çocukların dışa vurum davranışlarının, duygu durumlarının kurum bakımına nazaran çok çok daha iyi olduğunu görüyoruz. Aile temelli hizmet modelleri, kurum bakımının yaratmış olduğu olumsuz durumların üstesinden gelebiliyor.

Dünyanın kabul ettiği yaklaşımlara uygun bir biçimde, “Ben kimin aklındayım?” sorusunu bir çocuğa düşündürmeden koruyucu ailelik modelinin olması gerektiğini, ülkemizde yaygınlaşması gerektiğini savunuyoruz.

Koruyucu ailelik konusunda Türkiye’deki son durum nedir? Bu konuda yükselen bir talep var mı? Daha fazla yaygınlaşması için neler yapılabilir?

Koruyucu ailelik konusunda Türkiye, her ne kadar Cumhuriyetin ilk dönemlerinden beri mevzuatlarda olsa da son yıllara kadar ivme kaydedememişti. 2012 Aralık ayında Türkiye’de yalnızca 1225 çocuk koruyucu ailedeydi. Son 4 yıldır yoğun iletişim kampanyaları ve sivil toplum örgütlerinin daha aktif çalışması ile birlikte bugün 4 bin 600 civarında çocuk 3 bin 900 kadar koruyucu aile yanında hayata hazırlanıyor. Ülkemizde yaklaşık 17 bin çocuk koruma altında ve yurt, yuva, sevgi evi, çocuk evi, çocuk destek merkezi, koruyucu aile modellerinde hayata hazırlanıyor. Çocukların yüzde 20’si bugün koruyucu aile modelinde yetişiyor. Ülkemizde bu durumun daha da yaygınlaşması için yapılması gereken en önemli çalışma profesyonel aile modellerine geçişin sağlanması olacaktır.

Koruyucu ailelik dediğimizde farklı farklı modeller var; geçici koruyucu aile, uzun süreli koruyucu aile gibi… Biz koruyucu ailelik konusunda yönetmelikte tanımlanan profesyonel aile modeline geçilmesini savunuyoruz. Çünkü kurumlarda kalan çocuklara ilişkin Türkiye’deki talep daha çok 0-3 yaş arası. Daha büyük yaşlardaki çocuklar için koruyucu aile olmak istenmiyor. Profesyonel aile modelinde ise koruyucu aileye ayda 2500 TL civarında maaş verilmesi ve yuvaların kapatılması söz konusu. Biz, çocukların aile yanına yerleştirilmesini savunuyoruz. Çünkü öncelikle yuva bakımında çocukların maliyeti zaten devlete çok daha fazla oluyor. Ya da örneğin şu an Samsun yuvasındaki çocukların yüzde 60’ı zihinsel anlamda yaşıtlarına göre gerideler. Bu tarz özel durumu olan çocukların da bu profesyonel koruyucu aile sistemi ile hayata hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz. Fakat Maliye Bakanlığı bu noktada profesyonel koruyucu ailelere ödenecek meblağda oldukça cimri davranarak hemen hemen 1000 TL öneriyor. Biz ise bu maaşın en az 2500 TL olması gerektiğini düşünüyoruz. Bunların yanı sıra, eğer profesyonel ailelik olursa çocukların çok daha hızlı bir şekilde ailelere yerleştirilebileceğine inanıyoruz.

Koruyucu aile olma kriterleri nedir? Koruyucu aileler nasıl denetleniyor? 

25-65 yaş aralığında düzenli bir gelire sahip olan her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı koruyucu aile olabilir. Evli ya da bekar olmanız ya da biyolojik çocuğunuzun olup olmaması fark etmiyor. Bunun dışında koruyucu aileler devlet tarafından ilk yıl 6 kez, ikinci yıl 4 kez olmak üzere sürekli olarak denetleniyor.

Sosyal Duvarları Yıkalım kampanyanız çerçevesinde ortaya çıkardığınız “Doğru Sözlük” gerçekten çok dikkat çekici. Böyle bir kampanyayı başlatmanıza sebep olan etkenler nelerdir? Bizlerin de bilinçlenmesi adına en sık kullanılan kelime ya da tamlamaların aslında nasıl kullanılması gerektiğini örnekleyebilir misiniz?

Sosyal Duvarları Yıkalım projesi kapsamında toplumla koruma altındaki çocuklar arasında var olan sosyal duvarın yıkılması için çalışmalar gerçekleştirdik. Bu sosyal duvarı yükselten en önemli araç ise medya. Biz, Sosyal Duvarları Yıkalım projesinde medya çalışanlarına atölyeler, eğitimler düzenledik. Medyayı taradık; medya yansımalarından çocuklar nasıl etiketleniyor, medyada yazılanlar söylenenler halka nasıl yansıyor bunları araştırdık. Görmüş olduğumuz en önemli şey koruma altında yetişen çocuk ve gençlere ilişkin medya yaklaşımlarının oldukça örseleyici olduğuydu. Ve buna ilişkin

Abdullah Oskay, Isparta’da çocuk yuvası ve yetiştirme yurdunda devlet korumasında yetişmiş bir genç. Dokuz Eylül Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümü mezunu olan Oskay Hayat Sende Derneği’nin yönetim kurulu üyesi. Hayat Sende Derneği, koruma altında yaşayan çocuk ve gençler tarafından 2007 yılında kurulmuş bir dernek. Dernek, koruma altında yaşayan çocuk ve gençlerin; ayrımcılığa uğramadan, eşit ve güçlü bir şekilde hayata atılması için çalışmalar yürütüyor. Koruma altında yetişen çocukların hayatlarına yenilikçi çözümler getiren proje ve faaliyetler düzenliyor. Hayat Sende Derneği’ni Facebook’ta Hayat Sende Derneği, Twitter’da @hayat_sende, Instagram’da hayat_sende_dernegi hesaplarından ve hayatsende.org adresindeki sitesinden takip edebilirsiniz. Ayrıca, Hayat Sende, Türkiye’deki sivil toplum örgütlerinin şeffaflığını artırmak isteyen Açık Açık isimli oluşumun üyesi olan 33 sivil toplum örgütünden biri.

oluşturduğumuz modüller ile, Doğru Sözlük gibi çıktılarla medya yöneticileri nezdinde çok önemli bir farkındalık oluşturduk. Doğru Sözlük’te 10 tane kelime belirledik. Bu kelimeler evlatlık değil, evlat edinme; çocuk alma değil, bir çocuğun bakımını üstlenme; yurt çocuğu, yuva çocuğu değil koruma altında yetişen çocuk gibi farklı farklı kelimelerdi. Bunu yaparak aslında varmaya çalıştığımız nokta medyayı; çocuğu edilgen, pasif konumlandıran, meta gibi gören yaklaşımdan uzaklaştırıp medyada çocuğun birey olarak tanımlanmasını sağlamaktı. Hem vücut hem de sözel dilimizde kullandığımız yaygınlaşmış kalıpların çocukların bilinçlerini yaralayabileceği düşüncesi bizi bu kampanyayı oluşturmaya teşvik etti ve Doğru Sözlük kampanyası bu çerçevede yürütüldü.

Belirlediğimiz 10 kelimeye ilişkin hazırladığımız sözlüğü oldukça farklı mecralarda yaygınlaştırdık, ayrıca bunun için videolar çektik. Bu videoları da yine sosyal medyada yaygınlaştırdık. Proje oldukça başarılı oldu, ses getirdi. Eminim ki bu proje, farkında olmadan kullandığımız kelime ya da tamlamaların çocukların yaşamlarına etkileri konusunda ülke olarak, toplum olarak daha da bilinçlenip, çocuk esenliği, çocuk refahı anlamında kapsamlı bir farkındalık sağlanmasına katkıda bulunan bir proje oldu.

Biraz da yurtlarda veya koruyucu aile yanında kalan gençlere yönelik yaptığınız eğitimlerden bahsedelim. Yurtlu Genç Liderler Akademisi, KAGA Projesi, Gençlik Akademisi eğitimleri, Fotoğrafçılık eğitimi gibi birçok programınız var. Bizler için bu projeleri detaylarıyla anlatabilir misiniz?

Tabii. Koruma altında yaşayan çocuk ve gençlerin büyük kısmı temel yaşam becerilerini kazanmadan, hayatı organize etme becerilerini kazanmadan hayata atılıyor. Bizim gördüğümüz buydu. Bizler farklı farklı projeler ile koruma altında yetişen çocuk ve gençlerin sosyal becerilerini arttırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştirdik. Bunlardan en önemlileri; Yurtlu Genç Liderler Akademisi, Koruma Altındaki Gençler Akademisi (KAGA), Gençlik Akademisi eğitimleri, Fotoğrafçılık eğitimi ve Binicilik eğitimi gibi farklı farklı projeler…

Bu projelerle asıl varmak istediğimiz nokta; koruma altında yaşayan çocuk ve gençlere ilişkin medyada yer alan baskın ve olumsuz söylemleri kırmaktı. Biz; Yurtlu Genç Liderler Akademisi, Gençlik Akademisi eğitimleri ve Koruma Altındaki Gençler Akademisi eğitimleri ile toplumsal duyarlılık, gönüllülük projeleri, “Sivil toplumda nasıl yer alınır?”, “Sosyal girişimcilik nedir?” gibi çeşitli konularda çocuk ve gençlere eğitimler vererek bu çocukların toplumda pozitif imaj ile anılmalarını sağladık. Onları da gönüllülük çalışmalarında yer almaya teşvik ettik. Fotoğrafçılık eğitimi ile ise 7 ilde 70 gence eğitim verdik.

Bunlar dışında yazdığımız fakat farklı kurumlarca uygulanan projeler oldu; binicilik eğitimleri gibi. Bu projelerde de bizim ana hedefimiz koruma altında yetişen ve öz benlik saygıları, özgüvenleri düşük olabilen gençlerin bu düşüncesini kırmaya yardımcı olmaktı. Kişinin kendisinden büyük bir hayvanı domine etmesi yani hipoterapi kişinin özgüvenini geliştiriyor. Zaten derneğimizin ismi “Hayat Sende” de buradan geliyor, çocuklara özgüven vermek adına düşünülmüş bir isim…

Change.org üzerinden başarıya ulaşan iki kampanyanız var: Kardeşler Ayrılmasın ve #18yascokerken. Bu kampanyaların başarı serüvenini bizimle paylaşabilir misiniz? Bu konularla ilgili ne gibi kazanımlar elde ettiniz? Bugün, bu kampanyaların kazanımlarını nasıl ölçümlüyorsunuz?

Kamu kurum ve kuruluşlarında sivil toplum çerçevesinde uzun yıllar projeler alanında çalıştım. Projecilik çok fazla bürokrasi gerektiren bir yapı. Biz daha çok kampanyalarla pozitif toplumsal dönüşümü sağlamaya çalışıyoruz. Bu anlamda da çok farklı kampanyalar yürüttük. 2013 yılında başlattığımız Kardeşler Ayrılmasın bunlardan biriydi. Yuva ve yurtlardaki kardeşler birbirinden ayrılıyorlardı. Ben de ablamdan ayrıldım ve 10 yıl göremedim mesela. Biz kardeşlerin ayrılmaması için yürüttüğümüz bu kampanya bir hafta içinde başarıya ulaştı. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin tarafından kurumlar talimatlandırıldı ve kardeşler bir araya getirilmeye başlandı.
#18yascokerken ise yurtlardan ayrılma yaşına ilişkin bir çalışmaydı. Birçok farklı ülkede korumadan ayrılma yaşı 25’e kadar yükseltildi. Mısır’da 21, İngiltere’de 25… Avrupa’da birçok ülke sistemlerini bu yönde revize etti. Biz de bu doğrultuda Türkiye’de korumadan ayrılma yaşının yükseltilmesi için #18yascokerken kampanyasını başlattık; oldukça ses getiren bir kampanya oldu. Bu kampanya 9 hafta sürdü ve 9 hafta boyunca 11 ulusal kanala, 25 ulusal gazeteye çıktık. Bunların yanı sıra çeşitli bloglarda yer alarak sosyal medya yansımaları elde etmemiz de önemliydi. Change.org’da 22 binden fazla imza topladık. Kampanyacılıktaki en önemli noktalardan birisi sosyal medya ve geleneksel medya etkileşimi. Biz insanlardan sosyal medyada ellerinde bannerlarla, hashtaglerle ve neden 18 yaşın erken olduğu ile ilgili paylaşımlarla bize destek olmalarını bekledik. İnsanların haber akışına giren bu paylaşımlar sonrasında geleneksel medyayı etkiledi. Bunun üzerine sosyal medya ile geleneksel medyanın karşılıklı paslaştığı bir ortam oluşturduk.

Bu konuda önemli kazanımlar elde ettik. Örneğin; 2012 yılında YÖK veri tabanına girdiğimde yurtlardan ayrılanlarla ilgili yalnızca bir akademik çalışma vardı ve bu da 1986 yılında yapılmış bir çalışmaydı. Biz dernek olarak altı akademik çalışmaya örneklem sağladık, önemli bir farkındalık oluşturduk. #18yascokerken kampanyasından sonra farklı üniversitelerden yaklaşık 25 tane akademik çalışma için bize ulaşanlar oldu.

Şu an yürüttüğümüz kampanyalarla da korumadan ayrılan bireylere ilişkin önemli bir farkındalığın ve toplumsal sahiplenmenin oluştuğunu; akademik dünyanın, toplumun aynı zamanda kamu kurumlarının bu sürece dair bakışlarının kapsamlıca dönüştüğünü sevinerek izliyoruz.

Günümüze dönecek olursak, son zamanlarda sıklıkla yurtlarda yetişmiş gençlerin intihar haberleriyle karşılaşıyoruz. Hayat Sende olarak bu konuda da farkındalık yaratmak amacıyla #YurtİntiharlarıSonBulsun kampanyasını başlattınız. Bu kampanya tam olarak neyi hedefliyor? Bizler bu kampanyaya nasıl destek verebiliriz?

yurtintiharlariTürkiye’de korumadan ayrılan bireylere ilişkin devletin takip mekanizmalarının mevzuatta olmasına rağmen iyi işlediğini söylemek neredeyse mümkün değil. #18yascokerken kampanyasından sonra bazı illerde “bakım sonrası rehberlik” hizmeti dediğimiz birimler kurulmaya başladı. Fakat bu da hala istenilen nitelikte hizmet vermiyor, personel sayıları çok yetersiz. Bizler, korumadan ayrılan bireylerin korumadan ayrılmadan önce aktif bir planlamayla; nerede yaşayacağı, nerede çalışacağı bağlamında hazır bir şekilde hayata  atılmalarını istiyoruz. Uluslararası istatistiklere göre yurtlardan ayrılan bireylerin yüzde 10’u canına kıyıyor, yüzde 14’ü fuhuşa ve yüzde 20’si suça sürükleniyor. Ülkemizde ise bu alanda veri yok. Biz farklı ülkelerden istatistik derliyoruz. Yine ilginç bir istatistik söylemek gerekirse korumada yaşayan bireylerin akranlarına nazaran intihara teşebbüs oranı 500 kat daha fazla. Biz, #YurtİntiharlarıSonBulsun kampanyasıyla devletin takip mekanizmaları kurmasını, yurtlardan ayrılan bireyleri daha çok takip etmesini istiyoruz. Aynı zamanda da sosyal güvenlik kurumuyla veri paylaşım protokolleri imzalamasını ve yurtlardan ayrılan bireylere ilişkin kapsamlı ve kaliteli istatistikler yayınlamasını talep ediyoruz.

Bu kampanyayı desteklemek isteyenler de #YurtİntiharlarıSonBulsun hashtagi ile ellerinde bannerlarla sosyal medyada paylaşımlarda bulunabilirler. Konuya ilişkin change.org’daki kampanyamızı imzalayıp yardım edebilirler. Kurumsal anlamda katkı sağlamak isteyenler de bilgi@hayatsende.org adresine kurumsal olarak kampanyayı desteklediklerine dair bir metin yollayabilirler.

#YurtİntiharlarıSonBulsun kampanyasından sonra özellikle üzerinde durulması gerektiğini düşündüğünüz bir konu var mı? Varsa bu konudan da biraz bahsedebilir misiniz?

Bizim aklımıza çokça kampanya konusu geliyor. Geçtiğimiz günlerde yine üzerine eğildiğimiz bir konu vardı fakat onu muhtemelen ilkbahar döneminde başlatırız. Bebek terklerine ilişkin ülkemizde yeterli altyapı yok. Biz bu konuda bir mekanizma kurulmasını istiyoruz. Almanya gibi, Çin gibi birçok ülkede bu konuda bir yapılanma var. Çin’de yılda ortalama 10 bin bebek terk ediliyor. Ben, ülkemizde de yıllık ortalama bin civarında bebeğin terk edildiğini; bir kısmının koruma altına alındığını, bir kısmınınsa bir şekilde öldüğünü düşünüyorum. Yurt dışındaki modellerde sistem çocuğun uygun iklim ve hijyen koşullarına sahip hastane, camii, kilise gibi yerlere bırakılması ve 20 dakika sonra alarmın ötmesine dayanıyor. Devletin görevlileri gidip çocuğu alıyor ve 2 ay içinde biyolojik anne baba çocuğu sormazsa çocuk, evlat edinme statüsüne girerek sırada bekleyen aile yanına yerleştiriliyor. Bu sayede ülkemiz özelinde birçok bebeğin hayatının kurtulacağını düşünüyorum. Evlat edinmek için sırada bekleyen aileler açısından da iyi bir gelişme olacaktır.

Bunun dışında kampanya oluşturmak adına üzerinde düşündüğümüz farklı sorun alanları mevcut. Korumadan ayrılan bireyin iş dünyasında etiketlenmesiyle ilgili durumlar gibi… En çok bildirim aldığımız konulardan biri bu, mobinge uğrama gibi problemler var. Bu noktada da yine farkındalık oluşturmak ve proje yürütmek istiyoruz. Genel anlamda çalışmalarımız bize gelen bildirimler doğrultusunda yapılandırılarak devam ediyor.

Devletten hiçbir maddi destek talebiniz olmadığını biliyoruz. Gelecek projelerinizin de başarıya ulaşmasına katkıda bulunmak adına HaberVs okurları size nasıl yardımcı olabilir? Düzenli bağışçı olmak dışında neler yapılabilir?

Yuva ve yurtlara bağış yapmak çok kolay. Bize maddi yardımdan ziyade teknik bilgilerini aktarmaları çok daha iyi olacaktır. Biz her zaman bunu savunuyoruz. Teknik bilgiden kastımız da kendi alanlarındaki uzmanlıkları. Örneğin, dil bilen kişilerin uluslararası mecralardan; New York Times’dan, Guardian’dan makale çevirip  bloglarda tutundurmak gibi alanlarda katkı sunmaları bize çok fayda sağlayacaktır. Ya da arama motoru optimizasyonu üzerine uzman olan birinin derneğin arama motoru optimizasyonunun iyileştirilmesine katkıda bulunması bizim için yararlı olur. Veya kullanıcı dostu internet sitesinin nasıl yapılandırıldığına dair bilgi sahibi biri bize bu anlamda destek verebilir. Farklı alanlarda uzmanlıklarını bizimle paylaşmak isterlerse çok seviniriz.

Bunlar dışında sosyal medya hesaplarımızdan bizi takip etmek, yurt ve yuvalar yerine bizim derneğimiz gibi aile ve toplum temelli hizmetleri savunan yapılara bağışların artırılmasına katkıda bulunmak yine oldukça önemli.

Kurulduğumuz günden bu yana her zaman şeffaflığı, partiler üstülülüğü temel değerlerimiz olarak belirledik. Biz, çocuğun yanındayız, çocuk refahının yanındayız. Bunun sağlanması için bizlere destek vermeniz bizi çok mutlu edecektir.

Yorum yazın